Uğultulu
Tepeler, Senaryo Yazarlığı kursunda hocamızın şiddetle tavsiye
ettiği bir kitaptı, ve hatta kursun ikinci dönemi başlamadan önce
eserin filmini izleme ödevim var sırada. Martı Yayınları'nın
Zeynep Yeşiltuna çevirisiyle 3,95'e sattığı kitaba sadece
serinleme amaçlı girdiğim markette rastlayınca, nasıl mutlu oldum
anlatamam. Hatta Emily Bronte'nin Uğultulu Tepeleri'yle kardeşi
Charlotte Bronte'nin Jane Eyre'si yan yanaydı ve elbette Jane
Eyre'yi de aldım, okumak için sırada bekliyor. Demek ki bazen
sıcak havalarda çok terlemek, insan ruhuna İngiliz Edebiyatı'ndan
serinlik getirebiliyormuş! Hayat işte, sürprizlerini iyi
değerlendirmek lazım!
Kitaptan
önce yazarın öyküsü ilgimi çekti. Düşünsenize yetimhanede
büyüyüp 30 yaşında yaşamını yitiren Emily Bronte, kısacık
hayatı boyunca sadece bir kitap yazıyor, ve yazdığı bu kitap
İngiliz Edebiyatı'nın en önemli klasikleri arasında yer alıyor!
1848 yılında İngiltere'de yazılan bir eseri, tam 168 yıl sonra İstanbul'da keyifle ve
beğeniyle okuyabiliyoruz... Edebiyatın zamanlar ve sınırlar ötesindeki
evrensel gücü gerçekten de düşününce insanın tüylerini
üpertiyor. Çok alakasız olacak gerçi ama aklıma Devlet
Tiyatroları genel müdürünün bu yıl yabancı oyunları
yasaklaması geldi tam da bunları yazarken. Genel müdür,*“milli manevi duyguları pekiştirmek için hümanist vatan
milliyetçisi sanatçılar olarak vatan bütünlüğüne, birliğe
katkıda bulunmak amacıyla sadece yerli oyunlarla sahnelerimizi
açıyoruz”
demişti ya geçenlerde. Bir haber bülteninde “Gözümüz aydın,
Hamlet'ten kurtuluyoruz!” ironisi ile verilmişti bu haber! Kafam
bi' tuhaf benim, birden okumadığım klasikler geliyor aklıma;
telaşlanıyorum. “Milli, manevi....” diye başlayan bir cümleyle
ya klasik romanlar da yasaklanırsa ben ne yaparım... En kısa
zamanda okumadığım klasikleri tamamlamam lazım!
Konu
dağılıp giderken, aklıma yine Ahmet Ümit'in iyi eser tanımlaması
geliyor. Katıldığım söyleşisinde demişti ki; “İyi
bir kitabı olurken kendi yaşamından örneklemeler yapar insan”
Çok alakasız oldu ama, Uğultulu Tepeler'i okurken sanatın
evrenselliğine şapka çıkararak iyi sanatçıların önünde bir
kez daha yerlere kadar eğilesim geldi ne yapayım, tiyatro
bağlantısı da doğaçlama oluştu. Dedim ya, insan kafası bi'
tuhaf...
“Sayfanın
başından beri onca şey yazdın, kitap hakkında tek bir cümle
bile etmedin” diyenlere hak vererek özürlerimi ileteyim. Ben bir
edebiyatçı olmadığım için kitap incelemesi yapacak yetkinlikte
de değilim. Yani kitabı sevdiğimi ya da sevmediğimi
paylaşabilirim ancak, bendeki izlerini anlatabilirim. Dedim ya bu
kitabın bendeki izi, yine “klasiklerin tadı başka” şeklinde
oldu.
Sevdim, karakterlerin derinliği, anlatım biçimi gerçekten
de etkileyiciydi. Kitapta anlatıcılar zaman zaman değişse de
kurgu ve geçişler o kadar yumuşak yapılmıştı ki, sanki bir
bütünmüş gibi, kahramanın ağzından anlatılmış gibi okudum
Uğultulu Tepeler'i! Yazarın ustalığı kendini gösteriyordu her
satırda. Açıkçası çeviriyi de çok başarılı ve akıcı
buldum. Martı Yayınları'nı bu çabasıyla klasik edebiyatı ulaşılabilir
kıldığı için tebrik etmeden geçemeyeceğim.
Uğultulu
Tepeler, yani orijinal adıyla Wuthering Heights'in arka sayfasında
“sancılı bir aşk hikayesi” deniyor, bence tam olarak öyle
değil. Aşk, nefret, ihtiras, intikam, insanın iyiliği ve aynı
zamanda kötü olabilmesi var kitapta. En çok da hikayesi dokunaklı
ve yaralı olan birinin hırsları sayesinde gücü ele geçirdiğinde,
nasıl da korkunç bir hale dönüşebileceği etkiliyor insanı.
Demem o ki, uzun soluklu detaylı hikayeler okumaktan hoşlananlar,
romanda derinlik arayanlar ve karakterlerin duygularına dokunmak isteyenler,özellikle de çıtır çerez “best seller” kitapları sevmeyenler için, 496
sayfalık Uğultulu Tepeler, keyifli bir okuma deneyimi vaadediyor.
Ben
sevdim, bu kitabı okumak için geç bile kalmışım. Dedim ya,
insan bütün klasikleri okumalı bence...
Evrensel
edebiyatın ruhumuzu sarmalayan dokunuşlarından mahrum olmamak
dileğiyle...
*Tiyatro
Haber kaynak:
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/592115/Devlet_Tiyatrolari_nda_artik__yabanci_oyunlar__sahnelenmeyecek.html
evet çok haklısınız insan klasikleri okumalı çünkü kitap insanın olayı farklı tarafıyla değerlendirmesine yardımcı olur evet herkes okumalı ama ne okuduğunu bilip okuduğu anlamalı...okumak isteyenlere tavsiye,polisiye aşk vs. vs. bunlardan biraz uzaklaşmak istiyorsanız seyahat konulu şeyler okuyun insanın içindeki bırak gitmek, yeni yerler keşfet arzusunu ortaya çıkarır bu yüzden blogum gençken gezmeyi keşfetmeyi yaşamayı sevenlere hitap ediyor. gezmek için paranın ne kadarda gereksiz olduğunu ulaşım için otostopu tercih edenleri yazıyor iki dakikanızı ayırıp bir yorum yapmanız beni çok memnun eder ve daha yolun başındayken daha çok yazmama teşvik olur.. teşekkürler..
YanıtlaSilDevlet Tiyatroları Genel Müdürü öyle mi demiş (!) Ülkemiz bir batağa saplanıyor gün geçtikçe. Jane Eyre'i okumuştum ve çok hoşuma gitmişti. Sanırım Uğultulu Tepeler de benzer temalara sahip. İyi bayramlar.
YanıtlaSilEvet, sözleri aynen alıntı yaptım, inanılır gibi değil...
Sil