3 Ekim 2021 Pazar

Oradan Buradan Şuradan Ortaya Karışık...

Bloga iki satır yazmadan kocaman yaz geçti. Yuh olsun bana! Hani benim için yazmak yaşamaktı! Madem öyleydi, o zaman şu bitmekte olan 2021 yazını yaşanmamış mı sayacağım? İki seçenek var…Ya kocaman yaz geçerken ben gerçekten yaşamadım; ya da yaşadıklarımı ve düşündüklerimi yazmadığım için yaşadım dememeliyim! Şimdi diyeceksiniz ki pazar pazar kafa ütülüyorsun! Giysi ütülemenin bile başlı başına saçmalık olduğunu düşünen ben, “kafa ütüleme” deyiminin derinlerine girersem şimdi hiç çıkamam işin içinden ve sizler de eminim bu ilk paragrafı bitirmeden blogdan koşarcasına kaçarsınız. Bence bunu birbirimize yapmayalım. Birbirimizi üzmeyelim, yani ne ben “kafa ütüleyeyim”, ne de sizler, blogdan kaçıp gitmeyin.

O zaman oradan buradan laflayalım biraz, maksat soğuyan aralar ısınsın.

Müze Gazhane'de Veba Oyunu


Uzun bir aradan sonra dün akşam ilk defa Şehir Tiyatroları’ndan oyun izledim. Yeni bir sahnede. Müze Gazhane. Kocaman bir kültür kampüsü gibi olmuş burası. Bahçesine girer girmez sanatın o büyülü enerjisini hissettim, içim ısındı. İçindeki geniş meydanda Akbank Caz Festivali kapsamında konser vardı. Yerlere minderler atmışlar, ne hoş ortam. Biraz yürüyünce sağda kütüphane,  ileride belediyenin iki kafesi, müze binaları, iki tane tiyatro sahnesi, açık alanda  modern heykeller, ağaçlar, gençler, cıvıltılar… “Böyle bir yerde ne güzel otopark olurdu, yanına da avm kondurulurdu!” diye düşünenler bana kızma özgürlüklerini kullanabilirler. Çünkü “Helal olsun belediyeye!” demek istiyorum ben. Demem o ki pek bir içim açıldı.



Gelelim oyuna. Albert Camus’nun ünlü eseri Veba’nın modern bir yorumuydu… Evet emeğe saygı diye başlamak istiyorum. Yeni Genel Sanat Yönetmeni pandemi sürecinde “Minimal Sezon” diye açtı kapılarını. Afişler siyah beyaz,  ödenekli tiyatrolarda alıştığımız güzel dekorlar ve kostümler yok.

Sahnede fonksiyonel kullanılan iki beyaz masa, birkaç mikrofon, beş altı tane beyaz sandalye, bir yangın kovası, iki askı- üzerinde doktor önlükleri asılı-. Evet bütün dekor bu kadar. Ben salonun solunda oturuyordum, sahnenin sağında yer alan ışıklar da görüş alanımdaydı bu nedenle.

Evet benim sanat eğitimim yok, bilinçli bir tiyatro izleyicisi değilim. Ortalama izleyici sınıfındayım. Gözlemlerimi bu parantezde algılayın lütfen. Bu girizgahtan sonra artık itiraf edebilirim. Dün akşam sanki tiyatro izlemedim de okuma tiyatrosuna gitmiş gibi hissettim. Yani oyunu izlemeyip sadece dinleseydim de bendeki etkisi aynı olurdu. Hatta ara ara oyuna değil de  açık oturuma gelmiş gibiydim. Sıfır dekor, çok az müzik, biraz ışık, durağan akış, ee hani nerede büyük büyük laflar eden, insanı düşünmeye hayal kurmaya sürükleyen tiyatro büyüsü… Soyut anlatım diyorlar sanırım buna. Bu kadar hayal gücü kullanacaksam kitap okurum, niye tiyatroya gideyim ki! Tekrar altını çiziyorum; içinizde bu konuda uzman olan varsa lütfen bana kızmasın, kişisel yorumumdur.

Ben, oyundan hiç ama hiç zevk almadım!

