14 Mayıs 2025 Çarşamba

Kaçtığımız Konularla Yüzleşelim mi - 2

Madem bu aralar konuşulmayan konulara değiniyoruz, bir de şu engelli konusuna bakış açımızı masaya yatıralım mı tatlı tatlı…

Geçenlerde kendi kulağımla duydum. Hakkını gasp eden bir adama çıkışan bir engelli bireye adam aynen şöyle dedi, eksiksiz yazıyorum:

“Bir de engelliyim diyorsun, engelli dediğin bu şekilde sesini yükseltmez, biraz susar…”

Bizim toplumumuz çok merhametli, çok yardımsever falan geçinir ya, elbette “duyarlı” vatandaşları ayrı tutarak söylüyorum; toplumun engellilere bakışı özet olarak tam da böyle…


Yani engelliysen, sana verilene şükredip oturacaksın bir kenarda, hatta sana verilenlere minnet edeceksin ömrün boyunca! Sanki engelli olmayı sen seçmişsin gibi...Mesela sana çocukken yardım eden aile bireylerine, hayatının sonuna kadar minnet etmen beklenir. Seni kırsalar da üzseler de hep bu "minnet" gözlüğüyle bakman beklenir; azıcık isyan etsen ve engelliysen "nankör" diye yaftalanırsın... 

Eğer sesini yükseltip hakkını arıyorsan da bu adamın dediği kadar kaba olmasa da bir şekilde sana had bildiren birileri çıkacaktır! Dost acı söyler, maalesef gerçekler böyle...

Mesela ülkenin en büyüklerinden biri çıkar ve senede bir kere bayrammış gibi "kutladığı (!)" engelliler haftası gibi saçma bir haftada “Engelli Kardeşlerimize yardımcı olmalıyız” der… “Engelli kardeşlerimiz” söylemi, görünüşte masum ve merhamet dolu gibi görünen ama engelli bir insanın gözünde ise dışlayıcı, küçümseyen, sadece acıyan bir ifadedir.

Daha da ileri gidelim. Bir işyeri düşünün; çok mümkün değil ama hadi diyelim oldu ya bedensel engelli biri çabalarıyla yönetici pozisyonuna gelmiş olsun. Ve sert, disiplinli, işini çok ciddiye alan biri olsun. Alt pozisyonunda çalışan insanların kaç tanesi ardından “hem engelli hem de bize ahkâm kesiyor” diyordur acaba? Öyle ya engelli dediğiniz kişi sekreterya, büroda veri girişi gibi pasif görevler yapmalıdır. Yönetici olmak kimin haddinedir? Ya da çok okumuş biriyse de gitsin bir engelli derneğinde engelli haklarını savunsun değil mi ama…


Ailelerde engelli bireyin başına buyruk davranışları hiç hoş karşılanmaz. Çünkü engelli kişi oturduğu yerde oturmalı; her zaman naif, her zaman saygılı, her zaman denilene boyun eğen kişi olmalıdır…

Adamın dediği laf Türkiye’de pek çok insanın iki yüzlülüğünü bir tokat gibi çarptı suratıma o gün…

“Bir de engelliyim diyorsun, engelli dediğin bu şekilde sesini yükseltmez, biraz susar…”

Mesela “engelli” biri “engelsiz” biri ile evlenirse ana haber bültenlerine çıkar:

 “Aşk engel tanımadı” diye kocaman başlıklar atılır!! Çünkü bu, normal dışı bir şeydir. Davul bile dengi denginedir… Yani sağır sağırla, kör körle olmalıdır…

Şimdi toplumda bu kadar demokrasi, özgürlük sorunu varken bu da nerden çıktı diyeceksiniz ama, bence tam da zamanı böyle şeyler konuşmanın… Çünkü toplumun gözle görülmeyen defoları sümen altına atıldığı sürece; ben iyileşme ve barış olacağına inanmıyorum!

