
İbrahim
ve karısını “Sonra görüşürüz” gibi yuvarlak ve kibar bir
temenni ile uğurladıktan sonra sokaklarda gezmeye başlıyoruz.
Şehrin merkezi sanki kocaman bir film platosu gibi. Bütün binalar tarihi, bütün sokaklarda Arnavut kaldırımları, heykeller, sokak müzisyenleri, konsept kafeler... Elbette yerdeki taşlar tertemiz. Hiç bir sokakta araba trafiği yok. Hiç bir yerde gözü yoran tabela yok; aksine tabelalar minimal ve adeta her biri sanat eseri gibi. Birkaçını fotoğraflamadığıma çok pişmanım şimdi. Hayran hayran bakmaktan fotoğraf çekmeyi akıl...