Neyse işte, zaten oyuna konsantre olamamışım, bir de dışarıdaki caz konserinden çok az da olsa ses duyulmaz mı… Ne yalan söyleyeyim, bu oyunda 90 dakika zaman kaybedeceğime dışarıda soğuk da olsa müzik dinlemeyi tercih ederdim…




Pandemik Günler

Gelelim pandemik günlere… Bildiğiniz gibi, yani karman çorman geçmeye devam ediyor. İki Biontech aşımı oldum, her ne kadar aklımdan “kapitalizm hastalıklar yaratıp ilaçlar satıyor” cümleleri geçse de, bilim insanlarına güvenmek zorundayım. Alternatifim mi var sanki…

Her şey değişiyor

Hem pandemiden, hem de bilindik nedenlerden ötürü her şey değişiyor. Yumruk tokuşturarak selamlaşıyoruz mesela. Ben sevmiyorum gerçi bunu ama karşılık vermemek de olmuyor.

Hayatımız oldu “gönder gelsin, getir gelsin, hepsi ekspres, yemek sepeti var var, trendyol" Ne bileyim; böyle şeyler işte. Pandemide evden çıkamayanlara hizmet etmek gibi gayet masum bir amaçla yola çıktılar. Ama şu an, “Mahallenizdeki en yakın marketten alıp size getiriyoruz” sloganıyla küçük işletmelerin kazançlarından komisyon apartma derdine düştüler. Oysa bakkalın çırağı vardı, camlardan sarkıtılan sepetler vardı. Bak demedi demeyin; bunlar yakında bakkallara özenip veresiye defteri de tutmaya başlarlar. Tabii ki küçücük bir komisyon karşılığında…

Hayır  cidden anlamıyorum. Her şeyi satan, bunlara aracılık eden, aracının aracısının aracısı olanlar; üretici  ve emekçiler bu şekilde ezilmeye devam ettiği sürece  ileride satacak bir şey kalmayacağını düşünemiyor mu?

Geçenlerde bir video gördüm. Kadın yeni  ortaya çıkan görgüsüz zengin kitleden. Aynen şöyle diyor mikrofona:

“Biz lüksün yokluğunu çekiyoruz. Ben Çekmeköy^den Kadıköy’e kadar baktım, hiçbir yerde lüks  kiralık araba bulamadım! Iphone 16 için kuyruğa girmek zorunda kalıyoruz. Evet fakir de var doğru ama biz zaten onlara yardım ediyoruz…”

Aynen böyle dedi abla, gidişattan aşırı memnun, yüzü gülücük saçıyor. 20 sene önce  böyle miydi, ne kadar geliştik falan diye de ekledi.

Adeta ülkemizin geldiği noktayı özetledi zavallı mağdure (!)

Öte yandan herkes bir dikiş tutturdu gidiyor, bakalım nereye kadar. Mesela mizahına hayran olduğumuz Gülse Birsel bile sosyal medyasında “Hepsi Burada” için çalışıyor. Her şey, ama her şey sahte artık.

Bütün bu hengamede değişmeyen tek şey var. Şimdi bazılarınız “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” klişesini geçiriyorsunuz içinizden ama ters köşe oldunuz. Çünkü ben onu söylemeyeceğim. Değişmeyen tek şey bence iş hayatındaki arsız, hırsız, yalancı, entrikacı tiplerin dürüstçe çalışan insanlardan daha çok kazanması ve değer görmesi… Harbiden bu salak durum hiç ama hiç değişmiyor… İçimdeki “nalet olası” adalet duygusu zedelendikçe zedeleniyor, zedelendikçe zedeleniyor. “Aman sana ne” diyebilsem, belki huzura ereceğim ama nerde bende o genişlik…

Velhasıl-ı kelam, eskiler nasıl derler,  bir oradan bir buradan söyleştik işte. En azından bunca aradan sonra biraz birbirimize ısınmış olduk. Bugünlük benden bu kadar. Umarım en kısa zamanda bu kadar karman çorman olmayan güncel yazılarıma devam edebilirim.

Kalın sağlıcakla, sevgiyle, umutla. Hem de her şeye rağmen! 

