1 Temmuz 2014 Salı

Eski ramazanlar ve günümüze gönderme..

Samimiyeti hissedebiliyorum. Sözlük anlamıyla içten, açık yürekli davranmayı, candan olmayı, gönülden söylemeyi gerçekten de hissedebiliyorum. Bu demektir ki aksini de çok iyi anlayabiliyorum. Yani yapmacık olanı, yalanı, öylesine söyleneni, ya da “mış” gibi yapılanı da hemen anlayabiliyorum. Hani söylenir ya hep: “Nerede o eski ramazanlar mirim?” denir ya, ben değiştiriyorum birazcık ve diyorum ki: “Nerede o eski samimiyet, içtenlik, temiz duygular?

Çok eskilere değil de kendi çocukluğumun nostaljisine gitmek istiyorum bu yazıda. Kendi çocukluğumun ramazan günlerine..

Çocukluğumda hatırlıyorum da evde herkes oruç tutardı, liseye giden abim hariç.. Biz küçükler de “kuyruğundan tutardık orucu!” Yani öğlene kadar oruç tutmak demekti bu, büyümeye özenen, oruç tutmaya öykünen çocukları böyle kandırırlardı.. Abime “Sen de tut!” dediklerini hatırlıyorum ama “Tutmak zorundasın, hmmm!” diye baskıya maruz kaldığını hiç hatırlamıyorum. “Dinde zorlama yoktur.” kuralı bizim evde geçerliydi demek ki.. Akşam hep birlikte oturulan sofradaki tarhana çorbası kokusu, bir de sahurda mutfaktan gelen taze tava böreği kokusu kalmış aklımda eski ramazanlara dair..

Ramazan ve masumiyet 
Nerede o eski samimiyet..


Mahallede kim var kim yoksa hep birlikte teravih namazına giderdi benim çocukluğumda. Kasaba halleri işte, akşamları komşu gezmesi haricinde sokağa çıkan mı vardı o zamanlar, -belki hâlâ da aynıdır bilemiyorum- hele ki genç kızların sokağa çıkması ne mümkündü! Bu yüzden ramazan ayı gelince sevinirdi bence özellikle genç kızlar. “Maksi” tabir edilen, beli lastikli uzun eteklerini giyerler, en süslü oyalı başörtülerini takarlar, kol kola girip hep birlikte namaza giderlerdi. Ben izlerdim balkondan bütün bunları, çocuktum. Bir anekdot kalmış aklımda mesela; komşu kızlardan Emel abla, sevgilisine yazdığı mektubu maksi eteğinin beline sıkıştırmış bir gün namaza giderken, yolda düşürünce mektubu rezil olmuş.. Kızlar kendi aralarında anlatıp gülüşüyorlardı, tuhaf işte, neden hatırlıyorsam çocuk aklımla gizli gizli dinlediğim bu mevzuyu!

Din öcü değildi benim çocukluğumda. Şimdiki gibi hurafe edebiyatı, din edebiyatı da yoktu. Herkes kendi içinde dindardı ve herkes kendi içinde laikti. Bunlar bırakın sorgulanmayı, lafı bile edilmeyen konulardı.. Misal, benim babam her perşembe akşamı Türkçe Kuran'dan Yasin okurdu babaannemin odasında. Kulağıma şarkı gibi gelirdi sesi, makamlı okurdu zira, hepimiz huşu içinde dinlerdik; ama benim babam perşembe dışındaki bazı günlerde içki de içerdi. Atatürk'e yürekten bağlıydı herkes, “Atatürk seçime girseydi ancak %30 oy alırdı” diyen densizler yoktu mesela o günlerde.. Ülkenin kurucusu, hatasıyla doğrusuyla kabul edilir, hak ettiği saygıyı görürdü. Ne bileyim işte kimse kimseyi “az dindar, çok dindar” diye yargılamazdı. Çok dindar olup da yerlere kadar uzayan pardesü giyen, başına türban takan kadınlar olmadığı gibi, çok dindar olup da son model jiplere binen, evlerini saray konforunda döşeyip musluklarını altından yaptıran görgüsüz kişiler de yoktu o zamanlar, vardıysa da ben bilmiyordum. Demek gündeme gelmiyorlardı, ya da gösteriş ayıp sayıldığı için “zengin dindarlık” larını gizli gizli yaşıyorlardı.. Başı açık olduğu için kimse “az dindar” diye yargılanmazdı. Dedim ya herkesin dindarlığı kendineydi, kimse kimseyi bu anlamda sorgulamazdı, kimse kimseyi ayıplamazdı, oruç tutmuyor diye kimse dayak yemezdi. Diyorum ya samimiydi yaşananlar, ramazanlar da ayrı bir güzeldi sırf bu nedenle.

