|
cahilin cesareti için aynada gördüğü.. |
Mutlaka
iş hayatında sizinle aynı pozisyonda çalışan, ya da sizin
üstünüz olan cahil tiplere denk gelmişsinizdir. Pozisyonun
gerektirdiği hiç bir bilgiye sahip olmadıkları yetmezmiş gibi
bir de ahkam keserler buldukları her fırsatta ve kendilerinden emin
tavırlarla.. Aslında bu tiplere gündelik siyasi hayatta, aile
meclislerinde, arkadaş gruplarında da sık sık rastlamışlığınız
vardır. Her şeye hakim bir tavırla yüksek perdeden konuşurlar,
asla aksi fikirleri onaylamazlar. Eleştirileri asla kabul etmezler
ve her zaman her işin kendileri için çok kolay olduğunu
düşünürler. Örneğin karmaşık hesapları bir çırpıda çözen
iş arkadaşı için “ alıyor eline hesap makinesini, iki tık
tık, bir şık şık tamam; ben alasını yaparım” derler. Oysa o
arkadaşının çözebildiği problemin ne içerdiğinden bile
haberleri yoktur. İngilizce anlamında bilgileri “how are you?”
dan bir adım ileridir ama İngilizce'yi çok bilirmiş gibi
insanlara şov yaparlar; komik duruma düşerler ama öyle
cahildirler ki anlamazlar bu durumu bile. Kendini bilmezlik had
safhadadır. Ben onlar için “öz güvenleri tavana vurmuş” söz
öbeğini kullanmayı severim; halk dilinde bilinen “ cahil
cesareti” kavramı da onları anlatan güzel bir deyimdir. Sadece
bizim topluma özgü değil, evrensel anlamda sayıları milyonları
bulan bu tiplerden Amerikalı iki psikiyatrist Justin Kruger ve David
Dunning de çok rahatsız olmuşlar demek ki, bilimsel bir deney
yaparak kendi teoremlerini geliştirmişler. O kadar ünlü bir
çalışma ki bu; “DUNNING KRUGER SENDROMU” tanımlamasıyla
artık günlük konuşmalara bile karıştı. Bu iki psikiyatristin
yaptığı çalışma sonunda ortaya çıkan sonuç, kelimesi
kelimesine şöyle:
“CEHALET,
GERÇEK BİLGİNİN AKSİNE, BİREYİN KENDİNE OLAN GÜVENİNİ
ARTTIRIR”***
“Yaptıkları
araştırmalar sonunda ortaya çıkan bulguları okuduğunuzda tam da
bu bulguları doğrulayan onlarca insan eminim ki gözünüzün
önünde belirecektir.
Niteliksiz
insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
Niteliksiz
insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
Niteliksiz
insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp
anlamaktan acizdirler.
Eğer
nitelikleri, belli bir eğitimle arttırılırsa, aynı niteliksiz
insanlar,niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.”***
Dunning
ve Kruger, metin çözme, araç kullanma, tenis oynama gibi
konularda yaptıkları araştırmalarını Cornell
Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yaparak
sürdürmüş. Öğrencilere normal bir test sınavı yapmışlar
ve her öğrenciye sorulan klasik soruyu sormuşlar:
“Sınav
nasıl geçti?”
gibi basit bir soruymuş bu.
Alınan
yanıtlarsa tahmin edeceğiniz üzere çok ilginç olmuş. Soruların
onda birine bile yanıt vermeyi beceremeyen öğrencilerin
kendilerine olan güveni şaşılır derecede yüksekmiş ve
yanıtları “ soruların %60'ını yaptım, aslında kötü bir
günümdeydim yoksa daha çok yapardım” şeklinde olmuş.
Soruların
%90'ından fazlasını doğru bilenler ise alçak gönüllü bir
şekilde “ soruların %70'ine doğru yanıt verdim” demişler. Bu
testin sonunda ünlü Dunning- Kruger Sendromu metni yazılmış:
İŞİNDE
ÇOK İYİ OLDUĞUNA YÜREKTEN İNANAN “YETERSİZ KİŞİ”,
KENDİNİ VE YAPTIKLARINI ÖVMEKTEN, HER İŞTE ÖNE ÇIKMAKTAN VE
ASLINDA YAPAMAYACAĞI İŞLERE TALİP OLMAKTAN ASLA RAHATSIZLIK
DUYMAZ!. AKSİNE, HER ŞEYİN HAKKI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜR!”***
Bu
çalışma, 2000 yılında psikoloji dalında Nobel Ödülü almış..
Bu
tipler için dilimizde güzel bir karşılık da bulundu: “
Kifayetsiz muhterisler”.. Özetle
“ yeteneksiz,
ama hırslı” olarak adlandırabileceğimiz bu tiplerin hırstan o
kadar gözleri kararmıştır ki; başarıya giden yolda her türlü
entrikayı çevirebilecek, insanları gözünü kırpmadan ezip
geçebilecek, onları bir çırpıda harcayabilecek, iftira
atabilecek, kullanabilecek kapasiteye sahiptirler. Bilgi
eksikliklerini kendilerini överek, ya da sanal bahaneler üreterek
örtbas etmekte üzerlerine yoktur. Dunning&Kruger'in
öğrencilerle yaptığı çalışmada aldığı cevap gibi “ bu
gün iyi günümde değilim, aslında çok daha iyisini yaparım”
şeklinde savunma mekanizmaları vardır.
İş
hayatında, politikada ve pek çok yerde maalesef bu “kifayetsiz
muhterisler”in yükselişi de çok hızlı olur. Bilginin getirdiği
şüpheci yaklaşımla kendilerini geri çekerek, aslında
yapabilecekleri işlerde ön plana çıkmayan, fazla alçak gönüllü
davrananlarsa “ hırs eksikliği” nedeniyle iş hayatında
patronlarının gözünden düşer, siyasi hayatta kitlelerin “
pasif” damgalamasına maruz kalırlar.
Çünkü günümüzde başarı maalesef hırs kavramıyla neredeyse özdeş kullanılır hale gelmiştir.
Kifayetsiz
muhterislerin en önemli özelliklerinden biri de kendilerini değerlendirme zaaflarıdır. Kendilerini dev aynasında görmelerine en iyi örnekse çalıştıkları şirket için
kendilerini bir kurtarıcı gibi lanse etmeleri, yönettikleri halk
için de kahraman olduklarını sanmalarıdır... İşin belki de en
trajikomik yanıysa patronların ve de kitlelerin bu insanları
övmesi, hırslarından dolayı ödüllendirmesi, gerçekten başarılı
olanları ya da olabilecekleri göz ardı etmeleridir.
Sonuçta
eğitimli, bilgili ve bir o kadar da mütevazi insanlar iş hayatına
ya da politikaya küsmüş birilerinin onları keşfetmesini
beklerken, meydan maalesef cahil ve hırslı olanların at koşturduğu
bir sirke dönüşür...
“
Bildiğim tek şey, hiç
bir şey bilmediğimdir”
diyen Sokrates'e ve “ Dünyanın
sorunu, akıllılar
hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin
olmalarıdır”
diyen Bertrand Russel'e selam olsun diyor, Onlar'ın bu düşünceleri
karşısında bir kez daha saygı ile eğiliyorum..
*** Teori metni alıntıdır.