Ekranda “bu film, depremzedelerin gerçek hikayelerinden esinlenerek hazırlanmıştır” yazısı belirir. Sonrasında da misafir olan genç kız ile evin sahibi genç kadın arasında geçer bu konuşma:
-Banyoya
mı girecektin yavrum?
-Hı
hı..
-Havlu
vereyim mi?
-Sağol
teyze, var havlum.
-Geç,
kendi banyon gibi kullan yavrum.
Tam
da bu anda, verilen mesajı pekiştirmek için araya duygu müziği
girer. Genç kız ezilmiş büzülmüştür, ürkek ürkek çevresine
bakmaktadır. Kızın yüzünden anlaşılır ki ev sahibi O'na
misafir olduğunu fena hissettirmiştir, berbat durumdadır kız.
Küçük Emrah filmlerindeki ürkek kız efektinin aynısıdır
ekrandan yansıyan. Ne bir eksik, ne bir fazla..
Derken
duygusuz, üstten üstten konuşan- kamu spotu insanı- bir kadın
sesi devreye girer. Mesajı okuyan bu ses o kadar negatif, o kadar
buyurgandır ve o kadar otoriterdir ki; sanki bir yerlerde işaret
parmağını sallayarak sizi köşeye sıkıştırmış hissine
kapılırsınız; üzerinize üzerinize gelir, bütün enerjinizi bir
vantuz gibi sömürür. Şöyle der:
“Depremde
evi hasar gören pek çok insan, yakınlarına uzun süre misafir
olmak zorunda kaldı. Zorunlu deprem sigortanızı yaptırın;
zorunlu misafirlikten kurtulun..”
Dask-
Doğal Afet Sigortaları Kurumu
Resim yazısı ekle |
Bu
ve benzeri kamu spotlarını ne zaman görsem hemen o kanalı
değiştiriyorum, televizyonun sesini kısıyorum. Gösterdikeri
felaket tabloları bende bilinç uyandırmak bir yana, sadece
kaçma-anlatılanları duymama-yok sayma-başkaldırma hissi uyandırıyor.
Tamam
deprem sigortası önemli bir şey, iyi de neden insanları
yaralayarak, en derin korkularına ve kaygılarına parmak basarak
yapıyorsunuz ki bunu? Bizi böyle korkuta korkuta, sindire sindire,
gözümüzün içine parmağınızı soka soka , “yapmazsan bak
neler olacak görürsün sen!” hışmıyla azarlaya azarlaya
nasıl bir toplum haline getirdiniz böyle?
Bilinçlendirmek
korkutarak olmaz beyler...
Sen
benim gözümün içine parmağını sokacaksın, bana ezik muamelesi
yapacaksın, “bak başına böyle şeyler gelir!” diye benim
bilinç altıma pis duygu sömürülerini işleyeceksin, insanların
yaşadığı duygusal travmaları sigorta parası almak için
kullanacaksın, utanmadan bir de buna “gerçek yaşam öyküsü”
deyip modelleme yapacaksın, ben de başımı eğip kabulleneceğim
öyle mi?
Bu
toplum bu muameleyi hak etmiyor!
Eğitimin
korkutarak başarıya ulaşmayacağını bilmek için eğitimci
olmaya da gerek yok..
Zaten
sizin yaptığınız, kusura bakmayın ama işin kolayına kaçmak.
Korkutmak için yaz aptal bir senaryo, oynat başarısız oyuncuları,
kapkara bir ekrana yaz sloganı, adına da “kamu spotu” de!
Önemli
olan, en karamsar konularda bile insanları ürkütmeden, hatta
güldürüp eğlendirerek eğitmeyi başarabilmek.
Çok
merak ediyorum, bu kamu spotu denen ve çoğu bana göre saçmalıktan
ibaret olan diyalogları kimler yazıyor acaba? Yazarken psikologdan,
sosyologdan, eğitimciden teorik destek alıyorlar mı?
Hayatımızın
bütün alanlarında karşımıza çıkan, adeta bizi kuşatan bu
arabesk yaklaşımlardan çok ama çok sıkıldım. Cehaletin bu
kadar kol gezmesi bir yana, cahil insanların bağırlara basılıp
yüceltilmesi ve bunun adına da “milli irade” denmesi midemi
bulandırıyor ayrıca. Dedim ya, bu toplum bunu hak etmiyor.
Modern,
eğitilmiş, bilinç düzeyi yükselmiş insanların arasında
yaşamak istiyorum. Bu halleriniz bu tavırlarınızla içimi
şişiriyorsunuz.
Ya
değişin, gelişin biraz; ya da kamunuz da spotunuz da sizin olsun, kamu buysa ben orada yokum!
İçimdeki insan sevgisi gün be gün azalıyorsa, nedeni sizin bu tavırlarınız olabilir mi acaba?
Sevgili Evde Yazar, siyasi yazmaya karar verdiysen bilmek isterim. Ne hakla mı? Takipçin olmak bende bu hakkı doğuruyor sanırım. Yazdıklarının hiç bir noktasına katılmıyorum. Ben depremden sonra İzmir'e gönderilen insanlardan sadece biriyim. Siyaset yapacaksanız, bu spot üzerinden yapmamalısınız. Yoksa sizin O modernleşmemiş, eğitilmemiş ve bilinç düzeyi yükselmemiş insanlardan ne farkınız kalır?.
