11 Temmuz 2016 Pazartesi

Nar Ağacı...

Hayatlarımız, çok iyi kurgulanmış hikayeler değil de ne sanki... Tanışma hikayeleri özellikle, aşklar... Düşünsenize, iki insan var. Biri kendi dünyasında, öbürü kendi gerçekleştiğinde yaşayıp gidiyor. Mesela aynı mahallede oturuyorlar. Belki de bakkalda karşılaşıyorlar farkında olmadan. Biri ekmek alıp çıkarken, öbürü de bakkalın dışındaki dolaptan dondurma seçiyor örneğin. Yıllar sonra bir yabancı ülkede tanışıp aşık oluyorlar; zamanı gelince, koşullar olgunlaşınca... Bazen aynı havayı soluyorlar, ya da tam tersi oluyor. Biri Van'da bir köy odasında dünyaya geliyor, diğeri Tarabya'da bir köşkte mesela. Derken derken hayatları bir plazanın açık ofisinde kesişiyor. Olamaz mı, düşünün; etkileyici hikayesi olan birileri yok mu hayatınızda. Kendi hikayeniz mesela, duysanız inanmayacağınız cinsten değil mi... Dedim ya uzayıp gider bu tanışma hikayeleri konusu. Hepsinde şaşılacak tesadüfler vardır. Kader deyin, yazgı deyin, alınyazısı deyin, ne derseniz deyin; müthiştir detaylar, zamanlama ve kurgu insanın aklını başından alır...

Nar Ağacı

Bana böyle bir hikaye anlatılsa kesinlikle “yok canım abartı” demem. Çünkü hayat böyle bir şey değil mi... Ben bu mucizelerin kendi hayatımdaki sonuçlarını ilk deneyimlediğimde çok şaşırmıştım, ama artık normal karşılıyorum. Çünkü hayatın kendisi zaten dedim ya çok iyi kurgulanmış insan öykülerinden oluşuyor. Kiminde mutlu son var, kiminde hüzün. Belki de bu yüzden iyi kurgulanmış hikayeleri, romanları daha çok seviyoruzdur. Hayata benzeyenleri daha bir el üstünde tutuşumuz belki de bu yüzdendir, kimbilir...

Nar Ağacı da böyle bir hikayeyi anlatıyor. Yazarımızın Trabzon'da yaşayan anneannesi Zehra Hanım, İran'ın Tebriz kentinden Setterhan'la tanışıyor bir şekilde. Ama bu kitap bir aşk hikayesi değil, tanışana kadar insanların kendi hikayeleri desek daha doğru olur. Yıllardan Balkan Savaşı zamanları... Setterhan bir halı tüccarı. Anlıyor düğümlerden, ilmeklerden, kök boyalardan, halının iyisinden. Zehra ise bahçesinde nar ağacı olan bir evde bütün bunlardan ve kaderinden habersiz yaşayıp gidiyor. Her ikisinin de bambaşka hikayeleri var, aşkları var, alışkanlıkları var. Geri planda Balkan Savaşı'nın acımasızlığı, zorunlu göçler, muhacir olarak yaşanan zorluklar var. Öte yandan Trabzon'da Rus işgali, beri yandan Rusya'da devrimin ayak sesleri var... Yazarımız Nazan Bekiroğlu'nun dedesinin bilinmeyen hikayesini kovalamak için çıktığı Tebriz, Taht-ı Süleyman, Yezd, Batum, Tiflis yolculuğunun nefes kesen detayları da var... 

Zehra'nın hayatı, Setterhan'ın hayatı, bir de Nazan Bekiroğlu'nun yolculuğu arasında mekik dokudum kitabı okurken. Ama hiç sıkılmadım, hatta 533 sayfa bittiğinde “keşke devam etseydi” bile dedim. Ne diyeyim, teşekkürler be hocam, ne iyi etmişsiniz de düşmüşsünüz dedenizin hikayesinin peşine...
Nar Ağacı'nı sevdim...

Yazar Nazan Bekiroğlu ile tanışıklığımız daha önce sizlere burada anlattığım Mücella kitabı ile başlamıştı. Sevdim kendisini, çünkü bir edebiyat profesörünün kaleminden roman okuma keyfini yaşattı bana. Her iki kitapta da, ince işlenmiş güzel bir anlatımla aldı oradan oraya sürükledi beni, eski zamanlara götürdü, bilmediğim şehirleri tanıttı.

En önemlisi de dedim ya, hayatın hikayelerden ibaret olduğunu bir kez daha bütün lezzetiyle deneyimlemiş oldum. Ve iyi hikayelerin izini sürme, yani kitap okuma zevkini bana aşılayanlara yine minnet duydum bu roman sayesinde...


Yaşasın; ne çok kitap var okunacak...

