13 Kasım 2013 Çarşamba

Temiz bir kent için ispiyoncular olsun razıyım!

          Bu sabah, sokaktan gelen gürültüyle cama çıktım. Bir de baktım ki belediyenin bir tankeri gelmiş, basınçlı su ile sokakları temizliyor.. Öylece seyrettim bir süre. Suyun basıncı ile bütün toz, çamur halinde akıp gidiyordu. Yerlerdeki sigara izmaritleri, çöpler, kağıtlar da bana mısın demiyordu suyun muhteşem kaldırma gücüne karşı..
                                                                                 
Belediyeyi takdir ederken çok da mutlu oldum gördüğüm bu manzara karşısında ne yalan söyleyeyim. Keşke dedim kendi kendime, keşke sokaklar hep böyle tertemiz olsa, tertemiz kalsa.. Ama ne mümkün, her ne kadar evlerimizde çok temiz olduğumuzu iddia etsek de; şehrimizi, sokaklarımızı temiz tutma bilincimiz maalesef yok.. Pırıl pırıl arabasının camını açıp kül tablasını sokağa boşaltan adam görmediniz mi hiç.. Elindeki sigarasını sokağa atmaktan utanmayan, dahası sokağa afedersiniz tüküren, elindeki boş kutuyu fırlatıp atan...
Neden diye düşündüm daha sonra.. Temiz olduğunu iddia eden, muhtemelen de evlerinde temiz olan bu insanlar neden sokağa özen göstermezler?

                        Kentimize aidiyet hissediyor muyuz?

Bence bunun en önemli nedeni, sokağı, yaşadığı semti, yaşadığı şehri sahiplenememe duygusu olsa gerek.. Bilemiyorum, belki de İstanbul'da yaşayan çoğu kişi, mecburiyetten, ekmek kavgasından burada.. Dolayısıyla da sevmiyor bu kenti.. Bir gün kendi memleketlerine dönecek olmanın hayaliyle yaşıyorlar demek ki, belki de hınçları var bu kente.. Yoksa, insan sevdiği bir yeri kirletir mi? Benim aklım hayalim almıyor başka türlüsünü..
Dikkat edin, yaşlılar çok daha fazla sahiplenirler sokakları ve kenti.. Mesela bizim mahallede çok ama çok yaşlı bir teyze var; her sabah hiç üşenmeden sadece kapısının önünü değil, kapısının önündeki yolu da süpürüyor büyük bir özenle.. Çünkü bu semtte öleceğinin farkında, kimbilir belki de ben böyle düşünüyorum..

Ben mesela, İstanbul'lu değilim köken olarak. Ama kentin sorunlarını göz ardı etmeyecek kadar, güzelliklerini görecek kadar, onu yok edenlere karşı duracak kadar da İstanbul'luyum aynı zamanda.. Çünkü ben bu kenti seviyorum..  Belediyenin uygulamalarını takip ederim sosyal medyadan elimden geldiğince, gördüğüm aksaklıklar için iletişime geçerim mutlaka.. Şimdi yiğidi öldürüp hakkını yememek lazım.. Ne zaman Kadıköy Belediyesi'nin mavi masasına başvursam, çok hızlı dönüşler almışımdır.. Bir şikayetimle tehlikeli bir kavşağa trafik lambası yapmışlardır, sokağımıza ağaç istiyorum talebimle midir bilmem ama caddemize manolya ağaçları dikmişlerdir, apartmanların içine konan geri dönüşüm kutularını bir hafta boşaltmadılar diye ettiğim şikayete bin bir özür dilemişlerdir.. Sonuç olarak yaşadığım semti seviyorum ve belediyeyi de takipteyim her sorumlu vatandaşın yapması gereken gibi.. 

                                  Neden sokaklarımızı pisletiyoruz? 

