14 Haziran 2023 Çarşamba

Ağaç Ev Sohbetleri - #199


Ağaç Ev Sohbetleri, sevgili blog arkadaşımız DeepTone/Sade ve Derin tarafından yıllardır organize edilen bir blog etkinliği. Her hafta bir blogger konu belirliyor ve isteyen herkes o konu hakkında yazıyor. Hiç ara vermeden etkinliğe katılan sevgili KaplanDiary blogunda etkinliğin 199. yazısını okurken, içimden yazmak geldi benim de. Bundan sonra hep katılabilirim umarım. Bence etkinliğin adı bile çok nostaljik; bravo Deep sana, heyecanlandım şimdi.

Evet bu haftanın konusunu sevgili DeepTone belirlemiş, konu başlığı şöyle:

Kurgu kitaplar okumak, film veya dizi izlemekten keyifli midir?

 Bu konu bana çocuklara sorulan “Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?” klişesini çağrıştırdı. Düşünün, çocuk ne zor durumda! Soruyu soran kişi anne veya babadan biriyse eğer, durum vahim! Soruyu soran kişi anneye yakınsa, mesela teyze ise durum karışık! Soruyu soran kişi eğer cevap karşısında çocuğun seveceği bir şeyi, mesela çikolatayı ucundan göstermişse de eyvahlar olsun! Çocuk, ileride yönetici olacaksa eğer, kişiye göre cevap verebilir. Mesela soruyu annesi sormuşsa “Tabii ki seni” deyip annesinin kollarına atılabilir. Ya da kurnazsa ve ileride politikacı olacak potansiyeli varsa, “Anneciğim tabii ki seni seviyorum” deyip çikolatayı lüplettikten sonra, pis pis sırıtarak, “Yalan söyledim, babamı daha çok seviyorum; çünkü O bana çikolatadan daha büyük rüşvet veriyor, beni maça götürüyor” diyebilir. Eğer çocuk ileride apolitik bir memur olacaksa ve de rutin bir huzuru hedefliyorsa, etliye sütlüye karışmadan “Her ikinizi de seviyorum” deyip hem çikolatayı alır hem de sen sağ ben selamet yoluna devam edebilir. Eğer çocuk, bu soru sorulurken kapının yanından elinde 100’lük banknot sallayan dedesini görmüşse, zaten vereceği cevabı bellidir. Olasılıklar uzar gider….

Konuyla ne alakası var diyeceksiniz ya demeyin; bence bal gibi alakası var efenim, çok alakası var hem de.

Şimdi ben nasıl ayırt edebilirim ki filmlerle dizilerden ve kitaplardan aldığım keyfi? Vişne mi muz mu diyorsunuz bana! Çikolatalı pasta mı, kıymalı su böreği mi diyorsunuz! Hangisi diğerine üstün olabilir?

Kitaplar ve filmlerin bana verdiği keyif, ya da bende bıraktığı iz; zamana, ruh halime, eserin işlenişine göre; ne bileyim o anda yanımdaki kişiye göre, ya da yalnızlığımın seviyesine göre; işsizken mi yoksa işyerindeki adaletsizliğe kızgınken mi o eserle tanıştığıma göre; hatta dışarıda yağan yağmura göre bile değişiklik gösterebilir. Bence sanat eserinden keyif almak, tek taraflı bir şey değil. İnteraktif bir şey. Kitap çok güzel olabilir, ama o anda karnın ağrıdığı için hiç sevmezsin. Hafif bir komedi dizisi izlemeyi tercih edersin. Dışarıda yağmur yağıyordur, sepyadır doğanın rengi. Şöminede çıtır çıtır odunlar yanarken, koltuğa uzanıp bir Nuri Bilge Ceylan filmi izleyesin gelir. Şimdi o filmin tadını hangi kitap verecek? Yani benim hayal gücüm kim ki Nuri Bilge’nin yanında! Film çok kötüdür ama, hayran olduğun sanatçı oynadığı için acayip keyif almışsındır. Yani demem o ki; kitapsa yazar, dizi ya da filmse yaratıcı ekip bir şeyler koyar ortaya. Keyif kısmı ise bende.

Mesela Dallas dizisi ile büyüyenler, o zamanın koşullarında acayip keyif almamış mıdır her hafta izlemekten? Şimdinin kafasıyla muhtemelen saçma sapan gelecek Dallas dizisinin kitabını tercih ederler miydi? Hiç sanmıyorum.