cocuk olmak
Çocukluğumun ramazanlarında din siyaset malzemesi yapılmadığı için herkes kendi içtenliğiyle, “gönül rızası” ile tutardı orucunu. Korkudan tutuyormuş gibi yapanlar yoktu, buna gerek yoktu çünkü.. Korkunun olmadığı yerde samimiyet filizleniyordu doğal olarak. Ramazanın gerçekten de kendine özgü bir ruhu vardı, insanlar ramazan ayında ekstra mutluluk yaşarlardı. Ramazan özlenen bir aydı.. Ben bunları bu şekilde anlatabiliyorsam, demek bilinç altıma çocukken böyle işlendiği içindir ve ne güzeldir böyle olması..
Her şeyde var artık kirlilik, en acısı da ne biliyor musunuz, klişe haline gelen “Nerede o eski ramazanlar mirim!” yakınması bile kısa bir süre sonra yok olup tarihe karışacak. Çünkü yeni nesillerin hafızalarında “eski ramazanların güzelliği” diye bir kavram olmayacak.. Yeterince ifade edemedim sanırım, Murathan Mungan'ın müthiş sözleriyle söyleyeyim yeniden, çünkü
“Biz büyüdük ve kirlendi dünya..

Artık çoğu iş yerinde ramazan ayında yemek çıkmıyor, insanlar işten atılmak korkusuyla oruç tutmasa da tutar “mış!” gibi yapıyorlar. Başkalarının dinsel hayatına müdahale etmek artık yükselen değer, ve artık kadınlar akşamları “maksi” eteklerini giyerek teravih namazına da gitmiyorlar pek. Sokaklar daha tekinsiz çünkü, insanlar daha çok zarar veriyor artık birbirlerine.. Bu konulara hiç girmek istemiyorum, içim acıyor..

Ne diyorduk, evet samimiyeti hemen hissediyorum, anlıyorum insanın gözüne bakınca ne kadar “kalpten” olduğunu.. İtiraf edeyim, televizyona çıkıp “ramazan, din, oruç, Allah, sadaka yardım, mümin kardeşlerimiz...vb.” gibi şeyler söyleyen o adamların çoğunun gözlerine bakamıyorum bile, samimiyetsizlikleri o kadar belirgin ve o kadar çirkinler ki...

Çocukluğumun temiz insanlarını, balkonda iftar topunun atılmasını bekleyişimizi, bir de dumanı tüten tarhana çorbasını çok özlüyorum; gerisi lâf-ı güzaf ( boş söz)


Mutlu bir ramazan dilerim oruç tutana da tutmayana da, sevgilerimle...

28 yorum :

  1. Her ramazan ve her bayram gündeme gelen bir söz "nerede o eski ramazanlar/bayramlar mirim!" aslında.
    Şunu sorgularım kendi içimde; acaba biz çocuk olduğumuz için mi güzel anımsıyoruz o günleri, yoksa gerçekten güzel miydi? diye.
    Vardığım kanı; o günler, evet güzeldi. Ve biz çocuk olduğumuz için de güzel anımsıyoruz o günleri.
    "Şimdiki gençler/çocuklar" diye ihtiyar amcaların ve teyzelerin söylemlerinde bulunmak değil niyetim aslında, ama şimdikiler gerçekten bir süre sonra pek de aramayacak sanırım eski günlerini.
    Özetle, katılıyorum yani size...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size katılıyorum, hem güzeldi o günler insanlık adına, hem de çocuktuk..
      Kapitalizm bu kadar içimize işlememişti, kirlenmemiş duygularımız daha çoktu..

