2 Mart 2014 Pazar

Bok böceği yol hakkına sahiptir!


Bir arkadaşımın Sinop Boyabat'ta muhtemelen Bazalt Vadisi'nde çektiği bu resmi görünce gözlerime inanamadım.

bok bocegi yasam hakki

Yok canım, fotoşop'tur, montajdır dedim; tam dublajdır diyecektim ki birden bu bok böceklerinin sesini bilmediğimi ayrımsadım. Hem ne oluyordu bana böyle, niye ezbere yorum yapıyordum ki? Arkadaşım çekmişti işte, fotoşop falan değil, kanlı canlı bir uyarı levhasıydı bu.
 Doğaya saygısızlıkta  en dip muameleye alışınca ister istemez böyle duyarlılıklar ani bir ”overdose” etkisi yapıyor ve afallıyor insan!

Trafikte yayaya geçme hakkı tanınmayan, her gün sırf bu nedenle insanların öldüğü bir ülkede yaşadığımızı  anımsatmak isterim.. “Bok böceklerinin geçme hakkı vardır” da neymiş diyoruz ister istemez. Çünkü bırakın diğer canlıların yaşama hakkına saygı duymayı, daha bizim gibi olmayan insanların yaşama hakkına bile saygı duymamız gerektiğini doğru dürüst bilmiyoruz ki? Her gün “bunlaaaaar, onlaaaarr” diye ayrımcılığın en yüksek perdesiyle söylenen aşağılamalarla çınlamıyor mu kulaklarımız; bok böceğinin geçme hakkından bahsediliyor öte yandan!

Eski Türk geleneklerinde yani Şamanlar döneminde insanlar ihtiyacı olduğu için bir ağaç dalı keseceklerse önce o ağaçtan özür dilerlermiş biliyorsunuz. Ana dedikleri doğa da cömert mi cömertmiş. Karşılıklı saygı ilişkisi varmış çünkü. Şimdilerde artık modern dünyadayız, modern ilişkiler var aramızda. Modern ilişki deyince nedense çıkar ilişkisi geliyor benim aklıma. Yalan mı, biz ne istersek onu reva görmüyor muyuz doğaya karşı? Koskoca kış ayını geçirdik, bir damla kar düşmedi diye hayıfanıyoruz ya; doğa ananın “yol lazım, köprü lazım, villa lazım, rant lazım” diye kesilen ağaçların intikamını aldığını bal gibi biliyoruz aslında. Dillendirmek işimize gelmiyor. "Bok böceklerinin geçme hakkı vardır" diyen duyarlı insan kimse, ona da deli muamelesi yapıyoruz öte yandan.
Normal” algımız bozuldu çünkü. Olması gereken, bok böceklerinin de geçme hakkı olduğu değil midir? Bu dünyada insanların hayvanlarla ve bitkilerle uyum içinde saygıyla yaşaması gerekmez mi? Oysa bize yıllardır dayatılan, insanın üstünlüğü, hatta üstün insanın(!) üstünlüğü ilkesi olduğu için neyin normal neyin anormal olduğunu da çoktan karıştırdık.

Normale döner miyiz?
Döneriz elbette, aklımızı hepten yitirmedik çok şükür. Ne zaman ki “bok böceklerinin geçme hakkına saygı duyalım” uyarısı bize komik ve saçma gelmezse normale dönmüşüz demektir. Böyle bir uyarı levhasına ihtiyaç olmadığı ütopik bir dünya ise sanırım en yaşanılası yer olacaktır.


İyi pazarlar...

not: Aşağıladığımız bok böcekleri hakkında Vikipedi diyor ki:

Kültürde

Mısır Skarabeleri-İstanbul Arkeoloji Müzesi
Bok böcekleri (Skarabe) eski Mısır’daki en yaygın sembollerden biridir. Mısır geleneğinde farklı bağlamlarda, üç değişik anlamda kullanılmış olan sembolün simgelediği anlamlar şöyle açıklanır:
  • Ra’nın “khepre” şeklini temsil eden kullanımlarında kozmik evrenin meydana getirilişini simgeler. Bu böceğin üreme biçimi, kendi kendini doğuran, daha doğrusu kendi kendinin nedeni olan yaratıcı güç “Phtha”nın evrendeki kozmik nesneleri şekillendirerek oluşturmasını temsil eder. Burada söz konusu olan güç, yoktan var eden değil, “var edilen”i biçimlendiren bir güçtür. Mısır’ın hiyeroglif yazısında “olmak”, daha doğrusu “verilen biçimi alarak varlık haline dönüşmek” anlamına gelen “hpr” ya da “kheper” fiili ayakları açık bir skarabe ile yazılır. İlah Khepra’nın adı da bu fiilden türemiştir.
  • Güneş ile birlikte kullanımlarında, Güneş Sistemi’nin kendisine yaşam veren, kendisini yöneten Sirius Sistemi ile ilişkisini simgeler. Böceğin yumurtalarını koyduğu ve itme gücüyle yuvarladığı küre, kozmozda bir güçle yuvarlanıp giden bir ateş küresi olan ve tohumlarını Sirius’ten alan Güneş’i simgeler[3]. Sembolün bu anlamdaki kullanımında, sembole genellikle Güneş’i simgeleyen bir diskin eşlik ettiği görülür.
  • Ölüm ve ölüm-ötesi konularıyla ilgili olarak kullanımında ise reenkarnasyonu simgelemek üzere kullanılırdı. Bununla birlikte skarabenin eski Mısır’da aynı zamanda bir tür muska olarak da kullanıldığı bilinmektedir.