Dönüp aynada yüzleşmek lazım; lütfen şu soruları sorun kendinize:

Ø  Engelli biriyle karşılaştığınızda “Çok şükür ben böyle değilim” diyerek o kişiye acıyarak bakıyor musunuz?

Ø  Engelli bir arkadaşınız varsa O’na nasıl davranıyorsunuz? Mesela bu adamın dediği gibi kaba olmasa da onaylamadığınız bir şey söylediğinde ya da yaptığında “engelli haline bakmadan neler söylüyor, hadsiz…” gibi ya da benzeri bir cümle yakaladınız mı hiç içinizde, lütfen dürüstçe düşünün…

Ø  Bedensel bütünlüğünde ya da görsel simetrisinde eksiklik olan birini mesela dans ederken gördüğünüzde ya da ne bileyim havuz kenarında güneşlenirken gördüğünüzde içinizde bir yerlerde bu görüntüden rahatsız olan flu da olsa bir düşünce beliriyor mu?

Ø  Mesela halka açık bir pilates dersine gittiğinizde, hoca eğer kenarda kendince hareketleri tekrar etmeye çalışan engelliye fazladan üç beş dakika ayırdı diye içinizden kızıp “ben o kadar para veriyorum, bu engelli benim iki dakikamı yedi” diyen bir iç ses duydunuz mu hiç; ya da böyle bir durumda ne hissedersiniz veya o kişiye nasıl bakarsınız ya da o kişiden uzak kalmayı mı tercih edersiniz?

Ø  Mesela halka açık bir havuzda hep sağ kenarda yüzmek zorunda olan bir engelliyi havuz görevlisine şikâyet edip “Bu kişi lütfen engelli havuzuna gitsin, sağ tarafı meşgul ediyor” der misiniz?

Ø  Bana ne engelliyse, benim yüzümden mi diye mesela, engelliye tanınan örneğin geçiş önceliği hakkını yanlış bulduğunuz oldu mu hiç?

Ø  Ya da böyle biriyle gönül ilişkisine giren birine yüce gönüllü insan muamelesi yapar mıydınız?

Ø  Mesela bacağından engelli çocuğunuz varsa, elalem bakmasın diye ona hep pantolon mu giydirirdiniz?

Ø  Mesela kendi çocuklarınıza sokakta engelli birini gördüğünde sakın O’na dik dik bakma evladım, bu çok ayıp bir şey, bazı insanların farklı hastalıkları olabilir, kör olabilirler, topal olabilirler, sağır olabilirler, ama biz onlara dik dik bakarsak çok yanlış bir şey yapmış oluruz diye öğrettiniz mi?

Ø  Sokakta bir engelliye dik dik bakan çocuğa “Ne bakıyorsun? “diye kızan bir engelliye “Ama o çocuk, ne bağırıyorsun” diyen anne haklı mıdır mesela? Çocuklar masum mudur, yoksa cahil ebeveynlerinin yansıması mıdırlar? Böyle bir hadsizlik yapan çocuğa bir şey dememek mi gerekir?

Gibi gibi şeyler işte…

Hayatta her canlının kendi tekamülü var. Belki de sizin tekamülünüz de benzer bir soruya verdiğiniz cevapla olacaktır…

Sevgiyle…

18 yorum :