      Sil
  2. çocukluğumda Ramazan geldiğinde okulların tatil dönemine gelirdi
    ben çok isterdim oruç tutmak,büyüklerime özenirdim
    ama bana kıyamazlardı,kaldırmazlardı beni sahura
    ama bir tane başından,bir tane ortasından,bir de arefe günü müsaade ederlerdi tutmama :)
    şimdi hepsini tutuyorum tabi,izin var yani :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzeldi evet, oruç tutmak oyun gibi gelirdi :)

      Sil
  3. Sevgili Evde Yazar,aynen katılıyorum.O zamanlar gerçekten başkaydı.İnsanların ayrılmadığı o günleri arıyorum.Şimdi dostluklar da arkadaşlıklar da hep çıkar ilişkisine bağlı.Son yazdıklarınız o kadar doğru ki her tarafımızda bulunuyor bu çirkin yaratıklar.Dinimiz istismar edile edile... neyse ya sinirlenmek istemiyorum.Ağzımızın tadını da bozmayalım.Hayırlı Ramazanlar dilerim.Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben anladım sizi, fazla söze ne gerek, katılıyorum diyorum ve ben de susuyorum..
      Sevgilerimle..

      Sil
  4. çok samimi içten hakiki bir yazı.. yüreğinize sağlık....
    çocukluğumu hatırladım..:) pek çok benzerlikler var çocukluğuma ait.
    özlediğimiz acaba çocukluğumuz mu? yoksa gerçekten daha mı güzel di o yıllar? ben pek emin olamıyorum bu konuda. çocukken sözünü ettiğin sahtelik yapaylık pek olmuyor. samimi içten gerçek bir bakışın egemen olduğu çocuklukta yaşananlar bu yüzden mi acaba daha çok sevimli geliyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim sevgili Shirin, nedense böyle demek geldi içimden..
      Özlenen çocukluk değil aslında, çünkü bugünün gözüyle bakınca o günlerin samimiyetini görmekte pek de zorlanmıyoruz.
      Daha az tüketilen günlerdi onlar, hem doğayı hem de ilişkileri bu kadar ucuza harcamıyorduk..
      Bence aradığımız o saflık, o yalınlık, o samimiyet belki de..
      Ne bileyim, bir büyük çelişki bu...

      Sil
  5. Benim de en çok iftar vakti akrabalarla geçirişimizi aklıma getirdin. Top atışı yapılacak o da yetmez minarenin ışıkları yanmalıydı.
    Gariptir, artık insanların bir tür tanrıcılık oynadığını düşünüyorum. Böyle, sevgiyle kal.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalabalık iftar sofraları, dediğiniz gibi top sesi ve ezan sesi bir arada..
      Değişikti, artık öyle değil...
      Sevgiler..

      Sil
  6. Nerelere gittim geldim yazınızla. İnanın gözlerim dolu dolu oldu...
    Eskiler başkaydı ama gerçekten başkaydı...
    İnsanlar ibadetlerini birilerinin gözüne soka soka yapmazlardı eskiden. Ben ibadetimi gerçekleştiriyorum üstün insanım der gibi tepeden bakmazlardı. Benim Babacığım da aynı sizin babanız gibiydi. Sıcaklara denk gelen ramazanlarda fıkra gibi halleri vardı. Bir gün blogumda bahsederim...
    Çok samimi yazılmış bu yazınızla teşekkürler beni de o günlere döndürdüğünüz için...(Tabii benim için daha eski günlere) ... :)
    Ben de o günleri anıp ahh o eski günler nerede demeden kendimi alamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O halde sıcağı sıcağına sizin yazınızı görmek lazım, sevgiler :)

