Bir
iç ritim tutturmuş kendi halimde takılıyordum. Kitabımı okuyor,
politikacıların o kara yüzlerini gördüğümde tv izliyorsam
kanalı değiştiriyor, internette isem sayfayı kapatıyor, gazeteleri de sadece hafta sonlarında okuyordum. Günlük hayatın kaotik haberleri konusunda azıcık cahil
kalıyordum gerçi ama, böyle bir arınmaya ihtiyacım vardı
gerçekten de. Yakın zamanlarda yaşadığımız kavgalı gürültülü politik
süreçlerden sonra ruhumu dinlendirmeliydim normale dönmek için...
Keyfim
de yerindeydi hem, mahalledeki ve semtteki sanatsal faaliyetleri
takip etmeye başlamıştım.Tek derdim, bu seneki tiyatro sezonunu
kaçırmamak, yeni filmlerden mutlaka izlemek, ayda en az iki kitap
bitirmek, bloga daha çok yazı yazmaktı. Hatta abartmış, mümkünse
ünlü bir yazarın verdiği “yaratıcı yazarlık kursu” bulup
katılmayı bile düşünmeye başlamıştım. Yani işte büyük
şehirde yaşayıp da kendi çapında “entel takılan” herkes
gibi ben de bir şeyler yapma derdindeydim, kulağa ne kadar hoş
geliyor değil mi...
Ben
tam böyle bir döngünün içine girmiş mutlu mesut yaşamımı
sürdürürken yine çıktılar sahneye!
Bu
sefer dehşet saçarak geldiler hem! Sanki insan değildiler; elleri,
kolları, beyinleri, yürekleri her yerleri kana bulanmıştı.
Doymamışlardı lakin, sağa sola saldırmaya başlamışlardı. Gerilim
filmlerinde dünyayı istila eden yaratıklar olur ya, aynı onlar
gibiydiler işte! Sivri dişleri, korkunç gözleri, dev cüsseleri,
yeşile çalan ten renkleri yoktu ama türlü türü silahları
vardı. “İktidar hırsı” denilen zehirli iksiri içmişler, bu
iksir gözlerini döndürmüş, önlerine geleni yakıp
yıkıyorlardı, daha da kötüsü acımasızca öldürüyorlardı...
Kimdi bunlar, amaçları neydi?
Kimdi bunlar, amaçları neydi?
Hiç önemi yoktu gerçekten de kim olduklarının. Hepsi ucubeydi, kimi dini bahane ederek, kimi etnisiteyi bahane ederek, kimi felsefe teorilerini bahane ederek, kimi tarihi saptırarak, kimi ise ağlak hikayeler uydurarak kendilerini savunmaya çalışıyorlardı.Oysa hepsi aynıydı gözümde. Paraya ve güce tapan, egolarının sivriliğinden neredeyse gökleri delecek kadar megalomanlığa bulaşmış, psikiyatrist incelemesine tabi olsalar hepsinin beyinlerinde ağır kimyasal hasarlar tespit edilmesi muhtemel, insan görünümlü ama kalpleri olmadığı için insanla alakası olmayan yaratıklardı.
...................................
“Di”li
geçmiş zamanla anlatmaya devam etmeyi ne kadar çok isterdim bir
bilseniz!
Ama işte bu gözü dönmüş canavarlar şu an her yerdeler maalesef. Yaşamımızı gasp etmeye çalışı(yor)lar ellerindeki o demirden silahları, ruhlarındaki kirlenmişlik ile. Yuttukları “iktidar hırsı” zehri midelerinde sindirilmeye başlandıkça oluşan iğrenç köpükler ağızlarından burunlarından saçılıyor etraflarına.. Ağır ve kekremsi bir koku bırakıyorlar arkalarında.
Ama işte bu gözü dönmüş canavarlar şu an her yerdeler maalesef. Yaşamımızı gasp etmeye çalışı(yor)lar ellerindeki o demirden silahları, ruhlarındaki kirlenmişlik ile. Yuttukları “iktidar hırsı” zehri midelerinde sindirilmeye başlandıkça oluşan iğrenç köpükler ağızlarından burunlarından saçılıyor etraflarına.. Ağır ve kekremsi bir koku bırakıyorlar arkalarında.
Bense
şimdiden mis kokulu sabunlar, deterjanlar stokluyorum eve, gittiklerinde pislik kalıntılarını böyle arındıracağım!
İstedikleri
kadar ürkünç olsunlar, istedikleri kadar koksunlar, istedikleri
kadar kokuşsunlar hiç önemli değil gerçekten de! Dedim ya mis
kokulu sabunlar stokluyorum evimde, gittiklerinde her yeri köpük
köpük yıkayacağım!
O saf, o tertemiz, o bembeyaz köpüklü umutlarım hiç tükenmiyor.
O saf, o tertemiz, o bembeyaz köpüklü umutlarım hiç tükenmiyor.
Evet
ruhumdaki iyimserliği yok etmelerine izin vermeyeceğim, siz de izin
vermeyin! Onlara benzemeyeceğim asla, siz de benzemeyin!
Bütün
kötüler yok olmaya mahkumdur, hatta o kötüler kendi kendilerini
yok ederler hep, bu sefer de öyle olacak. İçtikleri o zehirli
iksir, her geçen gün kendi sonlarına yaklaştırıyor bu
canavarları. Filmde tempo hızlandı, her yer toz duman, 5 dakika
mola bile yok..!
Varsın
olmasın, işte sesleniyorum taa derinden!
Gölgelerin gücü adınaaa, güüüüüçççç bende artıkk!
Gölgelerin gücü adınaaa, güüüüüçççç bende artıkk!
Umudumuz olmasa nasıl yaşardık?
YanıtlaSilYaşayamazdık...
SilBu aralar karamsarlık kaygı umutsuzluk sarmışken iyi geldi. teşekkürler..
YanıtlaSilUmutsuzluğa izin vermemeliyiz..
SilDediklerine son derece katılıyorum. Çok güzel özetlemişsin . Ama yavaş yavaş umudu da yitirtebiliyorlar bu insanlar. Allah sonumuzu hayır etsin..
YanıtlaSilAmin...
SilSiz gölgelerin gücü adına güç bende artık dersiniz. Fakat onlar hiç bıkmazlar, bir daha ki sefere HE MAN der ler.
YanıtlaSilDesinler, benim için fark etmez..
SilGemiler yaptık mavi denizlere açıldık. Uçaklar yaptık kuşlar gibi uçtuk. Bi kardeşçe yaşamayı öğrenemedik.
YanıtlaSilNe güzel söylemişsiniz...
Silgüzellll
YanıtlaSilÜmidimizi de kaybedersek çekip gitmek gerek zaten. Belki şehirden, belki ülkeden, belki de hayattan.
YanıtlaSilBu arada bazı sorular sorulmuş bana da mim olarak gönderilmiş. Ben de size yönlendirdim. Cevaplamak isterseniz sorular ve benim cevaplarım burada :)
http://jaleceanne.blogspot.com.tr/2014/10/mim-sorular-zor-muydu-ne.html
Teşekkürler, elimde bir mim daha var, mim moduna girince söz yanıtlayacağım, sevgiler:)
SilUmut verdi yazın...
YanıtlaSilBu arada, gittiklerinde kutlamaya eşlik edeyim, ben de kına yakayım diyorum madem. :P
:))
Silümit?
YanıtlaSilevet ümit hep var, ben öyle görüyorum
Sil