21 Nisan 2019 Pazar

Lviv Gezi Hikayem -4 / Eyvah Kalacak Ev Yok!


Tatil öncesinde Booking.com’dan Lviv’de kalacağımız evi beğendik. Ev sahibi Yuri ile sistem üzerinden yazıştık. Sonrasında Yuri aradan Booking’i çıkarıp da Whatsapp’dan yazmaya başlayınca ve ön ödemeyi Western Union ile yapmamızı isteyince hafiften şüphelenmiştik. Ön ödemeyi kabul etmedik gerçi ama, sistem dışına çıkması midemizi de bulandırdı açıkçası. İnsanın bazen basireti bağlanıyor işte. Niye başka ev bakmadık ki!

Neyse en son yazışmamızda Yuri ile evin altındaki kafede 20:00-20:30 gibi buluşmayı kararlaştırmıştık. Yürüyerek kafeye ulaştık. Elimizde valizler, yorgunuz, açız. Bir an önce şehrin ritmine karışmak istiyoruz. Etraf cıvıl cıvıl. Her yerde küçük konserler, mutlu yüzler. Adeta bir bayram havası var şehirde. 


Lviv'de coşkulu bir akşam karşıladı bizi... 

20:30 civarı kafeye geliyoruz. “Geldik” diye mesaj yazıyoruz, Yuri’de çıt yok! Üstelik yazdığımız Whatsapp mesajı ulaşmıyor bile kendisine! Bırakın “mavi tik”i, tek "tik" bile yok mesajda! “Yok canım” diyoruz, bir sıkıntı yoktur, o kadar konuştuk, o kadar pazarlık yaptı bizimle! Arayalım bari! Whatsapp’dan arıyoruz, çalıyor çalıyor açan yok telefonu! Hafiften geriliyoruz ama çaktırmıyoruz da! Aradan biraz daha zaman geçiyor, neredeyse akşam 21.00 olacak. Nihayet beklediğimiz “mavi tik” beliriyor mesajda, biraz olsun rahatlıyoruz. Ama kafamızdan da alternatif planlar geçmeye başlıyor. Ve Yuri’den bir mesaj geliyor:

Şehir merkezinde misiniz?”
Yuri'yi beklerken oturduğumuz şık kafe

Bu ne demek şimdi, sözleşmiştik ya hani, evin altındaki kafede buluşacaktık ya! Aradan on-on beş dakika daha geçiyor, nihayet Yuri geliyor. Profil fotosundaki özgüvenli tiple alakası yok! Şişe dibi gözlükleri olan, ergenlikten yeni çıkmış gibi, yirmili yaşlarının başında bir tip! Allahtan görüntüsü “hırt” değil, ama duruşu ve tavırları hayli telaşlı! Yanında iki tane de kadın var. Biri uzun boylu ve heybetli; diğeri ise kısa boylu ve daha sessiz, silik. Bavulları alıp evin giriş kapısına yöneliyoruz. O anda Yuri bombayı patlatıyor:

Bu evin ısınma ve su sorunu çıktı, şuradan taksiye atlayalım ben sizi başka bir eve götüreceğim!”

Başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyor! Bu söylediğine kesinlikle inanmıyorum. Bize gösterdikleri evi muhtemelen başkasına kiraladılar!


Lviv çok güzel bir şehir!

Evi yine de görmek istiyoruz” diyoruz, “Anahtar yanımda yok” diyor! Bize gösterecekleri yeni evin nerede olduğunu soruyoruz. “Forum tarafında, taksi ile 5 dakika” diyor! Tabii ki biz bunu kabul etmiyoruz. Önceden şehir haritasını Google sayesinde incelemiştik, söylediği Forum denilen yer şehrin dışında! Oysaki biz şehrin tam merkezinde kalmayı planlamıştık. “Forum tarafında asla kalmayız, şehir merkezinde kalmak istiyoruz” diye belirtiyoruz. Eğer önceden araştırma yapmamış olsak onlara uyup kim bilir ne kadar uzakta bir yere "Evet" demek zorunda kalacaktık! Tam bir “Avlanan turist hikayesi!”
Baktılar biz “salak” değiliz; üçü birden telefonlarına sarılıp bize alternatif ev bakmaya başlıyor. Saat akşam 10’a geliyor. Elimizde valizler, yorgunuz, açız ve kalacak bir yerimiz yok bu yabancı şehirde!

Bir tane ev resmi gösteriyorlar, beğenmiyoruz. Bir tane daha gösteriyorlar, yine beğenmiyoruz. Bir taraftan biz de cep telefonlarımızdan Booking.com’u açıp otellere bakmaya başlıyoruz. Onlar da bu durumun gayet farkındalar! Evet buluruz bir yer mutlaka, gerekirse üç katı para verir yine sokakta kalmayız ama tatilimiz kötü başlar! Buna ne gerek var! 

Bu arada kafenin dış kapısında ayaktayız hepimiz. Kafenin internetini kullanarak yapıyoruz bu aramaları.
Lviv muhteşem opera binası


Yuri ve arkadaşları bizim de otel aradığımızı görünce  araştırmaya devam ediyor. Başka emlakçıları arıyorlar.  Aralarında Ukraynaca konuşuyorlar, anlamıyoruz. Sonuçta onlar buranın yerlisi, elbette bizden daha hızlı ev  bulurlar. Üstelik işleri bu! 

