Dün
akşam 2,5 sene boyunca gündemde kalmayı başaran Poyraz Karayel'e
veda ettik nihayet. Nihayet diyorum; çünkü ilk zamanlar heyecanla
izlediğim dizi, özellikle son sezon iyice inandırıcılığını,
büyüsünü ve heyecanını kaybetmişti benim gözümde.
Keşke
son sezon hiç çekilmeseydi, keşke Oğuz Atay göndermeleriyle,
aşkın naifliğini gösteren şiirsel sahneleriyle zirvedeyken
bitseydi Poyraz Karayel! Ama işte bilirsiniz, “şov biziniz”
izleyiciyi düşünmüyor. Tutan dizi suyu çıkana kadar
kullanılmaya, reklamlarla uzatıldıkça uzatılmaya devam ediliyor.
Senariste de çok kızmamak lazım aslında...
....BUNDAN
SONRASI SPOILER İÇERİR....
Dün
akşamki final bence akıllara zarardı. Hikayenin neresinden
tutsanız elinizde kalır cinsten bir özensizlik vardı. Elinde
kocaman bir silahla özel hastahaneye psikopat katil giriyor,
merdivenler falan bomboş. Tam Bahri Baba'yı öldürecekken, Poyraz
ve beraberindeki 5 silahlı adam hastahaneye yetişiyor. Bu adamların
her biri en az 5'er kez psikopata silah sıkıyor ve bilin bakalım
ne oluyor? Hepsi polisin elinden kurtuluyor!
İçinde
herhangi bir duygu kalmamış gibi gösterilen, kendi çocuğunu
boğup öldürebilecek kadar katı olan mafya kadını Nevra, diğer oğlu
Çınar ölünce aniden deliriyor! Delirmekle de kalmıyor; yanan
arabadan yüzünün yarısı yanmış bir şekilde çıkıp Ayşegül'ü
öldürüyor... Kendi gölgesinden bile korkan, Songül'ü parası
için ayarlamaya çalışan öğrenci Fatih'in ne ara Songül'e deli
gibi aşık olduğunu ve O'nu kaçırmaya kalkışacak kadar gözünün
nasıl karardığı konusunu hiç gündeme getirmiyorum. Meltem'e finalde neden üçüz bebek anesi rolü biçildiği ise, bunca karmaşanın arasında kaynadı gitti zaten!
Tamam,
kahramanımız Poyraz Karayel, sevgilisi Ayşegül'ün ölümünden sonra
kafayı kırıp bu senaryoyu yazabilirdi, buna bir diyeceğim yok.
Güzel bir final. Ama finale giden yol nedir böyle arkadaş...
Detaylarda özensizlik, çekim planlarındaki saçmalıklar...
Bölümün başında adamların bir ölüm halleri vardı, sanırsınız
hepsi break dans ediyor!
Yönetmen
ne kadar önemliymiş bu diziyle bir kez daha anladım!
Yönetmen
Çağrı Lostuvalı ayrıldıktan sonra zaten dizi bir tuhaf olmaya
başlamıştı. Ben en çok da yönetmen değiştikten sonra, hızlı geçilen sahnelere ve
konuşmalar gelse de görüntülerin yavaşladığı tuhaf çekimlere
alışamadım. "Dzzt dzzt" diye ses efektleri vererek hareketleri hızlı çekime alıyorlar, işte o an izlediğim
sahnenin bütün büyüsü bozuluyor. Sanki film değil bilgisayar
oyununda gibi hissediyorum kendimi.
Albayım
sahneleri bittiğinde Poyraz Karayel zaten bitmişti!
Bu
dizi, Oğuz Atay göndermeleriyle benim ve ben gibi birçok
izleyicinin beğenisini toplamıştı. Tehlikeli Oyunlar romanındaki
Hikmet Benol karakterinden pek çok alıntı vardı Poyraz
Karayel'de. Tutunamamışlığı, anlaşılamamışlığı benziyordu
Hikmet Benol'a. Hikmet'in komşusu Albayım Hüsamettin Tambay,
dizide Cevher Albay olmuştu. Hikmet'in alt komşusu Nurhayat
Hanım'ın oğlu Salim'e ödevini yazdırması, dizide Poyraz'ın alt
komşusu İsa'nın ödevlerine yardım etmesiydi. Hatta “Üç yanı
denizlerle çevrili ülkemizin...” diye başlayan tirat bile
aynıydı. “Allah belanı versin Hikmet, peki albayım” cümlesi
kitaptan, “Allah belanı versin Mümtaz” lafı
diziden!
Hikmet'in sorgulamaları, isyanları, bilinç akışlarına
benzeyen Albay'lı, İsa'lı sahneler gerçekten de beni bu diziye
bağlayan güzel unsurlardı. Üçüncü sezonda bu illüzyon tamamen
yıkıldı. Poyraz evinden taşındı ve Albay senarist tarafından
etkisiz hale getirildi. İşte o noktada Poyraz Karayel'in büyüsü
de bozuldu. Sıradan bir mafya dizisine dönüştü.