Şimdi dönüp dolaşıp yine eğitim ve bilinç meselesine geleceğim.. Kent kültürü, eğitimsiz insanların içselleştireceği bir kavram değil.. Eğitim gerçekten de şart! Şimdi belki de içinizden bazıları diyecek ki, çevre bilinci, doğa sevgisi karnı tok olanların işidir, insanlar ekmek derdindeyken sokakların temizliğini mi düşünecekler? Düşünecekler tabii ki efendim, bu işin zengini yoksulu olur mu? Sokakları temiz tutmanın parayla ne ilgisi var?  Nasıl ki  evlerinin pencere önlerine teneke yağ kutularında da olsa sardunyalar dikip nefes almaya çalışıyorlarsa, kentin temizliğini de düşünecekler.. Kaldı ki arabalarından sokağa çöp fırlatanlar yoksul mu? Bunu neden mi söylüyorum, sosyalist olduğunu söyleyen bir çok arkadaşımdan, çevre güzelliği, temizliği konusunu ne zaman açsam, konuyu aşağılayan yorumlar alıyorum da ondan.. İşin kötü tarafı ise bu arkadaşlarımın hepsi üniversite mezunu, okuyan, araştıran tipler.. Evet kendileri sokağa çöp atmıyorlar ama, atanları da cidden görmezlikten geliyorlar.. Varsa yoksa sınıf gözlüğü onlar için, beni de kent duyarlılıklarım yüzünden eleştirirler çoğu kez.. İyi de devrim hayalini kurarken kentimiz elden giderse ya! 
Televizyonlarda çeşitli bakanlıkların bilinçlendirme videolarını görürsünüz, sigara hakkında, vergi ödeme hakkında..vs. Bilemiyorum belki de  ben hiç denk gelmedim, ama bir tane bile şehri temiz tutmakla ilgili videoya rastlamadım.. Kocaman reklam panolarının bir tanesinde bile " yerlere çöp atmayınız" ibaresi görmedim.. Yeni nesil çevreci yetişiyor Allahtan, peki ya eski nesil ne olacak? Evlerinin bütün pisliğini dışarıya atan, sözümona kentte yaşayıp da bunun sorumluluklarını  bilmeyenler ne olacak?

                                  İspiyoncu vatandaşlar olsun istiyorum..

İsviçre'de yaşayan bir arkadaşım var, O anlatmıştı.. Bizde daha yeni yeni uygulamaya başlanan atıkların geri dönüşümüne onlar yıllar öncesinde başlamışlar.. Her çöp çeşidi için değişik renkte torbalar kullanılıyormuş. Örnek veriyorum, cam şişeler kırmızı torbada, kağıtlar mavi torbada gibi.. Bizim arkadaş da öğrenciyken tam da izne gelmek üzereymiş ve alelacele bütün çöpleri siyah torbaya doldurup bırakmış.. İzin bitip de İsviçre'ye döndükten bir ay kadar sonra bir posta notu almış.. Belediyeden çöpleri tek torbaya doldurduğu için yazılmış bir ceza pusulasıymış bu, kanıt da varmış üstelik.. Karşı komşusu fotoğrafını çekip şikayet etmiş çünkü belediyeye.. Şimdi belki de bu size psikopatça geliyor, ama ben temizlik ve geri dönüşüm konusunda böylesi cezalar olsun istiyorum gerçekten de .. Şimdi diyeceksiniz ki, size gıcık kapan komşular hemen şikayete başlarlar.. Hayır, İsviçre'deki gibi kanıtlı şikayetler kaale alınsın.. Birisi yere çöp mü atıyor, fotoğrafı çekilsin, belediyeye şikayet edilsin.. Ödesin bir kaç yüz lira, bizim insanımız ancak böyle akıllanır çünkü diye düşünüyorum..

                               Çözüm önerilerim..

 Psikopatça gibi görünen ama oldukça işlevsel olacağını düşündüğüm çözüm önerileri geliyor aklıma.. 
 Her sokakta vardır bütün gün  cam kenarında oturup kimin evine kim geldi, sokakta neler oluyor diye bakan meraklı kişiler..  Mesela bunlar, belediyenin gönüllü temizlik ajanları olsunlar.. Kim sokağa çöp atıyor, kim yere izmarit atıyor fotoğraflayıp belediyeye bildirsinler.. Her fotoğraf karşılığında alacakları  2-3  TL için  bu işi yapacak binlerce gönüllü çıkacaktır eminim.. Hem herkesin mahremiyetiyle ilgili dedikodu üreteceklerine topluma faydalı bir iş de yapmış olurlar..

Diğer çözüm önerimse, trafik polisi gibi temizlik  ve çevre polisleri olsun mesela.. Sokağa çöp atanlara anında ceza kessinler. Ağaç kesenlere, çimlere basanlara, çiçekleri koparanlara  "toma" değil de "doğa" aracından tazyikli su sıksınlar.. Kestikleri ağacın, kopardıkları çiçeğin yerine yenisini dikene kadar bu suçluların başında beklesinler.. 

Geri dönüşüm çöpüyle evsel atığı karıştıranların 3 gün suları kesilsin.. Bakalım bir daha yapacaklar mı?

Televizyonlarda haber bulamayınca araya  mutlaka bir alkollü sürücü hikayesi sıkıştırılır bilirsiniz.. Her haber programında bir tane "çevre temizliği suçu işleyen kişi görüntüsü" zorunlu hale getirilsin mesela.. 70 milyona rezil olsun bu insanlar, bakalım ne olur o zaman? Temizlik suçu göstermeyen kanallara RTÜK, günde yarım saat çevre belgeseli gösterme cezası versin hatta, ya da daha kötüsü o gün hiç reklam yayınlayamasınlar!

