Bloga iki satır yazmadan kocaman
yaz geçti. Yuh olsun bana! Hani benim için yazmak yaşamaktı! Madem öyleydi, o
zaman şu bitmekte olan 2021 yazını yaşanmamış mı sayacağım? İki seçenek var…Ya kocaman
yaz geçerken ben gerçekten yaşamadım; ya da yaşadıklarımı ve düşündüklerimi
yazmadığım için yaşadım dememeliyim! Şimdi diyeceksiniz ki pazar pazar kafa
ütülüyorsun! Giysi ütülemenin bile başlı başına saçmalık olduğunu düşünen ben, “kafa
ütüleme” deyiminin derinlerine girersem şimdi hiç çıkamam işin içinden ve sizler
de eminim bu ilk paragrafı bitirmeden blogdan koşarcasına kaçarsınız. Bence
bunu birbirimize yapmayalım. Birbirimizi üzmeyelim, yani ne ben “kafa ütüleyeyim”,
ne de sizler, blogdan kaçıp gitmeyin.
O zaman oradan buradan laflayalım
biraz, maksat soğuyan aralar ısınsın.
Müze Gazhane'de Veba Oyunu
Gelelim oyuna. Albert Camus’nun
ünlü eseri Veba’nın modern bir yorumuydu… Evet emeğe saygı diye başlamak
istiyorum. Yeni Genel Sanat Yönetmeni pandemi sürecinde “Minimal Sezon” diye
açtı kapılarını. Afişler siyah beyaz, ödenekli tiyatrolarda alıştığımız güzel
dekorlar ve kostümler yok.
Sahnede fonksiyonel kullanılan iki
beyaz masa, birkaç mikrofon, beş altı tane beyaz sandalye, bir yangın kovası, iki
askı- üzerinde doktor önlükleri asılı-. Evet bütün dekor bu kadar. Ben salonun
solunda oturuyordum, sahnenin sağında yer alan ışıklar da görüş alanımdaydı bu
nedenle.
Evet benim sanat eğitimim yok, bilinçli bir tiyatro izleyicisi değilim. Ortalama izleyici sınıfındayım. Gözlemlerimi bu parantezde algılayın lütfen. Bu girizgahtan sonra artık itiraf edebilirim. Dün akşam sanki tiyatro izlemedim de okuma tiyatrosuna gitmiş gibi hissettim. Yani oyunu izlemeyip sadece dinleseydim de bendeki etkisi aynı olurdu. Hatta ara ara oyuna değil de açık oturuma gelmiş gibiydim. Sıfır dekor, çok az müzik, biraz ışık, durağan akış, ee hani nerede büyük büyük laflar eden, insanı düşünmeye hayal kurmaya sürükleyen tiyatro büyüsü… Soyut anlatım diyorlar sanırım buna. Bu kadar hayal gücü kullanacaksam kitap okurum, niye tiyatroya gideyim ki! Tekrar altını çiziyorum; içinizde bu konuda uzman olan varsa lütfen bana kızmasın, kişisel yorumumdur.
Ben, oyundan hiç ama hiç zevk almadım!
Neyse işte, zaten oyuna konsantre
olamamışım, bir de dışarıdaki caz konserinden çok az da olsa ses duyulmaz mı… Ne
yalan söyleyeyim, bu oyunda 90 dakika zaman kaybedeceğime dışarıda soğuk da
olsa müzik dinlemeyi tercih ederdim…
Gelelim pandemik günlere…
Bildiğiniz gibi, yani karman çorman geçmeye devam ediyor. İki Biontech aşımı
oldum, her ne kadar aklımdan “kapitalizm hastalıklar yaratıp ilaçlar satıyor”
cümleleri geçse de, bilim insanlarına güvenmek zorundayım. Alternatifim mi var
sanki…
Her
şey değişiyor
Hem pandemiden, hem de bilindik
nedenlerden ötürü her şey değişiyor. Yumruk tokuşturarak selamlaşıyoruz mesela.
Ben sevmiyorum gerçi bunu ama karşılık vermemek de olmuyor.
Hayatımız oldu “gönder gelsin,
getir gelsin, hepsi ekspres, yemek sepeti var var, trendyol" Ne bileyim; böyle
şeyler işte. Pandemide evden çıkamayanlara hizmet etmek gibi gayet masum bir
amaçla yola çıktılar. Ama şu an, “Mahallenizdeki en yakın marketten alıp size
getiriyoruz” sloganıyla küçük işletmelerin kazançlarından komisyon apartma
derdine düştüler. Oysa bakkalın çırağı vardı, camlardan sarkıtılan sepetler
vardı. Bak demedi demeyin; bunlar yakında bakkallara özenip veresiye defteri de
tutmaya başlarlar. Tabii ki küçücük bir komisyon karşılığında…
Hayır cidden anlamıyorum. Her şeyi satan, bunlara
aracılık eden, aracının aracısının aracısı olanlar; üretici ve emekçiler bu şekilde ezilmeye devam ettiği
sürece ileride satacak bir şey
kalmayacağını düşünemiyor mu?
Geçenlerde bir video gördüm. Kadın
yeni ortaya çıkan görgüsüz zengin kitleden.
Aynen şöyle diyor mikrofona:
“Biz lüksün
yokluğunu çekiyoruz. Ben Çekmeköy^den Kadıköy’e kadar baktım, hiçbir yerde lüks kiralık araba bulamadım! Iphone 16 için kuyruğa girmek zorunda kalıyoruz. Evet
fakir de var doğru ama biz zaten onlara yardım ediyoruz…”
Aynen böyle dedi abla, gidişattan aşırı
memnun, yüzü gülücük saçıyor. 20 sene önce böyle miydi, ne
kadar geliştik falan diye de ekledi.
