5 Kasım 2013 Salı

Cem Sultan ve 2. Bayezid'in iktidar kavgası..


Cem Sultan
Öncelikle Fatih Sultan Mehmet'in Kanunnamesi'nden bir madde ile başlayalım.
“Ve her kimseye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşlarını Nizam-ı Alem  için katleylemek münasiptir. Ekser ulema dahi tecviz etmiştir. Anınla amil olalar..
Yani özetle demiş ki Fatih Sultan Mehmet:
“Devlet istikrarının devamı için saltanata geçecek olan çocuklarımın birbirini öldürmesi uygundur, Osmanlı'nın alimleri de buna izin vermiştir..”

Bu ön bilgiden sonra 15. yüzyıla doğru bir gidelim. İstanbul'un fethinden 6 yıl sonra, 1459 'da Edirne Sarayı'nda doğar Cem Sultan. Babası Fatih, o sıralar Yunanistan seferindedir. Sarayda 4 yaşından 10 yaşına kadar iyi bir eğitim alır. Yunanca, Farçsa, Fransızca ve İtalyanca'yı çok iyi bildiği söylenen, aynı zamanda çok da iyi bir şair olan Cem Sultan, Ağabeyi 2. Bayezid'den 13 yaş küçüktür ama çok daha yetenekli ve çok daha iyi yetişmiş bir şehzadedir. Babası Cem Sultan'ı çok sever. Hatta 1481 yılında ölmeden önce 
“ Benden sonra tahta geçecek olan Cem'dir” dediği de rivayet edilir.

cocuk
alıntıdır
Dönelim hikayemize. Cem Sultan, 10 yaşındayken Kastamonu Sancak Beyliği görevine getirilir. Sancak Beyi demek, imparatorluğun sınır bölgelerindeki en üst düzeydeki yönetici demek bu arada.. Abisi Mustafa ölünce de Konya'ya vali olmuştur. Diğer abisi 2. Bayezid ise henüz 7 yaşındayken, Hadım Ali Paşa denetiminde Amasya Valisi olmuştur. Yani beylerbeyidir, bir eyaletin yönetiminden sorumlu olan kişidir... Çocuk yaşlarda iktidar hırsı bilinç altlarına kazınmıştır bu kişilerin. Böyle bakıldığında, zaten kardeşlerini öldürmek istemeleri çok da normal karşılanabilir.
Baba ölür 1481 yılında, Cem daha 22 yaşındadır. Tahtı kim ele geçirirse hükümdar da o olacaktır. Aslında en iyi kardeş, ölü kardeştir demek de mümkün tabii ki! ( Sarık ve İstanbulin, sf: 95)


taht kavgasi
alıntıdır
O zamanlar iletişim ulaklar aracılığı ile sağlanır. Babaları öldüğünde Bayezid Amasya'da, Cem Konya'da.. Kim önce haber alırsa o tahta geçecek. İşte entrika diyebileceğimiz politik manevralar da bu noktada başlar. Topkapı Sarayı'nda daha iyi örgütlenmiş olan Bayezid'in yandaşı Sinan Paşa, ulakların Cem'e 3 gün geç gitmesini sağlar. Böylece Bayezid, padişahlığını ilan eder. Cem Sultan bunu kabul etmez tabii ki, toplar bir ordu Konya'da ve yola çıkar. Bursa yakınlarında, abisinin gönderdiği orduyu yener. İstanbul'da Bayezid her ne kadar padişahlığını ilan etmiş olsa da, Cem Sultan da Bursa'da kendi padişahlığını ilan eder, hatta kendi adına para bile bastırır. Bu arada Bayezid da boş durmaz elbette. Cem'in destekçisi Sadrazam Mehmet Karamani Paşa'ya karşı yeniçerileri kışkırtır ve O'nu öldürtür. Ulema'yı etkiler,  vakıf arazilerine el konulmasından vazgeçileceğini ilan eder ve vakıf sahibi güçlü aileleri de yanına çekmeyi başarır. Sonra da Bursa'ya güçlü bir ordu göndererek kardeşine yeni bir savaş daha açar. Cem, kan dökülmesin diye Anadolu topraklarını kendisinin, daha geniş olan Rumeli topraklarını ise Bayezid'in yönetmesini, yani ikili bir yönetim şeklini teklif eder abisine.. Ama savaşı kaybedince bu olasılık da ortadan kalkar. Yani Cem Sultan'ın saltanatı sadece 18 gün sürer.

