Dün
Kurt Seyt ve Shura'yı seyrederken düşündüm, insan hayatında
başkalarının ne kadar çok etkisi oluyor farkında mısınız?
Misal
bu Kurt Seyt ve Shura hikayesinde kahramanlarımız birbirlerine deli
gibi aşık ve fakat bir türlü kavuşamıyorlar. Neden?
Öncelikle Seyt'in babası oğlunun Shura gibi bir Rus'la evlenmesine izin
vermiyor, diyor ki,
“Rus hanımlarla gezip tozup eğlenirsin,
buna bir lafım yok. Ama bir Türk kızıyla evlenip soyumuzu
sürdürmen lazım, öbür türlü hakkımı helal etmem.”
Buyur
burdan yak şimdi!
Bir
baba, güya oğlunun iyiliğini düşünüyor ve onun aşkına engel
oluyor. Gerekçe ne? Gerekçe şovenist milliyetçi, hatta ırkçı
düşünceler! Üzerine bir de hak helal etmeme mevzusu gelince sonuç
ortada: Bir kişinin hayatı zindan! Çünkü baba, ne derse
yapılmalıdır!
Birisinin
iyiliğini (!) düşünerek onun adına karar vermeye bayıldığımız yetmezmiş gibi, bir de her duyduğumuza inanma gibi huylarımız da var:
“O
sana uygun değil!” diyor mesela birisi, inanıyoruz, ya da ortada
hiçbir şey yokken sırf hasedinden dost sandığımız hem cinsimiz:
“Seninkini bir kadınla
görmüşler geçenlerde, seni aldatıyor olmasın!” diyor, bu
zehirli yemi havada karada kapıp gereksiz kıskançlık krizlerine
girerek gül gibi giden ilişkimizi mahvedebiliyoruz.
Şimdiki
kuşaklar biraz daha uyanıklar ama, şu da bir gerçek ki kendimize
güvenimiz olmadan yetiştiriliyoruz.. O kadar güvensiziz ki,
kendimiz fikir üretemiyoruz, dik duramıyoruz, kendimizi
savunamıyoruz.
Özgür
irademiz yok bizim, biz derken bizim toplumu, daha doğrusu doğu
toplumlarının çoğunu kast ediyorum.
Töre,
namus gibi kavramların ön planda olduğu filmleri
izlerken hep aklıma gelir. Bu filmi bir batılı izlese anlayamaz
derim, ne kadar saçma bulur diye düşünürüm. Düşünsenize
klasik hikayeyi!
"..Baba
zorla kızını birisi ile evlendirmeye kalkar, hatta bunun için
para alır, o kız o hiç sevmediği adamla evlenir, çocukları olur
ama o adamı hala sevmez, sonra o çocuklar da sevgisiz bir ortamda
büyür ve sonrasında kısır döngü devam edip gider, ta ki bir
yerde zincir kırılıp vicdanlı bir aile büyüğü kızının sevdiği ile evlenmesine razı olana kadar!"
Gel de bunu bir batılıya, mesela İsviçreliye, mesela Hollandalıya anlat! Onların anlamakta zorlanacağı bu durumu biz kanıksamışız, ne acı değil mi...
Gel de bunu bir batılıya, mesela İsviçreliye, mesela Hollandalıya anlat! Onların anlamakta zorlanacağı bu durumu biz kanıksamışız, ne acı değil mi...
Yazının
başında dedim ya, insan hayatında başkalarının ne kadar çok
etkisi oluyor diye..
Sadece
ikili ilişkilerde mi, her şeyde ve her yerde bu böyle. Hep
birileri bizim iyiliğimizi(!) düşünerek kararlar alıyor ve hep
biz bu iyiliğimizi isteyen kararlar yüzünden mutsuz zamanlar
geçiriyoruz. Çok derin bir mevzu bu, girdik mi çıkamayız içinden
ama yine de biraz örnekleyelim.
