1 Mayıs 2014 Perşembe

1 Mayıs'ı kutlamak neyi değiştiriyor?

Geçen sene yazdığım  1 mayıs yazısından sonra ne değişti, bu sene neyi yazmalıyım ?

Çalışma ortamları daha mı insanca oldu?
Eşit işe eşit ücret anlayışı mı yerleşti?
Sendikalar öcü olmaktan mı çıktı?
Emek sömürüsü son mu buldu?
1 Mayıs

Asgari ücrete insanca yaşama zammı mı yapıldı?
Emeklilerimiz aldıkları maaşlarla dünya turuna çıkabilecek duruma mı geldiler?

Uzun ve insanlık dışı çalışma saatleri mi kısaldı?

Zorla mesaiye bıraktırılan emekçilerin de bir özel hayatı olduğu mu gündeme geldi?
Taşeron işçilerin hakları mı arttırıldı?

İş ilanlarındaki ayrımcılık, mesela 30 yaş sınırı mı kalktı?
Kadınlara ve engellilere daha mı çok iş verildi?

İşçilerin sigortasını eksik yatıran iş verenler ceza mı aldı?

Evde çalışan, yazı-çizi-düşünce emekçilerine köle muamelesi yapılmaktan vaz mı geçildi?

İnşaatlar yerine fabrikalar açıldı da işsizlik mi azaldı?

emekci kadinlar

Şirketlerini zararda gösterip işçilerine aylarca ödeme yapmayan patronların villalarına, yatlarına, kotralarına el mi konuldu?
İnanılmaz ayrıcalıklı hayatlar yaşayan milletvekillerinin maaşları mı düşürüldü, yoksa özel sigortalarından halk adına tasarrufta mı bulunuldu?
Düşüncesini özgürce yazan basın emekçileri artık hapse atılmıyor mu?
............

Bütün bu ve benzeri sorulara verilecek ortak cevap şu:

HAYIR, EMEK DÜNYASINDA POZİTİF BİR GELİŞME OLMADI SON BİR YILDA..
ZATEN YILLARDIR BİR GELİŞME OLMUYOR!

Sömürü devam ediyor, var olan haklar birer birer tırpanlanıyor, sırada kıdem tazminatının yok edilmesi projesi var mesela..

Bütün bunlar olup biterken birileri de emek mücadelesini 1 Mayıs'ta Taksim'de yürümeye endeksliyor ya, söyleyecek laf bulamıyorum! 

Evet, toplumsal hafızada bazı önemli olaylar taze kalmalı doğrudur, ama; 

1 Mayıs'ta Taksim'de yürüme ısrarına bunca yıldır harcadığınız enerjiyi ve emeği,  keşke 2 Mayıs'ta ve diğer günlerde yukarıda birazını bahsettiğim kemikleşmiş sorunların çözümü için de harcasanız!

Emekçilerin dünyasında bu kadar reel sorun varken, sadece 1 Mayıs mitinglerinde duygusal ısrarcılıkta var oluşunuzu, bir araya gelişinizi ve sonrasında ortadan yok oluşunuzu, olayları sessizce izleyişinizi anlamsız buluyorum kusura bakmayınız..

EMEKTEN YANA OLANLARIN BAYRAMINI KUTLAYAYIM KUTLAMASINA DA, İÇİME SİNMİYOR Kİ! 


14 yorum :

  1. Yazınızı okuduktan sonra kendi yazdığım yazıdan dolayı pişman oldum.Yine en doğru yerlere değinip yazınızı mükemmel yazmışsınız.Tebrik ediyorum tekrar.Bugün iş yerinde olan ben aynen yazdıklarınıza katılıyorum ki bugün çalışıyorum diye mesai alacak değilim.Ha bugün çok mu işim var 'hayır' boş boş oturup gazete internet karıştırmaktan öteye gitmeyeceğim.Ama sabah kalkıp buraya gelmek zorunda olmak işte olay bu...Sevgilerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Nur Hanım, sizi çok iyi anlıyorum. Zira yıllarca tekstil sektöründe birçok firmada çalıştım. Kimilerinde resmi tatil olarak sadece dini bayramlar geçerliydi, kimileri dediğiniz gibi iş olmadığı halde sırf baskı olsun diye tatillerde izin yaptırmazlardı..
      Bozmayın moralinizi, yalnız değilsiniz maalesef, bence de rölantiye alın işleri.. Ben de olsam öyle yapardım sanırım, öğle tatilini uzatın mesela, internette oyun oynayın.. Resmi tatil hakkınızı vermeyen işveren bunu çoktan hak etmiş, eğlenmeye bakın bence kendi çapınızda:)
      Sevgiler..