Psikopatlık bu ya, herkesin kapısının önündeki kaldırıma bir tane çiçek saksısı koyma zorunluluğu olsun.. Evinin önünde çiçek saksısı olmayanların  interneti kesilsin bir hafta.. Sosyal medya olmayınca mecburen çiçek sulamak zorunda kalsınlar sıkıntıdan..

Ayda bir pazar günü, sokak temizliği günü ilan edilsin.. Belediye ekipleri, semt sakinleri hep birlikte sabunlu sularla sokakları yıkasınlar .. Hem mahallede komşuluk ilişkileri gelişir, hem de çevre güzelleşir fena mı? Bu etkinlik yapılmadan önce belediye ekipleri sokaktaki sakinlerin listelerini alsınlar muhtardan, yoklama yapılsın.. Mazeret bildirmeden temizliğe katılmayanlara ise ceza verilsin. 15 gün içinde en yakın çocuk bakım evine ziyarete gitme zorunlulukları olsun örneğin..

Denize çöp atanlar, çöpü denizden dalarak çıkarmak zorunda kalsınlar..

Yere çöp atanlar, bir hafta toplu taşımadan yararlanamasın.. Otobüse binip kent kartını okutmak isteyince "bu kişi yere çöp attı, bakın bakın, işte şu kartını okutan adam" gibi otomatik bir ses  yayınlansın mesela...
Ne bileyim işte, içlerinden  bir tanesi Taksim'de sallandırılmasın elbette ama, bıktırıcı, korkutucu cezalar olsun..

Elbette sadece cezalar değil, ödüller de olsun.. En temiz sokak yarışması, en güzel çiçekli pencere yarışması, en bilinçli vatandaş yarışması olsun mesela, güzel ödüller verilsin..
Bir bakayım dedim var mı böyle şeyler, bakın varmış!



Demem o ki, ben gerçekten de temiz bir kentte, temiz bir dünyada yaşamak istiyorum.. Ruhu temiz insanlardan geçtim; bari sokaklarımız, suyumuz, denizimiz temiz olsun.. Çok mu şey istiyorum..
 Sahi sizin önerileriniz nedir bu konuda, çok da merak ediyorum..

Temiz bir dünyada, her zamanki gibi sevgiyle kalın diyorum..


12 yorum :

  1. Hayatımızın her anında başka birinin gözleri olacak yani? Bu yazınızda size pek katılmıyorum. Hakikatten istekleriniz piskopatça :) Sadece ellerindeki çöpleri yere atmasalar ve tükürmeseler yeter. Sonra gerisi kendiliğinden gelir. Hem çöpçüler işşiz kalacak gibi, sizin yöntemler uygulanırsa :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben zaten uç noktalarda öneriler getirdim, dediğim gibi psikopatça, yani biraz da işin esprisi.. Yani o kadar bıktım ki pis bir şehirde yaşamaktan..
      :)

      Sil
  2. Şaşırdım,İzmir'li olarak sevindim.. Yalnızca, çevre polisi TR için abartılı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet abarttım, olayın vehametini göstermek açsından :)

      Sil
  3. ne güzel yazmışsınız elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, yorumunuz için ben teşekkür ederim.

      Sil
  4. Ben de bir kaç şey ekleyeyim:) Tek kurtuluş çevre bilinci oluşturmak. Bunu da çocuklara okullarda öğretmek lazım.Kirleten unsurları engellemenin diğer bir yolu da daha az tüketim.Bilinçli tüketim.
    Bu konuya sık sık değinmek lazım elinize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerli katkınız için çok teşekkür ederim.

      Sil
  5. Bize çok ütopik geliyor belki ama gelişmiş toplumlarda yazdıklarınızın büyük bölümü uygulanıyor. Herşey eğitimle başlıyor. Kültür bilimsel eğitimle gelişen bir olgu değil maalesef. İnşallah bizlerde bu kültür seviyesine ulaşabiliriz. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru söylüyorsunuz, kültür oluşması için öğrenilenlerin içselleştirilmesi ve kuşaktan kuşağa aktarılması gerekiyor. Umarım bir gün, bir gün..
      Katkınız için çok teşekkür ederim.

      Sil
  6. Gerçekten süper bir yazı, süper fikirler:) Umarim ruhu temiz insanlar her geçen gün çogalırda bizler böyle ilginc fikirlere ihtiyaç duymayiz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz abarttım gerçi önerilerde ama sokakların tertemiz olmasını o kadar istiyorum ki:)

      Sil