Mesela "temsili demokrasi" denilen sistem! Meclisteki dört yüz küsur vekil güya bizim iyiliğimiz için içtiğimiz suya zam yapma kararı alıyor mesela, bizim iyiliğimiz için 140 karakterlik tweet nedeniyle insanları hapse atacak yasalar çıkartabiliyorlar!Teoride bizim iyiliğimiz için, ama pratikte kendilerinin oturacağı milyon dolarlık saraylar yaptırıyorlar, bizim iyiliğimiz için kendileri lüks içinde yaşayıp ayda 17-25 bin lira maaş alırken, yine bizim iyiliğimiz için asgari ücreti 800 TL gibi en asgari düzeyde tutabiliyorlar! Hepsi bizim iyiliğimiz için, para karşılığı kızını sevmediği adama satan baba da kızının iyiliğini düşünüyor, “o adam sana göre değil” diyen haset kadın da arkadaşının(!) iyiliğini düşünüyor; tıpkı mecliste kendi maaşlarına %20 zam yaparken işçiye emekliye % 3 zammı reva gören vekillerin hepimizin iyiliğini düşündüğü gibi...
Mesela "temsili demokrasi" denilen sistem! Meclisteki dört yüz küsur vekil güya bizim iyiliğimiz için içtiğimiz suya zam yapma kararı alıyor mesela, bizim iyiliğimiz için 140 karakterlik tweet nedeniyle insanları hapse atacak yasalar çıkartabiliyorlar!Teoride bizim iyiliğimiz için, ama pratikte kendilerinin oturacağı milyon dolarlık saraylar yaptırıyorlar, bizim iyiliğimiz için kendileri lüks içinde yaşayıp ayda 17-25 bin lira maaş alırken, yine bizim iyiliğimiz için asgari ücreti 800 TL gibi en asgari düzeyde tutabiliyorlar! Hepsi bizim iyiliğimiz için, para karşılığı kızını sevmediği adama satan baba da kızının iyiliğini düşünüyor, “o adam sana göre değil” diyen haset kadın da arkadaşının(!) iyiliğini düşünüyor; tıpkı mecliste kendi maaşlarına %20 zam yaparken işçiye emekliye % 3 zammı reva gören vekillerin hepimizin iyiliğini düşündüğü gibi...
Uzar
gider bu konu, sırf bizim iyiliğimiz için bütün bunlar, çünkü
biz ne sevdiğimiz kişiyi seçebilecek kadar düşünebiliyoruz, ne
de bizim iyiliğimiz için kararlar alan devlet mekanizmasına
aklımız eriyor!
Kendi
hayatlarımızda olup bitenlerin farkında olmadığımız yetmezmiş
gibi, bir de dizi izlerken akıl vermeye kalkıyoruz:
“-
Ah be Shura niye inanıyorsun ki Petro'ya, O senin iyiliğini
istemiyor, niye gidip kendin sormuyorsun ki Seyt'e seni aldatmış
mı diye” diye dizlerimizi dövüyoruz mesela..
Tuhafız vesselam! En iyisi susayım ve gideyim ben...
..............................
..............................
Kendi
iyiliğinizi kendiniz düşüneceğiniz bir gün dileyerek
ayrılıyorum bugün de aranızdan, sevgiyle...
insanın içini acıtan çok acı gerçekler..
YanıtlaSilyazık..
özgür bireylerden oluşan uygar bir topluma kavuşma hayali çok uzaklarda....
Sanat toplum içindir akımının yazarı olarak görüyorum seni. :D Gerçekten dizi üzerinden toplumsal bir konuya değinmişsin . Emeğine sağlık diyorum :)
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş tebrik ederim... dizi üzerinden meclise bağlaman.. eline sağlık :)
YanıtlaSilBen sana bir yorum yazmıştım. Gitti mi bilmiyorum?
YanıtlaSilNe kadar söz söylersek söyleyelim; sözde bizi temsil edenler politikayı orada oturmak olarak düşündükleri sürece diğerleri at oynatmaya devam edecek.
Komedi dizilerini izle. Sevgilerimle.
Sevgili evde yazar, arkadaşlarım ödül göndermiş.
YanıtlaSilBende size gönderiyorum.Sevgilerimle..
He valla, bizim iyiliğimizi düşünmesinler Allahım diye dua eder olduk. Meclistekilerin yani. Nasıl bi iyilik anlayışıysa bu artık... :/
YanıtlaSil