12 Ekim Cumartesi akşam saatleri. Puşkin Müzesi’nden şahane duygularla çıktıktan sonra evden svetlerimizi de alıp yürüyoruz. İstikamet tabii ki parka doğru.
Cumartesi
Akşamı ve bayrama hazırlık
İnsanlar üç günlük tatil moduna
girmişler artık. 14 Ekim Pazartesi Moldova Şehir Günü, yani bir bayram. Bizim
de uçağımız aynı gün. Ve şansımıza bu sene 13-14 Ekim’de iki gün kutlanacakmış
bayram.
Stefan Cel Mare heykelinin oradan
cadde trafiğe kapatılmış. Ara sokaklar da kapatılmış. Cadde üzerinde sağlı
sollu stantlar kurulmuş. Açıklı koyulu renklerde çeşit çeşit ballar,
atıştırmalıklar, ceviz, kurutulmuş et, tahta el oyması ürünler gözüme çarpıyor.
Şarapları ünlü aslında ama pek şarap standı yok.
Parkın içi tam bir bayram yeri
havasında. Parkta kurulan stantlarda da pek çok şey satılıyor. Yöresel bez
bebekler, tahta mutfak gereçleri, takılar, çikolatalar… Ağaçların arasında bir
sokağı yemek için dizayn etmişler, ızgaralar kurulmuş; ama etraf asla duman
olmamış ve abartılı bir koku yok. İnsanlar dans ediyor, ortam şahane…
Mayıs ayında gittiğim Tiflis’te de
böyle festival havasında kutlanan bir bayrama denk gelmiştim. Çok güzel oldu
yine; hem de hiç planlamadan, sürpriz…
Ama turist olmak biraz da
bilinmezlik demek. 14 Ekim sabah 10:20’de uçağımız var. Ve biz havaalanına
dönerken tam da bu kapatılan yol üzerindeki duraktan 30 numaralı otobüse
binmeyi düşünüyorduk. Yollar değiştiği için bunu yapamayacağız belli ki. Yandex
Taxi çağırırız diyordum ama bir türlü uygulamayı aktive etmek için mesaj
gelmiyor telefona. Belki de Yandex Taxi uygulamasını Türkiye’de iken aktive
etmeliydik… Neyse bakacağız artık bir çaresine. Şimdilik bunları düşünmeden
ânın tadını çıkaralım.
Saat akşam 18:00’i geçiyor. Geçen
gün pizza yediğimiz Andy’s restoranı çok beğenmiştik. Yine oraya gidelim ve
hamburger yiyelim diyoruz.
Akşam
Yemeği ve Asık Suratlı Garsonlar
Buraya ilk gelişimizde pizzası çok
lezzetliydi, servis çok hızlıydı, internet çok hızlıydı, şifre falan da
sormuyordu, tuvaletler temizdi, sıcak su vardı. Bir turist daha ne ister…
Hamburgerde iki seçenek var, tavuklu ya da dana etli. Kolalar ise bu ülkede benim gördüğüm kadarıyla genelde Pepsi. İsteyene çeşit çeşit biralar ve içkiler de var. Afiyetle yiyoruz hamburgerimizi. Bu sefer de memnun kalıyoruz. Tanesi 110 Lei, yani yaklaşık 210 TL gibi. Ne zamandır ülkemizde hamburger yemediğim için tam emin değilim ama, üç aşağı beş yukarı bizdekiyle aynı fiyat olduğunu tahmin ediyorum.
Yalnız garsonlar aşırı derecede
asık suratlı. Hayır on altı on yedi yaşındasınız, hadi bilemedin yirmi olun. Bu
yaşta bu kadar asık suratlı ve de aksi olmayı nasıl beceriyorsunuz? Yemek bitince “hesap” demeye kalmadan ters
ters bakarak “cash or credit” lafını öyle bir yapıştırıyor ki genç kız, resmen
insan ürperip tırsıyor.
“Eh be güzelim” diyorum; tabii ki
arkasından,
“Sen buralarda harcanıyorsun.
Senin yerin gümrükte polis memuru olmakmış!”
Gülümsüyoruz. Ne yalan söyleyeyim,
bu sefer fazla bahşiş vermek gelmiyor içimden, yine de 6 Lei bırakıyoruz, bir
adet otobüs bileti parası… O da azıcık kibar olsaymış, çok bile bence…
Çıkışta hava serin. Parkın
dışından eve doğru yürüyoruz. Bu şehirde her yer park gibi geliyor bana. Hep
ağaç, hep yeşil! Ah yaa, bizde niye böyle olmamış, nasıl kıymışlar câanım
ağaçlarımıza…
Eugen
Doga Sokağı
Beşinci bölümde “Doğa Sokağı, Türk
Sokağı “olarak adlandırıldığını internetten okuduğum sokaktan bahsetmiştim. Biraz araştırma
yapınca sokağın adının Türkçe “doğa” dan gelmediğini fark ediyorum ve hemen
düzeltiyorum efendim. Sokağın gerçek adı “Eugen Doga Sokağı”
Çoğumuzun bildiği, “Gramaphone Waltz “ adlı hayran olunası eseri ve yüzlerce senfoniyi, film müziğini, operaları bestelemiş bir sanatçı Eugen Doga. İşte o şahane vals…
Doğrusu hep dinlerdim ama bestecisine hiç dikkat etmemiştim bugüne kadar. Belki de sanatçıyı tanımak için Moldova’ya gitmem lazımmış!