  1. Elinize sağlık bu güzel yazı için.
    O "Sesini yükseltme" diyen kişi aslında kendisi beyin engelliymiş. Şükür sorulara hep "hayır" cevabı verdim. Sokakta sık sık engelli biriyle karşılaştım ama acımadım yalnız içimden "Allah'ım keşke şöyle aniden iyileştirsen" diye dua ettiğim oldu. Biliyorum ki, herkes bir an engelli olabilir. Bugün sağlamız, bir kazada veya depremde sağ kalıp kolumuzu veya bacağımızı kaybetmeyeceğimizin garantisi yok. Mazallah koskoca Kenan Işık yıllarca yatalak, beyin ölümlü kaldı.
    Engelli birine aşık olana da helal olsun. Çocuğum bacağından engelliyse elalem için değilse de, çocuğum bu yüzden kendisini kötü hissetmesin diye belki hep pantolon giydirirdim bilemiyorum...başıma gelmesi, yaşamam lazım yine de. Maalesef çocukların bazıları acımasız oluyor öyle bir çocuğum olsa kızar ve doğrusunu iyice öğretirdim ama zaten benim yetiştireceğim çocuk bir engelliyle alay etmezdi. Bazı çocuklar zalim bile oluyor görüyoruz kedinin gözünü oyuyor ya! Bu nasıl çocuk!
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Bcürükveben, bu güzel yorumunuz için asıl ben çok teşekkür ederim. Zaten sizin gibi hayvanlara, doğaya duyarlı; insanları gülümseten şahane hikayeler, senaryolar yazan birinde empati duygusu elbette en yüksek seviyede olacaktır, keşke toplumda sizin gibi insanlar çoğalsa... Sevgi ve saygılarımla 🙏🏼🫶🏼🥰💐