iktidar
alıntıdır
İktidar hırsı bitiyor mu peki, tabii ki bitmiyor... Önce Kahire'ye gidip Memluklular'a sığınır Cem Sultan. Amacı ise geri dönüp iktidarı ele geçirmektir. Memluk Sultanı'ndan maddi destek alacak ve ordu kurarak geri dönecektir. Memluk Sultanı ise bu iktidar savaşı sırasında Osmanlı'nın yıpranacağını düşünür, hem dost bir padişah da iyidir.. Yani karşılıklı çıkarlar uygundur. Memluk Sultanı Kayıtbay, “Sana destek vereceğim ama önce gelmişken hac görevini yerine getirerek Müslümanlar gözünde itibar kazan” der. Böylece Cem Sultan, Osmanlı Hanedanı'nda ilk hacı olan kişi ünvanını alır. İslam dünyası'nda ise itibar kazanır. Ailesini orada bırakıp Adana'ya gelen Cem Sultan, Karaman Beyi'nin desteği ile Ankara Kalesi'ni kuşatır ama başaramaz. Çareyi Rodos Şövalyeleri'ne sığınmakta bulur. Şövalyelerin lideri Pierre d'Aubusson'la adada özgür alacağına dair bir anlaşma yapar. Amacı ise  Macar Kralı Matyas'dan destek alıp abisine tekrar savaş açmaktır.

şövalye
alıntıdır
Şövalyeler ise elbette bu durumu kendi çıkarları için kullanırlar. Bir kaç ay içinde Bayezid'la anlaşma yaparlar. Şehzade adada tutsak kalacak, karşılığında ise bakım masrafı adı altında o zaman için çok yüklü bir bedel olan, yılda 40.000 Venedik Dükası alacaklar ve Osmanlılar'la serbest ticaret yapabileceklerdir. Adı "bakım masrafı" bile olsa Osmanlılar, tarihlerinde ilk defa haraç ödemeyi böylece kabul etmek zorunda kalırlar. Bayezid, bu süre içinde kardeşinin bir şekilde öleceğini de umut ediyordur muhtemelen... 
Bu işten en büyük çıkarı ise, kuşkusuz Rodos Şövalyeleri elde eder.. Hem Osmanlılar'dan para sızdırmak, hem Osmanlılar'ın adaya saldırmasını engellemek, hem de Hristiyan Dünyası'na karşı etkili bir kozu ellerinde tutmak; daha ne olsun!  Düşünsenize, o dönemin Avrupası'nda hangi kral, Osmanlı Padişahı'nın korkulu rüyası olan böyle bir tutsağı ele geçirmek istemezdi ki?

