Şevki
Bey, zevcesi Munise Hanım'ın özenle ütülediği pantolonunu,
sakız gibi bembeyaz kolalı gömleğini, ceketinden bir ton açık
renkteki yeleğini giydi; köstekli saatini özenle cebine
yerleştirdi. Aynanın karşısında saçlarını düzeltti. Her
zamanki gibi sinek kaydı traş ettiği yüzüne limon kolonyasını
sürdükten sonra, kapının yanındaki askıda kendisini bekleyen
ceketini ve şapkasını takarak sokak kapısından çıktı. Pera'ya
gitmek için özenle giyinmek adettendi; çünkü insan çevresine,
yaşadığı kente saygı duymalıydı. O böyle öğrenmişti.
Sokakta rastladığı tanıdıklara şapkasını sağ eliyle çıkarıp
hafifçe öne eğilerek selam verirken, köşede bir kalabalıkla
karşılaştı. Bir basın ordusu eşliğinde gezen, bakışlarına
yansıyan ruhundan çirkinlik akan, sakallarını traş etmemiş, çok
para döktüğü belli olan giyimindeki zevksizlik bir bakışta belli olan, hayatında
tek bir kitap okumadığı her haline yansıyan ve cahilliğiyle gurur duyan, çocuğu hatta
torunu yaşındaki bir hanımın elinden eşi olduğunu dünya aleme
gösterircesine bir refleksle tutan adam konuşuyordu:
“..Bugün
benim ortanca hanımın doğumgünü. Gerçi ev komple boğazı
görüyor ama yine de bir yemeğe çıkarayım dedim. Çıktık
caddeye, bir anda aklıma şey geldi. Açıkçası kanıma dokundu.
Gittim hanımla çocukla olayın olduğu yere. Millet fakir, karanfil
bırakıyor. Ben gül bıraktım...”
Şevki
Bey önce ne olduğunu anlayamadı. Sonradan fark etti ki,
kendisinden yıllar sonra o sokakta bir bomba patlamış, insanlar
ölmüştü. Geleneksel anma çiçeği olan karanfilin anlamını bilmediği belliydi adamın. Dolayısıyla ölenlere saygı
için olay yerine karanfil bırakanlarla dalga geçiyordu, bu ruhunun
çirkinliği sözlerine yansıyan adam. Ne yapıyordu? Zenginliğiyle
övünüyordu. Ne yapıyordu? Olay yerinde ölenleri umursamadan
gezmeye çıkmış olmanın rahatlığını yaşıyordu. Ne
yapıyordu? Bomba patlamasını reklam için fırsat biliyor, bir
demet gül bıraktığı ânı
görüntülemeleri için bir basın ordusu çağırıyordu. Olay
neydi? Basın ordusu bu adamın çağrısına uyup abuk sabuk
konuşmalarını ana haberlere taşıyabiliyordu ve hatta yaptığı
insanlık dışı espriye gülenler de vardı aralarında. Kimdi bu
adam? Medeni kanuna göre çok eşliliğin yasak olmasına rağmen
eşine “ortanca hanım” diyebilen, o derece özgüveni yüksek,
parası çok kendisi az bir adamdı.
Şevki
Bey dayanamadı bu olan bitene, derhal oradan uzaklaşıp merkeze
ulaşmalı, zaman kontrol uzmanlarına olayı anlatarak bir önlem
almalarını istemeliydi. Yazıktı bu gelecek kuşağa, bu kadar
ceza yetsindi artık! Uçtu, uçabiliyordu zira; bu adam ve bu adam
gibilerin döneminin bitmesi için dilekçesini yazdı yüce makama.
Pera'yı
eskisi gibi görmek için neler vermezdi Şevki Bey. Birbirinden
ürkünç zebani kılıklı adamların; ürkek, çirkin ve güvensiz
kadınların arasından geçerek süzüldü sokak aralarında. Zaman
kontrol uzmanları dilekçesini kabul edecek ve bu adamların
cezasını kesecekti er ya da geç. İyilik, güzellik, alçak
gönüllülük kazanacaktı, biliyordu Şevki Bey. Hafifçe süzülerek
yükseldi ve acıyarak baktı insanoğlunun kendisinden yıllar
sonraki haline...
“Böyle
olmamalıydı, bu kadarını hak etmemişlerdi” dedi...