Kadim Mısır'ın tılsımsal böceği

Kadim Mısır'ın bu kutsal böceği, günümüz dünyasının bile en geçerli tılsımlarından biridir. Kadim Mısırlılar onun yaratılış, erkekliğin tartışılmaz gücü, üreme, bilgelik, reankarnasyon, ölümsüzlük ve yenilenmeyle özdeşleştirmişlerdir. Bokböceği tılsımı hemen hemen dört bin yıllık bir faal yaşam süresi gösteren ve dünyadaki tılsımların içinde en uzun bir geçmişe sahip olanıdır. Bugün bokböceği simgeli yüzük, küpe ve broşlar uğur olarak hala kullanılmaktadır.

20 yorum :

  1. Ya o birebir gerçek :D Ben bizzat gördüm . Bu arada köpeğin insanı ısrması haber olmaz ama insanın haber olması haber olur .Bu vatandaşta bunu kurgulamış . İyi pazarlar diliyorum bende efendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi pazarlar efendim, saygı ve sevgiyle:)

      Sil
  2. Yaratılanı severim yaratan ötürü. Sevgili Yunus Emre'de aynı duyguyla bu sözleri söylememiş miydi? Şaman kültüründe taşın bir ruhu olduğuna inanılır. Taş bile mecbur kalmadıkça yerinden oynatılmamış. Hem Asya'daki kültürümüzde hemde İslami Kültürde bu anlayış vardır. Mesele bizim bunu içselleştirmemiş olmamızda. Bu keyifli pazar yazın için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Şamanlar da Yunus Emre de Mevlana da aynı şeyleri söylüyor yüzyıllardır, ama bizler tüm bu öğretileri yok saymaya devam ediyoruz. Arada yukarıda verdiğim örnekteki gibi duyarlılıklar çıkınca da şaşkınlığa düşüyoruz. Umarım bir gün özümüze dönebileceğiz, sevgiler:)

      Sil
  3. Bir an şaşırdım... Kesin bir mizaç vardır dedim, okudum... Dediklerine katılıyorum ve insanların ne kadar duyarsız ve çirkef olduğunu daha güzel anımsatıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maaesef öyle, oysa doğayla barış içinde yaşamak var...

      Sil
  4. Fotoğrafı görünce yok artık dedim :) Ama doğruymuş demek vay be. Hakikaten algılarımızda bir anormallik var. Bunun normale dönmesi ise çoook zor gibi. Doğanın bizden intikam aldığına kesinlikle inanıyorum ve doğa bizi bağışlasın diyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğa bizi bağışlasın, bağışlar da zaten. Biz elimizden geleni yağalım da:)

      Sil
  5. Ben de yazıyı gördüğüm de komik bir şey yazdığını düşündüm. Okuyunca, hem şaşırdım hem de takdir ettim. Hepimiz doğaya sahip çıkmalıyız. Yoksa : Yaşamak gerçekten kabusa dönecek. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de resmi ilk gördüğümde aynı sizin gibi gülmüştüm, sonra üzerinde biraz düşününce bu yazı çıktı ortaya, yazmasam içimde kalacaktı:)
      Sevgiler..

      Sil
  6. Her gün evden işe gitiğim, ormanın içerisinden geçirilmiş gidiş-dönüş 6 şeritlik bir yol var. Her gün ve akşam, yollarda hızla geçen arabalardan dolayı telef olmuş sincaplar, köpekler, kuşlar oluyor :( Her gördüğümde de çok üzülüyorum... Evlerinin ortasından yol geçirmişiz, bir de utanmadan katlediyoruz canları :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaşım İngiltere seyahati sonrasında "yollarda sincaplar dolaşıyor, ben öyle bir yeşil hiç görmedim, müthişti" dediğinde çok kıskanmıştım. Şimdi sizin bu söylediklerinizle içim burkuldu. Sahi bizim toplumumuz neden bu kadar doğa düşmanı ve neden bu kadar hoyrat ve neden bu kadar acımasız ve neden bu kadar......

      Sil
  7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. Elinize sağlık. Toplumumuzun eksik noktalarını ve algıda ''seçemeyiciliğini'' göstermişsiniz. Yalnız kimisine yüksek dozda anlayış enjekte etmek gerek ama olsun. Aynı fikirde olan insanları görmek ve doğru fikirlerle karşılaşmakta insanı mutlu ediyor. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüksek dozda anlayış enjektesine devam etmek gerekir her fırsatta, deniz yıldızlarını denize kavuşturma hikayesi gibi, birisini kazansak, kazancımızdır.Sevgiler:)

      Sil
  9. Bir makalede okudum bocekler dunyadan yok olursa dunya ancak 50 sene surdurebilirmis hayatini, insanlar yok olursa 50 senede yeniliyormus kendisini. Yani dunyayi yok eden bizleriz. Keske demeyi sevmem ama, her konuda boyle hassas olup saygiyla ve sevgiyle yasasak keske. Tesekkurler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında doğada bence biz hariç bütün canlıların bir üretimi var, bir tek bizler tüketiyoruz olanı biteni. Dediğiniz gibi böcekler,arılar, kurbağalar hep bir zincirin parçası. Bize düşense saygılı olup ihtiyacımızdan fazlasını tüketmemek. Ama bu bakış açısı çok yüksek bir bilinç düzeyini gerektiriyor ve ne yazık ki teknoloji ve bilimin gelişmesi bu bilinç düzeyine katkı sunmuyor..

      Sil