      Sil
  2. Neslican Tay'ın Tedx "Ben bir bacaktan ibaret değilim" konuşması hep aklımdadır..
    Çok teşekkür ederim sana, bu ve nice önemli konuyu bu bloğa taşıyor, tartışıyorsun. Bazen gündemde tek bir gözle bakıyoruz, oysa gündem sadece onlardan ibaret değil....
    Engel konusunda kendimi çok empatik bulurdum, pek gururlanırdım, ta ki gözleri görmeyen bir arkadaşım olana dek. Önyargılarım o zaman ortaya çıktı çünkü aşırı korumacılık, aşırı empati de bir anlamda evet, acımak ve kendi durumuna şükretmekle sonuçlanabiliyormuş.. O arkadaşımın hayatını kolaylaştıracağım diye, iyi niyetle yaptıklarımın onu acıtabileceğini o zaman anlamıştım.. Çok ince bir denge, hem yardım etmek, onu mutlu etmek istiyorsun, hem de bunu gerçekten kendini iyi hissetmek ya da gurur duymak olmadan, sadece onun için yapmak.... Hoş bu belki zaten ikinci adım, birinci adım daha engelliye daha da engel açmamak... Onu ötekileştirmemek, anormalleştirmemek... Engelleyen de biraz biz "diğerleri" sanırım...
    Bir de aşırı koruyuculuk da ters tepiyor, bunu bana gözleri görmeyen bir arkadaşım çok güzel anlatmıştı. Ben yardım istemedikçe lütfen bana yardım etme demişti, ben sürekli koluna falan girmeye kalkıyordum :)) Sırf bu sözden sonra bir defasında bana ton balıklı mısırlı makarna pişirmişti evinde ve ben o ton balıklı yeşil bezelyeli makarnayı afiyetle yemiştim, metal kutuları karıştırmıştı çünkü :)))) Ama çok gülmüştük, üstelik sonrasında birkaç defa da inadına bezelyeli yapmıştık çünkü güzel de olmuştu.. Sanırım birlikte gülebilmek, iki tarafın da karşılıklı esnekliği, önemli.. Bazen insanlar engellerinden ötürü psikolojik anlamda da tepkisel olabiliyorlar, bunu yumuşatabilmek çok güzel....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Neslican Tay’ın toplumun değer yargılarına, ön kabullerine karşı dimdik duruşunu ben de takip eder ve O’nu çok cesur bulur ve takdir ederdim. Bazı insanlar bu dünyaya bazı misyonları taşımak için geliyor; Neslican da öyleydi, bazı şeyleri haykırdı ve görevini yapıp ayrıldı aramızdan, yattığı yerde güller içinde uyusun. 🙏🏼
      Ben teşekkür ederim eğer bu konuları açarak bir farkındalık yaratıyorsam ne mutlu bana… Senin de anlattıkların, hem de mesleki bakış açınla harmanlanmış emek verilmiş değerli yazılarınla da bizler fazlasıyla aydınlanıyoruz, iyi ki bloglarımız var…🙏🏼🪬
      Ülkemizde gündem o kadar “çatı” konularla meşgul ediliyor ki, aslında sorun olan dip köşe konulara maalesef sıra gelemiyor. İnsan bu kadar zor ve ağır konular varken böyle şeyleri konuşmaktan bile utanır hale geliyor maalesef… Ama işte yazıp çizdiklerimizden bir kişi bile sorgulasa kârdır, denizyıldızlarını kurtaran çocuk gibiyiz bizler de… Ben Görmesen De Olur adlı bir tiyatro metin yazarlığı kursuna katılmıştım, o sırada pek çok görmeyen ama derya deniz ufku olan insanla tanışma fırsatım olmuştu. En rahatsız oldukları şey, istemeden birilerinin kollarına girip yardım etmeye çalışması olduğunu söylüyorlardı. Ve o kadar haklılar ki… Hem izin almadan özel alanlarına giriliyor bu şekilde, hem de kendi içlerindeki denge o panikle bozuluyor… Aşırı korumacılık çok rahatsız edici bir şey gerçekten de… Sokakta kendi halinde yürüyen yürüme engelli birine yardım teklif etmek de aynı şekilde… O kişi zaten örneğin bir merdiven çıkarken ya da karşıdan geçerken zorlanırsa kendisi yardım ister zaten… Daha da içler acısı bir durum daha var … Sokakta işine gücüne giden örneğin yürüme engelli birini durdurup “Vah vah ne oldu kaza mı?” diyen insanlar var bu ülkede… “Sana ne?” diye cevap veren engelliye bir de kızıyorlar… Özellikle yaşlı ve cahil kesim…
      Ben hiç unutmuyorum, lisede kimya dersinde laboratuvar temizlenecekti. Aramızda yürüme engelli olan ama kendi başına hareket edebilen bir arkadaşımıza güya psikolojik formasyon eğitimi almış hoca “sen de kenarda otur kızım” demişti ve o arkadaşımız ağlayarak sınıftan çıkmıştı. Geri geldiğinde o “öğretmen” işte bazıları yarısı dolu bardağa boş der, bazıları dolu der gibi saçma sapan konuşup durumu iyice berbat etmişti… O arkadaşımızın yıllarca bunu unutamadığını tahmin ediyorum. Belki iyi niyetle söylenen sözler, sorulan sorular engelli insanlarda yıllarca silinmeyecek derin izler bırakıyor. Dışarıdan bakan ise “aman canım ne var bunda, aş kendini biraz” diyerek hâlâ anlayamayabiliyor…
      Engellerinden dolayı tepkisel olabiliyorlar dediğin doğru, bence bıkkınlık noktası o nokta… Daha doğrusu isyan noktası… Sokakta cahil annenin sevimsiz çocuğu dik dik bakar, ilk okulda cahil ailenin düşüncesiz sevimsiz çocuğu lakap takar, dışlar; okulda bu kimyacı gibi cahil öğretmen bozuntuları derin yaralar açar, iş hayatında hırslı bencil yaratıklar dışlar, ülkenin en tepesindekiler ayrımcı bir dil kullanarak dışlar… Daha fiziksel engellerden, yani yollardaki yüksek kaldırımlardan, okullardaki dik merdivenlerden, toplu taşımada tekerlekli sandalyelilerin yaşadıklarından, sokakta görme engellilerin takıldıkları engellerden, down sendromlu çocuklarla kendi çocuklarını yaklaştırmayan çok bilmiş ebeveynlerden, bir yükmüş gibi gören büyük kardeşlerden, toplum içine çıkarmaya utanan ailelerden bahsetmiyorum bile…
      Dediğin gibi birlikte gülebilmek çok önemli… Ve evet senin geçtiğin yollar gibi insanların farkında olmadan yaptığı hataları anlayıp kendilerini geliştirmeleri ve evet bezelyeli makarna ile dostluğu sadece dostluğu paylaşabilmeleri ise çok ama çok değerli

