Dolabı
açıp bayramlık giysilerini bir kez daha seyretti küçük kız.
Nasıl da güzeldi giyeceği kazağın pembesi öyle... Onların
evinde öyle dışarıdan pek giysi alınmazdı. Annesi gazete
kağıtlarından hazırladığı patronların üzerine kumaş serer,
kendi elleriyle kesip biçip dikerdi dört kardeşin bir örnek
giysilerini, kazaklarını elleriyle örerdi bıkmadan usanmadan...
Geçen bayram pötikareliydi elbiseleri mesela... Bu bayram kış
başlangıcına denk geldiği için bayramlıklar da kışlık
olacaktı. Sormuştu annesi;
-Sana
bir sürprizim var güzel kızım, bu bayram sana kazak alacağım.
Söyle bakalım ne renk istiyorsun?
-Ne
gerek var ki anneciğim, benim bir çok kazağım var, daha
eskitmedim ki onları!
- Olmaz
benim güzel kızım, bayramda yeni giymek adettendir. Pazar
paralarından artırdım kenara, size kazak almak için...
Yarın
büyük gündü! Pembe kazağını giyecek, aile büyüklerinin
ellerini öpecek, verilen harçlıkları hiç harcamayacak,
biriktirip kendisine hikaye kitapları alacaktı. Parasını horoz
şekerlere vermezdi O! Hem horoz şekerler yalayınca biterdi hemen,
oysa hikaye kitapları öyle miydi...
** |
Sabah
ezanı okunduğunda ayak seslerine uyandı. Onların evinde her
bayram böyle tatlı sesler olurdu daha hava aydınlanmadan...
Babası, kendisinden bir kaç yaş büyük abisiyle sabah erkenden
kalkardı. Abdestlerini alırlar, bayramlık takım elbiselerini
giyerek namaza giderlerdi. Anne ve evin kızları ise erkekler namaza
gidince hemen kalkar, akşamdan hazırladıkları bayramlıklarını
giyip süslenirlerdi. Sonra büyük bir coşkuyla bayram kahvaltısı
hazırlanırdı. O sofrada annesinin günler öncesinden pişirdiği
bayramlık cevizli baklava da olurdu, kalem gibi ince bayramlık
yaprak sarmaları da olurdu, mis gibi tarçın kokan bayramlık
çörekler de olurdu! Anne elinden çıkmış çilek reçelleri,
kızılcık marmelatları süslerdi kahvaltı sofrasını.
Tam
her şeyi hazırlamışlardı ki, patlayan top sesi ile bir telaş
aldı ev halkını. Küçük kız sevinçle annesine seslendi:
-Anneciğim
top patladı, birazdan babamlar gelir, saçlarımı ne zaman
öreceksin?
Annesi
bayramlık döpiyesini giymiş, yanağına hafif allığını sürmüş,
bir kraliçe gibi olmuştu. Her bayram hep aynı döpiyesi giyse de
çok güzel bir kadındı O. Küçük kızın gözünde bir prensesdi
adeta...
* |
Küçük
kız ve ablaları anneleriyle birlikte dizildi kapının önüne.
Heyecandan zilin çalmasını bile bekleyemediler. Açtılar hemen
kapıyı. Önce baba girdi eve, sonra da evin erkek çocuğu. Sırayla
babalarının elini öptü çocuklar, önceden hazırlanmış
harçlıklarını alırken, hepsinin gözleri parlıyordu. Sonra
annelerinin ellerini öptüler, mis kokulu mendil hediye etti yine
anneleri her bayram olduğu gibi. Kızlara kenarı pembe işlemeli,
erkek çocuğa kenarı mavi çizgili; ama hepsi de anne eli kokan,
özenle ütülenmş mendillerdi. Hep beraber oturdular bayram
sofrasına, dumanı tüten çay bardaklarından sevgi yayılıyordu...
Onlar
çaylarını içerken uzaklaştım yanlarından. İçimde tatlı bir
hüzün...
Ben
mi, çoktan unuttum bayram sofralarının coşkusunu, gittikçe daha
da uzaklaşıyorum... Küçük kız bana el sallıyor kahvaltı
sofrasından, ben de O'na gülümsüyorum...
Bu
akşam yolcuyum güneye doğru... Bir otelde
bayramdan uzak, sahteliklerden uzak, yapaylıklardan uzak kalacak ve
serin sulara atacağım kendimi. Hafif alkollü kokteylimi, o küçük
kızın pembe kazağının şerefine kaldıracağım...
Mutlu
bayramlar küçük kız, mutlu bayramlar anne; bak cennette bu sene
yalnız değilsin, ablam da geldi yanına...
Mutlu Bayramlar |
Görsel kaynaklar:
*
tudointeressante.com.br
** fancitaste.tumblr.com
Bayramda öpülecek eller azaldıkça insanı bir hüzün sarıyor. Ben hepsinin birlikte huzurlu ve mutlu olduklarını hayal ediyorum. Bu insanı rahatlatıyor.
YanıtlaSilHayatın garip matematiği ...
SilVay be nerede o eski bayramlar diyesim geldi:)
YanıtlaSilKalmadı, en azından benim için kalmadı...
SilMalesef böyle işte bu sene henüz yalnız kutluyor bayramını annem
YanıtlaSilhayat enerjimi çalıyorlar, ölüm yıl dönümü yaklaştıkça bu tür yazılar beni yaralıyor:(
İyi bayramlar.
Her şeye rağmen hayat enerjisine sahip çıkmak lazım, her şeye rağmen hayat güzel diyebilmek lazım. Bir şeyler değişse de, değişmeyen güzel şeylere sıkı sıkı sarılmak lazım; mutlu bayramlar...
SilBayramlar! Ah o eski bayramlar. Çocukken bayramlıklarımızı başucumuza itinayla yerleştirip, sabah erkenden özenle giyerdik. Öpülecek eller vardı, bayramdı. Günden güne azalıyoruz. Her şey gibi bayramlar da anlamını yitiriyor değil mi? Kaleminize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilAslında galiba eski bayramları özlerken saflığı, temizliği, sevgiyi özlüyoruz..
SilEvde Yazar, size ne diyeceğimi bilemiyorum. Blog aleminde ilk tanıdığım, yazılarınızı ilk okuduğum kişisiniz sanırım. Kaleminiz çok güçlü. Harikasınız. Allah başka acı göstermesin. Mutluluğunuz daim olsun...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, ne diyeceğimi blemedim, sevgilerimle...
SilHüzün dolmuş. Yeterince yalnızlık yokmuş gibi... Yine de iyi bayramlar.
YanıtlaSilBazen öyle oluyor maalesef...
SilAnneciğim yok bayram yok.
YanıtlaSilHarika bir hikaye olmuş. Yüreğine sağlık.
Senin de...
SilSevgilerimle
Yüreğine sağlık..güzel bir paylaşım olmuş.gizemligunlere.blogspot.com
YanıtlaSil