Evrenin
bilinmeyen bir zamanında bilinmeyen bir ülkesi varmış. Bu ülkede masallar “Bir
varmış bir yokmuş” diye başlamaz, “Bin varmış, bir yokmuş” diye bitermiş. Çünkü
ülkenin gürül gürül akan suları, bereketli tarlalarından fışkıran pembe yanaklı
domatesleri, çekirdeklerinden ışıl ışıl yağ akan güne bakan çiçekleri, yüz
yıllık kadim zeytin ağaçları bin varken, kara büyünün etkisinde kalıp bir’e
düşmüş masalın sonunda.
Peki
kim yapmış bu büyüyü? Kıskanan dış düşmanlar mı? Hayır. Paralel evrenden gelen
üç harfliler mi? Hayır. Bu büyüyü bilmeden Ahmet Emmi ve kıskanç Hayriye Kadın
yapmış. Kim bunlar? İçimizden birileri. Neden yapmışlar? Çünkü rahat batmış kaba
etlerine! Biraz zulüm olsun, azıcık fakirleşelim, gürbüz domatesler bize ne lazım
dememişler elbette sesli sesli. Şeytan mı dürtmüş, yoksa kaba etlerinin altına
dikeni birileri mi yerleştirmiş, orasını da artık edebiyat tarihçileri yazsın.
Yaptıkları
kara büyünün sonunda ne olmuş peki? Bütün bin’ler bir’e düşmüş. Bin dere varsa bir
dereye, bin ağaç varsa bir ağaca, bin tarla varsa bir tarlaya dönüşmüş masalın
sonunda. Herkes fakir olmuş. Bu da yetmezmiş gibi bir de dilleri susmuş! Dilsiz
kalmamışlar ama sadece menemeni konuşur hale gelmişler. Elbette böyle olsun
istememişler. Kim yaptığı büyünün kendisine zarar vermesini ister ki? Cahillik
işte, komşunun ibikli horozunu kıskanıp yaptığı büyü çorbasına ıbırcık otunu
eksik atmış demek ki Hayriye Kadın; maalesef sonuç böyle olmuş. Evet, sadece
komşunun horozunun ibiğiymiş mesele…
Büyü
çorbasını yapan Hayriye Kadın tuzuna bakmak için bir kaşığın ucuyla içmiş.
İnsan büyülü çorbayı bile bile içer mi? İşte bu da takdir-i ilahi midir, kaderin
tecellisi midir bilemeyiz artık. Büyülü çorbayı öylece ocakta bırakmış iki
dakikalığına. O ara, Ahmet Emmi içmiş çorbadan. Sonra komşuya götürmüş Hayriye Kadın,
ibikli horozun sahibine. O da içmiş. Kalan çorbayı akıllı ya, dökmüş lavaboya.
Güya dokunmayacak kimseye. Büyülü çorba önce dereye karışmış, oradan denize
akmış, buharlaşıp göğe uçmuş çorba tanecikleri. Bulut olmuş, yağmur olup yağmış
bütün ülkeye… Çok çabuk olmuş bütün bu olanlar. Önce dereler kurumuş, sonra güne
bakan çiçekleri, derken sıra gelmiş yüz yıllık kadim zeytin ağaçlarına…. Hayriye
Kadın farkında değil yaptığı kara büyünün kimleri ve neleri etkilendiğinden…
Susmuş bütün ülke. Ağızlarını açınca sadece menemen tarifi konuşabilir hale
gelmişler. Hararetle tartışıyormuş herkes:
“Menemen
soğanlı mı olmalı, soğansız mı?”
Sakalı
ağarmış gözlüklü profesörler, gazeteciler, sosyal medya ünlüleri, öğretmenler,
doktorlar ve elbette politikacılar tartışıyormuş hararetle:
“Menemen
soğanlı mı olmalı, soğansız mı?”
Hayriye
Kadın bir gün otururken nedensiz yere anımsamış:
“Tabi
ya, ıbırcık otunu eksik koydum ben o çorbaya…”
Kim
öle, kim kala bundan sonra…. Bin varmışş, bir yokmuş… Sadece masalı kalmış…
Çok beğendim:)
YanıtlaSilTeşekkürler :) 🌺🌺
SilSüper yazı elinize sağlık anca böyle anlatılabilirdi:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, her şeyi içine atmamak için türlü yollardan yazmaya çalışmak da bir tür terapi etkisi yapıyor 🧘🤷♀️🤷♀️
Silıbırcık otu bakayım neymiş bulayım kavurayım yumurta ile iyi fider veya haşlarım zeytinyağı limon :)
YanıtlaSilSana kötü bir haberim var, masal ülkesinin otu bu :)) Hayriye Teyzegiller büyü çorbasında kullanırlar genelde. Ama Egeli büyücüler elbette zeytinyağ limonla ohhh mis gibi yiyebilirler :)
Silçok güzel anlatmışsınız.
YanıtlaSilbazen dökülüyor öyle birden, teşekkür ederim, sevgiler 🌺
SilBana bazen Hayriye teyzenin yediği halttan haberi yokmuş gibi geliyor 😄 güzel yazı eline sağlık
YanıtlaSilHer şey olabilir, çünkü bu Hayriye Teyze'ye güvenmiyorum ben artık. Çok da temiz bir arkadaş değil kendisi :) Öyle aman canım teyzeciğim ne güzel gözleme yapıyor bak diyerek güzelleyemeyeceğim kendisini, hiç kusura bakmasın :))
SilBu arada yorumunuz için teşekkürler :)🌺
SilHayriye Teyze kafası karışık kadınlardan:) güzeldi, emeğinize sağlık..
YanıtlaSilHayriye Teyzelerin kafasını düzelttiğimizde biz de ülke olarak aydınlanacağız:) Ama nasıl düzelecek bu kafalar, orasını bilen varsa beri gelsin :)) Teşekkürler yorumunuz için 🌺
SilSanki bir gazetede, bir köşe yazısı okudum.
YanıtlaSilBloglarımız kafamıza göre yönettiğimiz gazetelerimiz de olabiliyor bazen :) Teşekkürler 🌺
SilEğlendim. :)
YanıtlaSilSevindim :)
SilO kadar güzel bir yazı olmuş ki gerçekten hayran kaldım. Kaleminize sağlık!
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, sevgilerimle 🙏🥰🌺
SilSiz yazım türünün (sanırım Fıkra olmalı) pirisiniz sevgili Evde Yazar. İlham gelince kaçırmayın. Gazetem olsaydı istediğiniz paraya bakmam, sizi ne yapar yapar pazar ekinde bu eğlenceli, zaman zaman iğneleyici yazılarınızı yayınlardım.
YanıtlaSilKıskanç Hayriye kadın kimi kıskandı bilmem ama hem onun hem kocası olacak Ahmet Emmi'nin canı cehenneme. Ayrıca, gündemi değiştirmek istemem ama menemen de soğanlı olmalı elbette:))
Çok teşekkür ederim, ne diyeceğimi bilemedim yine; böyle iltifatlara utanan bir tarafım var 🫠 Yaa, ne güzel olurdu bir pazar ekinde yazmak, ne güzel hayal 🤗 Bence de menemen kesinlikle soğanlı olur 😊 Sevgiler 🌺
Sil