Bilinçli olmasak, resmen turiste atılan kazıklardan birini yemiş olacaktık. İyi de dijital çağdayız sonuçta! Booking.com’a haklarında yazacağımız kötü yorum sonrasında emlakçılık hayatları bitebilir, farkında değiller mi! 

Tam da umuduumuz tükenmişken, gösterdikleri dört beş evden sonuncuyu beğeniyoruz, üstelik yeri de eski tuttuğumuz evden daha merkezi. Rynok Meydanı’na çıkan sokakların birinin başında.

Tamam” diyoruz. On- on beş dakika sonra eve varıyoruz. Allahtan ev sahibi de yakındaymış, hemen anahtarı ile geliyor.

Nihayet sokakta kalmaktan kurtuluyoruz. Yuri en azından bizi ortada bırakıp gitmedi gece vakti, buna da şükür diyoruz. 



Macera devam ediyor,

To be continued...




14 yorum :

  1. En azından gelmiş, o da birşeydir. Bir yere gidince kendini hemen odaya atamamak çok sinir bozucu. Dediğin gibi iyice araştırıp gitmekte fayda var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet haklısın. En azından geldi ve talebimize uygun başka bir ev buldu. Evet elde valizle ortada kalakalmak çok sinir bozucu bir şey. Neyseki ikinci ev birinci evden daha güzel çıktı :)
      Bir sonraki yazıda evi anlatacağım. Bu arada fark ediyorum da beş günlük geziyi resmen uzun soluklu hikaye gibi anlatmışım üşenmeden :)

      Sil
    2. Ne güzel işte, biz de uzun uzun keyifle okuyoruz :)

      Sil
    3. İşte blogları bundan seviyorum, uzun uzun okuyan şahane insanlar var burada:)
      Kısa kısa okuyanlar Instagram'a :)

      Sil
  2. Konu ile çok ilgili değil ancak buraya sizin "Bloğum Bir Gecede Nasıl 10 bin Goruntulenme Aldı" yazınızı okuyup geldim. Güzel anlatmissiniz, kendinize has yazma biciminiz çok hoşuma gitti. Sizi takip edilenlere eklemek istiyorum, nasıl yapabilirim ?

    https://ikicocukikicanta.blogspot.com/

    Bu da benim bloğum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Blogunuzun kontrol panelinde sol tarafta "okuma listesi" diye bir başlık olacak. Oraya tıkladıktan sonra "okuma listesini yönet" kısmına blogumun adresini yapıştırabilirsiniz.

      Bunun haricinde benim blogumun sağ tarafında "izleyiciler" diye bir bölüm var. O bölümden de izleme yapmanız mümkün.
      Üçüncü seçenek ise blogumun sağ panelinde yer alan "mail ile takip edin" bölümüne mail adresinizi yazmak.

      Sevgiler :)

      Sil
  3. Macera iyidir:) ama sonu güzel biterse eğer. Sizin maceranızın da güzel bitmesine sevindim. Biraz telaşlanmış olsanız da hoş bir anı olarak kalacak belleğinizde. Yuri efendi sizi yalnız bırakmamış fakat önceden haber vermeksizin size o heyecanı yaşatması olmaması gereken bir durum. İnsanlar her yerde aynı işte, dürüstü de var düzenbazı da.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Macera iyi hoş da, sonradan anlatırken hoş:) O anda harbiden çok garip duygular içindeydim :)
      Bu anıyı asla unutmayacağım evet. "Herkes bir gün aldatılabilir, kimse zekasına güvenmesin" ana fikirli güzel bir hikaye olarak hep aklımda kalacak:)

      Şaka bir yana, biz yine şanslıydık; Yuri kolay lokma olmadığımızı anlayınca istediğimizi yerine getirdi neticede. Benim buradan çıkardığım ders şu: Kontrol mekanızması olan sistemlerin dışına çıkmak demek, maceraya davetiye çıkarmak demek. Buna hiç gerek yok oysaki, insanlara güvenmek bir Yeşilçam repliği sadece :)

      Sil
  4. Eyvah sokakta kaldılar dedim, neyse ki istediğinize kavuştunuz. Turist kazıklamak her yerde var. Ben de geçen ay İsveç' te hediyelik eşya alırken bir Afgan tarafından kazıklanıyordum uyanık olmasam. Biz bu durumlarda genelde kendi insanımızı suçlarız ama maalesef bu durum her yerde var. Uyanık olmak, iyi araştırmak lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yazı dizisinin hepsine yorum bıraktığınız için çok teşekkür ederim; bir blog yazarı daha ne ister :)
      Neredeyse sokakta kalıyorduk akşamın bir vakti, neyseki biraz şans, biraz da uyanıklık işe yaradı.
      İnsan gördüğünü yediğini içtiğini müzedeki eserleri unutur da bir şehirde ya da ülkede kazıklandığını unutmaz. Keşke kazıklayanlar bu yaptıklarıyla günlerini kurtardıklarını sanırken keşek geleceklerini çaldıklarının da farkına varsalar.
      Ama ne diyelim, insanlık tarihi böyle...
      Sevgiler.

      Sil
  5. Bir an gerildim ama sonu güzel olmuş. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay ben nasıl gerilmiştim :) Ama sonu güzel oldu neyse ki:)

      Sil