Evet
yine geldi 14 Şubat. Beklediğinizi söylemeyeceğim; yani 14 Şubat,
kapitalizmin alışverişe teşvik günüdür demeyeceğim.
Çünkü bu söylemin de içi boşaltıldı, artık zengin klişesi oldu. Bize de farklı şeyler söyleme gerekliliği doğdu. Dolayısıyla, az kazanan herkes doya doya 14 Şubat'ı
kutlasın, doya doya tüketsin diyeceğim. Neden mi? Bergüzar Hanım
yüzünden! Hayatındaki tüketim unsurlarını olabildiğince
azaltmaya çalışan ben bile, sayesinde kendimle çeliştim bu sene. Yani "doya doya 14 Şubat kutlayın" deyip sizleri şaşırtmışsam, bunun
tek suçlusu Bergüzar Hanım'dır!
Pek magazin takip etmem ama geçenlerde gözüme çarptı, Bergüzar Hanım'a sormuşlar Sevgililer Günü hakkında ne düşündüğünü : “Bana sormayın, dünyanın en saçma günü. Tüketim günü olduğu için sevmiyorum“ demiş. “Pardon, oynadığınız dizilerden bölüm başına aldığınız yüzbinlerce tele'yi tüketmiyor musunuz Bergüzar Hanım?” diye sormak isterdim kendisine. Sanki minimal bir hayat yaşıyor da hanımefendi, tüketim gününe karşı çıkıyor! Oysa kimbilir kaç kadın, Bergüzar Hanım'ın saçlarını savura savura tanıttığı şampuan reklamından etkilenerek, kimbilir kaç lirasını bırakmıştır kozmetik dükkanlarında? Hem tüketim toplumunun ikonik yüzlerinden olacaksınız, hem de tüketime karşı olduğunuzu söyleyeceksiniz öyle mi? Hem saçma reklamlarda yer alarak insanları tüketime teşvik edeceksiniz, hem de “tüketim günü saçma” diyeceksiniz. Dünyanın en saçma çelişkisi değil midir bu duruşunuz?
Bu ülke kutuplaştıysa, bence sadece politikacıların nefret söylemleri yüzünden olmadı. Çok kazananlarla az kazananlar arasındaki makas açıldı hızla bu sistem sayesinde. Ve çok kazananlar, kazançlarını basın ile az kazananların gözüne gözüne sokmaktan çekinmediler. Hava attılar “life style” dergilerinde evlerini, malikanelerini göstererek; hangi diziden kaç para aldıklarını, nasıl zengin bir hayat yaşadıklarını ilan ederek... Ünlüler basın yoluyla, ünsüzler sosyal medyada paylaştıkları yeme, içme, gezme, satın alma fotoğraflarıyla... İnsanlar bu kadar deli gibi tüketiyorsa, birilerine öykünmelerinin bu durumda o kadar çok payı var ki! Bergüzar Hanım, oyunculuk anlamında karşılaştırılır mı bilemem ama, neredeyse Hollywood starları seviyesinde paralar kazanırken, set işçileri asgari ücrete talim ediyor. Set işçilerinin ve ülkedeki herkesin maaşı da Bergüzar Hanım gibiler ile aynı oranda artsaydı, kendisini alkışlar ve söylediği şeyden dolayı şapka çıkartırdım. (Bergüzar Hanım kusuruma bakmasın, bu yazıda kendisini sık sık örnek olarak gösteriyorum. Ee haftada yüzküsur bin lira kazanıp sonra da tüketim gününe karşı olduğunu beyan etmenin bu kadarcık bir bedeli olmalı artık. Mesleğin yan etkisi diyelim. Hap gibi yani, faydası var ama azıcık baş ağrısı yapıyor! Daha doğrusu bu söylemim şahsına değil, pozisyonunadır; hakaret olarak algılamasını istemem.)
Yaşasın 14 Şubat Bayramı! |
Pek magazin takip etmem ama geçenlerde gözüme çarptı, Bergüzar Hanım'a sormuşlar Sevgililer Günü hakkında ne düşündüğünü : “Bana sormayın, dünyanın en saçma günü. Tüketim günü olduğu için sevmiyorum“ demiş. “Pardon, oynadığınız dizilerden bölüm başına aldığınız yüzbinlerce tele'yi tüketmiyor musunuz Bergüzar Hanım?” diye sormak isterdim kendisine. Sanki minimal bir hayat yaşıyor da hanımefendi, tüketim gününe karşı çıkıyor! Oysa kimbilir kaç kadın, Bergüzar Hanım'ın saçlarını savura savura tanıttığı şampuan reklamından etkilenerek, kimbilir kaç lirasını bırakmıştır kozmetik dükkanlarında? Hem tüketim toplumunun ikonik yüzlerinden olacaksınız, hem de tüketime karşı olduğunuzu söyleyeceksiniz öyle mi? Hem saçma reklamlarda yer alarak insanları tüketime teşvik edeceksiniz, hem de “tüketim günü saçma” diyeceksiniz. Dünyanın en saçma çelişkisi değil midir bu duruşunuz?