zizimi
Şövalyeler, Cem Sultan'ın kendi isteğiyle bu çok değerli tutsağı gemiyle Fransa'daki Limousin'e , Bourganeuf'da inşa ettikleri özel kuleye götürürler ve tutsak etmeye devam ederler. Uzaklaştığı için Bayezid tarafından öldürülme riski de azalmış olur Cem Sultan'ın.. Avrupalılar Cem'e Zizimi dedikleri için bu kule de Zizimi Kulesi olarak bilinir ve günümüzde hala ziyaretçileri vardır. Bu kulede Cem Sultan, 2 yıl hapis kalır. Bu süre içinde ağabey Bayezid'in uykuları elbette kaçmaya devam eder. O'nu öldürtmek için elinden geleni yaparken bir taraftan da haraç öder. Olay öyle bir noktaya varır ki, bu değerli tutsak için krallar birbiriyle yarışa geçer. Mesela Bayezid, Topkapı Sarayı'ndaki Hristiyanlığın kutsal emanetlerinden “Vaftizci Yahya'nın Eli”ni şövalyelere ve “Hz. İsa'yı öldüren mızrağın parçası”'nı Roma'ya göndermiştir. Bir çok kral da şövalyelere  teklifler götürürler ve ihaleyi 7 sene sonra Papa VIII. Innocentius kazanır. Böylece bahtsız şehzade Cem, 1489 yılında, Roma'ya gönderilir. Bunun karşılığında ise Rodos şövalyelerinin lideri Pierre d'Aubusson kardinal olur. Papa, Cem'e Hristiyan olması karşılığında özgürlük vaadeder ama Cem Sultan bunu şiddetle reddeder. Zavallı Cem, dayısı olduğu söylenen Macar Kralı Matyas'a ulaşabileceğini düşünürken, bir sene sonra 1490 yılında Matyas da ölünce artık hiç bir umudu kalmaz. İki sene sonra papa da ölür mü... Yerine geçen yeni papa VI. Alexandre, yine Bayezid'le anlaşmalar yapmayı düşünür. En sonunda  Osmanlılar'a karşı Haçlı seferi yapmayı düşünen Fransa kralı VIII. Charles, 1494'de Roma'ya iner ve Cem'i ele geçirir. Fransa'ya doğru giderken yolda hastalanıp 1495 şubatında  Cem aniden ölür. Bayezid'in casuslarından birinin berber kılığında kanına zehir karıştırdığı söylentisi dolaşır. Bir diğer söylenti ise, Papa'nın  seneler boyu haraç kaynağı olan şehzadeyi  krala yedirmemek için teslim etmeden önce yavaş yavaş zehirlediği  yönündedir.. Bilemiyoruz elbet ne olduğunu; bildiğimiz tek şeyse, iktidar hırsının ne korkunç boyutlara ulaşabileceği..

Cem Sultan ölür de pazarlıklar biter mi? Hayır bitmez elbette. İlaçlanarak bozulmadan saklanan ceset de yıllar boyu pazarlıklara konu olur. Kardeşinin ölümü üzerine 3 gün yas ilan ettiren Sultan Bayezid, ölümünden tam 5 yıl sonra cenazeyi Bursa'ya getirmeyi başarır ve diğer kardeşi Mustafa'nın yanına gömdürür.
şahzade cem

Yazının başında belirttiğimiz gibi, taht kavgaları çıkmasın diye kardeş katlini meşru kılan Fatih, ne oğullarının taht kavgasına engel olabilmiş, ne de en sevdiği oğlu Cem'in sultan olmasını sağlayabilmiştir! 
Peki bu kardeşlerin 13 sene süren taht kavgası nelere mal olmuştur?
 Bu olay yüzünden Osmanlı kasasından ciddi miktarda haraç ödenmiştir.
 Batılı Devletler ve Papa, Cem Sultan'ı bir şantaj unsuru olarak kullandıkları için, Osmanlılar'ın fetihleri durmuş, 2. Bayezid dönemi sönük geçmiştir.
İki oğulun da kafasında ya saltanata geçmek, ya da ölmek varmış gördüğünüz üzere. Yorum size kalmış..

Gelelim günümüze.. Saltanat sülalesinden olduğu gerekçesiyle 7 yaşında çocukların devlet yöneticisi yapılmadığı, daha aklı başında  bir cumhuriyetimiz var çok şükür... Ama cumhuriyet tarihi boyunca, iktidar sahiplerinin yakınlarının  iyi mevkilere geldiğine dair çok da kanıtımız var maalesef!
 İktidarı ele geçirme entrikalarında ise değişen pek bir şey yok. O dönemlerde şehzadeler öldürülürmüş, şimdilerde ise rakip partinin başkanına bir komplo video düzenleniyor, adamın hayatı değil ama siyasi gücü anında bitiyor! O dönemlerde insan casuslar varmış, şimdilerde ise teknolojik casuslar var.. Böcekler, kameralar, bilgisayar virüsleri..vs.  O dönem gösterişli saraylarda halktan uzak yaşayan padişahların yerini ise, günümüzde 2000 kişilik koruma ordularıyla gezen, geçeceği yollar trafiğe kapatılan başbakanlar almış.. O dönem, yeniçerilere ulufe dağıtan iktidar, günümüzde sistemini koruyan polislere ikramiye dağıtıyor.
O dönem de kişisel iktidar hırsı için dış ülkelerle işbirliği yapılırmış, şimdilerde de durum farklı değil.. O dönemin Avrupa Kralları'nın yerini günümüzde Avrupa Birliği ve Amerika almış, değişen bir şey yine yok.. Bu olayda görüleceği üzere iktidar hırsı yüzünden Cem Sultan, imparatorluğu bölme fikrini bile öne sürmüş, günümüzdeki örneklerini ise sizler zaten biliyorsunuz...  O dönem, tahtını kaybetmemek için imparatorluğu her anlamda zarara uğratan Bayezid gibi padişahlar varmış, günümüzdeki seçim yatırımları da hiç  farklı değil!

