Ne
zaman tatile gitsem kafamda tuhaf fikirlerle dönüyorum. Günlük
keşmekeşten, haberlerden, sosyal medyadan uzak olunca demek ki
insan başka konulara yoğunlaşabiliyor.
Bu
tatilde de eşitliğe ve özgürlüğe takıldım. Ama tabii ki bu
kavramların tatil versiyonlarıydı benim düşündüklerim.
Tezim
şu:
Herşey
dahil oteller, yani tatil köyleri, parayla eşitliğin ve özgürlüğün
satın alındığı ütopik mekanlardır.
Hatta
Ultra Herşey Dahil Oteller'de buna bir de aristokratik sınıfsal
tanımlamalar da dahil olur. Nasıl mı? Herkes
“dük”
ve “düşes”
gibi muamele görür de ondan...
“Hadi
canım, olur mu öyle şey, amma saçmaladın!” demeyin. Bakın
şimdi size anlatıyorum.
Orada
tatil yapan herkesin yanında cüzdan taşımadan yaşaması eşitlik
ve özgürlük değil midir? Dediğim gibi özgürlüğü satın
almışsınız zaten baştan.. Mesela susadınız, dolaplardaki buz
gibi soğutulmuş sulardan, ayranlardan ve hatta envai çeşit
kokteyl ve içeceklerden canınızın çektiğini alıp
içebilirsiniz, kimse size para sormaz! Acıktınız, açık büfeden
istediğiniz kadar yemek yiyebilirsiniz. Canınız dondurma ya da
pasta çekerse gidersiniz tatil köyünün pastahanesine, açar
dolabı istediğinizi alırsınız. Kimse size “ne yapıyorsun!”
demez...
Gerçek
hayatta ne olduğunuzun, nasıl bir gelire sahip olduğunuzun hiçbir
önemi olmaz orada! Zira son model arabanız varsa, otelin dışında
park etmişsinizdir. Arabanız yoksa da zaten orada herkes arabasız
dolaştığı için hiç eksiklik hissetmezsiniz. Kimin ne kadar para
kazandığının önemi yoktur herşey dahil otellerde, herkes
eşittir. Herkese aynı lüks hizmet sunulur. Ultra Herşey Dahil bir
otele gittiyseniz zaten hepiniz dük'sünüz, hepiniz düşes...
Hemen hemen her ihtiyacınız sorgusuz sualsiz karşılanır çünkü...
Birileri
kendi egoları bu muamele ile yetinmeyeceği için, kendisine daha
da özel davranılması için, tatil köyü çalışanlarına bahşiş
dağıtır, siz ise gizlice “tip” kutusuna bahşişi atarak
onlara içten içten gülümser ve düşes olmaya devam edersiniz;
sonuç rüşvetle pek de değişmez anlayacağınız...
Eşitlik
para kullanmayarak sağlanırken özgürlük de giyim kuşamda
ortaya çıkar. Bir minyatür kenttir orası ve herkes yarıçıplak
dolaşır! Markete, doktora, kuaföre, yemek salonuna, bara da aynı
kıyafetle gidersiniz. Üstünüzde bir mayo ve ayağınızda şıpıdık
terliklerle takılırsınız yani! İster güzel olun ister çirkin,
ister yaşlı olun ister genç, ister bir firmanın patronu olun
ister çalışanı, mayonuz ve terlikleriniz sizi diğerleriyle
eşitler ve aynı zamanda özgür kılar. Belki içinizden birileri
mayosunu semt pazarından almıştır 20 liraya, birileri de 1200
lira vererek lüks mağazadan almıştır. Ne fark eder ki! Sonuçta
herkesin mayosu ıslaktır, çünkü herkes suya girmektedir.
Kimileri daha zengin ve daha özgür ve daha eşit olduğunu
göstermek için mayosuna swarovski taşlar takmış olsa da ne gam!
Güneş gözlüğünün yanında yazan markaya kim bakar ki orada!
Eşitlik
bununla da sınırlı kalmaz. O ütopik tatil köyünde Alman, Rus,
Kazak, Türk, Kürt, Fransız ya da İngiliz olmanızın da bir önemi
yoktur. Milliyetçi damarlarınız istediğiniz kadar kabarık olsun,
kendinizi diğer halklardan istediğiniz kadar üstün görün hiç
fark etmez. Herşey dahil tatil köylerinde millet farkı gözetilmez,
herkes aynı muameleyi görür. Dedim ya çünkü oralar gerçekten
de ütopya gibidir. Thomas Moore bile tatil köylerinde azıcık
yaşasaydı, “İşte böyle bir şey!” derdi bence...
