Dün
akşam HaldunTaner Sahnesi'nde izlediğim Ay Işığında Şamata
oyunu ile adeta stres attım. Sahnede ışıl ışıl parlayan oyuncular, enerjileriyle paslanan ruhumu yıkadılar. İzlediğim
oyun sayesinde, -aslında şahane müzikleri ve danslarıyla şov desem belki
de daha doğru olacak- keyifli iki saat geçirdim.
Oyunun
konusu
Ay
Işığında Şamata oyununda Çalışkur Apartmanı sakinleri ile
tanışıyoruz. Bir doğum günü var ve bütün komşular bir araya
geliyor. Bu insanlar o kadar renkli bir topluluk oluşturuyor ki;
sanki apartman sakinleriyle değil, toplumun büyük bir kısmı ile
tanışıyor gibi oluyoruz. Karakterlerin içinde eşini aldatan var,
başka ülkeye hayranlıktan kendi kimliğini ve hatta yediği zeytini dahi
unutan var. Para babası iş adamı var, zengin ailenin şımarık
kızı elbette var.
Komşularını gözetlemekten hoşlanan mı dersiniz, disiplin yoluyla apartmanı dize getirmeye çalışan emekli albay mı dersiniz, yüzü kırışacak diye tuhaf tuhaf gülen kadın mı dersiniz... Hatta mahallenin imamı bile bu garip topluluğun arasında yer alıyor. Bu insanlarla tanışırken, evlilik kurumunun yozlaşması, bağnazlık, gericilik, aç gözlülük, fırsatçılık, ihanet, para hırsı gibi pek çok konuda tatlı tatlı hicivlere tanık oluyoruz. Yazar ve yönetmen öyle ustaca aktarıyor ki bütün bu başlıkları; bir eğlencenin içinde iken bütün bu konuları düşünebildiğimize kendimiz bile inanamıyoruz. İşte bu nedenle oyuna gerçekten de bayıldım.
Komşularını gözetlemekten hoşlanan mı dersiniz, disiplin yoluyla apartmanı dize getirmeye çalışan emekli albay mı dersiniz, yüzü kırışacak diye tuhaf tuhaf gülen kadın mı dersiniz... Hatta mahallenin imamı bile bu garip topluluğun arasında yer alıyor. Bu insanlarla tanışırken, evlilik kurumunun yozlaşması, bağnazlık, gericilik, aç gözlülük, fırsatçılık, ihanet, para hırsı gibi pek çok konuda tatlı tatlı hicivlere tanık oluyoruz. Yazar ve yönetmen öyle ustaca aktarıyor ki bütün bu başlıkları; bir eğlencenin içinde iken bütün bu konuları düşünebildiğimize kendimiz bile inanamıyoruz. İşte bu nedenle oyuna gerçekten de bayıldım.
Oyunun sergilenişi
Epik tiyatronun özelliklerinden olan anlatıcı bu oyunda da vardı. Özellikle ilk sahnede oyunculardan tamamen farklı tarzda giysisiyle oyunu dondurup araya girmesi, bana zamanda yolculuk hikayesi izliyormuşum gibi hissettirdi. Çok hoşuma gitti bu durum. Anlatıcı oyuncuları dondurup haklarında bilgiler verirken oyundan kopmadım; bilakis oyunun içine daha çok girdim. Bence oyunun en başarılı kişilerinden biriydi anlatıcı. Kendisine belki de ayrı bir başlık açmam gerekecek ama, yeri gelmişken belirtmek isterim. Ben anlatıcıya bayıldım! Oyuncu ve seslendirme sanatçısı Sezai Aydın'ın oğlu, oyuncu ve seslendirme sanatçısı Arda Aydın'dı anlatıcı. Demek ki güzel ses babadan oğula geçiyormuş! Nasıl güzel bir sesi var, nasıl bir hitap şekli ve enerjisi var! Heyecanı ve ilgiyi oyun boyunca yükseltmeye büyük katkısı oldu. Üstelik sadece konuşmasıyla değil, söylediği şarkılarla da bütün salonu mest etti.
Oyunun
ilk perdesi biterken izleyicilere güzel bir sürpriz yaşatıldı.
Merak edenler bu sürprizi elbette internette araştırdıklarında
bulabilirler. Ama oyunun büyüsü bozulmasın diye ben
söylemeyeceğim. Ve bence sürprizi öğrenmeden oyunu izlerseniz, inanın çok daha fazla keyif alırsınız.
İki
perdeli oyunun ikinci perdesinde karakterlerin isimleri aynı kalıyor
ama kişilikleri allak bullak oluyor diyeyim, fazla da anlatmayayım.
Bence oyunun kurgusu gerçekten de çok güzel ve çok eğlenceli.
Oyunun
müzikleri
Ay Işığında Şamata bir müzikal değil. Ama müzikli güldürü.
Ve oyuncular canlı canlı şahane şarkılar söylüyorlar. Oyun
boyunca nostalji rüzgarları estiren bu şarkıları çok beğendim. Bir ara Arda Aydın gitar çaldı, ikinci perdede ise piyano vardı. Koro şahaneydi. Halaylar, danslar, rap bile vardı; daha ne
olsun...
Dekor,
ışık çok güzeldi
Oyunun
adına yaraşan ay figürünü özellikle çok beğendim. Komik bir
aydı yalnız, hareketlerini takip etmek lazım. Ve sahne tasarımını
da çok beğendim. Işıklar mükemmeldi. Disko topu bütün salonu
diskoya çevirdi. Görsel zenginlik göz dolduruyordu.