"İktidarı ele geçirse aynı mı düşünecekti?" sorusunu ister istemez akıllara getiren, ama doğruluğu da yadsınamaz olan şiirinde Cem Sultan abisine şöyle seslenmiş:

Yürü var iy Bâyezid sen süregör devrânını
Saltanat bâkî kalur derlerse bu yalandur.”
(Ey Bayezid, yürü git sen saltanatını sürmeye devam et. . Saltanat sonsuza dek kalır derlerse bu yalandır.)

Saltanatlar geçicidir der tarih, ama aradan geçen yüzlerce yıla rağmen bu gerçeği hala görmek istemez iktidar sahipleri..

Ben  bu olay vesilesiyle  hatırlatayım dedim..

NOT: Jean-François Solnon'un  "Sarık ve İstanbulin"  kitabını sindire sindire okuyorum.. Avrupalı'nın gözünden Osmanlı'ya objektif bir bakış.. Bu olayı da kitapta geçtiği ve çok ilgimi çektiği için biraz daha araştırıp sizlerle paylaşmak istedim. Eğer beğendiyseniz, benzer yazılar yine yazarım..


Hırslara kapılmadan ve her zaman sevgiyle kalın..




41 yorum :

  1. Kusura bakmayın ama bence siz Mühendisliğinizde kalsanız iyi olurmuş!

    Fatih sonrası Avrupaya Osmanlı haraç ödeyecek ha! Neresi objektif tamamen taraflı. Ayrıca o günlere gidelim demişsin yazıda ama gidememişsin. İstersen Facebook gibi bir mecra da sana uzadı uzadı ya anlatırım. Siz evlat katlinin nelere yaradığını bilmeyecek/empati yapamayacak kadar ya önyargılısınız, ya da Kemalist zihniyet ile yazıyorsunuz. İsterseniz seve seve anlatırız. Cem Sultan hatalı pozisyondadır. Ayrıca Osmanlı'nın İslam için ne ifade ettiğini bile bilmeden yazmışsın. Tamamen günümüzün Anti Osmanlıcı zihniyeti ile yazılmış bir yazı. Size yakıştıramadım.. Açıklama sohbeti yapmak isterseniz ben varım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdıklarımı beğenmiyor olabilirsiniz, okumazsınız olur biter.. Ama yazmaktan beni alıkoyamazsınız üzgünüm.. Mühendislik yapmak, ya da blog yazarlığı yapmak tamemen benim özgür irademle alacağım bir karardır. Biraz sert bir eleştiri olmuş sizinkisi..
      Bu yazıyı yazmadan önce 4-5 saat çeşitli kaynaklardan okuma yaptım. Objektif olduğumu yazının herhangi bir yerinde belirtmedim. Sadece şu anda okuduğum Sarık ve İstanbulin adlı kitapta hem övgülerin hem de yergilerin olduğunu belirtmek için yazının sonunda "objektif" sözcüğünü kullandım. Kaldı ki yazılı tarih, hiç bir zaman objektif değildir. Aynı olayı çeşitli tarihçiler, kendi bakış açılarıyla değerlendirirler.. Resmi tarih söylemi de bu nedenle kullanılır..
      Ben bir tarihçi değilim, sadece okuduklarını yorumlayan sıradan bir insanım.. İddiam da yok dikat ederseniz. 15. YY Osmanlı İmparatorluğu'na, 21. YY Türkiyesi'nden bakıyorum, baktığım yer de kendi bilincimin süzgecinden geçiyor elbette.. Siz aynı olaya başka açıdan bakabilirsiniz. Bunu sizinle tartışmak gibi bir amacım, haklı çıkmak gibi bir niyetim zaten olamaz. İsterseniz siz de aynı konuyu kendi bloğunuzda kendi yorumunuzla anlatabilirsiniz... İfade özgürlüğüdür neticede, sizin gibi hakaret etme noktasında eleştirmek yerine ben gerçekten de saygı duyarım. Okurum ve
      " bu da bir başka bakış açısı" der geçerim..
      Padişahlık sistemine günümüz koşullarında elbette karşıyım, çünkü ben modern çağda yaşayan bir insanım..
      Bir devletin bekası veya herhangi bir nedenle insanların kendi kardeşlerini öldürmeleri ise, amacı ne olursa olsun empati kuramayacağım kadar vahşi bir olaydır benim için.. Bu konuda ikna olamayacağım ise aşikar..
      Sohbet öneriniz için teşekkür ederim, ama gerçekten de hiç gerek yok.. Burası benim kendi düşüncelerimin yer aldığı kişisel bir blog neticede. Bırakın da insanlar bazı alanlarda bari özgürce düşüncelerini ifade edebilsinler.. Ne yazık ki o alanlar o kadar az ki..

