Dün
akşam dizi izlerken birden konudan koptum, düşünmeye başladım.
Dizideki karakterlerden biri, yani Ali Kemal tam da o sırada
“flashback” ile geçmişte olanları anımsıyor ve acı acı
gülümsüyordu. Tam da o anda, “Evet ya, tabii ki öyle!” dedim kendime
kendime. Ali Kemal çocukluğuna dönmüştü. Bense hepimizin, yani
bütün insanların “yazar” olduğunu düşünüyordum. Ruhum
aydınlandı birdenbire.
Hepimiz
yazıyorduk işte; tüm yaşadıklarımızı görünmez bir kalem
yardımıyla beynimizin kıvrımları arasındaki görünmez
defterlere yazıyorduk! Sonra ara ara “flashback” yardımıyla
okuyorduk yazdıklarımızı!
Demek
ki insan denilen yaratık, özünde yazmaya yetenekliydi, hatta
çocukluğundan itibaren yazabiliyordu. Kimilerimiz, içimizde var
olan bu yeteneği sonradan unutuyor, kimilerimiz ise bu yeteneği
hatırladığımız için, hayatımızın herhangi bir bölümünde
yazmaya tutkuyla bağlanıyorduk.
Aslında
herkes kendi belleğine yazdığı hayat hikayesini kaleme alsa,
belki de insanlığın büyük romanı ortaya çıkabilirdi!
Kişilerin anıları, başkalarının anılarıyla örtüştüğünde
de, insanlığın gerçek tarihini yazabilirdik hep birlikte!
Ali
Kemal, acımasız çocukların acımasız saldırılarıyla
üzülüyordu geçmişinde. Bense beynimin kıvrımlarına yazdığım
kişisel romanımın bir çok sayfasını bile isteye sildiğimi fark
ediyordum! Ali Kemal, düşsel romanında birileriyle kavga ederken,
ben de büyük insanlık ailesinin heyecan verici romanını
düşünüyordum. Ali Kemal kendi romanının geçmiş sayfalarından
kurtulup bugüne döndü. Ben de büyük insanlıktan kopup, Ali
Kemal'in ağlayan şimdi'sini izlemeye devam ettim.
Yazmak
için bundan daha güzel sebep olabilir miydi...
Ne doğru bir tespit. Ama ben bu konuda pek iyi yazıcı değilim sanırım, sayfalar çok eksik çok..
YanıtlaSilBence herkes iyi yazıcı, sadece bazı sayfaları sonradan bilerek ya da bilmeden siliyoruz :) Bunu keşfedince nasıl mutlu oldum anlatamam...
SilDüşünseniz, hepimiz imzaladığımız romanlara sahipmişiz aslında :)
Sevgiler
Harika bir düşünce yapınız var. Çok doğru söylemişsiniz 😊 Aslında her insan da bir kitaptır. Herkesin bir hayatı yaşadıkları tecrübeleri mutlulukları üzüntülü ve hayalleri farklıdır. Okumayı bilene bu nimet sayılır. Zaten yazarlar da bunu yapıyor. Ya kendi hikayelerini yazıyorlar ya da etraflarindakileri harmanlayip yazıyorlar :))
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Dün akşam Vatanım Sensin'in heyecanlı sezon finalini izlerken ben "insanlığın romanı" düşüncesi ile heyecanlanarak yine hayaller alemine dalıyordum :) Sabah uyandığımda hala kafamda bu düşünce dolanıp duruyordu, yazmasam olmazdı :)
SilSevgiler
Bazen ailede herkes aynı olayı farklı kaydediyor.Herkesin belleği,algıda seçiciliğe göre değişiyor.Bazen ben de anılarımı yazsam diyorum ama henüz yazmış değilim :))
YanıtlaSilİnsanlığın büyük romanına katkı sunmak için geç kalmadınız :)
SilBenim gibi beş dk önce ne yaşadığını unutan biri için geçmişi kaleme almak hayal gibi.
YanıtlaSilBeyin küçümsenecek bir organ değil bence, bir yerlere mutlaka kaydediyor, yazıyor her şeyi. Görmediğimiz bir kalemi, ve belki de minik minik bir sürü defterleri vardır :)
SilBu diziye zamanz aman bakıyordum. Epeydir izleyemedim. Dün akşam da kaçırdım.
YanıtlaSilYazınız çok güzel. Çok beğendim. Hali ve yerli yerinde yaklaşımınız. Katıldım ben de söylediğinize.