Eugen Doga, 1937 Moldova doğumlu, şu anda 87 yaşında. Bir müzik dehası olarak bilinen sanatçının Atatürk’e hayran olduğu ve “Keşke bizim de böyle bir liderimiz olsaydı…” dediği de kayıtlara geçmiş. 2018 yılında Atatürk için bestelediği bir eserini Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde NHKM’de seslendirmiş.
Bu, Kşinev’in ilk trafiğe kapalı caddesine 2015 yılında sanatçının adı verilmiş. Caddenin girişinde, aşıklara adanmış şahane bir heykel var. 2023 yılında da bizim TİKA, Kşinev Belediyesi ile işbirliği yaparak sokağı yenilemiş.
Daha önce de belirtmiştim, girişte
“Bu Sokak, Türk Halkından armağandır” yazıyor.
Her ne kadar ülkede Türk olduğumuzu duyanlar dostça yaklaşmasa da yüce gönüllülüğümüzle gurur duymamız lazım.
Girişte şahane aşıklar heykeli, yerdeki taşlar piyano tuşları şeklinde dizayn edilmiş. Sokağın isminin anlamıyla uyumlu olduğunu bu yazıyı yazarken fark ediyorum.
Sağlı sollu şık restoranlar,
barlar var… Ağaçların arasındaki zarif ışıklar, banklar huzur veriyor. Sakin ve keyifli bir sokak. Arka planda sokak
müzisyeninin verdiği konserin sesi…
TİKA, madem böyle güzel sokaklar yapabiliyor, keşke mesela Taksim’e de yapsa bir tane diye düşünmeden edemiyor insan. Bence dizayn Moldova Belediyesi’nindir, para da bizden çıkmıştır. Sanki, ne bileyim; öyle gibi…
“Peki kim bu TİKA? Niye el alemin
ülkesinde sokak yenilemeye para harcıyor ki? “ sorusu elbette benim gibi
meraklı birinin aklına takılıyor. Efendim işte yanıtı:
TİKA-
Türk İş Birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı
Böyle afili bir açıklaması var TİKA’nın.
Daha önce hiç duymamıştım. 1991’de SSCB dağılınca tarihi kültürel bağlarımızın
olduğu Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Azerbaycan ve Kırgızistan gibi
devletlerle kültürel, sosyal ve ekonomik çalışmalar yapsın diye kurulmuş TİKA.
Yıl 1992. O dönemlerde başbakanlığa bağlı çalışıyormuş.
Hatta Moldova’da Gagavuz Türkleri’nin
yaşadığı bölgede Atatürk Kütüphanesi açmışlar, Atatürk büstü yapmışlar. Bu
çalışmalar elbette güzel. Ama Kşinev’de bu sokağın yenilemesini neden yapmışlar
pek anlayamadım önce.
Meğer TİKA’nın organizasyon yapısı
2011 yılında yeniden yapılandırılmış. Bir KHK ile gücüne güç katılmış TİKA’nın.
Her yıl daha çok ülkede ofis açılmış, dev bir organizasyon olmuş. Afrika’dan
Latin Amerika’ya kadar bilin bakalım kaç ofisi var TİKA’nın? Evet bilemediniz
tabii ki. Bugün 61 ofisle 170’den fazla ülkede faaliyet gösteriyormuş. Bir
çeşit reklam ajansı gibi ama bence hayır kurumu gibi… Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı ve özel
bütçeli bir kuruluş… Kendi deyimleriyle Anadolu’dan dünyaya uzanan gönül
köprüleri kurmuşlar…
Neler
yapıyor TİKA?
Mesela Afganistan’da meslekî eğitime
destek vermişler. Daha 4 gün önce yayınladıkları habere göre Moldova’da bir
okulun spor salonunu yenilemişler. “TİKA, Moldova’nın eğitim alt yapısını
modernize etmeye devam ediyor” diye yeni bir haber daha var… Mesela Cezayir’de çiftçilere destek olmak için
tarım atölyeleri kurmuşlar. Somali’de hayvancılığa destek vermişler. Güney Kore’de
iftar vermişler. Gürcistan’da yumurta ve tavuk üretimini desteklemişler. Kuzey
Mekedonya’da uluslararası izcilik kampına destek vermişler. Kolombiya’da süt
ürünleri işleme tesisi kurmuşlar. Hatta Roma’da 500 kişiye iftar bile vermişler!
Yaaa! Daha neler neler Seyşeller’de bile bir hastaneye tadilat yapmışlar. Bu
enteresan yardımların hepsine TİKA’nın sitesinden bakabilirsiniz.
