Uzunca
bir süredir mesleğimi bir kenara attım. Halbuki ne yüksek
puanlarla girmiştik Ege Tekstil'e zamanında.. Tıpla neredeyse
eşitti tekstil mühendisliğinin puanı, mezun olunca ne de çok
paralar kazanmıştık.. Tekstili öve öve bitiremiyorlardı bir
zamanlar.. Lokomotif sektör diyorlardı, ihracat şampiyonu sektör
diyorlardı, milyonlarca insanın istihdam edildiği sektör
diyorlardı!
"Çin'e
uygulanan kotalar kalkacak, bir şeyler yapılması lazım!" diye 2005
yılında kısık da olsa sesler yükselmeye başladı ama kimse
kılını kıpırdatmadı maalesef.. Hatta ne oldu biliyor musunuz,
sektörün dışında olduğunuz için belki de bilmiyorsunuzdur..
Gazetede haberi okuyunca başımdan aşağıya kaynar suların
döküldüğü o ânı ben çok iyi hatırlıyorum..
Evet,
belki inanamayacaksınız ama, bu ülkenin maliye bakanı,
“Bırakalım
da ucuz iş gücü olan tekstili de Çin'liler yapsın” dedi..
Evet, aynen bu cümleyi kullandı; Google araştırması
yapabilirsiniz isterseniz. Yıllardan 2007 falandı yanlış
hatırlamıyorsam. Bu cümle öylesine sarsmıştı ki beni, hiç
unutamıyorum gerçekten de.. O bakan, hâla aynı koltukta oturuyor ve
yılların ihracatçısı bir çok fabrika batmaya devam ediyor ne
yazık ki..
Bu sözlerin söylenişinden çok değil kısa bir süre sonra devasa tekstil firmaları teker teker battı, canlı şahitlerden biriyim.
Bu linke tıklayarak, sadece 2008 yılında kapanan iplik fabrikalarını ve bu olayın nedenlerini görebilirsiniz.
Sayın bakan, çalışan milyonlarca insanın akıbetinin ne olacağını
düşünmeden, sektörü bir kalemde çizdi attı! Ne kadar içler acısı bir durum değil mi sizce de!
Eskiden tarım üretimleriyle, kendi kendine yeten ülke olması ile övünç duyulan yurdumuzda, pamuk dışarıdan ithal edilmeye başlandı. Girdi maliyetleri, ssk ve vergi oranları hızla artarken, düşük kur
politikaları ise ihracatçının her geçen gün hızla kan kaybetmesine neden oldu..
Kur düşük olunca, emekle üretip ihraç eden değil; oturduğu
yerden ithal edip üzerine yüksek kârlar koyan tüccarlar ise kısa sürede zengin
oldular. Çin ve Uzak Doğu'nun zorlayıcı fiyat rekabetine önlem alınmaması ise olayın tuzu biberiydi. Olan tabii ki tekstilde çalışan insanlara, üretime ve ülke ekonomisine katkıda bulunmaya çalışan sanayicilere oldu, sayın bakana bir şey olduğu yok ki!
"Sanki
bu ülkede seri füze üretiliyor, ağır sanayide çağ atlamışız, dünyadaki markalara fason imalat yapmaktan öte üretimlerimiz varmış; sanki her sene onlarca yeni fabrika açılıyormuş, katma değerli imalata geçmişiz gibi; milyonlarca insanın ekmek teknesi olan tekstil sektörünü
bakan kolayca aşağılayabiliyor" diye düşünmüştüm kızgınlıkla o zamanlar.. Bu gün, internette
gezinirken bir de ne göreyim!
Aynı
sayın bakan, milyonlarca çalışanı etkileyen bu tarihi gafından
yıllar sonra, yani 22 temmuz 2013 günü yine inciler döktürmüş.
Diyor ki:
“ 2013'te
ürettiğimiz mini uydunun 1 kilosu = 6 ton tekstil değerindedir.
Katma değer zincirinde yükselmeliyiz”
İşte buyrun, bu açıklamalara tesadüfen rastladığım bir haber sitesinde buraya tıklayarak kendi gözlerinizle okuyun!