      Sil
  7. Çok güzel dile getirmişsiniz sevgili evde yazar:)
    Evet, gerçekten de bizim çocukluğumuzda bir başka yaşanırdı ramazanlar..
    Her şey çok samimi ve içtendi..Yalan,riya yoktu..Şimdi bakıyorum da yaşam şeklimizde değişti..
    Bende hayırlı ramazanlar diliyorum. Ayrıca; davetimi kabul ettiğiniz içinde çok teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte biz de böyle yazıp çizerek avunuyoruz, sevgiler :)
      not: Ayrıca davetleri kabul de ederdik eskiden :)

      Sil
  8. Size "iletişim" kısmından bir konuyu danışmak için mail attım ama, ulaştı mı emin olamadım:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir terslik olmuş sanırım, mailinizi göremedim, tekrar atsanız..

      Sil
  9. Aynen katılıyorum yazına baska bi guzeldi ozamanlar .simdi bakıyorum da oruc tutan yada tutmayan birbirlerine hic saygısı yok malesef..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan ilişkilerinin temeli saygı, saygı yok olursa nasıl yaşarız bir arada?

      Sil
  10. gerçekten eski ramazanlar kalmadı . çok güzel anlatmışsın her zamanki gibi. Emeğine sağlık efendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, her zamanki gibi yorum bırakma nezaketini gösterdiğiniz için efenim :)

      Sil
    2. :D Takip ediyoruz yahu o kadarda yorum yazalım değil mi ? Severek takip ediyoruz efendim.

      Sil
  11. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağıda "Adsız" yoruma yanıt verirken tanık olduğum bir iş yerini anlattım kısaca. Plaza işlerinde yoktur böyle örnekler ama emin olun imalat işlerinde, küçük atölyelerde gittikçe yaygınlaşıyor.
      Mesele aslında tam da sizin söylediğiniz gibi insana saygı meselesi. Dini sorumlulukları yerine getirmek çok öznel bir şey, o kadar ortada yaşanmaya başladı ki bu durum, ister istemez olumsuzluklar da oluyor. Bir ülkenin başbakanı yanında onlarca gazete ve kamerayla camiye giderse, aksi durum zaten söz konusu olamaz maalesef. Dediğiniz gibi birileri "dindar" olduğu için, diğerleri "az dindar" olduğu için, bazıları da "dinsiz" olduğu için baskı görmeye başlar. Aslında toplum yaşamında dinden hiç söz edilmemelidir, yani laik toplum olunmalıdır. Mesela İngiltere'de ben başbakanın kiliseye gitme görüntülerinin ana haber konusu olduğunu hiç sanmıyorum..

      Sil
  12. Tekrar mail attım gmail adresinize.
    Yanıtlarsanız çok makbule geçecek:)

    YanıtlaSil
  13. Merhabalar herkese,

    Hiçbir şeyin tadı kalmadı. Hissetmiyorsun ya, sıfır yani. Şu Ramazan'ı ruhunda hisseden kaç kişi var acaba. Maddi kazanımları ile var olmaya çalışan bir toplumda bunu kim hissedebilir?

    Şunu burada da gördüm: Dini kendi şahsi menfaatleri için kullananlar diğer insanları da dinden soğutuyor. Dini sevmek illa ibadet etmek değil, dinini kendi ruhunla birleştirmedikten sonra spordur yani.

    Türkiye belki de kuruluş felsefesi ve bunun yansımasıyla dünyanın en modern ülkesi olabilirdi, ama bizi yönetenler ve biz buna engel olduk. Ben de aynı fikirdeyim ülkenin kurucusunun ve hatta kurucularının hakkı verilir, hataları konuşulmaz. Ama işte siyasi rant ve tatmin bunu gerektiriyor. Ölünün arkasından konuşulmaz diye hangi dinde vardı?

    Muhakkak ki çok umutsuz olmamak gerek, ama bu şekilde sonumuz iyi değil. Bir "Son Ada" yaratacak hâlimiz yok ayrıca bugünleri bile arar hâle gelebiliriz. Yapılacak birkaç şey var: yeniliklere ayak uydurmakla birlikte geçmişle bağı koparmamak ve geleceğe aktarmak.