Adeta ülkemizin geldiği noktayı
özetledi zavallı mağdure (!)
Öte yandan herkes bir dikiş tutturdu
gidiyor, bakalım nereye kadar. Mesela mizahına hayran olduğumuz Gülse Birsel bile sosyal medyasında “Hepsi Burada” için çalışıyor. Her şey, ama her şey
sahte artık.
Bütün bu hengamede değişmeyen tek
şey var. Şimdi bazılarınız “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” klişesini
geçiriyorsunuz içinizden ama ters köşe oldunuz. Çünkü ben onu söylemeyeceğim.
Değişmeyen tek şey bence iş hayatındaki arsız, hırsız, yalancı, entrikacı
tiplerin dürüstçe çalışan insanlardan daha çok kazanması ve değer görmesi…
Harbiden bu salak durum hiç ama hiç değişmiyor… İçimdeki “nalet olası” adalet
duygusu zedelendikçe zedeleniyor, zedelendikçe zedeleniyor. “Aman sana ne”
diyebilsem, belki huzura ereceğim ama nerde bende o genişlik…
Velhasıl-ı kelam, eskiler nasıl
derler, bir oradan bir buradan söyleştik işte. En azından bunca aradan sonra
biraz birbirimize ısınmış olduk. Bugünlük benden bu kadar. Umarım en kısa
zamanda bu kadar karman çorman olmayan güncel yazılarıma devam edebilirim.
Kalın sağlıcakla, sevgiyle, umutla. Hem de her şeye rağmen!
ooooo hoşgeldiiin, gazhane fişekhane filan görmedim hiç ama aklımda tabii işallah salgın bitsin dee :) pandemide halen evdeyim, yani demek ki tiyatro, konser filan gidilebiliyo artık ha, hıms tedbir kimse önemsemiyo o zaman artık demek ki :) eh bizim ülke evet kaotik, kazmapolit :)
YanıtlaSilHoşbuldum hoşbuldum, mekanı öslemişim çok :)
SilGazhane müthiş bir yer olmuş, bence gitmelisin. Hes kodu ile alınıyor, ya iki aşı ya da negatif test sonucu lazım yani. Bence bu şekilde gayet güvenli, ee maske de var:)
Sonuçta ben ve benim gibiler hiç eve kapanmadık, işe gidiyoruz madem, tiyatroya niye gitmeyelim :)
Zaten bir koltuk dolu bir koltuk boş, oyunlar da kısa :)
Vallahi ben şahsen o kadar açım ki sanata konsere müzeye, herhangi sanatımsı olayda ben baya etkileniyorum. Hatta “8’den önce klasik” diye bir şey çıktı burada, konser 6.30’da başlıyor 8’den önce bitiyor :))) eskiden olsa cıngar çıkardı bu ne oldu olacak sabah 10’a koyun diye, şimdi hepimiz kuzu kuzu gidiyoruz saat 9’da da yatağımızdayız maske ve dezenfektanlarımız eşliğinde :)))) gibi.
YanıtlaSilHarbiden ben de her şey normailmiş gibi eleştirmişim :)
SilSahiden her şey normal mi artık :)
Gazhaneye şansa açıldıktan çok kısa bir süre sonra gittim ama yanlış zamanda gittiğim için her yer kapalıydı, iklim müzesi yetersizdi, tarihi geçmişi olduğu halde gazhaneyle alakalı hiçbir bilgi yoktu bir yerlerde ondan begenmemistim ben. Demek şimdi gitsem olacak:)
YanıtlaSilBu tür uygulamaların gerçekten bir sonu yok. İnsanlar artık yerlerinden kıpırdamıyor, içecekleri kahveye kadar her şeyi kapılarına söylüyorlar ve gün içinde hareket bitti neredeyse.
Değişmeyen şeyler konusunda kesinlikle haklısın. Birileri zenginlesmeye devam etti şu dönemde ve etmeye devam ediyor ama bir kısımda da tamamen bitmislik tükenmişlik var. Sözde yardım ediyorlar ama sözde işte o da uygulamada bir şey yok. İşverenler bile durumu sallamıyor. Pandemi diyorlar her şeye zam yapıyorlar ama alım gücü bitti herkes sıfırı tüketti. Keşke herkes görse kimsenin ayakta kalacak gücü kalmadığını
Bence de tekrar giderseniz beğenirsiniz. Hatta siteyi inceleyip bir etkinliğe gidin derim.
SilDiğer konularda ise o kadar haklısınız ki, bir ayılsak...
Müze Gazhane' ye ben de gitmek isterim İstanbul ziyaretimde. İş hayatındaki durumlarla ilgili görüşünü kesinlikle katılıyorum ama iş hayatı böyle bir hayat işte:)
YanıtlaSilAslında yazın çok güzel olacak, akşam konserleri olur. Mutlaka bir etkinliğe denk getirin.
Silİş hayatı başlıbaşına dizi film konusu olur :)
Bir ara Gazhane'ye gideceğiz biz de, du bakalım ne zaman becereceğim.
YanıtlaSilBugün şehir tiyatroları biletleri satılıyor, belki bilet alabilrsiniz online kaldıysa, şansınızı deneyin derim :)
SilÖnceleri sık yazıyordunuz fakat arayı açınca bazı yazılarınızı kaçırıyorum. Tiyatro konusunda yaşadığınız hayal kırıklığına üzüldüm. İnsan hayal ettiğini karşısında bulamayınca canı sıkılıyor elbette:)
YanıtlaSilBen de sık yazmayı çok istiyorum, ama konsantrasyon yerlerde :)
SilBakalım bu hafta Tatlı Kaçık var, bence güzel bir oyun olacak:)