 

12 yorum :

  1. ooooo hoşgeldiiin, gazhane fişekhane filan görmedim hiç ama aklımda tabii işallah salgın bitsin dee :) pandemide halen evdeyim, yani demek ki tiyatro, konser filan gidilebiliyo artık ha, hıms tedbir kimse önemsemiyo o zaman artık demek ki :) eh bizim ülke evet kaotik, kazmapolit :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşbuldum hoşbuldum, mekanı öslemişim çok :)
      Gazhane müthiş bir yer olmuş, bence gitmelisin. Hes kodu ile alınıyor, ya iki aşı ya da negatif test sonucu lazım yani. Bence bu şekilde gayet güvenli, ee maske de var:)
      Sonuçta ben ve benim gibiler hiç eve kapanmadık, işe gidiyoruz madem, tiyatroya niye gitmeyelim :)
      Zaten bir koltuk dolu bir koltuk boş, oyunlar da kısa :)

      Sil
  2. Vallahi ben şahsen o kadar açım ki sanata konsere müzeye, herhangi sanatımsı olayda ben baya etkileniyorum. Hatta “8’den önce klasik” diye bir şey çıktı burada, konser 6.30’da başlıyor 8’den önce bitiyor :))) eskiden olsa cıngar çıkardı bu ne oldu olacak sabah 10’a koyun diye, şimdi hepimiz kuzu kuzu gidiyoruz saat 9’da da yatağımızdayız maske ve dezenfektanlarımız eşliğinde :)))) gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harbiden ben de her şey normailmiş gibi eleştirmişim :)
      Sahiden her şey normal mi artık :)

      Sil
  3. Gazhaneye şansa açıldıktan çok kısa bir süre sonra gittim ama yanlış zamanda gittiğim için her yer kapalıydı, iklim müzesi yetersizdi, tarihi geçmişi olduğu halde gazhaneyle alakalı hiçbir bilgi yoktu bir yerlerde ondan begenmemistim ben. Demek şimdi gitsem olacak:)
    Bu tür uygulamaların gerçekten bir sonu yok. İnsanlar artık yerlerinden kıpırdamıyor, içecekleri kahveye kadar her şeyi kapılarına söylüyorlar ve gün içinde hareket bitti neredeyse.
    Değişmeyen şeyler konusunda kesinlikle haklısın. Birileri zenginlesmeye devam etti şu dönemde ve etmeye devam ediyor ama bir kısımda da tamamen bitmislik tükenmişlik var. Sözde yardım ediyorlar ama sözde işte o da uygulamada bir şey yok. İşverenler bile durumu sallamıyor. Pandemi diyorlar her şeye zam yapıyorlar ama alım gücü bitti herkes sıfırı tüketti. Keşke herkes görse kimsenin ayakta kalacak gücü kalmadığını

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de tekrar giderseniz beğenirsiniz. Hatta siteyi inceleyip bir etkinliğe gidin derim.
      Diğer konularda ise o kadar haklısınız ki, bir ayılsak...

      Sil
  4. Müze Gazhane' ye ben de gitmek isterim İstanbul ziyaretimde. İş hayatındaki durumlarla ilgili görüşünü kesinlikle katılıyorum ama iş hayatı böyle bir hayat işte:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında yazın çok güzel olacak, akşam konserleri olur. Mutlaka bir etkinliğe denk getirin.
      İş hayatı başlıbaşına dizi film konusu olur :)

      Sil
  5. Bir ara Gazhane'ye gideceğiz biz de, du bakalım ne zaman becereceğim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün şehir tiyatroları biletleri satılıyor, belki bilet alabilrsiniz online kaldıysa, şansınızı deneyin derim :)

      Sil
  6. Önceleri sık yazıyordunuz fakat arayı açınca bazı yazılarınızı kaçırıyorum. Tiyatro konusunda yaşadığınız hayal kırıklığına üzüldüm. İnsan hayal ettiğini karşısında bulamayınca canı sıkılıyor elbette:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sık yazmayı çok istiyorum, ama konsantrasyon yerlerde :)
      Bakalım bu hafta Tatlı Kaçık var, bence güzel bir oyun olacak:)

      Sil