Şu hayatta öğrendiğin şey nedir
diye sorsalar, derim ki:
“Büyük konuşmayacaksın, ‘ötesi olmaz’
demeyeceksin. Sonuca tüm duyu organlarınla ikna olmadan bir şeye ‘oldu’
demeyeceksin!”
Örnek mi vereyim, tamam vereyim. O kadar çok ki;
Örneğin üniversite sınavı
bittiğinde “oh be” demiştim; şimdi artık her şey çok kolay olacak. Bu kadar
stres bir daha olmaz hayatta!
İlk işime girdikten sonra
demiştim, “oh be” bundan sonra bolluk bereket var artık!
Birinci işten ayrıldıktan sonra
demiştim, “oh be” bundan sonra bu kadar strese sokan patron olmaz artık
hayatımda!
İkinci işten ayrıldıktan sonra yine
demiştim, “oh be” bundan sonra kafam rahat olur en azından!
Sekizinci işten tazminatımı alamadan
ayrıldığımda demiştim “oh be”, sektör değiştirmeme bahane oldu bu durum!
Onuncu iş diye tazminatımı
alamadığım sekizinci işe geri döndüğümde demiştim “oh be”, belki haklarımı da
tamamlarım!
Sevmediğimiz bir başbakan değiştiğinde
“oh be” demiştik arkadaşlarla, ülkemiz artık bu kadar karanlık bir yönetim
görmez!
Depremden sonra demiştik “oh be” artık
ülkemiz bilinçlenecek, binalarımız güçlenecek, deprem dede hepimizi kurtaracak!
İkinci depremden sonra yine
demiştik “oh be” artık çok daha deneyimliyiz bu konuda!
İnsanlar ağaçları korumak için
seferber olduğunda; yani gezi’lerdeyken demiştim “oh be”, artık birleşebiliyoruz,
ağaçları kolay kolay kimse kesemez!
Yılların ana muhalefet partisi başkanı
aniden bırakıp gidince herkes gibi ben de “oh be” demiştim, artık iktidar da
değişir, yeni bir nefes gelir hayatımıza!
Bir öğretmen çıkıp “Endüstri 4.0
diyen bir cumhurbaşkanınız olacak!” deyince “oh be” demiştim ben de, artık
muasır medeniyetler seviyesine coşarak gireriz!
Altı benzemez bir araya gelince çok
inanmasam da “oh be” demiştim, nihayet ülkede bir şeyler değişiyor.
Ne mi oldu peki gerçekte?
Üniversite sınavı bitti ama,
üniversiteyi bitirme stresi başladı. İlk işe girdiğimde hiç de bolluk bereket
olmadı, maaşım kuş kadardı. Birinci işimden ayrıldıktan sonra “deli” lakabıyla
anılan ilk patronumu aratacak cinslikte patronlarım ve yöneticilerim oldu.
Sekizinci işten ayrıldıktan sonra sektör değiştirdim evet ama, yenisinde de
insanların “ha sektör!” dedirtecek kadar berbat olduklarını gördüm ve kuyruğumu
pısarak kendi mesleğime geri döndüm. Onuncu işimde patron aniden intihar
edince, bırakın haklarımı tamamlamayı, üstüne beş sene daha yakmış oldum! Sevmediğimiz
başbakan öldüğünde çok gençtik, aldık
boyumuzun ölçüsünü sonra kat be kat! Deprem dede ülkemizi kurtaramadan göçtü
gitti bu dünyadan. Yeni depremler geldi, hem de çok daha yıkarak, sanki “Hiçbir
şey yapmadınız, bu da sizin cezanız” dercesine! O ağaçlar da kesildi sonra, ormanlar
kesildi hatta! Can suyu olan ne varsa yok oldu gitti. Ana muhalefet yerli
yerinde duruyor. O öğretmen maalesef ders zili çalmadan öğrencilerini yarı yolda
bırakıp çekti gitti. Şimdilerde yine
ortaya çıktı ama geçmiş olsun, “endüstri 4.0” söylemi güzel bir umut olarak
mazide kaldı çoktan. Altı benzemezin masası şimdiden beş benzemeze dönüştü
bile. İçlerinden birisi sandalyesinden kalktığı yetmiyormuş gibi, masayı da
devirmeye yeltenerek çekti gitti.
Peki hiç umut yok mu? Hep daha kötüsü mü olur hayatta?
Umut elbette var, umut olmaz olmaz olur mu hiç! Bunun
sırrını kendimce çözdüm ben.
“Şu hayatta büyük konuşmayacaksın!”
demiştim ya yazının başındayken, büyük konuşmayacaksın evet. Başına daha büyüğü
gelmeden o “musibeti” masaya yatırıp analiz edeceksin. Dersini alacaksın ki,
daha büyük şeyler gelmesin başına! Ve bir de esnemeyi bileceksin arkadaş! Esnemek
derken sakın yanlış anlaşılmasın; yanar döner olmaktan bahsetmiyorum ben. “Duruma
göre pozisyon almaktan” bahsediyorum, belki de analitik düşünmektir bunun diğer
adı. Siz nasıl anlarsanız artık.
İşte böyle sevgili dostlar. Umut
hep var. Büyük usta Nazım’ın da dediği gibi,
“…Kararmasın yeter ki
Sol memenin altındaki cevahir!”
Biraz önce bir yazıya, son gelişmeler üzerinden şu cümlemin de olduğu bir yorum yazmıştım, umudu diri tutalım bence:)
YanıtlaSil"Sanırım şimdi masa da masa ha diyebiliriz... Masada olmayacaklar belki ama sırtımızın ve sol yanımızın artık daha sağlam olduğunu hissettirenler sayesinde..."
Aynen katılıyorum. Masa öyle bir masaymış ki, "kimseye bana mısın demiyor" :) Dedikleri gibi taşlar yerine oturur, olması gerektiği gibi, hatta çok geç kalındığı gibi...
SilSevgiyle
yani bizim ülkenin halleri :)
YanıtlaSil"Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi" der Edip Cansever :)
SilYaşamak ve deneyimlemek bizim gibiler için ders niteliğinde. Düşünen insanız nihayetinde diyorum ama aklıma koyun misali düşünemeyenler aklıma gelince enseyi karartıyorum... Dilerim onlar da ders çıkartırlar yaşadıklarından...
YanıtlaSilSevgiler...
Şu anda ülkemizdeki insanlar, fanatizm boyutuna gelmiş duruşlarından ve eylemlerinden ders çıkarırlar mı noktasında çok da umutlu değilim açıkçası. İyi ve sıkı bir eğitimle belki bir kaç kuşak sonrası için elbette umut var. Umarım yanılırım ve o günleri hep birlikte görürüz.
SilSevgiler :)