Kitabın
adını sevdim, arka kapak yazısını sevdim, üstelik kitap
fuarında sadece 5 TL'ye satılıyordu, hiç düşünmeden aldım.
İyi ki de almışım, çok beğenerek okudum Roberta Rich'den
orijinal adı “The Midwife of Venice” olan Venedik'te
Bir Yahudi adlı kitabı...
Yahudi'lere
ait öyküler, özellikle İkinci Dünya Savaşı temalı olanlar hep
ilgimi çekmiştir. Çoğu film hafızamdan silinir ama mesela Hayat
Güzeldir ve Piyanist filmini unutamam. Bunun nedenini ben de çözmüş
değilim. Bilemiyorum, Yahudilere ait hikayelerin dokunaklı
oluşundandır belki, ama muhtemelen o hikayelerdeki estetiğin de
etkisi olsa gerek! Nasıl desem, şimdiye kadar okuduğum ve
izlediğim Yahudi temalı bütün filmler ve kitaplar çok
kaliteliydi, özenli bir anlatımları vardı, karakterler çok ince
işlenmişti, bu kitap da öyleydi.
Son
dönemlerde malumunuz, herkes birbirini ötekileştiriyor. Şimdi
kalkıp birileri bana “İsrail özentisi” falan der mi
bilemiyorum, demesinler zaten! Zira sanat, edebiyat başka bir şey;
bir hikayenin insanın yüreğine dokunması için okuyanla aynı
dilde, aynı dinde, aynı ırkta yazılmış olması gerekmiyor ki!
İşte bunu anlayanların sayısı çoğaldığında zaten savaşlar
da azalacak...
Konumuza
dönersek eğer, Yahudilerle ilgili izlediklerim ve okuduklarım
arasında ilk kez bu kadar eskiye gittim. Kitap 1575 yılında, bir
başka deyişle on altıncı yüzyılın ortalarında geçiyor.
Venedik'te Yahudi Getto'sunda yaşayan ve ebelik yapan Hanna'nın ve
O'nun Malta'da esir düşen kocası İsaac'ın hayatına dokunuyoruz
kitabı okurken.
Getto,
yani bir kentte azınlıkların yerleştiği bölüm; bir anlamda
şehrin periferisi, yani kenar mahallesi... Kötü koşullar
hakim ve bilinen en eski getto olan Venedik Gettosu dışında
yaşayamıyor o dönem Yahudiler... Bu demektir ki, kitabı okurken
romantik Venedik gondolları gelmiyor akıllara; aksine pislik
içinde, sular yükseldiğinde kayganlaşan sokaklarında yürümenin
zorlaştığı, hayatın zor olduğu, fakir bir bölge orası.
Elbette şehrin zengin aristokratlarının yaşamı farklı. Onlar
altın varaklı bardaklarından içiyor şaraplarını... Yıl 2015,
değişen bir şey var mı diye sorası geliyor insanın... Bir yanda
saraylar,, altın varaklı bardaklar, öte yanda yoksul kenar mahalleleri...
Venedik'te Bir Yahudi- Roberta Rich |
Bir
gece kapısı çalınır Hanna'nın. Soylu Hristiyan bir kont, doğum
için zorlanan karısına kendisinin yardım etmesini ister. Bu bir
risktir, zira bir Hristiyan çocuğunu bir Yahudi ebe doğurtamaz,
engizisyon cezası vardır ucunda. Ve eğer bu duyulursa gettoda
yaşayan bütün Yahudilerin yaşamı tehlikeye girecektir! Öte
yandan, Hanna'nın esir düşen kocası Isaac'i kurtarmak için çok
paraya ihtiyacı vardır... İşte böyle başlıyor hikaye...
Doğan
bütün bebeklerin birbirine benzemesine rağmen, büyüdüklerinde
aralarına giren sosyal sınıf farklarını, din tartışmalarını
ve bütün bu suni ayrımların gereksizliğini sorguluyorsunuz
hikayeyi okurken. Hele ki para ve unvan için insanların ne kadar
vahşileşebileceğini gördüğünüz bölümlerde, kendinizi sanki
orada, o gettonun, o pis kokan suları arasında buluyorsunuz ..
En
sonunda da diyorsunuz ki, yani ben dedim ki, sevgiden öte bir şey
var mı? Yok, tabii ki yok, ve asla yok...
Kitabı gerçekten çok beğendim; anlatım ve çeviri o kadar güzeldi ki, film izliyor
gibi canlandırdım sahneleri gözümün önünde.
Bu
arada Roberta Rich adlı yazarın ilk kitabı bu. Biraz
araştırdım. Yazar, dilimize “Aşk Her şeye Rağmen, Bir
Harem Masalı” olarak çevrilen, orijinali “The Harem
Midwife” olan ikinci kitabında Hanna ve Isaac'i anlatmaya
devam ediyormuş, üstelik kahramanlarımız hayatlarına
Konstantinopolis'de devam ediyorlarmış. Buna çok sevindim, en
kısa zamanda alıp okumalıyım devam kitabını... Çünkü Hanna
ve Isaac'i sevdim ben..
Bir
kitap maceramız daha sona erdi, bugünlük de benden bu kadar..
Kitaplı,
okumalı-yazmalı bir pazar günü dilerim, sevgiyle...
Aaa bunu ben de okudum geçtiğimiz aylarda ama bir türlü yazma fırsatını bulamamıştım blogta :) ne tesadüf.. Venedik ile alakalı her şey beni çektiği için almıştım ama ben de tahminimden daha fazla sevmiştim
YanıtlaSilEvet çok güzel bir kitaptı, yazınızı merakla bekliyorum :)
SilBu ayki hazir, araliga da yilbasina uygun konulu bir tane geliyor, muhtemelen ocakta yayinlayacagim 😉
YanıtlaSilKitabı şu an bitirdim. Yorumları merak ettip araştırırken bu sayfa ile karşılaştım. Ben de düşüncelerimi aktarayım. Kitabı almama etken Venediği görmem oldu. 16. yy Venediğinden günümüze neler gelmiş veya neler değişmiş. Venedik sular üzerine kurulmuş bir şehir olduğu için ulaşım gondolla sağlanmakta bilindiği gibi. Yokluk sefalet ve vebanın kol gezdiği insan ayrımının yapıldığı (din, zengin zümre) pislik içinde yüzen bir Venedik ile karşılaştım kitapta. Günümüz Venediği ise trustik, temiz, görkemli romantik bir şehir...Hanna ve İsaac aşkı, kavuşma anına kadar yaşadıkları zorluk oldukça güzel işlenmiş kitapta. Ve Yahudilerin yaşama alanı getto,her iki dinin kuralları sade ve anlaşılır bir dille ifade edilmiş. Özellikle kitap ilerledikçe daha bir merak ve ilgi ile okudum. Tarih ve Coğrafya sevenlerin keyifle okuyacağı türden bir kitap. Yazarın kahramanların hayatını başka bir kitapta kostantinapolis'te devam ettirdiği bir kitabının olduğunu da öğrendim. O kitabı da okumayı düşünüyorum.
YanıtlaSilKatkınız için teşekkür ederim, sevgiler.
Sil