Daha çok silah, daha çok kan, bir de derin devlet girdi
senaryoya. Günümüzde yaşanan “Paralel Fetö”, dizide
“Girişim” adıyla yer aldı.
Bomba patlatan, insan öldüren,
acımasız Girişim, Poyraz'ın kahramanlığıyla yıkıldı ya
finalde, tam bir KATARSİS etkisi oldu! Oh rahatladık hep birlikte!
Paralel pardon Girişim, kahramanımız Poyraz tarafından yerle bir
edildi, zaten 3-5 kişilermiş! Ülkece kurtulduk!
Oğuz
Atay'ın gölgesinin gölgesi!
Oğuz
Atay, romanında yarattığı dünya ile modern insanın
tutunamamasını, yaşadığı çelişkileri anlatıp toplumsal
sorunlara ve toplumdaki "aydın" olarak tanımlanan kişilere ayna tutarken; Oğuz Atay kahramanlarının gölgesinin
gölgesi olmaktan öteye gidemeyen Poyraz Karayel, bir kurtarıcı
olarak dizinin finalinde kutsandı... Hikmet Benol kendini gecekonduya kapatıp
oyun yazarken, bizim Poyraz da akıl hastahenesinde bu izlediğimiz
senaryoyu yazmış oldu... Kitabın sonunda Hikmet Benol'un intiharı
üzerine albay Hüsamettin Bey gazeteye şikayet mektubu yazıyordu. Bari dizide de Cevher Albay'a böyle bir paye biçseydiniz!
Tehlikeli
Oyunlar için “Tutunamayanlar'ın gölgesinde kaldığı”
söylenmiş. Bence Poyraz Karayel de Oğuz Atay'ın ağırlığı
altında ezilerek kötü bir finalle dizi tarihinin çöplüğünde
kendine yer buldu.
Son
söz; izleyici beğenmediği oyuna domates atmalı mı?
Shakespeare
döneminde tiyatrolarda sahneye fırlatılmak için çürük domates
satılıyormuş. Rivayet odur ki Shakespeare oyunları o kadar
büyülemiş ki izleyiciyi, hiçbir oyununda sahneye domates
atılmamış...
Ben
de izleyici olarak Poyraz Karayel'in üçüncü sezonuna ve berbat
final bölümüne domates atma hakkımı buradan kullanıyorum. Zaten
dün akşam Twitter, senarist Ethem Özışık'a atılan domatesler
nedeniyle kıpkırmızı olmuştu...
Ülke
gündemi kan revan içindeyken böyle bir yazı yazarak rahatladım,
domateslerimi fırlattım hafifedim. Umarım siz de okuyunca aynı
rahatlığı hissetmişsinizdir bir nebze de olsa, sevgiyle...
Tum bolumu ' lutfen burada bit, daha fazla cirkinlesme' diyerek izledim.
YanıtlaSilHerseye ragmen Poyraz Karayel'in yeri ayri kalacak o da gectigimiz 2 sezon hatirina...
Evet geçen iki sezon gerçekten de çok güzeldi, heyecanla çarşambayı beklerdim. Son sezeon keşke olmasaydı...
SilBu sezon izlemeye ara verdim. Çünkü gerçekten ilk sezondaki gibi zevk vermiyordu artık izlemek.
YanıtlaSilAma Poyraz sayesinde Oğuz Atay'ı tanıdım ve en kısa zamanda okumaya karar verdim.
Bu sezon izlememekle çok doğru bir karar vermişsiniz. Ben de bu sezon çok içine girmesem de alışkanlıktan ötürü yine de takipdeydim.
SilOğuz Atay gerçekten çok etkileyici bir yazar bu arada, ben bir dönem bütün kitaplarını ard arda okumuştum.
Yazının ilk cümlesinden son cümlesine kadar katılıyorum. Dün sonunu izlemeyi içim kaldırmadı erkenden kapatıp yattım ama internetten Ayşegül'ün öldüğünü öğrendim de düşünüyordum Nevra ölmüştü Ayşegül'ü kim öldürmüş diye :) Sayenizde öğrendim. bu kadarını beklemiyordum. Lostuvali nın farkı vardı bu dizide. güzelim projeyi resmen tarihin çöplüğüne gömdüler. yazık!!!
YanıtlaSilEvet zirvedeyken bırakacaklardı:)
SilDün final bölümü o kadar acayipti ki, bir an bu kadar kara mizah nasıl olabilir diye düşündüm ve kesin sonu kötü bitecek dedim. Aynen de öyle oldu. Aslında final bölümde verilmek istenen mesaj Kanal D'ye tepkiydi. Adamlar final bölüm olacağını bu hafta öğrenmişler ve al sana son demişler. Her şeye rağmen keşke mutlu bitseydi dedim. Yeri çok ayrı kalacak. Kitabını da alacağım mutlaka.
YanıtlaSilSon üç bölüm diye belirtilmişti aslında. Ama gerçekten berbat bir bölümdü.
