Düşünce sistematiğim hiçbir zaman sadece mistik
düzlemde olmadı. Ama yaşamımın belirli
dönemlerinde ucundan kıyısından da olsa şifa teknikleriyle tanıştım. Örneğin
bundan aşağı yukarı 10-15 sene öncesinde, henüz sosyal medya yokken ve
dolayısıyla Reiki konusu günümüzdeki
gibi yaygınlaşmamışken bir seansa katılmıştım. Çoğunluğu tıp doktoru
olan reiki uzmanları beni bir masaya yüz üstü yatırmışlardı. Elleriyle verdikleri
enerji sırasında harbiden de masadan yükselip uçtuğumu hissetmiştim. Şaşırarak
ve biraz da çekinerek deneyimlediğim bu etkileyici sahneyi hiç unutamıyorum. Sonrasında
yine bir şekilde hayatıma meditasyon girdi. Hatta işin uzmanı bir kişi eve gelip
bana birkaç saat meditasyon dersi de vermişti. Çok bunalımlı bir dönemdi benim
için o zamanlar. Bugünün penceresinden baktığımda, meditasyon yapmasaymışım o
ağır psikolojiden kolay kolay kurtulamazmışım gibi geliyor.
Uzunca bir süre bu tip şeylerden uzak kaldım.
Dediğim gibi her ne kadar hayata rasyonel açıdan bakmaya gayret etsem de, yaşamın
mistik bir tarafı olduğunu hiçbir zaman aklımdan çıkarmadım. Öyle ya; bugün tıp bilimi, “Üzüntü kanser
yapar” diyorsa, “Hastaya moral verin, üzülmesin, sıkılmasın” diyorsa doktorlar;
olumlu düşünmenin insana iyi geleceğini söyleyen insanlara da inanmak
gerekir. Benim gibi yaşamında en diplere
düşmüşken defalarca mucizelere tanık olan birisi için ise zaten aksi
düşünülemez.
Aslında size hafta sonu yaşadığım transformal nefes terapisi deneyimimi
anlatacakken nerelere daldım böyle… Neyse, en azından konuya balıklama atlamamış
oldum.
Transformal
Nefes Terapisi Deneyimim
Transformal Nefes Terapisi |
Transformal Nefes Terapisi’nin adını son
zamanlarda çok duyuyordum. Şehir dışında güzel otellerde terapiler
düzenledikleri de sosyal medyadan gözüme çarpıyordu. Geçen hafta, alakasız bir ortamda “Nefes terapisi almak
isteyen var mı?” diye bir teklifle
karşılaşınca hiç düşünmeden “Ben ben “ diye yanıt verdim. Ne olduğunu bile tam olarak bilmeden gönüllü oldum. Çünkü
son yıllarda edindiğim bir hayat dersi var:
“Ayağına gelen fırsatları tepmeyeceksin…”
İyi ki de
tepmemişim; gerçekten de özel bir deneyim yaşadım.
Etkinlik Şile’de güzel bir otelde gerçekleşti.
Otelin her yeri halı kaplı olan oval konferans salonuna ayakkabılarımızı
çıkararak girdik. Yerlerde her birimiz için özel matlar hazırdı. Bu tekniğin 40
yıl önceki kurucusu Dr Judith Kravitz ve Türkiye Temsilcisi Nilgün Tavsel
oradaydı. Öncelikle Judith kendisinden bahsetti. 40 sene önce yakalandığı
kanseri nefes teknikleriyle yendiğini anlattı. Gerçekten de ilham verici ve
etkileyici bir yaşam hikayesi var.
Bu seminere Türkiye’nin farklı illeri yanı sıra
Norveç, Belçika, Çin gibi farklı ülkelerden gelen nefes koçu adayları da katılmıştı.
Yaklaşık altmış kişilik nefes koçluğu öğrencileri kendilerini tanıttılar
kısaca. Onlar için bir nevi bitirme projesiydi bu etkinlik. Bizler de koç adaylarının denekleriydik. Düzgün, sistemli, detayları düşünülmüş güzel bir organizasyondu.
İlk oturumun ardından ara verildi. İkinci
oturumda her birimiz bir mata uzandık. Yanımızda nefes koçumuz ile birlikte
nefes çalışması yapmaya başladık. Yaklaşık 45 dakika boyunca düzenli nefes alıp
verirken kimi zaman kum torbaları, kimi zaman yastıklar, kimi zaman da çıkardığımız sesler devreye girdi. Diyafram
nefesi çalışması sırasında aslında biraz da içsel arınma yaşadık. Müzik,
ambiyans, nefes koçunun fısıldadığı olumlama cümleleri ile birlikte seans
bitiminde çok ama çok rahatladığımı hissettim. Terapi sırasında yaşadığım içsel
yolculuk sırasında bir ara hıçkırıklarla ağladığımı söylesem, ne kadar yoğun bir seans olduğunu sanırm daha
iyi anlayabilirsiniz.
Benim katıldığım etkinlik “nefese başlangıç”
aşamasıydı. Eminim ki ilerleyen safhalarda çok daha güzel deneyimler de
yaşanıyordur.
Yeni bir fırsat olursa kesinlikle yine katılırım.
Terapi
sonrası bende ne gibi değişiklikler oldu?
Terapiden çıkınca başımda sanki demirden bir
miğfere sıkışmış gibi baskı hissettim. Terapi koçum bunun çok iyi bir şey
olduğunu, aldığım enerji ve oksijenin ayak uçlarımdan başıma kadar etki
ettiğini söyledi. Zaten kısa bir süre sonra bu sıkışmışlık hissi geçti.
İki gün sonra işe gittiğimde bir iş arkadaşım
yüzümün ışıl ışıl parladığını söyledi.
Bir hafta sonra gittiğim yüzme dersinde ilk kez havuza cesaretle ve yanımda hoca
olmadan girdim. Terapi sırasında öğrendiğim olumlama cümelelerini kullanarak sudan korkmayışım ve kat ettiğim aşamaya kenarda duran hocalar bile şaşırdı. Ama sırrımı onlara
söylemedim.
Terapi sonrasında hiçbir şeye kızmadım, kızmamaya da devam ediyorum.
Yani demem o ki nefes önemli, insan doğru nefes
alarak yaşam kalitesini artırabilir. Daha neşeli, daha mutlu, daha pozitif
olabilir. Zaten buna ihtiyacımız yok mu…