Kırmızı renkli bir yumak düşünün, sanki yaramaz bir kedi gelmiş de yumağı çekip çekip birbirine dolamış gibi. Sonra yeşil renkli yumak, sonra mavi renkli yumak, sonra sarı renkli yumak! Hepsi birbirine dolanmış, ortada rengarenk çözülecek düğümler… Ama renkler o kadar sıcak ve güzel ki, insan bu düğümlerden hiç sıkılmıyor. Sonra olaylar birbirini kovalıyor kovalıyor, en sonunda bir de bakıyorsunuz ki bütün düğümler çözülmüş; herkes mutlu, varsa kedi de mutlu, yüzümüzde kocaman bir gülümseme…İşte 2024’de izlediğim ilk tiyatro Oscar böyle bir oyundu.
İki saatin nasıl geçtiğini anlamadık, çok güldük,
çok alkışladık, bütün salon olarak yüzümüzde mutluluk izleri ile ayrıldık
oyundan. Bu tür oyunlara Vodvil deniyor, diğer adı Entrika Komedisi.
Dolantı Komedisi diye de çevirmişler ama ben en çok Vodvil demeyi seviyorum.
Çapraşık, iç içe geçmiş dolantıların komedisi diye tanımlanıyor. Odak noktası
kişiler değil olaylar, kişilerin çevirdikleri dolaplar. Dedim ya, renkli yumaklar işte… Yanlış anlamalar,
yanılmalar, bir noktada durumun arapsaçına dönmesi ve nihayetinde mutlu son. Bu tür oyunlarda yazarın kurguda usta olması lazım bence. Yeri gelmişken yazar Claude Magnier'e alkışlarımı gönderiyorum.
Dün hava da yazdan kalma gibiydi. Gazhane’ye giderken en ince montumun içine sadece tişört giymiştim. Bugünse yağmurlu bir İstanbul Pazar gününden yazıyorum bunları. Demem o ki; Oscar’ın renkli mutluluğu dün adeta tüm güne yansımıştı. Boşuna dememişler “tiyatro iyileştirir” diye! Gerçekten de nasıl güzel geliyor ruha. Sinemanın yeri başka evet ama tiyatronun yeri bambaşka
Fransız Yazar Claude Magnier oyunu 1969 yılında yazmış. İlk kez 1980-81 sezonunda Şehir Tiyatroları’nda sergilendiğinde başrol Mösyö Bernard’ı Cilalı İbo olarak hafızalara kazınan Feridun Karakaya oynamış. O’nun anısına bu sefer başrolü oğlu Cem Karakaya oynuyordu. Dekor içinde Feridun Karakaya’nın büyük bir fotoğrafının yer alması çok ince bir düşünceydi.
Oscar oyunu aslında tam anlamıyla
çalan zil ve karışan bavulların hikayesi. Zengin bir fabrikatör var. Adı Bertrand Barnier. Paragöz ve kendini
kurnaz sanıyor, başına neler geleceğinden haberi yok. Karısı Madam Barnier
sanki başka dünyada yaşıyor gibi; gamsız kedersiz, her fırsatta dans eden biri.
Tek derdi kızını evlendirmek. Kızları
Colette’nin tek istediği şey ise evlenip aileden kurtulmak. Biraz saf da
denilebilir, her gördüğü erkeğe evlenmek için şirin şirin yakınlaşıyor. Güzel
denemez ama çok da tatlı. Bu tür oyunların olmazsa olmazı hani nasıl derler ya
içi kıpır kıpır, her şeye maydanoz hizmetçinin adı Bernadette. İkinci başrol
diyebileceğimiz Christian Martin, Mösyö Barnier’in fabrikasında muhasebeci, eli
yüzü oynayan cinsten. Oyunun adı Oscar ama Oscar’ı oyunda çok az görüyoruz. Mösyö
Barnier’in şoförüymüş, ama neler olmuş neler. Jacquelin var, O’nun durumu biraz
karışık. Üçgen vücutlu masör var bir de. Toplam 12 kişi var oyunda.
Bundan sonrası Spoiler içerebilir. Sonradan
vay senin yüzünden oyunun sürprizi kaçtı falan demeyin diye uyarıyorum. Oyunu izleyecekseniz
lütfen devamını okumayınız efendim. Mersi…
Bir gün zilin çalmasıyla olaylar
başlıyor. Gelen kişi Muhasebeci Christian Martin. Mösyö Barnier’e artık Ticaret
Müdürü olmak istediğini ve 37.000 Frank olan maaşının 300.000 Frank’a çıkmasını
istediğini söylüyor. Tabii ki Mösyö Barnier kriz geçiriyor. Aslında Christian
Martin’in amacı, Mösyö Barnier’in kızı Colette ile evlenmek. Ama O’nun Colette sandığı kişi aslında Jacqueline.