Biraz daha demlenmeye bırakabilirdin. O zaman bazı noktalarda gerekli geçişleri yapabilirdin. Aşırı duygu ile yazılmış. Ben biraz koptum.
YanıtlaSilBen zaten aşırı duygu insanıyım, ticari bir şey yazmıyorum ki! Böyle hissettim ve böyle yazdım...
SilBen aşırı duygu ile yazılmış derken; bir öyküde bu çok daha iyi oturabilirdi manasında demek istedim.
SilTicari olsun olmasın; her öykünün kendine has bir duygusu var. Ben bu duyguyu alamadım.
Eminim bu hikayeyi bir sekiz dokuz ay sonra okuduğunuzda siz de keşke biraz daha bu öykü demlenseydi; diye düşüneceksiniz.
Bu bir hikaye değil ki, güncel bir olay yorumu, sadece basit bir karşılaştırma var. Her neyse... Siz edebiyat eleştirmeni gibi yaklaşmışsınız olaya, benim öyle bir iddiam yok. Açıkçası amatör insanlara böyle sert eleştiriler dokunur. Ben bloglarda genelde pozitif yorumlar yazarım, bazen konuyla ilgili tartışmalara da katıldığı ama şekil eleştirisi yapmam. Siz de bilirsiniz blog yazarları yorumlardan enerji alır. Açıkçası sizin yorumunuz bende ters etki yaptı, duyguyu alamadıysanız keşke kendinize saklasaydınız. Her neyse, çok hassas dönemlerden geçiyoruz, birileri ölülere karanfil bırakanlarla dalga geçerken böyle şeylere takılmamamız lazım. Ama işte amatör ruh başka bir şey.. Sevgiler...
SilŞevki bey (ler) elinden geleni yapar da. Dilekçeler kabul olur mu acaba! Korkutuyor beni bazı başı boş insanlar. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilKorkmayıp umutlu olmak lazım, ben dilekçenin yerine ulaştığını düşünüyorum, çünkü bu kadarını gerçekten hal etmiyoruz..
SilTeşekkür ederim.
Elinize sağlık. Eski ile yeniyi iyi yakalamışsınız. Ancak bana göre biraz daha iyimsersiniz. Demokrasi ile bu ülkeyi düzeltmek mümkün değil. Görüyorsunuz demokrasi ile gelenleri.
YanıtlaSilİyimser olmak istiyorum, pozitif enerji gönderirsek belki düzelir bir şeyler, demokrasiden ben de umutlu değilim. Metafizik gücünü deniyorum bu aralar :)
SilGönlüne , aklına , emeğine sağlık ... Ben çok beğendim ...
YanıtlaSilDuygular coşturdu ... Kinaye enfes ... Dilekçe ve yüce makam .....
Sevgiler
Hadi inş bakalım:)
SilSevgiler.
Merhaba, Kaleminize sağlık :) Ortanca hanım'ı görünce sinirlendim yine. Hayır karanfil değil de gül imiş, yesinler. :) Lakin ne kadar pozitif olursak olalım sanırım bir şeyleri değiştirmek çok zor. Yine de umut çok önemli. :)
YanıtlaSilYok, saçmalıklar had safhaya vardı, bence durma noktasına gelindi, ben çok umutluyum:)
SilEline emeğine sağlık çok duygulu yazmışsın
YanıtlaSilBu kadarını hak ettik malesef. Bir insan veya insan topluluğu anlayabildiği kadarına güler, anlayabildiği kadarına ağlar, anlayabildiği kadarına sevinir... Yine aynı insan veya insan topluluğu zamanın içerisinde yaşarken geleceğini de kendi kapasitesi doğrultusunda çizer. Bizim ise bu konuda yapabileceğimiz tek şey susmamak.
YanıtlaSilBazılarının hatasını bütün toplum çekmemeli, bu kadarını gerçekten de hak etmedik ..
SilÇokgüzel ifade etmişsiniz
YanıtlaSilÇok acı bir olaydı, çok duygusal bir anda hızlı hızlı yazdım bunu.
SilNe güzel, ne güzel. Ah, pek bir güzel olmuş
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim:)
Silİşte böyle bu dünya. Koyun can kasap et derdinde...kasap keserken okşar ya koyunun boynunu tam da bu durum s.z konusu...elinize sağlık
YanıtlaSilBunlarda okşama da yok, doğrudan, kaba saba...
Sil