26 yorum :

  1. O tip hikayeler ancak kitaplardaki dizilerde olur :)

    YanıtlaSil
  2. kitabı yıllar önce aldım ama henüz okumaya fırsat bulamadım çok merak ediyorum bende

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende de var, yıllar önce alıp da nedense okumaya başlamadığım kitaplar. Kitap seçimi tamamen ruh haliyle alakalı sanırım. Okuduğunuzda ne hissedersiniz bilemem ama ben elimden bırakamadım.
      Teşekkürler yorum için.

      Sil
  3. Bir kere kitabın adı güzel:) Nar ağacını, nar çiçeğini meyvesinden daha çok severim nedense. Nazan Bekiroğlu yine sizden tam puan aldığına göre iyi bir yazar. Ancak ben maalesef kötü bir okuyucuyum. Zira çok istediğim halde Mücella'yı bile henüz okuyamadım:( Neyse ki sizin güzel değerlendirmeleriniz sayesinde olaya tamamen Fransız kalmıyoruz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabın adı aslında Taht-ı Süleyman olacakmış ama sonradan değişmiş sanırım. Yazar, bir edebiyat profesörü olmasının da etkisiyle dili güzel kullanmış. Eski sözcükleri yenileriyle güzel harmanlamış, betimlerimi oldukça başarılı. Ben de iyi bir okuyucu sayılmam, estağfurullah diyeyim, tavsiyelerimi dikkate aldığnız için teşekkür ederim. Hatta bu yazar için eşinizin düşünceleri benimkinden daha gerçekçi olacaktır, merak da ediyorum O'nun yorumunu. Ama yine de fikrimi soracak olursanız, fırsatınız olursa Mücella'dan önce Nar Ağacı'nı okuyun derim.
      Teşekkürler tekrar, selam ve sevgiler :)

      Sil
  4. Anlatım, sanırım herkesi sarmıyor. Benim başlayıp da bir türlü bitiremediğim bir kitap.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette beğeniler farklı, ama bir de kitabı okuduğunuz ruh haliniz de önemli. Belki farklı bir zamanda okusanız seversiniz. Benim de var öyle çok beğenilen kitapları yarım bırakmışlığım.

      Sil
  5. Söz konusu kitaplar, okumak, yazmak ise eğer, hep desteklediğim şey;
    Edebiyatçı dayanışması. Bunun tercümesi şu; takipteyim. Sanırım değildim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, katılıyorum, okuyan yazan insanlar birbiriyle dayanışmalı :)

      Ben de sizi yeni aldım takibe, yeni keşifler ayrı bir keyif veriyor, sevgiler :)

      Sil
  6. Güzel bir kitaba benziyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben çok beğendim. Eğer dönem hikayeleri seviyorsanız tavsiye ederim :)

      Sil
  7. Nazan Bekiroğlu' nun yalın anlatımını hep çok beğenmişimdir. Kelimeleri ustaca bir araya getirmesi hah bu cümle ancak böyle kurulur dedirtir insana. Tabii bu konuyu anlatanın kalemini de unutmamak lazım. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki kitabını okudum, gerçekten ben de anlatımını çok beğendim. Sözcükleri yerli yerinde kullanışı, olayın geçtiği zaman ve mekanları ince ince anlatışı gerçekten çok keyifli bir okuma deneyimi yaşatıyor insana.
      Sevgiler benden:)

      Sil
  8. müthiş çekici bi şekilde anlatmışsın,elimdeki kitaplar biter bitmez alıp okuyayım.
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitap hakkındaki yorumlarınızı şimdiden merak etmeye başladım, sevgiler :)

      Sil
  9. Okuycam bu Nazan Bekiroğlu kitabını, farz oldu artık :) Yazan ellerinize sağlık.

    Sevgi ve selam ile.

    YanıtlaSil
  10. Nazan Bekiroğlu'nun evde birçok kitabı var, ve ben hiçbirini henüz okumadım.Nar Ağacı sürekli gözümün önünde duran bir yerde üstelik..
    Mucize demişsin ya
    Aslında ne çok var değil mi ?
    İyi ki de var
    şu kitabı da hala gözümün önündeyken okuyayım en iyisi
    kalp

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok mucize var hayatta, umarım kitabı siz de benim gibi beğenirsiniz
      bir kalp de benden :)

      Sil
  11. Nazan Bekiroğlu edebiyatın kilit yazarlarındandır, ben de çok severim kendisini ve özellikle bu kitabına ayrı bir düşkünümdür. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için teşekkür ederim, ben kendisini biraz geç tanıdım. Ama diğer eserlerini de en kısa zaman içinde okuyacağım. Özellikle tavsiye edeceğiniz var mı?

      Sil
  12. Sonsuzluk hecesi " la " önerebilirim.

    YanıtlaSil