Hepimizde
magazin özlemi var, kimse itiraz etmesin. Hele ki politik magazin,
dozunda alındığında insanı gevşeten, rahatlatan bir şey...
“Ben
sadece belgesel izliyorum, köşe yazısı okuyorum , magazin mi,
asla ve kat'a! “ diyerek sıyrılmayın.
Bakın
mesela İngilizlere, veliaht Prens William ve Kate Middleton'un
ikinci bebekleri kız mı olacak erkek mi olacak diye bahisler
açıldı, insanlar merakla bekledi, çocuk doğunca bu sefer isim
bahisleri açıldı. Tatlı tatlı dedikodular dönmeye başladı.
Hatta Rus kadınları olur mu canım, Kate hiç doğum yapmış
kadına benzemiyor, bu bebek de bir günlük bebek olamaz, kesin
taşıyıcı anne doğurdu bebeği diye ortalığı karıştırdılar.
Eğlenmedik mi, eğlendik. İçinizden kaçınız Kate ile William'ın
fotoğraflarına bakmadınız? Ben- ki kıyafet, stil, tarz marz
konularına hiç mi hiç ilgi göstermem- Kate'in şapkalarına
zevkle bakmaktan kendimi alamıyorum. Bu da politik magazin
neticede. Zararsız ve dozunda...
|
Kate Middelton ve bebeği (netten alıntı) |
Adamların
ülke çapında sorunları yok ki! Para dersen paraları var, yargı
dersen en güvenilen hakimler onlarda. Demokrasi kültürleri zaten
oturmuş. Elbette arada sırada tatlısu magaziniyle ilgilenip
eğlenecekler.
Obama'nın
eşi Michelle, paskalya töreninde obeziteye ilgi çekmek için
kameralar önünde bir dans grubuyla dans etti geçenlerde. Yüzümüzde
gülümseme ile izledik, vay be dedik, kadın ne kadar formda, çok
da güzel dans ediyor dedik.
|
Michelle Obama (netten alıntı) |
Bu
da magazin işte, hem de politik magazin! Dünyayı yöneten
Amerika'nın först leydisi giymiş sıradan pantolon tişörtü dans
ediyor. Tepeden bakmıyor, halkdan biri gibi rahat davranıyor.
Daha
neler var neler! Mesela Katar'dan sonra dünyanın en zengin ülkesi
olan Lüksemburg'un gay başbakanı erkek arkadaşı ile evlenmiş,
yüzünde samimi bir gülücükle eşini tanıştırıyor topluma,
şöyle diyor: “Herkes benim gibi mutlu olsun!” Bırakın kendi
zihniyetlerini dayatmayı, herkes herkese saygı duyuyor
anlayacağınız.
Bir
de bizdeki politikacılara bakın, gündemlerinde neler olduğuna
değinmeye niyetim yok merak etmeyin. Büyük çoğunluğu renksiz,
sıradan olmanın ötesinde stresli ve sevimsizler zaten! Üst
perdeden bağırıp çağırmayı, sanki kendileri uzaydan gelmişler
gibi içinden çıktıkları halkı aşağılamayı biliyorlar
sadece. Omuzları dik, gözleri ufukta uzaklara bakıyor, sanırsınız mitolojiden fırlayıp gelmişler, bir havaları var ki!
Kendilerine aşıklar, bu aşikar!
Çok
değil geçen seçime kadar kendimi bu gri adamların (aralarında
kadın zaten çok az) stresli söylemlerine kaptırıyor, televizyon
karşısında kendi kendimi yiyordum. Artık akıllandım, onlar
yüzünden niye kendime zarar vereyim ki! Bunu yapmamaya
başladığımdan beri inanın çok daha huzurluyum, tavsiye ederim.
İnsanların
yüzünden ve özellikle bakışlarından aldığım elektriği
önemserim. Mesela o gözleri kötü kötü bakan, samimiyetsiz ve
etrafına kötü enerjiler yayan, hiç gülmeyen adam var ya, o
çıkınca hoop kanalı değiştiriyorum. Olmadı televizyonun sesini
kısıyorum.
Bir
de sesi çatal çatal çıkan, oldum olası ne kendisini ne de
düşüncelerini beğenmediğim o itici adam var, o çıkınca da
aynısını yapıyorum. Hele bir tanesi var ki, yenilerden olur
kendisi, bakışlarından bile “siz kimsiniz ya, ben üstün
insanım” mesajı yayılıyor, hem de dalgacı dalgacı bakıyor. Konuşmuyor, adeta höykürüyor,
halbuki kendisini pek kaale alan da yok! O'nu da es geçiyorum. Bir
tanesi zaten kitleler için büyük hayal kırıklığı, çıkıyor
sahneye hep aynı şeyleri söylüyor da söylüyor, söylüyor da
söylüyor! Kısa cümlelerle hem de, sanırsınız okul
müsameresinde şiir okuyor. O da hiç ilgilendirmiyor artık beni.
Rahatım, ne yaparlarsa yapsınlar, ne derlerse desinler onlara hiiç
kızmıyorum. Biliyorum ki hepsi tarihin tozlu sayfalarında silinip
gidecekler. Kimler silinmedi ki!
|
Hollanda Başbakanı bisiklette (netten alıntı) |
Ne
kadar asık suratlı ve ne kadar samimiyetsizler... Konuştukları
zaman etrafa ateş püskürüyorlar adeta, ağızlarından çıkan
sözcükler ortalığı yangın yerine çevriyor. Oluşturdukları
yangın kırmızı da değil, bildiğin gıpgri.. Oysa hayat renkli,
bu kadar ağır değil, güzel tarafları da var. Olmalı... Birisi
çıksın mesela Aleksis Çipras gibi yanında koruma olmadan halkın
içinde dolaşsın. Hollanda Başbakanı Mark Rutte gibi bisikletle
gitsin toplantılara... Michelle gibi kot pantolonla, sıradan
giysilerle, günlük hayatıyla çıkabilsin kameralar karşısına!
|
Kate Middelton ve şapkaları (netten alıntı) |
Bunlar
hep magazin işte, sizi bilmem ama benim özlediğim magazin
haberleri tam da böyle...Yoksa kim mitingde ne demiş, kim bol
keseden atmış tutmuş duymuyorum bile, duymaya da niyetim yok seçim
sonuçlanana kadar.
Sahi
Kate'in şapkaları ne güzel değil mi, o tüllü olan var ya o
tüllü olan...