Dahası
da var. Eşitlik kültürel anlamda da kendini gösterir. Zira herkes
aynı şeylerle eğlenir orada. Fazla seçenek olmadığı için
biraz da mecbur kalırsınız gerçi ama emin olun insan zaman içinde
alışır. Evet ilginçtir ama gerçektir. Mesela normalde “ayy ne
iğrenç!“ dediğiniz pop müziklerle dans ederken bulursunuz
kendinizi Herşey Dahil Otel'lerde! Bir animatör “şimdi eller
havaya!” diye komut verince robot gibi herkes aynı anda ellerini
kaldırarak dans etmeye başlar yalan mı? Çünkü beynimizi
eğlenmeye kodlamışızdır. Dansöz de seyrederiz,Lambada
dansı da yaparız öyle otellerde. Çünkü herkes eşittir, kim ne
der gibi kaygılarımız yoktur, ve dedim ya amaç sadece
eğlenmektir. Havuzda nasıl ki birbirimize su sıçratarak çocukça
mutlu oluyorsak, diskoya gidip seksenli yılların müzikleriyle dans
etmek de o kadar normal gelir tatil köylerinde...
Her
şey pırıl pırıldır. Her gün çarşaflarınız değişir, her
gün havlularınız yıkanır, yerlerde bir çöp yoktur, hatta sinek
bile gezinmez! Her yer yemyeşildir, herkes güler yüzlüdür,
tanıyan tanımayan herkes birbirine gülümseyerek “günaydın”
der, ne bileyim siz “Alice”'sinizdir, orası da Harikalar Diyarı!
Bütün hayatınızın böyle bir köyde geçtiğini düşünsenize!
Bu ütopya değil de nedir....
Ama
işte dedim ya bu bir ütopyadır
nihayetinde. Yani sözlük anlamıyla “aslında
olmayan, gerçekleşmesi imkansız, tasarlanmış toplum modelidir.”
Yani tatil bitince bütün atlar kabak olur, kül kedisi olmaya
devam edersiniz siz de. Ama beyninizin kıvrımlarında çook güzel
anılar birikmiştir, o anılar da normal hayatınıza daha güzel
bakmanızı sağlar, kül kediğilinden sıyrılmaya başlarsınız
ufak ufak. Öyle ya, kısa süreliğine de olsa “düşes” olmanın
tadını almışsınızdır bir kere!
Bir
de bu güzel masalın görünmeyen kısmı vardır tabii ki! Zira o
çarşaflar kendi kendine temizlenmiyordur, o yemekleri yapan usta
eller, siz mutlu mesut tatil yaparken kan ter içinde çalışmaktadır.
Garsonlar, işçiler, bahçıvanlar, housekeeper'lar...
Sanırım
marifet, o tatilden dönünce de eşitlik gözlüğünü çıkarmamakta
olsa gerek...
Sevgiyle...
Herşey dahil oteller denince aklıma gelen tek şey: israf. Kıtlıktan çıkmış bir orduyu doyururcasına hazırlanmış açık büfeler, bilinçsiz ve açgözlü bünyelerin tabaklarına yiyemeyecekleri halde aldıkları envai çeşit yiyecek ve sonraki durak çöp. Ben şahsen eğer mecbur kaldıysam ve her şey dahil bir otele gideceksem gitmeden önce mutlaka arayıp yemek artıklarını ne yaptıklarını soruyorum. En son gittiğim tatilde barınağa gönderdiklerini söyleyip, barınak da onaylayınca gitme kararı aldım. Her güzelliğin bir de çirkinliği var ne yazık ki :(
YanıtlaSilAmaaaa yine de;
Herşeye rağmen tatil güzel be! :))))
Tatil dolayısıyla geç yanıtladığım için baştan özür dileyeyim. Görgü ve bilinç düzeyi maalesef farklı farklı olabiliyor, ama dediğin gini tatil güzel şey :)
Silhiç böyle olumlu güzel yanlarını pek düşünmemiştim. yazarlar işte böyle farklı bakış açıları ile resmi (doğayı, insanı, yaşamı) daha güzel değerlendirebiliyorlar.. yüreğine sağlık.
YanıtlaSilo israf, bolluk içimi cız ettiriyor..
eşitlik ve özgürlük ne kadar güzel sözcükler... eşitlik ve özgürlüğün egemen olduğu başka bir dünya hayalini kurmaya devam... :)
Eşitlik ve özgürlüğü para ile satın almak her ne kadar kendi içinde bir çelişki barındırsa da bir süreşiğine "öyleymiş" gibi hayal etmek ve yaşamak da güzeldi açıkçası:)
Silhiç böyle olumlu güzel yanlarını pek düşünmemiştim. yazarlar işte böyle farklı bakış açıları ile resmi (doğayı, insanı, yaşamı) daha güzel değerlendirebiliyorlar.. yüreğine sağlık.