Yönetmen
Naşit Özcan ve oyuncular
Komik-i
Şehir Naşit Bey'in torunu, aktör Selim Naşit'in oğlu Naşit
Özcan bence çok başarılı bir reji sergilemiş. Oyunun ilk hali
nasıldı bilmiyorum ama ben bu halini çok beğendim. Çok eğlenceliydi, oyuncuların enerjisi çok yüksekti. Tam bir ekip
ruhu hissettim, dolayısıyla yönetmeni de kutlamak isterim.
Oyuncuların
hepsi çok başarılıydı. Ama yukarıda da belirttiğim gibi ben en
çok anlatıcı rolündeki Arda Aydın'ı, bekçi Zülfikar rolündeki
Şevket Avşar'ı, ve Melahat rolündeki Tuğçe Açıkgöz'ü
beğendim. Zülfikar ve Melahat beni konuşmalarıyla mest ettiler.
Bir bekçi ancak öyle konuşabilirdi ve Melahat tam da bu anlatılan
kişiydi. Oyuncuların rolleri genel olarak eşit dağılımlıydı
diyebilirim, ama keşke garsonun da bir repliği olsaydı. Açıkçası
oyun bitince garson karakterini oynayan kişi için üzüldüm.
Oyun
hakkında tarihi bilgi
Haldun
Taner, öyküyü “ Ay Işığında Çalışkur” adıyla 1954
yılında yazmış. Aradan 23 yıl geçtikten sonra 1977 yılında
tiyatro metni haline getirmiş. 1977 yılında oynandığında sunucu
rolünde Nedret Güvenç, bekçi Zülfikar rolünde İlyas Salman,
Aygen rolünde Tijen Par gibi dev oyuncular rol almış. Oyunu Zihni
Küçümen yönetmiş.
Son
bir not ;
Öncelikle
yazdığı bu nefis oyunu doğumunun 101. yılında kendi adını
taşıyan sahnede izlediğim Haldun Taner'i saygıyla anıyor,
sonrasında da emeği geçen herkese ellerine sağlık demek
istiyorum. Oyundan çıktığımda kendi kendime şunu söyledim:
“
İnsanların karakterleri bozuk olabilir, insanlar kötü olabilir,
her şey kötü olabilir. Ama bakmasını bilirsek hayat hala çok
güzel. Belki de biz abartıyoruz bazı şeyleri" dedim. Ve dedim ki "tiyatro iyidir,
tiyatro insanı gerçekten de iyileştirir...”
Oyundan
çıktığımda yüzümde kocaman bir gülümseme asılı kaldı..
Yaşa be sanat, çok yaşa e mi tiyatro...
Yaşa be sanat, çok yaşa e mi tiyatro...
Yöneten :
NAŞİT ÖZCAN
Dramaturgi :
HATİCE YURTDURU
Sahne
Tasarımı : EYLÜL GÜRCAN
Kostüm
Tasarımı: EYLÜL GÜRCAN
Işık
Tasarımı : ÖZCAN ÇELİK
Müzik :
HAKAN ELBIR
Koreografi :
ÖZGE MİDİLLİ
Efekt :
HİDAYET ÖZTÜRK
Yönetmen
Yrd:
ERTAN KILIÇ, CEYSU AYGEN, ERKAN AKKOYUNLU
Süre :
120 DAKİKA / 2 PERDE
OYUNCULAR
ADA
ALİZE ERTEM, ARDA AYDIN, AZİZ SARVAN, BERRİN KOPER, CEYSU AYGEN,
DERYA ÇETİNEL, EMRAH CAN YAYLI, EMRE NARCI, ERTAN KILIÇ, ESRA EDE,
GÖKHAN EĞILMEZBAŞ, GÖKHAN METE, İBRAHİM CAN, İBRAHİM ULUTAŞ,
MEHMET BULDUK, NİLAY YAZICIOĞLU, ÖZGE MİDİLLİ, ÖZGÜR DAĞ,
SAMET HAFIZOĞLU, SAVAŞ BARUTÇU, ŞENAY SAÇBÜKER, ŞEVKET AVŞAR,
TUĞÇE AÇIKGÖZ, YONCA İNAL
Tiyatro iyidir. Hem de çok iyidir:)
YanıtlaSilKesinlikle :)
Sil27 Mart Dünya Tiyatro Günü bütün tiyatro aşıklarına ve emekçilerine kutlu olsun :)
Yazınızı okumuştum dün. Yoruma ancak gelebildim. Tiyatro insanı güzelleştirir:) Seyretmiş gibi oldum. Teşekkürler...
YanıtlaSilTeşekkür ederim, yorum yapma inceliğiniz için ayrıca teşekkür ederim :)
SilBu aralar o kadar çok oyun izliyorum ki, sanki Oğuz Atay "Oyunlarla Yaşayanlar"ı benim için yazmış gibi hissediyorum. Öyle ki, iki oyun arasında hayata kısa süreliğine dönüyor gibiyim, çok iyi geliyor :)
Öyle güzel anlatmışsınız ki izlemeyi çok istedim.İstanbul Şehir Tiyatrosu olunca İzmir'de izleme şansı kaçtı;)
YanıtlaSil"İki oyun arası kısa süreliğine hayata dönmek" de çok hoşuma gitti.Bazen erken yatmama şaşıran ev halkına, arkadaşlarımla buluşma saatimiz geldi diyorum ben de.Kitap kahramanlarıyla arkadaşlık keyifli tabii ;)
Teşekkür ederim, gerçekten çok keyifli bir oyundu, keşke izleyebilseniz. Tüm İzmir'i bilmiyorum ama Karşıyaka Belediyesi'ni takip ediyorum, oralarda da güzel şeyler oluyor, ama evet İstanbul bu anlamda gerçekten çok yoğun.
SilKitap kahramanı arkadaşlarımız, sahnelerden ruhumuza süzülüp gelenler olmasa nasıl katlanırdık ki hayata...
Sevgiler :)