      Sil
    2. Evde yazar mahlaslı kardeşim. Öncelikle seni tebrik ediyorum. Cem sultan olayını çok güzel özetlemiş siniz. Yorumlarınızı da harika. Zira tarih tekerrür ediyor. Aletler silahlar teknoloji hatta devletlerin adları değişiyor, devletler arası entrikalar hileler hep aynı. Siz bu yazıları yazali epey olmuş. 2016 temmuz sonrası olaylar da sanki bir cem sultan vakası. Tabi yoruma acik mevzular.

      Gelelim Abdullah yukselin eleştirisine.. böyle eleştiri yazmak için niye kendini yormuş ki? Küfredip hakaret etseymis kestirmeden. Yapıcı bir eleştiri değil. Cevap vermeniz inceliginizdendir. Nezaketinizdendir. Cevap vermeye bilirdiniz. Zati muhteremin " Fatih sonrası Avrupaya Osmanlı haraç ödeyecek ha!" Cümlesi bile konuya vakıf olmadığını gösterir. Her nekedar 1453 de İstanbul feth edilerek devleti aliye ağırlığını avrupaya hissettirse de kanuni sultan Süleyman han in ölümüne kadar 100 yıldan daha uzun bir süre çeşitli savaşlar yapmak zorunda kalacak. Gürültü yapmış sadece.

      Sil
    3. Teşekkür ederim Mehmet Bey.

      Sil
  2. Üst menünüzde CSS hataları var..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu işlerden hiç anlamıyorum, nasıl düzeltebilirim?

      Sil
  3. İyi akşamlar.Yorumunuzu çok beğenim ve en kısa zamanda okuduğunuz kitabı alıp okuyacağım.Tarih her zaman ilgimi çekmiştir hele Osmanlı tarihi favorim.Yabancı yazarlardan Osmanlı'yı okumayı seviyorum daha tarafsız olduklarını düşünüyorum.Bizim yazarlardan da Cahit Ülkü ''Son Hazaryalı'' adlı kitabını çok beğendim.Komplo teorisi belki ama kitap beni oldukça ikna etmişti Hürrem ve oğlunun Sarı Selim'in Musevi olduğuna dair.Belki ilginizi çeker diye düşündüm.Ve lütfen okuduklarınızı bizimle paylaşın yorumlarınızı aynı şekilde.Teşekkürler :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de çok güzel bir kitap, kesinlikle tavsiye ediyorum. Açıkçası ilk kez yabancı bir yazarın Osmanlı'ya bakışını okuyorum ve dediğiniz gibi çok daha objektif olduğunu düşünüyorum. Sizin önerdiğiniz kitabı da merak ettim bu arada, elimdeki bittikten sonra alacağım mutlaka..Teşekkür ederim..Kitapta ilgimi çeken başka bir konu olursa, onu da paylaşırım elbette.. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim, iyi akşamlar size de:)

      Sil
  4. Kodlar elimde değil, ama hover büyütmesi menünün boyutunu ve yerini bozuyor.. Bir bakmaya çalışayım..

