Eski
arkadaş, gerçekten arıza yapsa da yolda bırakmaz. Yıllar geçse de aradan, o kadar çok paylaşım, o kadar çok anı birikir ki, her bakışınızdan, her duruşunuzdan, sesinizin tonundan bile ne
düşündüğünüzü anlarsınız birbirinizin.
Teklifsizdir
hayatınız onunla birlikteyken.. Mesela buzdolabını rahatça
açar, bir iki zeytin tanesi aşırabilirsiniz çekinmeden.. Aranızda
para sorunu olmaz hiç. Siz onun sigara parasını ödersiniz günün birinde,
o sizin yemek paranızı karşılar en parasız zamanınızda. Çünkü eski arkadaşlıklarda
“ısmarlama” diye bir kelimenin adı bile telaffuz edilmez, ayıp
karşılanır hatta bu sözcük..
Diyelim
ki aşk acısı çekiyorsunuz, salya sümük ağlayabileceğiniz tek
omuzdur onunkisi.. Tıpkı yeni bir başlangıcın coşkusunu
paylaşmak için, ilk önce onu aradığınız gibi.. Teklifsizce
gecenin üçünde, sabahın beşinde aranacak ilk insandır eski
arkadaş.. Çoğunlukla aileden de yakın, genellikle de bunu
hak eden..
Kıskançlık, çekememezlik, entrika yazmaz eski
arkadaşlığın kitabında..
Ona kendinizi anlatmak zorunda değilsinizdir. O zaten sizi bilir.. Çocukluğunuzu bilir, ilk gençliğinizi bilir, yenice heveslerinizi, bıkkınlıklarınızı, yorgunluklarınızı da bilir.. Hatta o kadar bilir ki, ona bakarken aynaya bakar gibi hissettiğiniz olur sıklıkla.. Bir şarkının tek bir sözcüğünde kocaman bir hikaye barındırırsınız birlikte.. Çevrenizdekiler hiç anlamaz bu bir oluş hallerini, bu duygudaşlığı.. Çok insan tanırsınız onun üstüne, çok insan gelip geçer hayatınızdan.. Ama o hep vardır bir yerlerde sizin için, yerini dolduran olmaz..
Bazen üzülürsünüz onun adına, yanlış yaptığı için kızarsınız, söylenirsiniz. Hatta bağırırsınız da yüzüne .. Çok
emek verilmiştir karşılıklı, çok badire atlatılmıştır.. Bazen senelerce görüşülmediği de olmuştur basit bir
kırgınlık yüzünden.. Çünkü en çok sevdiğiniz ve işte tam da bu yüzden sizi en çok üzebilecek kişidir o.. Yenileri bir şey söylediğinde gülüp
geçersiniz ama onun söylediği bir söz yaralar sizi .. Tıpkı Pir
Sultan Abdal gibi.. Bilirsiniz bu yürek paralayıcı hikayeyi..
Pir Sultan, darağacına doğru giderken, Hızır Paşa, "herkes taş atsın, atmayanı keserim" diye ferman buyurmuştur.. Halk, korkudan taşlamaya başlar, ama taşlar Pir Sultan'a değmez. Pir'in dostu Ali Baba da can korkusuyla O'na bir gül fırlatır.. Gül isabet eder Pir'in vücuduna, rivayet olunur ki al kanlar akar bedeninden.. Öyle incinmiştir ki Pir Sultan, o çok güzel sözler dökülür ağzından:
" Şu kanlı zalimin ettiği işler,Garip bülbül gibi zareler beni.Yağmur gibi yağar başıma taşlar, İlle dostun bir tek gülü yareler beni.."
....
İşte eski arkadaşlık, ya da dostluk böyle bir şeydir.. Derin yanımızdır, hassas noktamızdır, gücümüz kuvvetimizdir; güçsüzlüğümüz, yumuşak karnımızdır..
....
Şöyle bir karıştırın tozlu defterleri bakalım, gücenip de küstüğünüz, affetmediğiniz eski arkadaşlarınızla barışma zamanı gelmiştir belki de..
Sevgiyle ve her zaman dostluğun değerini bilerek kalmanız dileğiyle..
çok duygulandım.. yüreğine sağlık.. böyle dostlarımla ayrı düştük. birbirinden uzak diyarlara düştük. onların bıraktığı boşluk öylece kalıyor.
YanıtlaSilDostluk mesafe tanımaz, ilk karşılaştığınızda emin olun kaldığınız yerden devam edersiniz..Güzelliği de burada zaten..
Silbu dostların dostluğu malesef cinsel kimliğe bakmıyor, dayanamıyor, hemen bitiyor.. Sanki bir panzehirmiş gibi kendinden kurtarıyor sizi.
YanıtlaSilYazdıklarınıza tamamen katılıyorum.
YanıtlaSilFırlatılan gül bile olsa dosttan geldiği için yaralar... Ağlattınız beni...
YanıtlaSilDaha yakınlarda eskimeyen arkadaşımla eşsiz dakikalar geçiren ben değilim sanki. Ama yine de ağladım işte. Teşekkürler duygusal paylaşımınız için...
@Miss Tiffany, @bahceperisi @ eratasarim , yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil