Büyük
bir sahne düşünün. Kostüm, ışıklar, reji her şey yerli
yerinde. Seyirciler tam da olması gerektiği gibi oturmuşlar, pür
dikkat oyunu izleyecekleri her hallerinden belli. Nizam intizam on
numara. Derken perde açılıyor. Arkada hafif bir müzik sesi. Adam,
yani başrol oyuncusu oturmuş bir sandalyeye, bacak bacak üstüne
atmış. Ama kenarda duruyor, ortada değil. Sahneye önce karınca
dansçıları çıkıyor. Birbirlerinden pek de farkı olmayan, ama
müthiş bir uyumla danseden karıncalar, salondan gelen coşkulu
alkış sesiyle görevlerini yerine getiriyorlar. Başrol oyuncusu
başıyla hepsini selamlıyor.
Ardından
tavşan dansçılar çıkıyor sahneye. Tam da olması gerektiği
gibi, kendilerinden beklenen hızlı performansı gösteriyorlar. O
kadar büyüleyiciler ki, salon yine yıkılıyor alkıştan. Salonun
ortalarında oturan birkaç uyumsuz izleyici buna bir anlam
veremiyor. Kandırıldıklarını düşünüyorlar. Zira izlemeyi
umdukları oyunun adı “Harikalar Diyarı” Ama ortada ne harika
var, ne de diyar... Fakat o kadar azlar ki, yükselen alkış sesleri
arasında bu uyumsuz izleyiciler kaybolup gidiyor. Tavşanlar sahneyi
terk ederken, başrol oyuncusu yine kenarda oturuyor ve başıyla
tavşanları selamlıyor.
Üçüncü
perdede koyunların dansı başlıyor. Hepsinin boynunda birer
çıngırak. Salona yayılan kakafoni koyunlarla birlikte
izleyicilerin de beyinlerini uyuşturuyor. Koyunlar kafalarını öne
ve arkaya sallayarak yaptıkları anlamsız dansın yansımasını
izleyicilere geçirene kadar dans etmeye devam ediyorlar. Bir ara
müzik susuyor, eğlence yerini hafif gerilimli bir havaya bırakıyor.
Derken koyunlar aniden dansı bitiriyor. Kafalarını öne ve
arkaya sallamaktan kendilerinden geçmiş olan izleyiciler önce ne
yapacaklarını bilemiyorlar. Sonra bıçakla kesilmiş gibi onlar da
duruyor. Başrol oyuncusunun alkışı sahneden duyulunca salondaki
bütün izleyiciler avuçları patlayana kadar alkışlıyor
koyunların dansını. Salonun ortalarında oturan birkaç uyumsuz
izleyici hariç...
Dördüncü
perdede sahneye aslanlar çıkıyor. Aslanları gören izleyiciler
önce kendilerinden geçerek salonda dev bir alkış tufanı
koparıyor. Orta sıralarda oturan birkaç uyumsuz izleyici ise
dehşetle açılmış gözleri ile ne yapacaklarını bilemez halde
olduklarını yansıtıyorlar vücut dillerinde. Gitmekle kalmak
arasında yaşadıkları bocamalanın getirdiği çaresizlik
duygusuyla ayağa kalkacak oluyorlar, bir taraftan da aslanların
dikkatini çekmekten korktukları için koltuklarına sıkı sıkı
tutunuyorlar. Derken başrol oyuncusu üç perdedir oturduğu
sandalyeden nihayet kalkıyor ve önceden prova ettiği bir el
hareketiyle aslanları harekete geçiriyor. İzleyiciler karıncalar,
tavşanlar ve koyunlarda olduğu gibi aslanların da dans edecekleri
yanılgısı içinde meraklı gözlerle sahneye bakıyor. Aslanlardan
biri sahnenin orta yerinden izleyicilerin arasına doğru iki adım
atınca, işte tam da o anda salondaki bütün ışıklar
kapanıyor... Orta sıralarda oturan uyumsuz izleyicilerin
uyumsuzlukları karanlığın içinde eriyip gidiyor...
Salonda
bütün bunlar olup biterken, sizler tahmin ediyorum ki başrol
oyuncusunu merak ediyorsunuz. Niye merak ediyorsunuz ki... Kuliste
sahne performansını kutlayan geniş bir kalabalığa demeç
vermekle meşgul. Başka ne olabilirdi ...
Güzeldi :)
YanıtlaSilTeşekkürler, sevgiler.
SilBaşrol oyuncusuna odaklanıp oyunu kaçıranlara yazık olmuş.
YanıtlaSilOysa ki dediğiniz gibi sahnede o kadar güzel gösteriler vardı ki..
SilBaşrol oyuncusu da belli oyunu sahneye koyan da. Bizler de ortalarda oturan birkaç uyumsuz seyirci:)
YanıtlaSilUyumsuz seyircilere o salonda yer yok ki, ya sahnede olmak lazım ya da salonun dışında :)
Sil