Dün akşam evdeki eski bir bavulu karıştırıyordum. İçinden bir gazete çıktı. Tarih, 28 aralık 2007!
Radikal
Gazetesi, satış fiyatı 40 YKr… Tam 18 sene öncesinden günümüze mesaj gibi…
Bir mücevher bulsam ancak bu kadar
sevinirdim inanın.
Paradan 6 sıfır atılmış, Liranın
önüne “Y” konmuş. Gazetenin çok sevdiğim kitap ekinin tanıtımı var üstte.
Manşette “İslamcı Terör İşbaşında” başlığı.... Pakistan’da seçimlere 10 gün kala öldürülmüş kadın başbakan Benazir Butto! İslam aleminin ilk kadın lideriymiş kendisi ve "göreve gelince daha iyi yaşam” sözü verdiği miting sonrası saldırıya uğramış… Harvard ve Oxford mezunu kendisi… İstememişler. "Tarih tekerrürden ibarettir." sözüne nasıl da güzel örnek olmuş!
Yıl sonu yaklaştığı için "2007'den Öğrendiklerimiz" diye bir köşe yapmışlar. "Doğrunun işe geldiği gibi çarpıtılabileceğini, pozisyon kaybının azgınlaştırıcı gücünü" öğrendik demişler ama, bence asıl bunları öğrenememişiz aradan geçen zamanda.
İkinci sayfada Tarkan’ın “Metamorfoz”
ismini verdiği son albümünden bahseden bir yazı var, yazar pek de beğenmemiş
albümü.
Okumaya devam ediyorum büyük bir
merakla ve biraz da duygulanarak.
Altıncı sayfada Avrupa Birliği uyum sürecinde bile yasalarda ne güzel düzenlemeler olduğundan bahsediliyor. Avrupa Birliği'ne girme umudu var yani...
Yazıda, "Şimdiden böyleyse bir de Birliğe girsek neler neler olacak.." diye güzel beklentiler anlatılıyor.
“Türkler, pasaport olmadan nüfus cüzdanı ile bütün Avrupa’da gezebilecek” ilk maddesini okuduktan sonra gerisini okumuyorum. Çünkü 18 yıl sonra 2025 yılındayız ve biliyorsunuz ki vize bile alamaz halde ülkemiz vatandaşları…
AB müzakerelerinde baş müzakereci Ali Babacan’mış, kendisi hem de Dış İşleri Bakanıymış… Günümüzde biliyorsunuz Deva diye bir partinin başkanı kendisi, %1-2 gibi belki de daha az oyu var partisinin. 2007’de bayağı forsluymuş… Vay be, nereden nereye…
"Türkiye makas değiştirdi" söylemleri varmış o zamanlar. Hasan Celal Güzel bu söyleme karşı çıkıyormuş...
Yedinci sayfada DTP partisi kapatma davasından bahsediliyor. Bugünün DEM Partisi yani…
Konular aynı, çoğu politik aktör aynı, polemikler aynı... Tarih hep mi tekerrür etmiş; yoksa biz insanlar mı tarihi buna zorlamışız?Başka bir haberde Aselsan'ın deprem gibi tehlike anlarında kesintisiz
iletişim projesi başlattığından söz ediliyor. Ne oldu acaba o proje? Mutlaka geliştirilmiştir 18 senede... Öyledir, öyledir...
Ramize Erer’in o zamanlar çok
sevdiğim köşesini görüyor ve gülümsüyorum sonra... Karikatür demişken Leman Dergisi kapatılmıştı değil mi geçenlerde? O kadar yoğun ki gündem, arada kaynıyor böyle haberler. Tekrar açıldı mı hiç bir fikrim yok...
Ekonomi sayfasına geliyorum sonra;
Dolar= 1,1790 YTL
Avro= 1,7050 YTL
Yalnız bakar mısınız Türkçe hassasiyetine! Euro değil Avro yazıyor gazetede. Radikal'in bu dilini çok severdim...
Bu arada bilmem hatırlatmaya gerek var mı; günümüzde Dolar 40,9 TL, Avro 47,56 TL!