YanıtlaSilo israf, bolluk içimi cız ettiriyor..
eşitlik ve özgürlük ne kadar güzel sözcükler... eşitlik ve özgürlüğün egemen olduğu başka bir dünya hayalini kurmaya devam... :)
Yanlışlıkla iki kere yayınlamışım, silmeyeyim dedim:)
SilTatil isteğimi tavan yaptın, sanki çok dipteymis gibi :)) çok güzeldi tespitle ve ütopik görünen ama yaşama imkanı buldugumuzun anlatımı; dileğimiz en sonunda eklemeyi unutmadigin çalışanlarin da bu eşitliğe kavuştuğu günün hayaliyle sevgiler.
YanıtlaSilUmarım ben yanıtlayana kadar tatile gitmişsinizdir, sevgiler :)
SilDeğişik bir bakış açısı sunmuşsunuz, keyifle okudum :) Bir de yazılarınızı özlemiştim, hoş geldiniz :) Sevgilerimle..
YanıtlaSilBİraz geç yanıtlaadım kusura bakmayınız, sevgiler :)
SilBiraz aristokrat takıldın, fena mı yani? :) Köle gibi çalışan bir emekçi. İmza.
YanıtlaSilKül kedisi misali azıcık arisytokrat takılmak hiç de fena olmadı:)
SilEsra hanımın yaptığı çok güzel. Oteli arayip sorması. Illa gidilecek se yemek artıklarıni çöpe atmayanlari seçmek gerekir.
YanıtlaSilZaten büyük tatil köylerinin bu konuda gereken önlemleri aldıklarını düşünüyorum.
SilBöyle bir tatili almayalı çok uzun süre oldu. Ben yalancı cennet diyorum oralara ama nedense çevresinde geziler yaptığım yemeğimi kendim ayarladığım bir tatil daha iyi gelecek gibi. Mutlu bayramlar.
YanıtlaSilEvet yalancı cennet, yani ütopya.. Bazen,özellikle de bir hafta gibi kısıtlı bir tatil zamanınız varsa iyi geliyor. Ama tabii ki gönül ister ki kendi havuzlu, bahçeli yazlığımız olsun, mangalımızı yapalım, ağaçlardan meyvelerimizi toplayalım taze taze.. Hatta o ağaçların meyvelerinden reçeller yapalım. Tabii ki tatil en az 1 ay olsun:) Eğer bir gün sadece keyfim için romanlar yazıp para da kazanırsam hayalim böyle bir yaşam:))
SilSevgiler, iyi bayramlar...
İşte 'tatil'in en güzel açıklaması olmuş.Ne istiyorsan onu yapıp arkanı sürekli toplayan biri olması..İlham verici bir yazı olmuş..
YanıtlaSilAslında tatilin her çeşidi güzel, bu anlattığım biraz tembel tatiliydi :)
Sil5 yıldızlı otellerde de maatteessuf. Çifte standart var. Kollara taktıkları. Renkli kelepçeler var ya... benim. Otelde. Sadece kırmızı kelepçelerden takanlar. Sınırsız dondurma alabiliyordu...diğerleri ise ciplak vaziyette yutkunuyorlar... saygılar
YanıtlaSil5 yıldız ş atolarda da çifte standart. Var. Renkli kelepçeler yakanlara dikkat edin... bazı otellerde pembe kelepçeli mösyö. Madam ve matmazeller. Bedava sınırsız. Dondurma alabiliyorken mavi prangalilar ise çıplak ve ıslak vaziyette yutkunuyorlar dondurmalara bakarak.... buyrun bir de burdan bakının
YanıtlaSilBu söylediğiniz benim anlattığım ütopyayı bozuyor, gerçekten de çok acayip ve de yanlış bir uygulama. Bence böyle otellerde herkes eşit yararlanmalı olanaklardan. Ben açıkçası hiç denk gelmedim böyle bir uygulamaya. Sadece çocuklarda alkol sınırı için farklı renk kelepçe görmüştüm.
SilHatta bu sene gittiğim otelde kelepçe de yoktu, çok hoşuma gittti bu yaklaşımları. Demek ki tesisten tesise değişiyor.
Mobilden yorum ya gitmiyor ya gitmedi yine yaz diye uyarıyor.
YanıtlaSilBütün yorumlarınızı yayınladım, sorun yok bence, ama yine de teşekkürler ilginiz için :)
Sil