    YanıtlaSil
  5. Kodlarınız bende olmadığı için deneme yapamıyorum ama blog genişliğini 10-30px artırmanız işe yarayabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu araştırmam lazım, teşekkürler uyarınız için

      Sil
  6. Yanıtlar
    1. Ben kitaptan sadece bir cümle alıntı yaptım.. (syf 95, en iyi kardeş, ölü kardeştir) Yazdıklarım tamamen başka kaynaklardan okumalarımın kendi süzgecimden geçmiş halidir. Dolayısıyla bence kitap hakkında ön yargılı olmayınız:)

      Sil
  7. Size gönderdiğim e postayı okuyun isterseniz. Ben size hakaret filan etmiyorum. Peygamberimizin bile siyaseten katli vardır. Bugünün kafasıyla anlaşılacak bir durum değil. Ayrıca modern olmak neden monarşik düşünenlere zıt? Bugün İngiltere'yi bizden daha modern görürsünüz herhalde, orada krallık yok mu?

    Demokrat olalım demişsiniz, benim Teokrat Monarşist olma hakkım yok mu? Teokrat Monarşi de demokrasi olamaz mı?

    Hakaret filan etmiyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hakaret yoksa sorun yok o zaman. Elbette Teokrat Monarşist düşünebilirsiniz, bu sizin düşünce özgürlüğünüzdür. Vikipedi'de Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi olarak tanımlanıyor. Dolayısıyla Teokrat Monarşist bir yönetim biçiminin demokratik olması beklenemez.. İngiltere meselesine gelirsek.. Orada sembolik bir Monarşi vardır, doğrudur.. Ama ülke yönetimine karışmazlar.. Sadece lüks içinde yaşayarak vatandaşlarını maddi anlamda sömürmeye devam ederler.. Benim kabul ettiğim bir yönetim biçimi değildir, ama demokrasi ve özgürlükler anlamında İngiltere'nin bizden çok çok daha ileride olduğunu düşünüyorum..

      Sil
  8. Sorun bu işte. Teokrattan kastım bildiğiniz gibi Şeriat, Şeriat nedir? Allah ve peygamberinin koyduğu hükümler. Peki siz neden karşısınız? Demokrat bulmuyorsunuz? Çünkü Şeriati tam öğrenmemişsiniz veya İran gibi yanlış örnekler üzerinden değerlendirmişsiniz.

    Bakın Türkiye bir cumhuriyet ama İran da. Peki İran mı daha özgür, Türkiye'mi? Tabi ki Türkiye. Şüphe var mı? yok. İran İslami cumhuriyet, Türkiye laik. Fakat Türkiye kurulduğunun ilk dönemlerinde dini İslam, Osmanlının varisi olarak yasalarda yazıyordu.

    Demek ki ne oluyor? ismi değil, işlevi önemli. Şeriate karşı olma hakkımız yok zaten din kuralı olduğu için. Ama yanlış uygulayanlar üzerinden şeriate bakmamanızı tavsiye ederim.

    "Fıtrattan Şeriate, Bireyden, Ümmete" başlık yazı yazsam iyi olurdu :) Ama blog yazma konusunda henü ilerlemedim hevesim var ama hevesle kalkışmak daimi olmuyor ki, siz blogcu olarak bilirsiniz. Şimdi havayı dağıtalım;

    Yanlış anlamaktan ötürü, bu gidişin sonu kötü kalbi kaybetme gel diyorum: http://www.youtube.com/watch?v=LoaB4gwQEpk :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konuya hiç yorum yapmıyorum, ama yapıştırdığınız Müslüm Gürses videosu ile yeni beni güldürdünüz:) Gerçi bu şarkıyı fena da söylememiş hani ama hiç tarzım değil yine de:)

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. Katkınız için teşekkür ederim fakat ben hiç dinden bahsetmemiştim yazımda.. Konu neden buralara geldi gerçekten anlayamadım..Din konusu, kişiyle inandığı merci arasında gizli kalması gereken özel bir konudur. Dolayısıyla ben bu konulara girmeyi doğru bulmuyorum.. Teşekkürler..

      Sil
  9. İnsanın her zaman en büyük zaaflarından olmuştur aç gözlülük...Bu arada gerçekten güzel bir anlatım ve bilgilendirici umarım yenilerini de görürüz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir açıdan ele almışsınız konuyu. Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Osmanlı Tarihi ile ilgili şu anda okuduğum kitapta çok ilgimi çeken başka bir konu olursa paylaşırım elbette.