      İyi ki varsın sevgili C , çok iyisin 🥰🫶🏼💐🌸

      Sil
  3. O kırmızı cümleyi okuduğumda kan beynime sıçradı deyimini resmen yaşadım. Artık birilerine bir şeyleri anlatmak değil, döve döve öğretmek istiyorum. Hak yiyenleri bir yılan, akrep, çiyan çukuruna atıp, "hak yemeyi öğretecekler şimdi sana" demek istiyorum..

    Tüm bu yaşananlardan sonra öyle çok öfke birikti ki içimde, hissettiklerimi sakinleştirmek, sündürmek yerine artık altını harladığım bir ateşe döndürmek istiyorum..
    Beni ancak her şeyin normale döndüğü zamanlar sakinleştirebilir, bunu da çok net hissediyorum.

    Benim 8 sene önce trafik kazası ile omurilik felçlisi olan 40 yaşında bir yeğenim var. Çeşitli nedenlerden ötürü görüşemeyip, yıllar sonra onunla bir araya geldiğimizde bana yaşadığı olayları anlattığında ve hangi aşamalardan, hangi duygu kapılarından geçtiğini, kendini nasıl sağaltıp, durumu kabullendiğini aktardığında kalbimin bedenimin içinde depremler yaşadığını hissettim adeta.
    Benim ona bakıp, "şimdi bunu nasıl yapacak?" diye düşündüğüm şeyleri öyle hızlı ve pratik şekilde yapıyordu ki, altındaki iskemlenin nasıl da bacaklarına dönüştüğünü hayretle izlemiştim. Sevgili C.nin yazdığı gibi korumacı duygum çok fazla öne çıkıyordu ama sayesinde onu izleyerek atlattığımı düşünüyorum. Ama etraftaki insanların böylesine güzel bir kızın bir tekerlekli iskemleye bağlı olmasına acıyarak, üzülerek baktığını farkediyorum.
    Bu toplum maalesef bir çok değerini kaybetti ve hala da kaybetmekte 20 küsur senedir. Çok yol katedilmesi gerek.. çok!
    Bu konuyu işlediğiniz için teşekkürler. <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu son derece anlamlı yorumun üstüne söylenecek bir şey yok, ben teşekkür ederim, doğru yerde duran dostlara bin selam olsun, sevgilerimle 🫶🏼💐🌸🥰

      Sil
  4. Şu verdiğiniz örnekteki kafa yapısı karşısında başka biri olsa da, sen x'sin böyle yapmaz x olan diye bir kılıf illaki bulurdu zira mevzubahis çıkar mevzusu. Öyle mühim bir çıkar olması da gerekmiyor, biraz canı sıkılsın yine yeterli o kafa yapısı için.

    İkiyüzlülük konusu her hususta olduğu için şaşırtmıyor artık ve maalesef içinde yaşadığımız toplum ne yazık ki bu.

    Fiziki engele sahip birileri ile karşılaşınca oluşan merhamet duygusunun içinde acıma hissi var mıdır , kendi adıma bilmiyorum ama varsa bile bu acıma hissi can acıtıcı olan türden değil, en azından onu biliyorum. Hâle bakıp şükretmek de( her hangi bir hâle) kötü bir şey değil, içinde böbürlenme ya da benzeri irite edici bir duygu durumu yoksa tabi. Her iki tarafın rahat olması ve kafaya takmaması, en azından bu yönde çaba göstermesi hiç istenmediği halde oluşan yanlış anlamaları ortadan kaldırır. Bol iletişim lazım ama bizler iletişim özürlüyüz ne yazık ki 😞