Hiç unutamadığım, müthiş izler bırakan “Hayat Güzeldir” ya da "Piyanist" filmlerinin kitabını okusaydım aynı etkiyi bırakır mıydı? Bilemiyorum. Ya da bizden bir film olan ve defalarca izlediğim “Beynelmilel”i ben niye bu kadar çok sevdim? Müzik, ambiyans, oyuncuların bakışları, renkler… Robin Williams’ın filmlerini izlemek mi, o filmlerin kitaplarını okumak mı deseler, tabii ki filmleri derim. James Cameron’un filmlerini nasıl es geçerim? Gibi gibi şeyler…

Peki ya Yaşar Kemal’in, sözcükleri adeta sihir gibi kullandığı romanları filme aktarılınca aynı etkiyi bırakır mı? Bu soruyu sorulmamış varsayarım; yazara saygı duruşuna geçerim. Rıfat Ilgaz büyük yazar; ama Hababam Sınıfı filmlerinin yerini kitabı tutar mı? Adile Naşit olmadan, Şener Şen olmadan, Tarık Akan olmadan, Münir Özkul olmadan, filmlerin o nefis müzikleri olmadan olur mu? Vedat Türkali’nin, Jose Saramago’nun, Dostoyevski’nin, Ferhan Şensoy’un kitapları elbette kitap olarak keyif verir bana.

Ama derseniz ki okuduğun bir romanın filmi sende aynı etkiyi bırakır mı? İşte orada farklı olabilir. Genellikle kitabını okuduğum bir romanın filminden keyif alamam. Çünkü okurken ben hayal etmişim, filmde yönetmen kendi hayalini koymuş ortaya. Örtüşmemesi anlaşılabilir.

İşte böyle sevgili blog dostlarım. 

Gelecek hafta Ağaç Ev Sohbetlerinin bir başka konusunda buluşuncaya dek esen kalın efendim.

10 yorum :

  1. Harika:) Neyse ki son paragraf kurtardı:)) Aslında belirttiğiniz gibi çok başarılı filmler var. Yönetmen, oyuncu ve film müziklerini yapan sanatçıların hakkını yemek istemem. Bazı filmlerin asla kitabının yazılamayacağını düşünüyorum. Muhteşem Yann Tiersen müziğiyle Amelie filminin üzerimde bıraktığı etki, eğer roman olarak yazılsaydı filmden aldığım etkiye yaklaşabilir miydi emin değilim.
    Evet zamanında Kaçak, Dallas, Bonanza gibi dizilerin sıkı takipçisiydik. Her akşam tv de sabırsızlıkla izlemeyi beklerdik. Bunda tv nin hayatımıza yeni girmesinin etkisi büyük olmalı. Yani görmemiştik o zamanlar. Üstelik o zamanlar okuma zevkine de erişememiştim. Elbette filmler, diziler de olsun. Hem filmin hem kitabın iyi ve kötüsü var ama film ve dizilerde kalitelisini yakalamak kitaplara göre biraz daha zor olmalı. Gerçi kitapların sayıca üstünlüğü olduğu aşikâr. Ağaç Ev Sohbetlerine hoş geldiniz, sizden de yeni konular bekleriz:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) Evet hayatımızda güzel kitaplar ve filmler ve diziler ve tiyatrolar hep olsun:) Ağaç Ev Sohbetleri'ni hoş buldum, konu vermeden önce sadakatimi kanıtlamam, bir kaç hafta kaytarmadan yazmam lazım :)

      Sil
  2. Romanların filmleri, romanların havasını vermiyor. İlk önce okuyup filmini sonra izlemek daha mantıklı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer önceden okuduğum bir romanın filmini izlersem, beğenmeme olasılığım çok yüksek olur. Çünkü romandaki bütün anlatının filme aktarılması imkânsız ve yönetmenin benim okuduğum gibi aktarması da imkansız. Ama eğer romanını okumadığım bir filmi izlersem beğenebilirim. Çünkü romandan uyarlama senaryolarda diğerlerine göre karakter analizi daha derin yansıtılabiliyor. Yani kesin bir şey söyeleyemiyorum, duruma ve esere göre değişiyor yorumum :)

      Sil
  3. Hiç bu kadar içten bir yorum okumamıştım ashkahskahsasa çok güldümmmmm :-)))))))))))) Süperdi

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de eğlenerek yazdım, duygum size de geçtiyse ne mutlu bana :))) Teşekkür ederim :)

      Sil
  4. pekiii seni zorda bıraktık yaniii komikçiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet çok acayip zorda kaldım, bu bana yapılır mı :))

      Sil
  5. Sanatın her alanı çok özel elbette. Ama kitap bambaşka.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki kitap bambaşka, ama filmsiz ve tiyatrosuz bir hayat da düşünemem:)

      Sil