Gündem
malum, benim de nedense elim gitmiyordu yazmaya birkaç gündür.
Geçen hafta sevgili eqzdemirblog mimlemişti, kenarda bekletiyordum
soruları. Sevgili Belgin-ce mimlemişti aynı günler, O'na da
“bir
ortalık durulsun, motive olunca yanıtlarım”
demiştim. Bugün de sevgili Şimdiduydum mimleyince artık kolları
sıvayayım, biraz da keyifli bir yazı çıksın ortaya dedim.
Kendilerine beni akıllarına getirip mimledikleri için çok
teşekkür ediyorum, bütün soruları birleştirip tek yazıda
toparladım, sanki kendimle röportaj yapmışım gibi oldu. Aslında
kendimden söz etmeyi pek de sevmem, laf aramızda azıcık kaçamak
yanıtlar verdim bazı sorulara. Sonuçta ben eğlendim, bakalım siz
de sevecek misiniz, keyifli okumalar efenim..
1-
Neden blog adın?
İşten
ayrıldıktan sonra evde makale yazıp para kazanmaya başlamıştım. "Ev yazarı oldum, ev yazarı oldum" diye seviniyordum kendi kendime.
Sonra birden şimşek çaktı, niye blog açmıyorum ki, adı da “ev
yazarı” olur dedim. Sonra da içinde Türkçe karakter olmasın,
kolay yazılsın diye düşündüm. Öyle böyle derken oldu sonunda
Evdeyazar.. “Madem
gazetede köşem yok, ben de evde
yazarım
o zaman!”
hayaliyle çıktı anlayacağınız bu isim..
2-
Hayat felsefeni belirleyen söz nedir?
“Hayallerinin
peşinden koş, bir gün mutlaka gerçekleşirler..”
Buna
yürekten inanıyorum, çünkü o kadar çok hayalim gerçekleşti
ki, anlatsam roman olur!
3-
Kendinle ilgili 3 doğru 1 yanlış şey nedir?
Yani
şimdi ne desem bilemedim. İnce ince düşünürüm mesela, satır
aralarına takıldığım çok olur. Bu doğru mudur, yanlış mıdır?
Ya da çok arkadaşım yoktur, doğru mudur yanlış mıdır?
Kendimden söz etmeyi pek sevmem, doğru mudur, yanlış mıdır? Bir şeyi ya da bir insanı ya severim ya sevmem, ortası yoktur; bu doğru mudur, yanlış mıdır? Buradan doğru nedir, yanlış nedir konularına gireriz, bu yazı da
sabaha kadar bitmez. Hele ki kendi doğrularımız başkalarının
yanlışlarıyla kesişirse vay halimize..
4-
İlk anılarınız nelerdir, hangi yaşa kadar inebiliyorsunuz?
Anlatıldığı
için mi anımsıyorum, anımsadığım için mi anlatıldı bilemem
ama sanırım dört beş yaş civarıydı. Bana üzerinde mevsimlerin
de olduğu, dönmeli, kalın, renkli kartondan oyuncak gibi bir
çarpım tablosu hediye edilmişti, nasıl da mutlu olmuştum.
5-En
sevdiğin şarkı?
İyi müzikleri severim, sevdiğim şarkı da çok elbette. Birkaç kez canlı dinleme şansını da
elde ettiğim sevgili Gülcan Altan mesela, dinleyin bakalım bu müthiş sesten Hasta Siempre'yi, sevecek misiniz?
İyi müzikleri severim, sevdiğim şarkı da çok elbette. Birkaç kez canlı dinleme şansını da
elde ettiğim sevgili Gülcan Altan mesela, dinleyin bakalım bu müthiş sesten Hasta Siempre'yi, sevecek misiniz?
6-En
sevdiğin roman?
Jose
Saramago- Körlük diyorum, yazarın anısına saygıyla eğiliyorum..
7-En
sevdiğin çizgi film karakteri?
8-Çocukluğunda
en sevdiğin oyuncağın?
Memur
babanın dört çocuğunun sonuncusu olunca “en
sevdiğin oyuncak?”
sorusu biraz abes kaçıyor.. Bizde aynı okul çantaları gibi
oyuncaklar da abladan kardeşe miras kalırdı, dolayısıyla seçme
şansı yoktu. Ben de en çok evimizin bahçesinde çamurla,
yapraklarla oynardım. Aslında ne kadar şanslıymışım..
9-Şimdiye
kadar aldığın en sevdiğin hediye?
Bu
sorunun yanıtını düşünürken bir kez daha fark ediyorum ki ben
cidden hassas biriyim. Beni düşünüp de içtenlikle alındığını
hissettiğim bütün hediyeleri sevmişimdir. İçtenliksiz olanı
anlar mıyım? Anlarım elbette. Zevkinize göre olmayan; sıradan,
görev geçiştirir gibi hediye almadınız mı hiç? İş yerinde
yapılan zoraki yılbaşı çekilişleri mesela, ne saçma hediyeler
gelirdi.. Ne zordur beğenmediğin hediyeyi gülümseyerek kabul
etmek..
