10 Ağustos 2013 Cumartesi

Bayramda bir yere gitmek mi? Hayır, No, Pas, Keine...!

tatil-mi-eziyet-mi
Bayram için İstanbul'dan Bolu'ya 12 saatte varanlar mı dersiniz, Tem oto yolunda 15 kilometrelik araç kuyrukları mı dersiniz, feribot kuyruklarında saatlerce bekleyenler mi dersiniz.. Bodrum'a 1 milyon kişi akın etmiş, Ölü Deniz belediye başkanı "rezervasyon yaptırmadan gelmeyin" demiş, Antalya dolmuş taşmış.. İşte bu haberleri okudukça "oh iyi ki de kımıldamamışım bir yerlere bu bayram" diyorum kendi kendime..
 Bayram gibi toplu tatillerde durum hep aynı.. Hele ki otobüs yolculuğu Çin işkencesine dönüşüyor. Harem otogarını işlevsiz hale getirdiler güya, durum daha beter oldu bence.. Örneğin yılların firması Kamil Koç'un Ataşehir tesislerini gördüyseniz bana kesin hak verirsiniz.. Gelen otobüsle giden otobüs aynı küçücük yerde yolcu bindirip indiriyor. Orası o kadar kalabalık oluyor ki, otobüslerin manevra yapacak yeri kalmıyor. İnsanlar ellerinde bavullar, koliler,su şişeleri, çocuklarla bir o yana bir bu yana "toplu dans ayini yapar gibi" otobüsün altında kalmama mücadelesi veriyorlar. En son bir temmuz akşamı tam bir saat kırk beş dakika geç kalan otobüsü beklerken yaşadığım bu görsel şov(!)dan sonra Kamil Koç'u bildiğim her mecraya şikayet etmiştim. Hatta öyle sinir olmuştum ki bu trajikomik olaya, kendimi tutamayıp telefondaki -görevi sadece şikayet dinlemek olan- zavallı "callcenter" elemanına "Kamil Koç eskiden uçak kalitesinde bir otobüs firmasıydı,  geldiği durumda zavallı Kamil Koç'un yattığı yerde kemikleri sızlıyor" demiştim.. Gülüyorum şimdi kendi kendime ama durum vahimdi, birilerine bu durumun tortularını kusmazsam içim şişecekti.. Ben bu rezilliği kendi halinde, hiç bir özelliği olmayan, hatta ramazan rehavetinde bir temmuz gecesi yaşamıştım; bayram gidişi ve dönüşünü ise cidden düşünemiyorum bile.. Diyelim ki şezlong kalabalığından adım atacak yer kalmayan o plajlara gittiniz, diyelim ki insan seli içinde tatilinizi bir şekilde yaptınız, ee dönüş çilesini yaşadıktan sonra ne anlamı kalacak o tatilin, yani dinlendiğinizi mi düşünüyorsunuz şimdi? 
Elbette büyüklerini ziyaret edip bayram kutlaması yapmak isteyenlere bir sözüm yok.. Gidilecek tabii.. Ama ben sevmiyorum o seremonileri de.. Neden derseniz, yılda bir kez bayram için gittiğim memleketimde insanları yaşlanmış görüyorum, bir şeyleri değişik buluyorum, içim ürperiyor.. Eskisi gibi bayramlık kıyafet coşkusu, harçlık alma heyecanı da olmadığına göre, her şey sahte geliyor, zorlama geliyor. İstiyorum ki çocukluğumun güzel bayramlarının anısı kirlenmesin, öylece kalsınlar yerli yerinde..
İşte bahaneler bulup bayram kutlamalarına gitmeyişimin nedenlerinden biri de bu.. Her gidemeyişlerimden sonra vicdan azabı yaşasam da bu çelişki hep sürüyor böyle.. Bazen gidiyorum, çoğunlukla kaçıyorum.. 
Bu duygularıma Murathan Mungan'ın o güzel sözlerine nefis bir ezgide daha da anlam katan Yeni Türkü tercüman oluyor:
"YENİK DÜŞÜYOR HER ŞEY ZAMANA
                 BİZ BÜYÜDÜK VE KİRLENDİ DÜNYA..."
Kirlenmemiş bayramlarda hep birlikte coşmak dileğiyle...


6 yorum :

  1. Ben 18 yaşındayım ve böyle olaylar hiç yaşamadım :) Ama okudukça şimdiden korkmaya başlıyorum. Aslında bizim şehrimiz de çok kalabalık ama köye gidersek otobüste birazcık kalabalıktan başka değişen bir şey olmuyor. Onlarda bayram heyecanıyla, güler yüzlülükle zaten 20 dk. olan yolun tatlı cilvesi oluyor :) Sizin anlattığınız gibi olaylar yaşamam inşallah çünkü beni bayram ziyaretlerine küstürebilir. Bu zorlukları yaşayanlara da Allah kolaylık versin, bir an önce çözümler geliştirilmeli..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyük şehirlerin cilveleri bunlar:) Aslında korkacak bir şey yok, zaman içinde alışıyorsunuz:) Sadece biraz sinir harbi, biraz zaman kaybı..Oysa hayat daha güzel olmalı değil mi ama.. Çelişki işte burada, çünkü büyük şehirde yaşamak bir kişisel tercih..