En sevgilin benim sevgilim! |
Bu ülke kutuplaştıysa, bence sadece politikacıların nefret söylemleri yüzünden olmadı. Çok kazananlarla az kazananlar arasındaki makas açıldı hızla bu sistem sayesinde. Ve çok kazananlar, kazançlarını basın ile az kazananların gözüne gözüne sokmaktan çekinmediler. Hava attılar “life style” dergilerinde evlerini, malikanelerini göstererek; hangi diziden kaç para aldıklarını, nasıl zengin bir hayat yaşadıklarını ilan ederek... Ünlüler basın yoluyla, ünsüzler sosyal medyada paylaştıkları yeme, içme, gezme, satın alma fotoğraflarıyla... İnsanlar bu kadar deli gibi tüketiyorsa, birilerine öykünmelerinin bu durumda o kadar çok payı var ki! Bergüzar Hanım, oyunculuk anlamında karşılaştırılır mı bilemem ama, neredeyse Hollywood starları seviyesinde paralar kazanırken, set işçileri asgari ücrete talim ediyor. Set işçilerinin ve ülkedeki herkesin maaşı da Bergüzar Hanım gibiler ile aynı oranda artsaydı, kendisini alkışlar ve söylediği şeyden dolayı şapka çıkartırdım. (Bergüzar Hanım kusuruma bakmasın, bu yazıda kendisini sık sık örnek olarak gösteriyorum. Ee haftada yüzküsur bin lira kazanıp sonra da tüketim gününe karşı olduğunu beyan etmenin bu kadarcık bir bedeli olmalı artık. Mesleğin yan etkisi diyelim. Hap gibi yani, faydası var ama azıcık baş ağrısı yapıyor! Daha doğrusu bu söylemim şahsına değil, pozisyonunadır; hakaret olarak algılamasını istemem.)
Ay lav yu, ay lav yu, du yu lav me, yes ay duuu.. |
Nerede kalmıştım, evet böyle
şeyleri gördükçe, eskiden karşı olduğum 14 şubat
kutlamalarını teşvik edesim geliyor gerçekten de! Bir tarafta neredeyse sonsuz denilecek tüketme kapasiteleriyle her gününü Sevgililer Günü gibi
geçiren Bergüzar Hanım gibiler var; diğer tarafta da senede bir
gün Sevgililer Günü bahanesiyle tüketme lüksünü yaşamak
isteyenler var. Kimden yana olmamı bekliyorsunuz, “Bravo Bergüzar
Hanım'a, ne güzel de söylemiş, 14 Şubat tüketim günüdür”
mü demeliydim. Derdim gerçi de, rol çaldı benden ve benim gibi
orta sınıf mensubu insanlardan. Daha doğrusu birisi yaşam
standardına göre konuşmuyorsa, ben buna çok bozuluyorum. Lüks
içinde yaşayıp Marksizm'den bahsedenleri nasıl kaale alasım
gelmiyorsa ve kendileriyle inceden inceye eğleniyorsam, asgari
ücretin 100 katını bir haftada kazanıp “14 Şubat tüketim
günüdür” diyenleri de kusura bakmasınlar kaale alamıyorum.
Bir tek kalp yeter bize! |
Aslında
Bergüzar Hanım'a teşekkür de etmem gerekiyor. Sayesinde 14 Şubat'a
farklı bakıyorum bu sene. Gül mü alınması gerekiyor, alalım
kardeşim! 50 lira vermeyelim de pazarlık yapalım ama alalım fena
mı! 14 Şubat mumları mı yakılması gerekiyor, onu da yakalım! Senede
bir gün sevgi sözcükleri uçuşsun havada, romantik şarkılar
çınlasın dört bir yanda! Madem kapitalist düzende yaşıyoruz,
tadına varalım azıcık, bizim de hakkımız değil mi? Hatta
abartalım, her yıl 14 Şubat'ta karnavallar düzenleyelim,
sokaklara dökülelim, eğlenelim, coşalım.
“Ya
dışındasındır çemberin
Ya
da içinde yer alacaksın...” Demiş ya sanatçı Murathan Mungan,
ben de diyorum ki;
“Bergüzar'lara
inat, yaşasın 14 Şubat!”
Bu özel güne en yakışan şarkı ve görüntülerle sizleri başbaşa bırakıyorum, mutlu pazarlar...
Bu özel güne en yakışan şarkı ve görüntülerle sizleri başbaşa bırakıyorum, mutlu pazarlar...
:)) İnsanın sevgilisi olmayınca umursamıyor. Sadece şu önemli olan: Yanımızda olan her şeye sahip çıkmak. Umarım yanılmıyorumdur. :D Sevgiler. Sevgililer günün kutlu olsun.
YanıtlaSilEvet, sevdiklerimizim değerini bilmeliyiz, nice sevgililer gününe:)
SilBergüzar, işgüzarlık etmiş ama işin bir de şu tarafını düşün; çok para kazananların parası az kazananlardan çok daha kıymetli.
YanıtlaSilBenzer bir konuya takılıp hiç yokken aklımda, ben de bir 14 Şubat yazısı yazdım.
Sırf "Hayır, Sevgililer Gününü kutlamıyorum, çünkü ben Müslümanım" diyenlere inat birçok açıdan karşı olmama rağmen benim de kutlayasım geldi birden.:)
Evet, hepsine inat, yaşasın hayat :)
SilÇok iyi, çok eğlendim okurken güzel tespit tebrik ederim :)
YanıtlaSilTeşekkürler :)
Sil