Ekonomi sayfasını hemen kapatıp bunları
görmemek isterken yan sayfada asgari ücrete ait bir tablo ile yüzleşmek zorunda
kalıyorum. İstatistik böyle bir şey işte, görmek istediğini gösterir sana...
Sonra televizyon sayfasına
bakıyorum. Sayfanın yarısı, günümüzde neredeyse yok olmak üzere olan sinemalarla
ilgiliymiş. Günün filmlerinden seçmeler ve seans saatleri…
Henüz gelinli kaynanalı, bağırtılı çağırtılı alt seviyenin de altında gündüz programları çıkmamış o zamanlar. Mesela Kanal D’de gündüz kuşağında gayet bilgilendirici ve seviyeli Esra Ceyhan’la var. O zamanlardan günümüze gelen tek şey galiba Arka Sokaklar…
Saat 20’de bir dizi, 22’de başka bir dizi var. Yani günümüzdeki gibi akşam kuşağında 5 saat bir diziyle oyalamıyorlarmış insanları… Reklam odaklı değilmiş galiba tv politikaları...
Star’da Haluk Bilginer ve Sumru Yavrucak’lı Sevgili Dünürüm komedisi var mesela… Sahi böyle kaliteli komedi var mı televizyonlarda artık? Çukur ve versiyonları, yani kafası garip traşlı, yer altından fırlamış gibi erkeklerin habire birbirine silah sıktığı, gençleri çetelere özendiren mafya dizileri daha başlamamış o zamanlar.
TV8 henüz Acun’a geçmemiş, tatlı tatlı programları var. Pilates Saati gibi, Nilgün Belgün’le gibi soft ve düzeyli programlar... 2007’de Acun demek ki parmak arası terlikle hâlâ sahillerde turistlerle röportaj yapıyormuş. Vay be, kısa sürede nasıl da değişmiş hayatı demek istiyor insan!Bu minik tv program akışına 18 yıl sonradan bakıldığında sayfalarca yazı yazılır...
Bence eski gazeteler tarih müzelerinde korunmalı! Nasıl öğretici ve nasıl da heyecan verici yorumlar yaptırıyor insana bu tip bir yüzleşme!
Devam ediyorum okumaya...
19. sayfanın yarısı kültür sanat reklamlarına ayrılmış. “Efes Pilsen’in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek” son sözüyle yayınlanan Sivas93 oyun duyurusunu okuyunca gözlerimin dolmasına engel olamıyorum. Genco Erkal 2024’de aramızdan ayrıldı ve Efes Pilsen’in reklam yapması artık yasak…
Son sayfada Rus Hükümeti ile ilgili gülümseten bir haber daha var… Noel Baba yalandır diyen reklamı yasaklamış hükümetleri. Çocukların büyüklere olan güvenini sarsıyorlar diye... Savaş mavaş yok ve bakar mısınız ince düşünceye...
Böyle şeyler işte...Ne çok severdim Radikal gazetesini. Hele hafta sonları verdiği kültür sanat, kitap ekleri... Tam sayfa kare karalamaca, su doku…
İçim bir hoş oldu gazeteyi
incelerken. Ve tarihe not düşmek için yazmak istedim buraya ve paylaşmak istedim sizlerle de...18 senede
nereden nereyeee…
Umarım 18 sene sonra bugünün gazetelerinden birini ele geçirdiğimizde “Amma da kötüymüş 2025’ler, 2043 yılında nasıl da güzel her şey" deriz…
Sevgiyle ve umutla...
Neredeen nereye...
YanıtlaSilHem de bu kadar kısa sürede... Ama pozitif açıdan bakarsak, kısa sürede tersi de mümkün 👼🏼🪽🥰
SilAğlamak istedim…. Geçen sene benzer bir gazeteyi ananemin yazlığının bir köşesinden bulup okurken, ağlamıştım da…
YanıtlaSilBen sadece üzülerek okudum, ağlamamaya gayret ederek... Ama umut hep var, karamsarlık bizden uzak...🙏🏼🌸
Sil