Bir de dizinin sonunda ne oldu onu da söyleseydiniz........ :))))))
Teşekkür ederim:)
SilVatanım Sensin, severek izlediğim bir dizi. Aslında uzun bir yazıyı da hak ediyor. Yarına söz, bir yazı hazırlamaya gayret edeceğim:)
Sevgiler
Sanatçı bakışı dedikleri budur :) Harika bir yaklaşım.Herkesin gördüklerinden öte, bambaşka bir dünya oluşmuş gözlerinizin önünde."Vatanım Sensin"in her bölümünü soluksuz izledim ben de.Her biri sinema filmi tadında, muhteşem bir yapım.
YanıtlaSilİnsanlığın gerçek tarihi belki de zaten yazılıdır belleğimizde ;)
Bir alıntıyı paylaşmak isterim müthiş bir tesadüf oldu bana:
"Bütün diğer açılar ve enerjilere baktığımızda aslında bu kitabın bu dönemde, sizin “hayat kitabınız” olduğunu anlıyoruz. Daha da doğrusu “bütün hayatlarınızın deneyim ve derslerinin toplandığı kitap”. Buna sizin kişisel Akaşik Kayıtlarınız da diyebiliriz. Bu devasa deneyimler ve dersler kitabı, sizin en önemli bilgi ve içgörü kaynağınızdır. Ama her şey ona dalıp dalmama arzunuza bağlıdır. Hafızamız, bir bilgisayarın ana hafızası gibidir. Hepsi oradadır ama bu hafızaya nasıl gireceğinizi bilmelisiniz."
Sanatçı olmak için herhalde beş fırın daha ekmek yemem gerekir diyeceğim, Canan Karatay duyup yanlış anlayacak:) Ama yine de teşekkür ederim :)
SilAlıntı müthiş, teşekkür ederim tekrar, sevgiler.
Değişik bir bakış açınız var. Geçmişi not defterlerine, günlüklere kaydedenler için olay daha farklı. Daha kolay belki. Ama bellek bazen acı olayları siler, hiç hatırlamaz. Herkesin yaşamında önem verdiği bölümler farklıdır. Çocukluk-gençlik- yaşlılık gibi... Geçmiş-şimdi- gelecek- herkesin önem verdiği dönem de farklı olabilir.
YanıtlaSilAma "beyin jimnastiği" her zaman gerekli ve yararlı.
Esen kalın.
Ben bir metaforun peşine düştüm bu yazıda, yazmakla ilgili. Flaşback denilen geriye dönük anımsamaların aslında yazılanları okumak olduğunu gördüm. Silinen kısımlara da kopan kitap sayfaları gibi baktım...
SilSevgiler.
Oku diye başlıyor. Oku, öğren, yaşa. Tüm bunların etkisiyle yazmak elbette hepimizin içinde var. Ne mutlu yazanlara, ne mutlu insanlara bir şeyler kazandırmak isteyenlere...
YanıtlaSilEvet bir de böyle bir şey var. İnsanın neyi okuması istenmiş? Belki de kendi yazdıklarını doğru okuması kastedilmiş.
SilHeyecan verici...
Sevgiler
Böyle yazılar bende ayrı bir hayranlık uyandırıyor.
YanıtlaSilBu kafayı seviyorum ve aynısından istiyorum. Böyle gözlemci ve analizci blogger kaldı mı yaa valla helal olsun..
''İnsan denilen yaratık özünde yazmaya yetenikliydi'' kısmını okurken aklıma şu söz geldi.
Düşünce hafızanın tepkisidir. (J.krishnamurti) Aslında tamamen yazdığın konuyla ilgili bir söz. Herkesin kendi hayat hikayesini ara sıra açıp okuduğunu, zaman zaman bazı kısımları atladığını ya da sildiğini düşünürsek; insanlığın o büyük romanı itiraflarla dolu acıklı bir şey olurdu sanırım.
Teşekkür ederi, dört buçuk sene geçtiğine göre dinozor blog yazarları arasına girmeme az kaldı benim de:)
Sil"İnsanlığın büyük romanı" düşüncesi beni çom heyecanlandırdı gerçekten de. İtiraflar değil de yaşanmışlıklar olarak bakıyorum ben. Çünkü herkesin katkısı olduğu bir romanda kimse birbirini eleştiremeyeceği için biraz da utanç duygusu içeren "itiraf" mekanızması çalışmaz gibi geliyor bana. Duru, yalın, olduğu gibi, çekincesiz bir anlatım düşlüyorum.
Çok mu uçtum yine :)
Sevgiler