Hanımefendi
bilinmez bir ülkenin en zengin ailelerinden birine mensup. Şans
işte, muazzam bir servetin içinde doğuyor. Sonrasında tahmin
edersiniz, muhterem babası kendisini yurtdışında en iyi okullarda
okutuyor. Okul bitince holdingde yönetici olarak işi hazır zaten.
Bir süre sonra makam mevki yetmiyor, holdingden ayrılıp kendi
işini ve kendi holdingini kurmaya karar veriyor. Gemiler, oteller,
televizyon kanalları derken servetine servet katıyor bu şahane
kadın. Yine o bilinmez ülkenin tanınmış soyadlarından biriyle
parlak bir evlilik yapıyor. Kendisi gibi servete doğan şanslı mı
şanslı çocuklar getiriyor dünyaya. Hayat bu hanımefendinin
yüzüne gülüyor anlayacağınız... Öyle ya, ne parasızlık
çekmiş, ne işsizlik nedir bilmiş, maddi olarak istediği hemen hemen her şeyi elde etmiş. E doğal olarak, kendi sınıfındaki
birçok hanımefendi gibi o da hayır işlerinden kendini alamıyor.
Dernekler, yardım kuruluşları, vakıflar...
Neden
anlatıyorum bütün bunları, “size ne bize ne” diyeceksiniz.
İlgilenmiyoruz pırıltılı hayatlarla elbette, haklısınız...
Gözümüz mü var, kesinlikle hayır! Allah daha çok çok çok
versin hanımefendiye, asla gözümüz yok. İyi de neden anlatıyorum
bütün bunları o zaman? Çünkü bu bilinmeyen ülkedeki bilinmeyen
hanımefendinin çok uluslu şirketlerinden birinde yaşananlar
ilgimi çekiyor da ondan... Bir dizi film senaryosu olabilir, belki
de yazarım birgün belli mi olur....
Bu
hanımefendinin şirketlerinden biri maddi olarak zor bir dönem
geçiriyor. Daha doğrusu öyle demeyelim de, şirket kiyafetsiz
yöneticiler ve alınan saçma kararlardan dolayı başarısz oluyor
diyelim. E ne var bunda diyeceksiniz, çünkü her şirketin başına
böyle şeyler gelebiliyor, çok normal. Böyle bir durum yaşanırsa
ne olur bilirsiniz. “Şirket küçülür, ya da kapanır”
dediğinizi duyar gibiyim. Tamam doğru söylüyorsunuz,bu
hanımefendinin şirketinde de aynı durum yaşanıyor.
Şirket
küçülüyor, elemanların yüzde seksenini işten çıkarıyorlar.
Bu da tamam dediniz. Bu bilinmeyen ülkenin en zengin ailelerinden
birine mensup hanımefendinin şirketinden çıkarılan kişiler
zaten, şirket açıldığından sonraki yıllarda “durum kötü”
diye hiç zam almamışlardı bunu bir parantez olarak belirteyim.
Biliyorsunuz, ülkede işsizlik had safhada, “ne yapalım,işler
düzelene kadar idare ederiz” diye el mahkum çalışmaya devam
etmişlerdi. Her neyse, şirket küçülüyor diye çıkardıkları
elemanlara “on gün sonra tazminatlarınızı alacaksınız”
diyor, bilimeyen ülkenin en zenginlerinden olan hanımefendinin
şirketindeki insan kaynakları birimi.
Oysa bilirsiniz, kıdem
tazminatı peşin ödenir. “Ne yapalım bekleriz” diyen
elemanlar, birden işsiz kalsalar da “en azından tazminatla
geçiniriz” diye kendilerini avuturken bilin bakalım ne oluyor?
Evet bildiniz, bu hanımefendinin şirketinin insan kaynakları
birimi, aradan 15 gün geçince işten çıkardıkları elemanları
tek tek arayarak “ kıdem tazminatlarınızı taksite böleceğiz,
çünkü şirkette para yok” diyorlar! Elemanlar soruyor haklı
olarak: “Peki kaç takside böleceksiniz?” İnsan kaynakları
cevaplıyor: “Taksit sayısı belli değil, ne zaman ödeneceği de
belli değil, yurtdışındaki ortak ne zaman para gönderirse!”