Sormak isterdim sayın bakana,
"Binlerce insanın işini kaybetmesi, çalışanların ise maaşlarının her geçen gün daha da erimesi, yüzlerce fabrikanın kapanması size bir şey ifade ediyor mu acaba? Tekstil sektörünün yerine hangi sektörü koydunuz, inşaatı mı? İnşaat ve imalat arasındaki ayrımı fark edebiliyor musunuz? Yoksa siz, sadece kasaya giren paraya mı bakıyorsunuz, peki ama ya insanlar ne olacak?"
Uydu üretmişiz bir tane, 6
ton tekstil değerindeymiş!!
Bir
sektörün yok olup gitmesi, ayakta durmaya çalışan tekstil
fabrikalarındaki maaşların her geçen gün kötüye gitmesine
yakından şahit olduğum için, sayın bakanının gelir durumunu
kabaca araştırayım dedim.
2008
yılında çıplak olarak ( harcırahlar, ek ödenekler, özel
sağlık sigortaları, bedava cep telefonu görüşmeleri, ev
kiralarının devlet tarafından ödenmesi ..vs hariç) sayın bakan
ortalama 8876 TL alıyormuş. Bu günse eline 12070 TL maaş + 8000
lira civarında emekli maaşı ile birlikte çıplak 20.000 lira
civarında ve belki de daha fazla para geçiyor. Çünkü
bilmeyenlerinize hatırlatayım, milletvekilleri yaşları ne
olursa olsun, 2 yıl
çalıştıktan sonra emekli olabiliyorlar. 25 yaşında vekil ol, 2 sene çalış ve yıllarca çalışan bir çok kişinin rüyasında göremeyeceği bir maaşı ömür boyu al, istersen yan gel yat! Ya da vekilliğe devam et, hem maaşın hem emekli maaşın çalışsın! Yağma Hasan'ın böreği! Sakın bana "politika yapıyorsun " falan diye eleştiride bulunmayın.. Sağcı, solcu, ortacı her kim olursanız olun, bu durumu onaylayacağınızı sanmıyorum çünkü...
Çalışanlar %3 -4
zammı ancak alırken veya bırakın zammı, aynı maaşa çalışırken; bırakın çalışmayı iş bulamazken; vekil maaşları ne güzel katlanıyor, farkında değil misiniz?
Sayın
bakan hiç kusura bakmasın, can çekişen tekstil sektörüne hâla
dil uzatmaya devam ediyorken, naçizane ben de kendilerinin gelir durumuna şöyle
bir bakayım dedim..
Aslında ben bu gün sizlere home-office çalışmanın artı-eksilerini anlatacaktım, konu tekstille başlayınca tutamadım kendimi.. Mesleğimi gereğince yapamıyor olmaktan muzdaripliğim depreşti.. Konu nerelere vardı kendiliğinden!
Sürç-i lisan edip kafanızı şişirdiysem affola..
Her şeye rağmen sinirlenmeden geçireceğiniz günlerde, siz yine de sevgiyle kalın..
evet çok doğru söylüyorsunuz bu konu ile yakından ilgiliyim çünkü abimde aynı durumdan muzdarip. yani Tekstil sektöründe kalite kontrol üst düzey konumundaydı 2000 yıllarıydı sanırım kriz çıktı. sonra iş konusunda tutturamadı ve şu an işsiz. Bilgi işlem sektöründe de oynamalar oldu şu an bilg işlem sektörüde eskisi gibi değil özellikle bayanları bu sektör sevmiyor Yani kısaca Türkiye şartlarında iş bulmak gittikçe zorlaşıyor.
YanıtlaSilMaalesef öyle.. Bir de onaylandı mı bilmiyorum ama yurt dışından uzman getirmeyi kolaylaştıracak yasa çıkarmayı düşünüyorlardı biliyorsunuz. Bilgi işlemcilerin işi bu durumda daha da zorlaşacak... Yani demem o ki, çocukların geleceğini pek iyi görmüyorum ülkemizde..
SilBenzer sorunları hemen her sektör yaşıyor.Her yere üniversite kurarak kimi kandırıyorlar ,bilemiyorum.??Onu da bırakın;yabancıların sınavsız üniversiteye girişlerini hangi akıl vicdan sahibi onaylar?! Bir de ;geçenlerde-bakanın biri-:Türkiye'den iyi ara eleman çıkar;mucit çıkmaz.' diyerek herşeyin üstüne tuz biber ektiler.