      Sil
  2. Yıllarca kendi işim gibi çalıştım. Çoğu zaman şirketin bazı küçük borçlarını ödemek için kendi paramı kullandım. Şirket zarar etmesin diye zaman geldi kendi masraflarımı kendim karşıladım. Yaklaşık 30 sene sonra bana söylenen söz çok ağırıma gitti ve işi bıraktım. Ne miydi bu söylenen, aynen şu:"Seni geçen sene emekli ettik emekli ikramiyesi alıyorsun, ikinci bir evin var oradan da kira alıyorsun. Bir de benden maaş alıyorsun. Sana yarım maaş verelim, kalanını arkadaşlarına dağıtalım." Siz olsanız nasıl davranırdınız? Kaldı ki ben durumu iyi olmayan arkadaşlarıma da yardım ediyordum zaten en azından kiralarına katkıda bulunuyordum. Düşünün şirkette herşeyi göze alıp (sağlık sorunları v.b.) hızınızı hiç aksatmadan bunca yıl çalışmışsınız, size güvenlerini belli etmek için bütün banka şifrelerini, kasa şifrelerini size vermişler, ara ara gelip seni ortaklar arasına da alacağız diyecek kadar güvenlerini ve sevgilerini ifade ediyorlar. Daha da öte bir aile gibi olmuşsunuz. Yukarıda Allah var, en kötü günlerimde onları yanımdaydı. Ama bunca fedakarlığa karşılık bana yapılan bu teklif herşeyin sonunu getirdi. 1 Mayıs mı? Çocukluğumda o gün Mecidiyeköy'e gidip piknik yapardık. O zaman oraları ağaçlık bir piknik yeri gibiydi. Malesef herşey değişti ve korkarım değişmeye de devam edecek. Tıpkı içimizde körelip yok olan duygular gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel ifade etmişsiniz yine her zaman olduğu gibi, teşekkür ederim.
      Verdiğiniz onca emekten sonra aldığınız maaşta gözleri olması ne korkunç bir şey gerçekten de! Burada benim gözüme çarpan şey, karşınızdaki kişinin emeğin değerini bilmemesi. Sanki orası bir hayır kurumu da insanların gelirlerini dengelemeye çalışıyor küçük aklıyla!

      Benim son şirketimde de öyleydi. Şirket batmıştı, ne para gelirse paylaşıyorduk, gece yarılarına kadar çalışıyorduk bir taraftan da.. Aynı sizin patron gibi bizim patron da “Ama o kira veriyor, ama senin durumun daha iyi..” gibi subjektif nedenlerle saçma sapan adaletsizlikler yapmaya başladıktan sonra ben de çok kalmadım o iş yerinde, hem de bir araba parasını elimin tersiyle iterek ayrıldım can havliyle..
      Madem acıyorsun, benim emeğimin karşılığını keserek değil, kendi cebinden çıkarıp vererek soğutacaksın vicdanını..
      İşte ne güzel söylemişsiniz, adama 30 yıl emek ver, sonrasında parayı kesmeye kalksın, neymiş vicdanmış!
      Ne diyorduk, 1 mayıs ya 1 mayıs!
      İşte gerçek 1 mayıs bu insan hikayelerinde yatıyor, bu haksızlık hukuksuzluk hikayelerinde yatıyor. Yoksa bugün Taksim'e çıkılsa neee, çıkılmasa ne gerçekten de..
      İnsanların ekmek derdi en büyüm problem, bir de onların sırtından geçinen kan emiciler...
      Saygı ve sevgilerimle..

      Sil
  3. harika yazmışsınız.. aynen katılıyorum yazdıklarınıza...
    tam da yazdığınız nedenlerle sendikalar pek sempati oluşturamıyor toplumda...
    insanların sömürülmesi, doğanın sömürülmesi, emeklerin sömürülmesi ne kadar korkunç halbuki..
    ve bu sömürülere haksızlıklara karşı çıkmak ne kadar değerli..
    insanın ve doğanın sömürelemediği başka bir dünya kurulur bir gün umarım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, en azından bende sempati yok onlara karşı.. Her şey sahte geliyor.
      Umarım bir gün sömürüsüz bir dünya kurulur..

      Sil
  4. Merhaba,

    Hiç 1 Mayıs mitingine gittiniz mi Taksim'e? Ben gittim ve müthiş bir hayal kırıklığı. Ben böyle rezillik görmedim. Tamamen siyasi propaganda. Başka hiçbir şey yok, olamaz da. Bu sistem işçiyi, emekliyi korur mu yahu? Sendikalardan biri çıkıp şunu desin: "Çalışanmış, işçiymiş umurumuzda değil. Biz sistemin tasarladığı yapılarız. Bizden kimseye fayda gelmez."

    Şu ülkede kaç milyon çalışan var. Bir tanesine haklarını sorun, söyleyemez, bilmez, çünkü haklarını bilince dikelecek işçiyi sistem kabul etmez. Çünkü o, üç kuruş maaşa modern kölelik yapacak, Allah'a şükür edecektir. Birileri de Allah-Peygamber diyerek parayı götürecektir.