Silİlk bölümden son bölüme kadar izledim. Ben de bir Oğuz Atay sever olarak yazdıklarınıza katılıyorum. Yalnız her şeye rağmen Türk dizi sektörüne 2 sezon da olsa farklı bir soluk getirdiği için hafızamda kalacak bir dizi oldu.
YanıtlaSilİlk bir kaç bölüm sonrasında bu yorumu yapmıştım bu dizi hakkında:
yeni dizim poyraz karayel. mafyatik polisiye dizileri hep sevmişimdir. doğal duruşlar, kirli ayakkabılar, argo ve bipli replikler, dibe vuruşlar, dipten çıkışlar, tepetaklak oluşlar, her şeyini kaybedip, sonra izleyiciyi gülümseterek yeniden buluşlar...
oğuz atay, turgut uyar, atilla ilhan, müslüm baba, alevilik, duman şarkılarıyla, şiirsel diyaloglarıyla kendini sevdirdi bana. bir gün kamera arkası programlarından birinde dizinin yönetmeni çağrı lostuvalı ile tanıştım. aynı zamanda intikam ve suskunlar dizilerinin de yönetmeni. en güzel istanbul manzaralarını çok güzel müziklerle harmanlayıp bize sunuyor. senarist ethem özışık' ı sana bir sır vereceğim dizisinden hatırlayabilirsiniz. onu da keyifle izliyordum ve yayından kaldırılışına çok üzülmüştüm.
baba rolü ile musa uzunlar çok başarılı. ilker kaleli dizinin baş rolü ve bir anti kahraman. zülfikar ve sefer on numara yan karakterler. ara sıra ortaya çıkan figuranlar (çocuğunu döven baba, karısını döven eş, torununa panda alan dede gibi) sosyal olaylara bakış açısı kazandıran kıvamda işleniyor.
Teşekkür ederim bu güzel yorum için, ben de uzun bir yazı yazmıştım geçen sezon bu diziyi neden sevdiğim hakkında. Dediğiniz gibi ilk iki sezon çok başarılıydı, unutulmazlar arasında kendine haklı bir yer edindi. Ama üçüncü sezon keşke hiç olmasaydı...
SilÇok kötü bir son bölümdü benim için de. Anlamadığım ve havada kalan o kadar çok nokta oldu ki, yoksa ben mi kaçırdım diye düşünüyorum. Nevra ortaya cıktı Ayşegül'ü öldürdü anladık da peki sonra Nevra'ya ne oldu. Kötülük mü kazanmış oldu...
YanıtlaSilKaçırdıysam lütfen söyleyin Eda'nın kızına ne oldu...
Savaş'ın da hastaneye girip önüne gelene ateş etmesi ve hiç kan olmaması saçma olmuş.
Bir de Poyraz'ın silah alışverişi ve adamı öldürmesi var ki dillere destan...
Ayrıca Songül ve Sadrettin'in polislere yakalandığı sahnede bir beyaz araba daha vardı polisler onu sormadılar bile...
Neyse dün geceki bölümü yaz yaz bitmez. Her sahnesi ayrı bir olay.
Minibüsle çıktıklarında tamam mutlu son demiştim ama düşünsem bu kadar saçma bir son aklıma gelmezdi. Poyraz Karayel sevdiğim sahneleri ve bölümleri ile hep aklımda kalacak dizilerden biri oldu. Keşke herkesin hayal ettiği gibi mutlu sonla bitseydi...
Dediğiniz gibi birçok konu havada kaldı, özensiz bir finaldi. Dizinin biteceği belli olunca performans da düşmüş belli ki.. Ama ilk iki sezonuyla iyiler arasında yer alacak..
SilMutlu sonlara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var...
Sevgiler.
Kesinlikle kesinlikle kesinlikle... Son bölümlerde zaten iyice saçmalamışlardı, final bölümünü de ara ara baktım doğru düzgün izlemedim ama olmamış.. Çok güzel bitebilirdi, hatta belirli hiçbir son göstermeyip sonunu izleyicinin hayal dünyasına bırakmalılardı.. Özellikle şömine sahnesindeki sonunu biz yazacağız cümlesi final olmalıydı.. Üzüldüm harcadılar güzelim poyraz karayeli.
YanıtlaSilSon için bence Tehlikeli Oyunlar kitabından alıntı yapmışlar, ama olmamış, kesinlikle bir şeyler çok havada kalmış. Sizin "son" alternatifleriniz bence daha güzel olurmuş. Bence de çok iyi olabilecek hikayeyi kötü harcadılar.
SilBu aralar ne kitap okuyabiliyorum ne dizi seyredebiliyorum:( Sevdiğim bloglara bile yeterince zaman ayıramıyorum. Allah sonumu hayır etsin, umarım geçicidir:)
YanıtlaSilUmarım geçicidir, gerçi sizin orası da dizi filmleri aratmıyor :)
Silaaa dizide oğuz atay mı varmış ha haa ya o da sabahattin ali nazım gibi filan oldu valla her yerde joker yaniii :)
YanıtlaSilDiziden sonra böyle oldu bence, ilk kez bir dizi edebiyata hizmet etti:)
Sil