8 Şubat 2016 Pazartesi

Sarı Çocuğun Hayali

O gün kasabanın ustaları gelince çok sevindim. Nasıl sevinmem ki, üzerimde çöreklenmiş bunca senenin yorgunluğu son bulacaktı yakında! Ustalar, içimdeki çürümeye yüz tutmuş tahtaları söktüler önce, sanki ciğerlerimden katran söker gibi. Biraz acı çektim tabii ki. Kolay mı, canından can gidiyor. Sonra o sökülenlerin boşluğundan hava girmeye başladı yüreğime. Temiz havaydı, ilk gençliğimdeki kadar güzel, ilk günüm kadar taze. Nefes alan hücrelerim canlandı, bir silkeleneyim derken, baktım güzel renkli yeni döşemelerle kaplıyorlar bedenimi. Hiç zorluk çıkarmadım, ne yapıyorlarsa ses etmedim, öyle mutluydum ki. Taze kesilmiş meşe kokusuyla sarhoş gibiydim. “Bu tamirattan sonra yüzyıl daha yaşarım” diye çocuklar gibi sevindim. Sonra gök mavisi boya ile renklendi iç duvarlarım. İhsan Efendi'nin en sevdiğinden hem de. Nasıl da güzel seçmiş sarı çocuk, nasıl da bilirdi babasının zevkini. Konuşabilseydim, teşekkür edebilseydim keşke kendisine; yüreğime dert oldu, hakkı kaldı üzerimde. Bir tek dışımdaki tuğlaların elden geçmesi kalmıştı. Bir aya kalmaz o da bitecek, yeni gelin gibi süslenmiş halimle anahtarımı hediye edecekti İhsan Efendi'ye sarı çocuk, diyecekti ki:

Babacığım, bunca yıl sen beni okutmak için çalıştın didindin. Benden saklasan da ben bilmiyor muyum bu evi benim için elden çıkarmak zorunda kaldığını. Çok şükür sayende elim ekmek tutuyor artık, bu ev bundan böyle senindir, annemle güle güle oturun.”
Ama diyemedi, cansız bedenler konuşamazlar çünkü!



Son geldiğinde komşuya bırakmıştı anahtarımı, göz kulak oluyordu Kürt Necati ve karısı bana, üzerimde çalışan ustalara çay bile demliyorlardı. Komşuluk güzel bir şey. Dün akşam üzeriydi, önce benim kapım hızlı hızlı çalındı, açan olmayınca, Necati'lerin kapısını çaldılar. Gelenler belediyenin görevlileriymiş, sarı çocuğun şehit olduğu haberini almışlar. Necati'den anahtarı alıp al bayrağı astılar penceremden. İşte o an, yüreğim öyle bir burkuldu ki, sözler yetmez anlatmaya! Olayı öğrenince İhsan Efendi'nin hali kimbilir nice olurdu? Keşke gözlerim görmez olaydı, kulaklarım işitmeseydi; keşke hiç anlamasaydım bu olan biteni... Ama olan olmuştu işte, ateş gelmiş bize düşmüştü. Bu saatten sonra ciğerime o temiz havayı çeksem, iskeletim sapasağlam olsa ne olurdu ki, giden gitmişti bir kere. Artık yapacak bir şey yok, dua ederim ruhuna; tıpkı dedesine ettiğim gibi, tıpkı babaannesine ettiğim gibi. Zamansız gitti yavrucak, sıralı ölüm olmadı O'nunkisi. Daha yeni nişanlanmıştı; evlenecek, kendi çocuğu da avlumda büyüyecekti. Ah be sarı çocuk, otuzunda gencecik delikanlıydın sen, nasıl kıydılar o körpe bedenine...

Yıllara meydan okuyan yaşlı iskeletim beni iyi taşıdı, bu ağırlaşmış gözler nelere şahit olmadı ki! Şimdi o bayrağa sarılmış tahta tabutun içinde yatan sarı çocuğun doğduğu günü biliyorum ben. Bir bahar vaktiydi, erikler yeni çiçeklenmişti. Babası İhsan Efendi nasıl da heyecanlıydı, belli etmek de istemiyordu gerçi ama, ben anlıyordum, içi içine sığmıyordu. Karısı Gülizar, nur topu gibi o küçük bebeği kollarına uzatınca, gözünden akan yaşlara hakim olamamış, salya sümük ağlarken, bir taraftan da kahkahalarla gülmeye başlamıştı.. Koşup gitmiş iki tepsi dolusu lahmacun yaptırmış, taze çalkalattığı yayık ayranıyla hayırlı olsuna gelenleri doyurmuştu. Kendi olmasa da gönlü zengin adamdır İhsan Efendi, eh oğlu da olunca açmıştı kesenin ağzını. Ne bilecekti ki, 30 sene sonra, oğlunun ölüsüne gelenlere yine lahmacun dağıtacağını...