    İnsanlar tamamen çaresiz, işinde sıkıntı yaşayan insanlar sıkıntılarının çözümü için biraraya gelip çözüm üretme cesaretine sahip değildir. Yapacakları tek şey, kendilerine işten attırıp tazminat alma yoluna girme acizliği.

    Bakın, 3-5 senedir 1 Mayıs kutlanıyor. Biri çıkıp da hariçten gazel okumak yerine şu işçinin bir tane hakkını söylesin de, adam biraz olsun bilinçlensin. Söylemezler.

    Ben bu vesile ile ben söyleyeyim. Amacım şovmenlik değil, ben de zamanında haklarımı araştırdım, bu yönde çalışma arkadaşlarımı bilinçlendirmeye çalıştım, ama yok, nato kafa nato mermer.

    Bu arada diploma seviyemiz yükseliyor, eğitim ve bilinç seviyemiz yerlerde sürünüyor.

    Mesela mesai konusu biraz bilgi vereyim, doğrudan maddeyi yazıyorum:

    İş kanunu Md. 41: "HER BİR SAAT FAZLA ÇALIŞMA İÇİN VERİLECEK ÜCRET NORMAL ÇALIŞMA ÜCRETİNİN SAAT BAŞINA DÜŞEN MİKTARININ % 50 YÜKSELTİLMESİYLE ÖDENİR.

    FAZLA ÇALIŞMA VEYA FAZLA SÜRELERLE ÇALIŞMA YAPAN İŞÇİ ""İSTERSE"", BU ÇALIŞMALAR KARŞILIĞI ZAMLI ÜCRET YERİNE, FAZLA ÇALIŞTIĞI HER SAAT KARŞILIĞINDA BİR SAAT OTUZ DAKİKAYI, FAZLA SÜRELERLE ÇALIŞTIĞI HER SAAT KARŞILIĞINDA BİR SAAT ONBEŞ DAKİKAYI SERBEST ZAMAN OLARAK KULLANABİLİR."

    Tolga.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler bu güzel katkınız için. Söylediklerinize katılıyorum, diploma seviyemiz yükseliyor ama dediğiniz gibi bilinç seviyemiz yerlerde sürünüyor. Bazılarımız bilinçli de, ama bilmek; her zaman sorunlara çözüm de getiremiyor. Mesela fazla mesai ile ilgili bu yasa maddesini bilse de kişi, işsiz kalma korkusuyla pısıp oturabiliyor. Çünkü işverenler her şekilde koruma altında, bazen yasalarla, bazen kanunlarıyla..
      Dün Taksim'de miting olmasın diye bütün yollar kapatılmıştı. Haberlere baktım, birçok kişi "işime gidemedim, ya atılırsam, bu yollar niye kapalıydı?.." şeklinde yakınıyordu. İçlerinden bir tanesi bile dünün 1 mayıs resmi tatil olduğunun altını çizemiyordu, patron "geleceksin" demişti, o da işine gitmek istiyordu..
      İşte durum bu kadar içler acısı..

      Sil
  5. Çok yerinde bir yazı olmuş. Tebrik ederim. Emeğine sağlık diyorum başkada bir şey demiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, senin de yorum yapmak için harcadığın emeğe sağlık, sevgiler:)

      Sil
  6. Bu bir kutlama değil ki aslında inatlaşma, savaşma, ötekileştirilme, anma törenini yapamama günü. Uzun sözün kısası gittikçe kendini yılgın hissetme günü...
    Yazınız yine çok güzel olmuş. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle, bir kaç yıl önce iyi taraflarına gelmiş Taksim'e izin vermişlerdi, hatta Grup Yorum bile konser vermişti. Kimsenin de burnu kanamamıştı . Sonra vaz geçtiler izin vermekten. Otoritenin canı nasıl isterse öyle yani..
      Zaten hangi konuda standardımız var ki!
      Teşekkürler katkınız için, sevgiler..

      Sil
  7. Yerden göğe kadar haklısınız . 1 Mayıs'da bir kaç gün sonra unutulacak bir eylem yerine daha yapıcı ve problem giderici çözümler üretilseydi Türkiye emek sömürüsü üçüncü dünya ülkesi olmazdı , insanlar açlık sınırında yaşamazdı, emekliler selpak satmak zorunda kalmazdı , bir aieleden beş kişi çalışıp ortalama bir ev almak için , kredilerini ödeyebilmek için yirmi yıl hayatlarından fedakarlık yapmak zorunda kalmazdı .Tüketim toplumu olmanın bedelinin faturasını ağır ödüyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim katkınız için,seneye yine aynı şarkıları dinleyeceğiz maalesef.. Ben artık gerçekten de bu ilüzyonların hepsinden çok ama çook sıkıldım..
      Umarım yanılırım, sevgilerimle..

      Sil