İşte
o bilinmeyen ülkede sosyal hayat her geçen gün çürürken, iş
hayatı da bu noktalara geliyor. Ülkenin en zenginlerinden olan
hanımefendinin aile büyükleri bir zamanlar işçilerine en yüksek
maaşları verirken, gelinen noktada hanımefendi elemanlarının
haklarını gaspetme konusunda hiç vicdan azabı duymuyor! Elemanlar
faturalarını nasıl ödeyeceğini düşünürken hanımefendi
“kimsesiz kanaryaları besleme” derneğine yaptığı yüklü
bağışla basında boy göstermeye devam ediyor, çünkü çok iyi
kalpli yardımsever bir iş kadını kendisi....
NOT1
: Bu bilinmeyen ülkenin meclisinde “kıdem tazminatı” denilen
ve hanımefendi gibi saygıdeğer ve yardımsever iş adamlarının/iş kadınlarının iş yapma kabiliyetlerine sekte vuran saçmalığın
kaldırılması için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor...
ÖZLÜ
SÖZLER:
- “Kimin sana emeği geçerse, sen ona daha fazlasını yapmalısın” - Yusuf Has Hacip
- “Ahalinin lokması, hükümetin temelidir” - Cenap Şahabettin
- “Emek kutsaldır” - Anonim
- “İnsan olabilmek için dünyadaki haklarımızı istemek zorundayız” - Malcom X
- “Kim bir kul hakkı yemişse derhal o kardeşi ile helalleşsin Çünkü (kıyamet günü) dirhem de geçmez dinar da. Böyle olunca o (hak yiyen) kişinin sevapları alınır o adama yüklenir Eğer sevapları yoksa o hakkını yediği adamın günahları buna yüklenir” (Buhari Suresi, Rikak, 48 )
- "Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur" (Buharî, Müslim)
Herkes kendi cinsinden olan varlıkları korur kollar. Mesela insanlar insanlara sahip çıkar.
YanıtlaSilDoğru söze ne denir...
Siliş dünyasını ve patronların genel yaklaşımını çok iyi özetlemişsiniz, tebrik ederim. Çalışanlar işlerini iyi yaptıkları zaman ve şirkete para kazandırdıkları sürece patronlarının gözünde iyidirler. Aksi durumlarda ise zerre kadar önemsenmezler. Üstelik maddi ve manevi pek çok hakları gasp edilir.
YanıtlaSilTeşekkürler, maalesef bu anlattıklarım da gerçek...
SilBilinmez ülke bir yerlerden tanıdık geliyor. Yuh demek istiyorum o hanımefendiye ve onun gibi davrananlara.
YanıtlaSilBen de öyle diyorum ama yetmiyor maalesef, artık o bilinmez ülkede işler iyice çığırından çıkmaya başladı...
SilAslında ülke biliniyor. O bilinen ülkenin bahsettiğiniz özelliklere sahip pek çok hanımefendisi var. Kendilerinin ne kadar yardımsever, ne kadar hayvan sever olduğunu göstermek için yarışırlar birbirleriyle. Bir devrin papatyaları işte. Her şeyin amacı gösteriştir onlar için. Sömürü düzenine karşı bir eylemin içinde olamazlar. Çünkü onlar sömüren taraftadır.
YanıtlaSilDiğer yönden din de sömürü aracıdır. Bu bakımdan özlü sözlerinizde bazı din alimlerine yer vermeniz biraz şaşırttı beni. Zira onlar kölelik ve cariyelik kurumunu doğal gören bir dine mensup kişiler.
Bu bilinmez ülkede artık her şey o kadar çığırından çıkmış ki, o kadar olur... Özlü sözler kısmında dine ait olanlara da yer verdim evet. Çünkü emeğin kutsallığını her açıdan dile getirmek istedim. Bütün vicdanlara seslenmek istedim. Belki insafa gelirler diye. Bu anlattığım olay ise şuan oldukça güncel. Olumlu sonuçlanmasını umut ediyorum. Zaten iletişim çağında böyle bir olay asla ört bas edilemez diye düşünmekteyim...
Sil