Sarı çocuk doğduğu zamanlarda Kürtlerle Türkler birbirlerini böyle öldürmüyordu. Gül gibi geçinip gidiyorduk, tavuklarımız birbirine karışıyordu. Bizi bize bu kadar düşürmemişlerdi daha. İhsan Efendi Karadenizlidir, karısı Gülizar kadın hem Alevi, hem de Kürt'tür. Bunun lafı bile geçmedi onca yıl. Birbirlerini hiç incitmediler. Gülizar kadının akrabaları geldiğinde kendi aralarında Kürtçe konuşmaya başlarlar, İhsan Efendi de takılırdı:
Yine benim dedikodumu mu yapıyorsunuz anlamıyorum diye...” Gülerdi Gülizar Kadın, “Yok bey, hiç öyle şey olur mu, kaptırdık yine çocukluğumuzun hatıralarına, çocukluğumuzun dilinde” derdi. Bu sarı çocuk, annesinin söylediği Kürtçe ninnilerle büyüyüp, babasının kemençe çalarak söylediği Lazca türküleri ezberledi. Annesinin akrabalarıyla Kürtçe konuşur, babasının akrabalarından dinlediği laz fıkralarına gülerdi. Yüreği sevgi doluydu. Çok istediler ama kader işte ne yaparsın, olmadı İhsan efendilerin ikinci çocuğu. İşte bu yüzden göz bebekleri gibi baktılar oğullarına.

İhsan Efendi pazarcılık yapardı, o köy senin bu köy benim dolaşır, taze meyve sebze toplayıp kasabanın pazarında satardı. Tek derdi sarı çocuğu okutmak, vatana millete hayırlı bir evlat yetiştirmekti. Başardı da, oğlu subay okulunu kazandığında mutluluktan gizli gizli ağlamıştı, ben şahitim. Dedim ya duygusal adamdır İhsan Efendi. Babası gibi hakikatli, yufka yürekliydi sarı çocuk da, O'nun nelere katlandığını iyi bilirdi. Okurken yaz tatillerinde gelir, pazarda babasına yardım ederdi, subay çıktığında da hiç büyümedi burnu, öyle mütevazı, öyle hatırşinas, öyle hisli... Okulunun son senesinde bankadan aldığı krediyi ödeyemeyip evi satmak zorunda olan İhsan Efendi'nin “biraz da amcanlarla beraber yaşayalım” demesine zaten hiç inanmamıştı... Diplomayı aldığı gün, o evi babasına hediye etmeyi kafasına koymuştu bir kere.


Geçici görevle gitmişti Şırnak'a, anasına babasına söylememişti üzülmesinler diye. O gün çıkan çatışmada, on arkadaşıyla birlikte vurulmadan bir saat önce aramış Kürt Necati'yi, beni sormuş. Kimbilir nasıl hayaller kurarak... Gerisini anlatmaya gerek yok, zaten anlatacak dermanım da yok... Ama şunu söylemeden edemem, sarısı karası fark etmez, yeter artık, ölmesin çocuklarımız...

Not: Yaratıcı yazarlık ve senaryo atölyesi kapsamında yazdığım ilk ödevdir, gerçek bir olayın internetten alınma fotoğrafı üzerine tarafımdan kurgulanmıştır, daha eğitmenin kritiklerini öğrenmedim, hatalarım varsa affola.../ EvdeYazar

22 yorum :

  1. Okudum...
    Sustum kaldım...
    İçimi yakan, acıtan, ağlatan bir öykü olmuş gönlünüze, yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Ellerinize sağlık.Dursun bu KAN!...

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel kurgulamışsın. Anlatım dilinde çok iyi. Tebrikler. Dersler çok işe. yarıyor belli. Yolun acik olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Daha bir ders aldık, bakalım neler olacak, ben de merakla bekliyorum.

      Sil
  4. Tek kelimeyle, Süpersiniz. Tebrikler. Konu, anlatım, duygu hepsi güzel olunca böyle muhteşem öyküler çıkıyor ortaya.
    Fotoğraf eklenmesi yazıyı daha da etkileyici kılmış. Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, yazmak için cesaret veriyor böyle yorumlar..

      Sil
  5. Ben de yazar olmak istiyorum.Makale yazarı olmak nerden başlamalıyım.Böyle nasıl yazabiliriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunun için "yazarak kazanmak" kategorisinde yazdığım yazılara bir göz atın isterseniz.

      Sil
  6. Bir de yazmak dersi kimden alabiliriz ya da nerden kimlerden..Teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarların, akademisyenlerin düzenldiği kurslardan size en uygun olanını tercih edebilirsiniz.

      Sil
  7. Hüzünle okudum. Çok güzel.

    YanıtlaSil
  8. Çok çok beğendim; elinize, kaleminize, dimağınıza sağlık... Çok güzel ve ince, bir o kadar da akıcı olmuş. İnanın ön yargılarla başladım öykünüze (günümüzde herkes taraf seçmek zorunda bırakıldı, bu hale geldik ne acı... Üzgünüm bunun için...) Ama bu kadar güzel yaklaşılamazdı konuya. Çok çok tebrik ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, açıkçası bir haftaya yakın bir zamanda bitirebildim. Çünkü zor bir konuydu. Hamaset yapmadan, konuya etraflıca yaklaşmak için hassas olmak gerekiyordu. Kendi mesajlarımı satır aralarında vermeye çalıştım. Yerlerine ulaştığını görmekse benim için çok önemli. Tekrar teşekkürler cesaret verici yorumunuz için.

      Sil
  9. çok güzel yazı

    benim blogumada beklerim teşekkürler : havantopu.blogspot.com :) davetlisiniz

    YanıtlaSil
  10. Ellerinize sağlık, yazılarınızı çok beğeniyorum. Sizi örnek alarak ilerliyorum.

    YanıtlaSil
  11. Mükemmel bir yazı

    YanıtlaSil
  12. Merhabalar blogunuzu ve yazılarınızı çok beğendim, başarılar..
    göz atmak isterseniz -> ilsagundogdu.blogspot.com bloguma beklerim

    YanıtlaSil