Kendini Mösyö Barnier’in kızı diye tanıtmış. Bundan Christian Martin’in haberi
yok. Evin kızı Colette ise aslında Oscar’a aşık. Oscar’ı Mösyö Barnier kovmuş, O
da askere gitmiş. Hizmetçi Bernadette Colette’ye akıl veriyor, “hamileyim
dersen baban senin Oscar’la evlenmene izin verir!” Bunun üzerine her şey karışıyor.
Christian Martin, muhasebeci
olduğu için fabrikada kaçırılan vergileri falan biliyor. Bir de patronunu 40
milyon Frank dolandırmış. Bu Frankları bir bavulda mücevher olarak saklıyor. Bavulu verme karşılığında Mösyö Barnier’den
kızı ile evlenme sözü alıyor. Mösyö Barnier ise bavulu alacak, kendi kızı olmayan Jacqueline'yi verecek hesapta. Bu arada sürekli zil çalıyor, birileri geliyor
birileri gidiyor, olaylar gelişiyor. Hizmetçinin iç çamaşır dolu bavulu,
içinde mücevher olan bavul ve ayrıca 40 milyon Frank olan başka bavul sürekli
birilerinin eline geçiyor. Colette Oscar’a tam kavuşacakken yine bir şeyler
oluyor. Tam her şey çözüldü derken yine bir şeyler oluyor ve finalde başka bir
sürpriz ortaya çıkıyor, O’nu da söylemeyeyim artık.
Sahne aşırı dinamik, oyuncular müthiş.
Önden izlemeyeceksem almam bilet tiyatrodan, haklıyım. Çünkü Christian Martin
rolündeki Çağrı Büyüksayar’ın dudaklarını titreterek üzülmesi, Cem Karakaya’nın müthiş, altını çizerek bir
daha söylüyorum müthiş mimikleri tam bir seyir keyfi yaratıyor. Colette’nin
babasını ikna etmek için yalandan ağlamaları, Bayan Barnier’in şarkıları, hepsi
müthiş ve çok keyifli.
Yönetmen Ersin Umulu’nun da söylediği
gibi gülmeye, umuda ve sevgiye ihtiyacımız var. Ne diyor:
GÜLMEK UMUTTUR… GÜLELİM DÜNYA GÜLSÜN…
Ve her zamanki sloganı
hatırlatıyor ve iyi pazarlar diliyor ve gülümseyerek gidiyorum:
#tiyatroiyidir
#tiyatroiyileştirir
Şehir Tiyatrolarında gayet kaliteli oyunlar sahneleniyor, bilet bulması çok da kolay değil. Aklıma düşürdünüz, bilet bulmayı deneyeyim yine.
YanıtlaSilYeni senede bol seyirli günler dilerim. :)
Teşekkürler. Evet özellikle son dönem çok güzel oyunlar var. Bilet satış günlerini takip ederseniz sorun olmaz. Ben nazar değmesin hep önlerden bilet alabiliyorum :) 🧿😊🍀
SilBen de tiyatroda oyunu sahneye yakın izlemeyi isterim. En ön değil ama...Sonra kafamı kaldırmaktan boynum tutuluyor. :)
YanıtlaSilSinemadan ziyade tiyatro izlemeyi daha çok severim. Tiyatro izlemeyeli epey oldu. En son ailecek izlediğimiz Sevinç Erbulak'ın oynadığı Moliere'in Hastalık Hastası oyunuydu. Salgın hastalık girdi araya, kalakaldık öylece. :)
Tiyatro, candır. İzlemesi keyiflidir. :)
Size bol kahkahalı oyunu olan tiyatro izleme günleri diliyorum.
Ben boynuma razıyım :)) Sevinç Erbulak'ın oynadığı Hastalık Hastası'nı ben de izlemiştim, gerçekten çok eğlenceli keyifli bir oyundu. Pandemi'de bir koltuk boş bir koltuk dolu şeklinde başladığında oyunlar, ben de tiyatroya gitmeye devam ettim:) Tiyatro kesinlikle candır.🎭 Özel tiyatrolarda bilet ücretleri gerçekten çok arttı, o yüzden Şehir Tiyatroları en candır 🙏😊 Çok teşekkürler, sevgiler
SilSpoiler kısmını okumadım bilet bulursam gitmek niyetindeyim çünkü. :)
YanıtlaSilİyi yapmışsınız, bence de gidin, çok eğlenceli, enerji yükleyen oyun 😊🌺
Silhaldun dormen oyunları gibi yaniiii :) hangi sahnede idi bu vodvil garnier :)
YanıtlaSilEvet aynı Haldun Dormen oyunları gibiydi :) Müze Gazhane'deydi ama bu ay nerede oynanır Şehir Tiyatrosu programında yayınlanır. :)
Silkeyifli bir oyuna benziyor:)
YanıtlaSilEvet gerçekten çok keyifli, tavsiye ederim :)
SilHemen izleyelim geldi anlatışından :)
YanıtlaSilÇok keyifli oyundu, fırsatın varsa izle derim :)
Sil