YanıtlaSilSağlıkla ilgili de biliyorsunuz;yurtdışından eleman getirme planları var.Kimbilir daha neler göreceğiz..?!
Haklısınız, ama tekstil sektörü maalesef bilerek ve isteyerek bir kenara atıldı. Hem sektörü daralttılar, hem de söylediğiniz gibi tekstil mühendisliği okullarının sayısını arttırdılar..İş olmadıktan sonra üniversite sayısını artımanın ne anlamı var ki? Üstelik artık eğitim kalitesi de yerlerde sürünüyor!
SilEvet söylediğiniz şeyi hatırlıyorum, bir ülkenin bakanı, kendi ülkesinin yetişmiş elemanlarını ancak bu kadar aşağılayabilirdi! Gerçekten günümüzün yetişen pırıl pırıl gençlerinin işi çok ama çok zor..
Değerli katkınız için çok teşekkür ederim, sevgilerimle..
Para dengesizliği konusunda haklısınız. Milletvekilinin emeklilik payında da. İşçilere ve memurlara yapılacak zamlar ne yazık ki 5-10 kişiye yapılacak zam gibi etki etmiyor Hazineye bildiğiniz gibi. Ayrıca tekstil sektörü büyük oranda özel sektörün "tekelinde." Yani devletin tekstili geliştirmesi için teşvik yapması beklenebilir tabiki diğer iş alanlarında olduğu gibi. Ben bunu göz ardı edecek bir Hükumet olduğunu sanmıyorum. Hele ki icraatleriyle bunu ispat etmekle kalmayan, 2023 hedefinde 2.5 T $ ekonomi olan bir Hükumet. Bana göre bu sektörün canlanması için öncelikle bunu yürüten özel sektör şirketlerinin, firmalarının ve bağlı bulunan konfeksiyonların işçi hak ve maddiyatını iyileştirmesi lazım. Şu an millete tekstilde çalışmak cazip gelmiyor. Arz-Talep..
YanıtlaSilMaalesef 5-10 kişi değil, emekli maaşı alan binlerce sayıda milletvekili var. Kaldı ki 1 milletvekilinin emekli maaşı, yaklaşık 10 tane asgari ücretli işçi demektir. 550 tane milletvekili ise 5500 işçi yapar, bunun da bütçeye getireceği yük, cidden düşündüğümüzün çok çok üzerindedir. Düşünün, bu ülkede insanlar 65 yaşında emekli maaşı almak zorunda. Kaldı ki iş ilanlarına bakarsanız, hepsinde 30 yaşını aşmamış olmak şartını görürsünüz. Burada korkunç boyutlarda bir sosyal dram yaşanmaktadır. Milyonlarca insan bu tür bir durumla cebelleşirken, günümüz koşullarında bir milletvekilinin 27 yaşında emekli maaşı alabiliyor olmasını insan ister istemez hazmedemiyor. İşin en kötüsü de ne biliyor musunuz, herhangi bir konuda uyuşamayan, birbirleriyle kavga eden bütün partiler, iş kendi milletvekili haklarına gelince nedense sessiz sedasız bu yasaları oylayarak yürürlüğe koyuyorlar! Yani aslında yok birbirlerinden farkları, gemisini yürüten kaptan misali..
SilTekstil sektörüne gelirsek.. Yıllarca bu sektörde ter dökmüş biri olarak söyleyebilirim ki, özel sektörün bu hale gelmesinde tek sorumlu olan taraf, devlet politikalarıdır.. Bu gün insanlar sigortasız merdiven altı atölyelerde insanlık dışı koşullarda çalışıyorsa, bu durumu denetleyemeyen devlet suçludur. Bu gün firmalar işçilerine maddi anlamda iyileştirme yapamıyorsa, bunun suçlusu yine imalat sektörünü desteklemeyen devlet politikalarıdır. Bu söylediklerimin politik bakış açısıyla inanın hiç bir alakası yoktur. Benim anlatmaya çalıştığım şey, sadece ekmek kavgası.. Keşke herkes gözünü açıp da bu durumların farkına varabilse!
Değerli katkınız için çok teşekkür ederim..