      Sil
  2. Bayramda 5 yıldızlı otelde yaşadığı keşmekeşlik yüzünden tövbe eden bir arkadaşım var. Onu görerek ben de en güzel bayramın evde olacağına inananlardanım. Anne baba neyse de bütün akrabaların ziyareti sıkıntı. Onlar onlara ertesi gün bu sefer tam tersi, bunaltıcı bir olay. Bizde her şey zordur. Ne olur sanki bir bayram kutlama organizasyonu yapılsa (Alman usulü) özellikle geniş aileler için orada buluşup kahvaltı-brunch şeklinde sohbetlerini yapıp bir sonraki bayram için sözleşseler mesela... Hem mide fesadı olmaz, hem de herkes birbiriyle görüşmüş olur. Ne de güzel olur. İyi bayramlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim toplumumuz çok kriz yaşar, ama her ne hikmetse kriz yönetimini bir türlü beceremez bunca deneyime karşın.. Her sene otobüs kuyrukları olur, otel tam kapasiteye çıkınca elemanlar şaşırır, ama bir tane akil adam çıkıp da "bu işi şöyle organize etsek daha iyi olur" demez!.. Hep aynı hep aynı!.. Hani geçen senenin trafik görüntülerini haberlere getirseler, kimse uyanmaz o derece..
      Mesela sizin çözüm öneriniz de çok mantıklı. Çoksa akrabanız, seneye "bir kendin getir kendin ye" alanında bütün bayramlaşmayı bir arada çıkarabilirsiniz. Biraz kem küm edenler olur ama eminim bu çözümden herkes hoşlanır. Benim çözümümse en radikali; gidilirse sadece çekirdek aileye gidilir, diğer akrabalar es geçilir! Ya da hiç gidilmez, bir şekilde gönüller alınır:)
      Size de iyi bayramlar:)

      Sil
  3. Evet bayram ziyaretleri tam anlamıyla bir çile. Bu zorluğu İstanbul'da yaşarken defalarca tatmak zorunda kaldım. Şimdi buna gerek kalmadı zira ailemizle aynı kasabadayız. Gene de benim tarafımdan ailem var gidilmesi gereken, meselâ İzmir'de. Ama ben onları ziyaret için bayram günlerini değil daha sakin olan başka günleri tercih ediyorum. Böylesi her açıdan daha faydalı oluyor. Bayram günleri de bir telefonla hatırlarını sormak yeterli oluyor hem benim için hem onlar için. Diğer taraftan benim yakındığım fakat çare bulamadığım (ve bulamayacağım) bir başka konu yolculuk ücretleri. Bayramdan önce 50,- TL. olan Yozgat - İstanbul otobüsleri bayram günleri 99,- TL.ye yolcu taşıyor. Bayram sonrası hafta 70,- TL.ye düşüyor ve iki hafta sonrasında tekrar 50,- TL. Bu nasıl bir mantıktır, nasıl bir düşüncedir bir türlü çözemedim. (Tabii şirketlerin açgözlülüğünü hesaba katmıyorum.) Otellerde de durum farklı değil. Sair günler daha ucuz olan ücretler bayram günleri birden ayyuka çıkıyor. Bence de bayram günleri evde oturmak en ideali. Zira hem yolculuk çilesi çekiyor hem de normalden fazla harcama yaparak aile bütçesine ek yük getiriyorsunuz. Üstelik bayram tatili dediğimiz seyahatten döndükten sonra dinlenmek için ikinci bir tatile ihtiyaç duyuyoruz. Bence amaç büyükleri ziyaretse bayram zamanını beklemeden normal günlerde yıllık izin kullanarak gitmek en güzeli. Tabii bu da ayrı bir fedakarlık gerektiriyor. Sonuç olarak her bayram yakınsak ta sanırım hiçbir zaman çözüm getirilemeyecek bu olaya ve her bayram sonrası bu yakınmalarımız devam edecek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet size katılıyorum, her sene yakınırız, ama her sene aynı sorunlar hep tekrar eder. Hele ki fırsatçı otobüs firmalarına nedense Ulaştırma Bakanlığı bir türlü çözüm getirmez. Ben de sizin gibi ziyaret görevini sakin zamanlara denk getirmeye çalışıyorum hep :) Değerli katkılarınız için teşekkür ederim.

      Sil