Çok şaşırdım diyemeyeceğim. Bunlar olabiliyor artık. İnsan imreniyor tabii ki, hani keşke bizim ülkemizde de bir ajans olsa ve böyle şeyler yapsa diye… Yani şimdi Moldova’nın parası bizim paramız TL’nin iki katı değerliyken onların okullarına laboratuvarlar falan açmış TİKA.
Ne diyeyim; bir şey demeyeyim.
Bu TİKA’nın bütçesi ne acaba?
Tamam tamam kapatıyorum konuyu.
Yazı güya gezi yazısıydı, bir sokak isminden nerelere geldik! Gezince neler
neler öğreniyor insan yahu! Keşke daha çok gezmeye fırsatımız olsa dimi ama…
Neyse işte, eve geliyoruz. Elimde,
yüzümde ve kolumda sert sivilce gibi bir şeyler çıkmış. Demek yerel yemekleri
denesem neler olacaktı… Allahtan bu yaz çokça alerji olduğum için yanımda ne
olur ne olmaz diye kurtarıcı “Allerset” getirmişim, sabaha bir şeyciğim
kalmıyor.
Öyle de güzel uyutuyor ki bu hap…
ARKASI YARIN…
Kşinev yazılarının hepsi burada…
eh güzel günmüş. orda türkler pek sevilmiyor demek ki. türkler çoğu yerde sevilmez zaten :) dünyaca ünlü klasik bestecimiz yok bizim :)
YanıtlaSilEvet güzel bir gündü, Türkleri mi sevmiyorlar yoksa ülkemizin yansıyan görüntüsü mü kötü orasını bilemem. İpek Nisa Göker geliyor, henüz 10 yaşında ama dünyaca ünlü bir besteci olacağını hissediyorum :)
SilHamburger, fotoğrafından bağırıyor zaten, eleştirecek olanı hamburger tanrıları benzetirlerdi bence... tanrı onları korusun:) Valsi de...
YanıtlaSilEvet ben ki işte böyle alternatif yokken hamburgeri son çözüm olarak düşünürüm, ben bile çok sevdim :) Vals mükemmel, bu gezi sayesinde önemli bir müzisyenle tanışmış oldum 🥰🌺
SilSokağa bayıldım.
YanıtlaSilÇok güzel sokak, TİKA keşke bize de yapsa :))
SilAyranı yoktur içmeye demeyelim de mi :D
SilBence orada ne ayranlar dönüyordur, ne rantlar ne şeyler :)
SilHalktan topladıkları vergileri nerelere harcıyorlar, yazık ya.. ne kadar üzücü. bu kadar yoksulu işsizi olan ülkenin hoyratça yaptığı harcamalara bak.. Osmanlı hayranlığı, özentiliği böyle akıldışı şeyler yaptırıyor.
YanıtlaSilSürreal bir resim sergisine zorla ittirilmiş gibiyim. Resimlerdeki eciş bücüş nesneler ve karmaşık renkleri anlamlandırmaya çalışıyorum. Kapıları kapamışlar, dışarıya da çıkamıyorum. Ama biliyorum ki bu serginin de bir bitişi olacak. Yerine mutluluk dolu şahane tablolar gelecek...
Sil🙏🌺
Böyle umut dolu bir bakışa sahip olmanız ne güzel.. Bravo size. Biliyorum çok kötü ama işte bu konuda pek bir umut taşımıyorum ne yazık ki. :(
YanıtlaSilUmutsuz yaşanmaz, ne demiş Nazım Usta:
Sil....Yani içerde on yıl, on beş yıl,
daha da fazlası hattâ
geçirilmez değil,
geçirilir,
kararmasın yeter ki
sol memenin altındaki cevahir...
Mayıs 1949
Nâzım Hikmet Ran
( 1902 - 1963 )
Yok, konuyu kapatmayın diyesim geldi. :)
YanıtlaSilİnanın ilgiyle okuyordum. Bu TİKA ülkesinde neler yapmış, onu da duyaydık ya. Kendi ülkesi dışındakilere yaptıklarını say say bitmiyor. Ne adını duydum, ne sanını. :)
Valsin bestecisinin Eugen Doga olduğunu ben de bilmiyordum. Soyadından dolayı unutmam adını artık. :)
Arkası yarında görüşmek üzere, çok değerli anlatımınıza teşekkür ediyorum. :)
TİKA'nın sayfasına girip incelediğimde yaptıkları şeylere çok şaşırdım. Sanki dünyanın en zengin ülkesiymişiz gibi nerelere neler neler yapıyorlar, inanılır gibi değil gerçekten de... Ve evet, bu kadar yardımsever bir kuruluşun reklamının yapılmamış olması da çok enteresan değil mi... Ben de bu sokağı görmesem haberim olmayacaktı... Bilmediğimiz ne kuruluşlar var daha kimbilir...
SilEugen Doga'yı ben de hiç unutmayacağım:)
Sevgilerimle, ben teşekkür ederim 🥰🌺