YanıtlaSilMerhaba
SilBiraz sakin olun, neden bu kadar tepki gösteriyorsunuz…
Beni takip ediyorsanız biliyorsunuzdur bazen iş hayatına kızar yazarım, bazen sevdiğim bir kitabı anlatırım, bazen yaşadığım güzellikleri, bazen de kötü deneyimleri anlatırım.
Kamu spotlarından irite oluyorum, bu yazıda da onu anlattım. Dedim ki eğitim korkutarak olmaz. Sigarayı bırakma spotları mesela, o kadar korkutucu ki ben filmden etkilenip sigarayı bırakmak yerine sadece korkuyordum ve daha çok sigara içesim geliyordu o filmleri izlediğimde!
Deprem deneyimini yoğun olarak yaşadığınız için sanırım olaya duygusal bir tepki gösterdiniz. Ama ben konu ne olursa olsun, korkutarak eğitimin yanlış olduğu tezini savunuyorum, haksız mıyım?
Siyaset yapmak meselesine gelince.. Politikacı değilim, olmak da istemem; ben sadece zaman zaman hoşlanmadığım uygulamaları –ifade özgürlüğü- hakkımı kullanarak gündeme getiriyorum. Elbette ki her düşünceme katılmak zorunda değilsiniz, ama böyle hem kendinizi hem de beni germenize gerek var mı?
Hayat bu gereksiz gerilimleri taşıyamaz, gerçekten değmez..
Benim gibi düşünmüyorsanız direkt bana saldırmayın, bilinç düzeyi düşük insanlar diye ben genel bir ifade kullanmışsam, siz bu ifadeyi bana yönlendirerek benimle kavga başlatıyorsunuz, bunu yapmayın.. Üzülüyorum ben böyle şeylere, bana da yazık..
Eleştiriler biraz hakkaniyetli olmalı, burası kişisel mütevazı bir blog. Ünlü bir köşe yazarı değilim ki ben, hem onlar da böyle direkt saldırıyı hak etmiyorlar..
Size saygımdan yorumunuzu yayınladım, bu kadar uzun yanıt yazdım; e ben de azıcık saygıyı hak ettim sanırım..
Sevgiler..
Yıllardır başka türlü bir eğitim yöntemini kabul edemedik ki. Onların bunu yapması bir yana, artık halkta alıştı. Bunları başarılı buluyor, alkışlıyor, "aman ya başımıza gelirse" diyerek yeterince korkak değilmiş gibi daha çok siniyor, çekiliyor kabuğuna.
YanıtlaSilDediğiniz gibi bu arabesk kültür kanımıza işlemiş, çok zor bunların değişmesi çok...
Kaleminize sağlık.
"Halka ne verirsen onu alır" derler ya, çok da yanlış değil aslında bu deyim. Verilenler değişsin, bakın nasıl toplumun bakış açılası da değişir. Bu nedenle ben bu durumların değişeceğine olan inancımı koruyorum.
SilSevgiler..
ben de o reklamı izleyince aynı şeyleri hisetmiştim. o acıları yaşayan dünya kadar insan var. Bu ne böyle bakın onlardan ibret alın. Sigorta yaptırmadılar da ne oldu der gibi. Dalga geçiyorlar sanki.
YanıtlaSilBence kimsenin sosyologdan psikologdan görüş aldığı yok. Ha eğer alıyorlarsa bile o kişilerde iş yok. Toplumun duygularının, hislerinin,yaşanmışlıklarının, üzüntülerinin, geçmişlerinin sömürülmesinden çok sıkıldım!
Yeni bir versiyonu çıkmış şimdi deprem sigortası kamu spotunun. Bir evde kalabalık halde tv seyrediliyor, tv'de de "Van depremi sırasında ücretsiz otobüsler" den bahsediliyor. O arada çocuk " hep haberler hep haberler, sıkıldım artık bu evde çizgi film yok mu" diyor. Bir kadın çocuğun ağzını elleriyle kapatıp çocuğu susturuyor, oradaki herkes birbirine anlamsız bakışlarla bakıyor ve yine aynı iğrenç kamu spotu sesi devreye giriyor.
SilNeresinden tutarsanız elinizde kalacak, akıllara zarar bir spot daha..
Midem bulanıyor bu sığ- bu korkutan- bu anlamsız- bu insanların duygularını sonuna kadar sömüren- bu bu...
Ben televizyon izlemiyorum ama dediklerine katılıyorum . Vicdani duygularla yapılacak işler değil bu işler. Emeğine sağlık diyorum efendim.
YanıtlaSilDeveye sormuşlar neren doğru diye, deve cevap verememiş hesabı, nereye baksam bir acayiplik görür oldum. Ben mi tuhafım, yaşadığımız zamanlar mı tuhaf bilemedim..
SilSende bir sorun yok :D Zamanda bir tuaflık var .
SilGülsek mi ağlasak mı :( :)
Silcehaleti yönetemeyen, eğitemeyen bir toplum cehaletin egemenliğini hak eder.
YanıtlaSilçok haklısınız gerçekten kötü hazırlanmışlar o kamu spotları.
"bu toplum bunu hak etmiyor" kısmına katılamayacağım.
Bu toplum derken bu haldeki toplumu kastetmemiştim aslında, çok haklısınız. İdealize ettiğim, geçmişte Köy Enstitüleri açan, Kemalettin Tuğcu kitaplarının duygu sömürüsü yaptığı gerekçesiyle okullarda tavsiye edilmediği, Cumhuriyet Baloları yapan, bir yerlerde unuttuğumuz, yüzü batıya dönük bir toplum vardı ya, işte O, bütün bu muameleleri hak etmiyor sevgili Shirin...
Sil