10-En
sevdiğin yemek?
Yemek
konusunda gelenekselin dışına çıkmayı pek sevmem. Değişik
tatları denemem için görünüşleri ve kokularının beni ikna
etmesi gerekir. Mesela antenli
şeyleri
tatmadım ve tatmayı da düşünmüyorum. Ege zeytinyağlıları ise
favorilerim..
11-En
sevdiğin hayvan?
Ya
şimdi bana kızacaksınız çoğunuz ama bence hayvanlar uzaktan
güzeller. Yani ben onlara yaklaşamam. En son bir evde başıma
konan muhabbet kuşu yüzünden çığlık çığlığa kendimden
geçmiştim. Bu durumda en sevdiğim hayvanlar, benden uzak olanlar,
mesela belgesellerdekiler..
12-Odanda
sana ait olan en sevdiğin nesne?
Odamın
tamamını seviyorum, ayrım yapıp üzmeyeyim kendisini..
13-
Ailen dışında onsuz yapamam dediğin en sevdiğin kişi?
Bu
sorunun yanıtı zaten kendi içinde var, evet o kişi en sevdiğim
kişi ☺
Terledim
resmen, o halde âdet yerini bulsun için ben de topu sizlere atıyorum:
bahçeperim
kalemimdenyazılar ,
kayıpruh
erayazıfikir,
omactivities
Sevgiyle kalın..
bahçeperim
kalemimdenyazılar ,
kayıpruh
erayazıfikir,
omactivities
Sevgiyle kalın..
neden kaynaklanıyor bu hayvan korkusu acaba? onu araştırsan çözersin bence:)
YanıtlaSilBir kere köpek ısırmıştı ama kuştan bile ürkmeyi açıklamaz sanırım:)
YanıtlaSil:)) öyle deme ben de horozdan çok korkuyordum mesela, çünkü nerde horozla karşılaşsam saldırıyordu bana:) Sonra öğrendim ki ben çoook küçükken horoz kafama çıkıp gagalamış, dedem kurtarmış, bunu ğrenince inadına üstüne gittim ve yendim korkumu, artık saldırmıyor horozlar:) Bir tek burda bir böcek türü var çok büyük, üstüne üstüne geliyor insanın, onu görünce kekelemeye başlıyorum korkudan:)
SilBen böceklerin ölüsüne bile yaklaşamam, hipnoz yaptırmam gerekir belki de:)
SilOrtaya karışık olmuş güzelde olmuş emeğine sağlık. Keyifle okudum. Bu arada heidinin başlangıç müziği aklıma geldi .
YanıtlaSilTeşekkürler, sevgiler:)
SilNiye öyle diyon ya, İngilizler bir ara akrepli çikolata üretmişlerdi. Egzotiklik olsun,diye . Diğerlerini saymıyorum. :P :D Hayvanları ben de uzaktan seviyorum. Yakından sevmişliğim bakmışlığımda vardır; ama, hepsi yaşam tarzıma dayanamayıp intihar ettiler. :(( Valla bazen ben de tükeniyorum. Ne yalan söyliyim...
YanıtlaSilAkrepli çikolata mı, yok canım daha neler:) Gerçi nanoteknoloji ilk çıktığında şaka malzemesi olarak "peynir kokan çorap" da üretmişlerdi, İngilizlerin espri anlayışı böyle:)
SilHayvanlar konusunda yalnız olmamak da güzel, sevgiler:)
Yalnızlık, Allah'a mahsustur ;) Politik bir espri de yaptım..
SilYalnızlık sayılmaz benim dediğim, seçicilik diyeyim politik olmaya devam edeyim:)
SilBen de senin gibi şanslı bir çocuktum. Bahçede oynamak o kadar keyifliydi ki oyuncaklara dönüp bakmıyorduk bile! Ne şanslı çocuklarmışız şimdi daha iyi anlıyorum.
YanıtlaSilEvet, keşke şimdi de çocuklar organik çamurla oynayabilse...
Silİş'teokur belki hayvan sevmeyişiniz ayrı bir espri konusudur. Mesela bir arkadaşınız size kedi hediye etmiştir. Durumunuzu bilmiyordur o sıra. Siz de ciyak ciyak bağırıp "al götür şu mikrobu" demişsinizdir. Kedinin adı "mikrop" kalmıştır sonra. nasıl senaryo?
YanıtlaSilSenaryo çok sahici geldi bana:))
SilBu sanatçıyı(Gülcan Altan), üniversitede trt'de tesadüfen görmüş, bayılmış ve ama ismini öğrenememiştim. İnternet o kadar yaygın değildi zamanlar. Ara ara aklıma gelir, 'ya hu kimdi ki o kadın?' diye sorardım, araştırdım da... Ama bulmamıştım. Size minnettarım.
YanıtlaSilBuna çok sevindim :)
SilBu aralar kendisi yeni bir albüm çıkardı :)