    Tolga.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba,
      Yazımda eksik kalanları çok güzel tamamlamışsınız. Kesinlikle söylediklerinize yürekten katılıyorum. Teşekkür ederim..

      Sil
  14. Bence şimdiki Ramazanlar güzel. Ayrıca hiçbir iş yerinde Ramazan ayında yemek çıkarmama uygulaması yok. Tamamiyle klasik marksist, kemalist argümanlarla hayal gücünden sıralıyorsun.
    Aksine oruç tutanlara eziyet ediliyor. Sizin babanız da bizim rehberimiz değil o içki içiyor diye bizlere izin mi çıkıyor Allah aşkına. Letonyalı arkadaşım Siz Türkler niye başkalarını taklit ediyorsunuz? İslam'a sımsıkı sarılmalısınız, o muazzam bir güç, sizi koruyup kolluyor.diyor
    Türkçe Kur'an ile muradi ilahinin ancak % 1'i anlaşılır.
    sayın önyargılı evdeyazar........

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygusal, biraz da nostaljik bir yazı yazmıştım, nasıl da sinirlendirmiş sizi bu yazı.. Babamdan bahsetmiş olmamı neden "babamı rehber alın, O'nun gibi olun" gibi algılıyorsunuz? Marksizm ve Kemalizm'in ortak bir paydası zaten yok biliyorsunuz. Marksizmle mi Kemalizmle mi suçladınız beni, hem varsayın ki ikisinden biri doğrultusunda düşünüyorum. Düşünce suç mudur? Bakın kendiniz söylüyorsunuz, Letonyalı arkadaşınız da kendi düşüncesini aktarmış, suç mudur? Herkesin aynı şekilde düşünmesi sizce garip olmaz mıydı?
      Sevgili adsız arkadaşım, siz hiç öykü ya da roman okumaz mısınız? Başkalarının hikayeleri anlatılır o yazılarda, okurken kızar mısınız yazara sizin gibi düşünmediği veya sizin gibi yaşamadığı için?Bu da benim hikayemdi, neden hikayemin bütün duygusallığını yok ederek bu acımasız saldırılarınıza maruz bırakıyorsunuz? Bir gün kendi hikayelerinizi anlattığınızda aynı şey sizin de başınıza gelse canınız yanmaz mı?
      500 personel üzeri eleman sayısı olan, oldukça yüksek kapasiteli bir tekstil fabrikasında çalıştım 4 sene. Fabrikada danışmanlık yapanlar, sonradan meclise girdiler hatta bakan oldular, bu yazıyı okuyup ismi bende saklı olan o fabrikada çalışmış olanlar iyi hatırlayacaktır. Her sene ramazan ayı geldiğinde oruç tutmayanlar stres olurdu, çünkü yemek çıkmaması bir yana, sebillere su bile doldurulmaz, hatta ve hatta öğle paydosu sırasında patron kapıda durur, yemeğe çıkanlara yan gözle bakardı. Bu yalan değil... Ümraniye civarındaki küçük atölyeleri bir dolaşın boş vaktinizde, benzer hikayelere tanık olacaksınız. Anadolu'yu zaten saymıyorum bile.. Elinizde veri yokken nasıl "hiçbir işyerinde böyle şey yok" diyebilirsiniz?
      Dedim ya benim yazımda insan sevgisi, ramazan ayının güzellikleri, eski ramazanların hoşluğu anlatılıyordu. Kusura bakmayın ama sizin bu düşmanca yorumunuz, maalesef ramazan ayının hoşgörü mantığına hiç yakışmadı..
      Ön yargılı olduğumu söylemişsiniz ya, ben artık yorum yapmıyorum.. Ama size kızmıyorum da, sadece toplumu böyle düşmanca karşı karşıya getirip bölmek isteyenlerin ne kadar başarılı (!) olduğunu görüyor ve üzülüyorum..
      İçinizdeki sevgiyi büyütmeniz, nefretten ve kinden arınmanız dileğiyle, sevgiler..

      Sil