Devletin her türlü iş alanını özel olsun olmasın denetlemesi tabiki de denetlemesi gerekiyor. Ama bunların olması için yani tüm sektörlerin dinamik ve verimli denetlenebilmesi için ülkemizde yeterince gelişmiş bir devlet yapısı yok -bu konuda.- Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana dünya devletlerinden geri kalmadığı neredeyse bir alan yoktu. Bunları şimdi açarsam yorum bitmez. Açarsam uzun sürecek olgular -yüzünden bu ülke para babalarının ülkesi- oldu ne yazık ki. Para babası mantığını da anlatmaya gerek yok. Çalışmıyorsan çalışma şartlar bu bu vs..
YanıtlaSilSiyasi bir konuya da girmeye gerek yokta ne yazık ki siyaset giriyor otomatikmen. 27 yaşında emekli olabilmek bana göre de saçma/absürt/adaletsiz. Ama bunu söylediğim gibi denetleyip zaruri istikamet uygulatacak bir mekanizma yok. "Koskoca" ABD'nin hükumeti ve olanlar gördünüz. Olağan üstü bir denetim dengesi kurulmuş bir ülke. Türkiye'de ancak bu şekilde ilerler.
X sektörünün gelişmesi için devletin yapacağı şey teşvik ve denetimdir. Bu denetim mevzusu çok uzun tabi. Denetimi devlet yaparken denetimle de iş bitmiyor ya; işte sorun burada. Türkiye'de denetim yok diye bir şey yok. Denetim sonuçlarının değerlendirilip, gereğinin yapılması konusunda sıkıntı var. Ve buda hiç bir (oluşmasında rol alanlar hariç) siyasi partinin veya hükumetin suçu yok. Düzeltilmesi içinde bir çok unsurun desteği gerekiyor. Buda hükumetin başarısı olur diye çıkar amaçlı siyaset güdüyorlar.
Denetim sistemi öyle bir hal almalı ki, "Denetim-Yargı" ortaklığıyla ilerlemeli. Örneğin Denetimler yapıldıktan sonra yargı diyecek ki milletvekillerinin emeklilik hakları insan haklarına ve adalete terstir. Bu değiştirilecek. Anında değişecek. İşte bu iş birliği her türlü sorunu çözer. Ama TC'nin kuruluşundan bu yana bu sisteme izin verilmedi veya çıkar amaçlı kullanıldı.
Çünkü Denetim-Yargı bağımsızlığı ve -mutlak karar mercii- olması bu ülkeyi rant kapısı yapanlara tersti ve bu sistemi onlar kurdu...
Katkınız için teşekkür ederim. Evet sizin de belirttiğiniz gibi üzerinde çok konuşulacak konular bunlar. Özetle teşvik, denetleme mekanizmalarının iyi çalışması, bağımsız yargılama sistemi olması konularında sizinle hemfikir olduğumu söyleyebilirim.
SilBu mekanizmalarda çok fazla çürümüşlük var. Örneğin tekstil firmalarında çalışırken direkt şahidi olduğum bir konuyu anlatayım.. SSK'dan sigorta denetçisi geleceği bilgisi bir şekilde fabrika yönetimine gelir. SSK'sı olmayan işçiler - çoğu da çocuktur- en yakın pastahaneye apar topar gönderilir. SSK denetçisine çay-kahve-pasta ikramları yapılırken, üretilen en güzel ürünlerden de bir -hediye- (!) paketi hazırlanır.. SSK denetçisi mutlu mesut işini yapar, fabrika yönetimi de ceza yemediği için mutludur, sigortasız işçiler ise işten kaytarıp pastahanede oturmanın keyfini çıkarmaktadırlar olan bitenden haberdar olmadıkları için! Bu senaryoya defalarca şahit olmuşumdur. Elbette ki bütün fabrikalar böyle değil, dürüstçe SSK'sını yapanlar da var mutlaka.. Bütün denetçiler de rüşvet yer demiyorum elbette.. Ama bu örnekteki gibi kurnazlıklar yapanların, küçük hediyelere tamah edenlerin sayısının azımsanamayacak olduğu ise bir gerçek..
Demem o ki, neresini tutsanız, maalesef elinizde kalan çok fazla çürümüşlük, çok fazla yozlaşma, çok fazla adaletsizlik var..
Ben yine aynı sonuca geliyorum: GEMİSİNİ YÜRÜTEN KAPTAN!