      Sil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Osmanlı Tarihinden ilgimi çeken tek bir olayı paylaştım yazımda. Farkındaysanız bütünüyle bir Osmanlı eleştirisi de yapmadım. Anlattığım Cem Sultan olayı, benim gözümde bir iktidar savaşı örneğidir ve günümüzdeki iktidar savaşlarına çok benzeyen yanları vardır.. Dolayısıyla bu yazdığınız eleştirilerin konuyla pek bir bağlantısı olduğunu düşünmüyorum, yine de katkınız için teşekkür ederim..

      Sil
    2. Anlıyorum ama dikkat ederseniz bende okumadığımı belirttim :) ve birkaç bilgi sunmak istemiştim.

      Sil
    3. Katkınız için teşekkürler tekrar..

      Sil
  11. Geçmişten bugüne ,iyi kareler yakalamışsınız.Osmanlı'nın o dönemde ki kaybı: Cem Sultan öldüğünde Venediklileri Mora'dan çıkarmıştır.Yavuz Sultan Selim tahta geçene kadar sefer düzenleyememiştir.
    Koltuk denilince -bana göre- çoğu kişi değişebiliyor.Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok fazla tarih kitabı okumam aslında. Elimdeki kitabı sürükleyici buldum ve Cem sultan olayı gerçekten de çok ilgimi çekti.. Kitabı bir kenara bırakıp 5-6 saat konuyla ilgili araştırma yaptıktan sonra anladıklarımı özetledim yukarıda.. Ama gördüğünüz üzere konuyla alakası olmayan eleştiriler aldım.. O kadar emeğimi düşünüyorum da, keşke başka bir konuyu araştırsaymışım.. Bu tip eleştiriler cidden insanı üzüyor..
      İnsan düşüncesini yazıyor ve direkt saldırıya uğruyor, ikna çabaları başlıyor.. Sanki herkes aynı pencereden bakmak zorundaymış gibi!! Geldiğimiz noktada ülkemiz bu halde ve gerçekten de çok üzücü bir durum bu.. Gazeteciler ne kadar zor durumdalar, şimdi çok daha iyi anlıyorum.. Size ise katkınızdan ötürü çok teşekkür ederim, sevgi ve saygılar..

      Sil
    2. Siz yine eleştiri alıyorsunuz benim ilgi alanıma giriyor yorum aldığım filan olmuyor.. Malesef ki.

      Sil
    3. Aslında bu da güzel bir bakış açısı.. Doğru söylüyorsunuz, eleştiri almak, okunmuş olmanın da göstergesi.. Ben zaten yorum almaktan her blog yazarı gibi son derece memnun oluyorum.. Beni rahatsız eden tek şey, yorumların yazı ile alakasız olmadığı durumlar.. Böylesi durumlarda da kimseyi kırmadan, saygı çerçevesinde olayı izah etmeye çalışıyorum.. Blog yazarlığının güzel ve bir o kadar da zor olan tarafı da bu belki de..

      Sil
  12. İşin siyaset boyutu beni ilgilendirmiyor. Bazı arkadaşlar yorumlarda siyasete girmişler sanırım ama hepsini okumadım tabii. Bunun için "sanırım" kullandım. Aslında bu yazıda asıl anlatılmak istenen; aza tamah etmeyen çoğu bulamaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, öylesine derin siyasete girmeye bence de gerek yoktu.. Teşekkürler yorum için:)

      Sil
  13. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katkınız için teşekkür ederim. Cem Sultan olayı, daha önceki yorumlarımda da belirttiğim gibi, iktidar hırsının hangi boyutlara varabileceğini göstermesi açısından güzel bir örnek bence.. Tarih bazen gerçekten de tekerrür edebiliyormuş..

      Sil
  14. Tam bilemiyorum ama bold özelliğini width ile yapmışsınız herhalde..