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu kafa bana kalırsa faşizmin kafası… Bizim toplumumuz evet iki yüzlüydü, ama cehalet arttıkça bunun şiddeti de artmaya başladı maalesef. Çocuğunun otistik ya da down sendromlu çocukla aynı sınıfta olmasını istemeyen veliler ile ilgili pek çok haber gördüm. Bu anne babalar – ki cahil değiller- güya…Nasıl bu kadar empati yoksunu oluyorlar, anlamak mümkün değil!
      Acıma ve merhamet çok hassas duygular. Bu duygunun karşı tarafa nasıl geçtiğini kestirmek çok kolay değil. Örneğin merhamet duygusuyla sokakta bir engellinin yardım istemediği halde zorla koluna yapışmak merhametten çok taciz sınıfına giriyor, ya da işte önceki yorumda belirttiğim gibi bir teyzenin içindeki “merhamet” duygusuyla bir engelliyi sokakta durdurup “vah vah çok da gençmişsin, bak sen de benim gibi yürüyemiyorsun” demesinin affedilecek bir tarafı yok. Bu konularda toplumun bilinçlendirilmesi şart. Evet belki içinden şükredebilir insan kendi hali için, ama bu şükrü bir sadakaya dönüştüren hal ve davranışlardan titizlikle sakınması gerekir. Çünkü içinden merhamet duyularak atılacak herhangi bir adımın karşı tarafta açabileceği yaraların vebali çok da ağırdır diye düşünüyorum. Her iki tarafın da rahat olup kafaya takmaması konusu elbette ideal olan durum. Ama hayatının her aşamasında türlü türlü zorluklarla ve ayrımcılıklarla ve bilimum kötü bakışlarla şunlarla bunlarla karşılaşan biri için “kafaya takmasın” demek de işin kolaycılığı oluyor bana kalırsa. Bir engelli bireyin bu tür şeyleri kafaya takmayacak hale gelmesi için ne kadar çok zorluk yaşaması gerektiğini, içinde ne tür savaşlar verdiğini düşünmeden, “sen de çok hassassın, alıngansın” laflarıyla durumu hafifleştirmek yine bence bencilce bir davranış olur. Bu konuda sizinle aynı fikirde değilim kusura bakmayın. Böylebir insan tam kafaya takmayacak noktaya geldiğinde toplum içinde bir “”densiz” öyle bir şey söyler ki, o kişi kat ettiği pek çok yolun en başına dönebilir. Toplum içinde dışlanmak, ayrımcılığa uğramak, insanların çoğunluğunun hiç düşünmeden yapabildiği şeyler için zorlu eforlar harcamak çok kolay bir şey olmasa gerek. Bu nedenle bence bu konuda kendine en eğitimli diyen insanların bile düşünmesi lazım. Empati kurması lazım… Ve evet sağlıklı ve etkin iletişim de şart tabii ki… Aileler, sokakta bir engelli gördüğünde dik dik bakan, eliyle işaret eden çocuklarına bu eğitimi çok ciddi bir şekilde vermezse toplumda düzelme olacağına pek de ihtimal vermiyorum. O çocuklar büyüyünce işte bu yazıya konu olan kırmızı ile belirttiğim cümleleri kuruyor maalesef…
      Teşekkürler, sevgiler 🌸💐🥰

      Sil
    2. Davranışların eğitilmesi gerekiyor, buna şüphe yok. Yanlış davranışa sürekli maruz kalan fiziki engele sahip bir bireyin yaşadıklarını yok sayıp sakin bir kafa ile yaklaşması da söz konusu olamaz elbet. Doğru iletişim bu yüzden önemli ve şart zira bu olduğunda yardım etmeye çalışan da yardım gören de bu alma verme dengesinden rahatsızlık duymayacaktır .