    YanıtlaSil
  15. Bir yanlışı düzeltellim. Bayezid (ki Evliya olarak anılır/anarız) -meşru- şekilde tahta geçmiştir. Cem Sultan (ki oda çok iyidir ama dediğim gibi bugünün kafasının anlamayacağı olaylardan ötürü bu poziyona çekildi, oda kurban oldu.) yanlış poziyondaydı. Asker toplayıp savaş etmiş olması devlete isyandı. Bu da Şeriat devleti. Şeriatte devlete isyan edenin öldürülmesinde -hiçbir şüphe yoktur.- Dediğim gibi; bugünün kafası bunlara anlamaya yetmez. Yetmesi için ön yargısız -anlamak isteyen- anlar, yeter. Çok uzunca tartışma konusu bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben tarihi olayları yargılama yetkisini kendimde görmüyorum, sadece kendi fikrimi söyleyebilirim. Dolayısıyla Bayezid'in meşru bir şekilde tahta geçmiş olması tezinize bir "acaba?" parantezi açmak isterim.. Sonuçta bu iki kardeş, benim gördüğüm kadarıyla iktidar yarışına girmişler ve kazanan Bayezid olmuş.. Ama meşru yollardan, ama dalavereyle..
      Şeriat Devleti'ni tartışmıyorum bile.. Sanırım kendimi yeterince ifade etmişimdir.. Din, insanın inandığı her neyse, o merciyle kendisi arasında kalması gereken çok özel bir alandır. Nitekim İslamiyet'deki " dinde zorlama yoktur" sözü de bunun açık bir destekleyicisidir.. Din adına bu gün de yapılan katliamlar, insanların boğazlarının kesilmesi, derilerinin yüzülmesi bence insanlık suçudur..Bir insanın katledilmesini herhangi bir dinin onaylayacağını zaten düşünemiyorum.. Bu konuya da burada bir nokta koymak istiyorum izninizle..

      Sil
  16. Tamam nokta da, bu yazınızda bahsettiğiniz padişah Şeriat hükümlerini uyguladığı için din konu olacak tabi. Meşru olduğu benim tezim değil, belgeler, bilgiler zaten açık. Din Allah ile benim aramda muhabbeti ayrı bir fitne zaten. Tıpkı Kuran dışında kaynak tanımam diyenler gibi. Neyse.. Ben sizi, Sizde beni anladınız zaten..

    YanıtlaSil
  17. Merhaba degerli arkadaslar,bu sayfadaki tum yazıları okudum baya seviyeli bir tartısma olmuş,bende bir kaç kelam edeyim,degerli milli şairimiz Akif ne demiş bir şiirinde,tarihden ibret alınsaydı tekrar edermiydi? malesef tarihden ibret almıyoruz bence tarihimiz ne göklere cıkarılacak nede yerin dibine batırılacak sekilde yaklaşılmamalı,eksileryle artılarıyla bu tarih bizim tarihimiz onurla ve iyilikle anacagımız şahsiyetler olcagı gibi zalim zulmeden kötü şahsiyetlerde olmustur,bırde sunuda akılda tutmalı resmi tarih her zaman iktidarı elinde bulunduran güclerin tesiriyle yazılmıstır batılıların bizim tarihimizi tamamnen objektif yazacaklarınada kuşku ile yaklasıyorum bunun yanında bazı gercekleride yazmıs olabilirler,herkese iyi hafta sonları.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, iyisiyle kötüsüyle tarihe olabildiğince objektif yaklaşabilmek gerekiyor, size bu anlamda katılıyorum.. Katkınız için teşekkür ederim.

      Sil
  18. Merhaba, harika bir yazı olmuş tam da bu konuyu araştırıyordum:) Öncelikle sizi taktir ettiğimi yazmak isterim. Sizi anlayan, anlamayan, kışkırtabilen herkese nazikçe cevap vermenizden dolayı. Ne güzel şey demokrat olmak, ötekileştirmemek, herşeye rağmen saygılı olmak. Yeni buldum bu siteyi umarım sık sık yazılarınızı okurum hoşçakalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıyı beğenmeniz beni mutlu etti :) Herkes o kadar saldırganlaştı ki, olabildiğince saygılı ve bana yakışan şekilde davranmaya dikkat ediyorum, ama gerçekten özel çaba gerekiyor bunun için. Maalesef öyle bir devirdeyiz ki, kendisinden olmayanı yok etmeye uğraşmak olağan karşılanıyor... Oysaki güzel olmak var...

      Sil