      Benden de sevgiler, keyifli bir haftasonu diliyorum ☺️

      Sil
    3. Çok doğru söylemişsiniz, bu sözlerinize ben de yüzde yüz katılıyorum. Geç yayınladım yorumu, kusura bakmayınız; keyifli hafta başları diliyorum, bu arada iyi bayramlar 🥰💐

      Sil
  5. İçimden hiç sekmez "Allah'ım şifasını ver"derim,çünkü nefes alan her kul için şifa gereklidir ama acıma duygum yok,onda eksik olan bir uzuvdur bende içerde bir şeydir ama denge esastır kıt aklım ve inancım gereği böyle düşünürüm.Ben yıllarca kusuru gören gözlerin binlerce görünmez kusurları olduğuna şahit oldum.Engel bence ortopedik yahut biyolojik birşey değil ruhla ilgili, kalbi sakat insandan hiç haz etmem

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte budur, şahane bir bakış açısı ✅❤️‍🩹Her kul için şifa gerekir, içinden şifa dilemek en insanî davranış biçimi bence. Şahanesiniz, sevgilerimle 🥰💐🌺🪷

      Sil
  6. engelliler ve toplum ile ilgili var bir dolu olumsuzluk. kaldırımlarda engellilerin indiği rampaların önüne park eden arabalar, engellileri almaya üşenen otobüs şoförleri, bozuk asansörler, engelliler evde otursun diyen anne babalar, çünkü onlarla dışarda hayat zor. sürekli farkındalik eğitimleri olmalı halkımıza.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar haklısın ki Sevgili Deep, sürekli farkındalık eğitimleri olmalı... Ama işte tepe yöneticilerin bakış açısı ile alakalı bu işler. Sorununu anlatan engelliye cebinden harçlık vermeye kalkan bakan da gördü bu gözler maalesef... 😳😳 Ama elbette böyle kalmayacak... 🙏🏼🙏🏼

      Sil
  7. Çok güzel kaleme aldığınız bir konu olmuş.Yüreğinize sağlık.Niceleriyle karşılaştım.Engelli olduğu için okul gezilerine katılamayan,okulda engelli olduğu için sene sonu gösterisinde gösteriye.kenarda kabul edilen ya da hiç kabul edilemeyen öğrenciler.sinifta öğrencilerin birbirllerine otistik diye hitap eder hale gelmesi ve daha niceleri...Çocuklarımızı bu konuda egitrbikiyor muyuz acaba gerçekten?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim bu son derece gerçek saptamalarınız ve duyarlılığınız için 🙏🏼Özellikle o sene sonu gösterilerinde kenarda bekletilmek, beden eğitimi dersinde kenarda oturtulmak ( oysa her bedene uygun bir hareket vardır, ne bileyim koşamayan kollarını kaldırabilir; kollarını kaldıramayan koşabilir...Bilinçli öğretmen olmak şart) Aslında çocukları eğitecek öğretmenlerin (sizin gibi duyarlı olanlar hariç elbette) işte bu öğretmenlerin bakış açıları ve konu hakkında ne kadar bilinçli oldukları sorgulanmalı... Verdiğiniz örneklerdeki gibi engelli öğrenciyi yıl sonu gösterisine almayan ya da kenarda bekleten öğretmen ne kadar psikoloji biliyordur veya bulunduğu konumu hak ediyor mudur? Öte yandan tekerlekli sandalyedeki öğrencisine eşlik ederek yıl sonu gösterisinde dans eden, o öğrenciyi diğerlerinden ayırmadan sevgiyle sarmalayıp duruma uygun çözümler sunan öğretmenler ise baş tacı... 🙏🏼👑👑🫅🏼🫶🏼💝Hep söylerim iki meslek var; biri doktorluk diğeri de öğretmenlik. Bu iki mesleği yapacak kişilerde gerçek bir adanmışlık, fedakarlık ve insan sevgisi şart... Bu iki meslek mesai sınırlarına hapsedilecek, teoride kalacak işler değil... Hastası ya da öğrencisiyle empati kuramayan, onu kalbinde hissedemeyen öğretmenler ve doktorlar öyle yaralar bırakıyorlar ki!! Hele de çocuklarda... Bu konuda konuşacak o kadar şey var ki....
      Sevgilerimle... 🫶🏼🙏🏼🌸

      Sil