12 Haziran 2024 Çarşamba

Tiflis Gezi Hikayem #11-Gezinin Son Yazısı, Meidan Bazaar, Teleferik ve Son Sözler...

Sevgili Günlük,

Gezimin altıncı ve son güne gelmiş bulunuyoruz, yarın dönüş var. Tarihlerden 28 Mayıs 2024. Nihayet yağmurlar bitti, bugün hava çok sıcak görünüyor. Düne kadar evde kombi yakarak ısınmıştık, montsuz dolaşamamıştık, Tiflis yağmurlarında ıslanmıştık. 

Hadi bakalım, bugün neler olacak…

Son Geziler

Evde kahvaltı yaptıktan sonra biraz geç çıkıyoruz. Sanki bütün haftanın yorgunluğu çökmüş gibi… Nasılsa gezeriz diye en sona sakladığımız Meidan Bazaar’a gidelim artık. Magnet falan da alırım diye düşünüyorum. İpek Yolu zamanında da kullanılan bu yeraltı çarşısı Old Town merkezde.



 Tahminimden daha küçük olan bu çarşıda antikalar, bizim bir milyoncularda da artık yer alan küçük seramik reçellikler, örgü bebekler, antika paralar, başka bir yerde hiç gözüme çarpmayan yöresel reçeller, daha önce görüp hiç canımın çekmediği renkli cevizli sucuk gibi şeyler ve biraz da magnet var. 

Ben güzel bir seramik bardak alırım diye düşünmüştüm, bulamıyorum bu çarşıda. Tarihi dokusu güzel, ama alışveriş için beni tatmin etmiyor.

 Şimdi içinizden bazıları “yine bahane uyduruyorsun” diyebilir ama gerçekten öyle. Magnetlerin daha güzellerini sokaklardan alırım diyorum. Çarşı hem de alt geçit görevi görüyor, karşı merdivenlerden başka bir sokağa çıkıyoruz keyifle...


Teleferik ile Gürcistan'ın Ana’sı Heykeline Çıkış

İstikamet yine Barış Köprüsü. Bu sefer köprüde Amerikalı, Alman ve Japon kafileler var, dünden daha kalabalık. Teleferik istasyonuna geliyoruz, bugün düne göre kuyruk az. Aslında biraz çekindiğimi itiraf etmeliyim. Bu şey, uçağa binmek gibi bir şey değil ki, daha az güvenli gibi. İçimden “Amaan sadece 2,5 dakika sürüyormuş, idare edebilirim” diye düşünerek kendimi psikolojik olarak hazırlıyorum. 

Nehrin üzerinden geçiyoruz ve tepeye ulaşıyoruz. 


Evet Tiflis’e gelip de ziyaretine gitmeyen turistin muhtemelen ayıplandığı meşhur Kartlis Deda, yani Gürcistan’ın Ana’sı heykeli bütün heybetiyle orada bizi bekliyor.



Sovyet Dönemi’nde yapılan ve 66 yıldır bir elinde dostluğun simgesi şarap kasesi; diğer elinde düşmanları karşılamak için kılıç olan heykel gerçekten de etkileyici. 20 metre uzunluğundaymış, kafamı kaldırarak selam veriyorum kendisine, ama sadece arkadan. Çünkü kendisi tepenin kenarında yer alıyor. Önden fotoğrafını çekebilmek için öndeki daracık alana girmeyi istemiyorum.




Sololaki Tepesi’ndeki bu heykelin ön tarafında Tiflis şehri ayaklarımızın altında. Ama beni en çok heykelin arkasından bakınca gördüğüm orman etkiliyor. Nasıl şahane bir yeşillik… Maalesef bu kesintisiz yeşili bölen, ormanın karşı tarafındaki tepeye yapılmış camlı bir rezidans ve bir iki tane de inşaat var. Muhtemelen otel inşaatları bunlar. “Bizim meşhur inşaatçılar olmasın” diye aklımdan geçiriyorum elbette, bilinçaltıma ne kadar yer etmişlerse artık. 

Ama bu birkaç inşaat yine de ormanın muazzam büyüsünü engellemiyor. Ben zannetmiyorum bizimkilerin kafası gibi ormanı tırtıklayıp villalar yapsınlar! Bizimkilerdeki “taşa tapınma kafası” bence başka milletlerde yoktur, utanılası bir şey bu; doğayı yok eden beton dökücü genleri...

Aslında bu tepeden bir kapı ile botanik bahçesine geçiliyor ve sanırım aşağıya dönerek inildiğinde hamamlar bölgesine varılıyor. Ben bu kadar maceraya cesaret edemediğim için teleferikle dönmeyi tercih ediyorum.

Dönerken teleferikte iki kişiyiz. Gerçekten gözlerimi kapatarak iniyorum. Çok enteresan; çıkarken teleferikte altı yedi kişiydik ve bu kadar çok korkmamış, en azından sağıma soluma bakabilmiştim. Demek ki kalabalık içinde yer almak insandaki güven duygusunu artırıyormuş, bunu da teleferik sayesinde deneyimlemiş oluyorum. Çok şükür iniyoruz yere...

Yine parklardan parklara dolana dolana geziyoruz sokaklarda. Şehir o kadar sessiz ki, bize uzak olan Özgürlük Meydanı civarındaki protesto seslerini duyabiliyoruz dondurma yerken. Saat akşam altıya geliyor. Bugün daha geniş bir protesto var “Rus Yasası”na karşı.

Şehrin sessizliği, kuşların sesi; hafızama kaydediliyor adeta…

Tiflis’te Sürprizli Son Akşam Yemeği

Çok yorulduğumu hissediyorum. Belki de haftanın yorgunluğu çökmeye başlıyor artık bünyeye. Old Town’a geliyoruz ve yiyecek bir şeyler arıyoruz. Son akşam bari güzel bir şeyler yiyebilsek dışarıda. Yorgunluktan evde yemek yapacak hal de kalmadı… Yok, gerçekten “hah işte bunu yiyebilirim” diyebileceğim bir şey bulamıyorum. Sadece et yemeği yapan bir yer yok mesela, hamburgerci de yok OldTown’da, pizzacı da yok. Rustavelli civarında vardır ama orada da protestocular var malumunuz… Sarımsaklı tavuk sos kokan yerel restoranlara girmeyi canım hiç ama hiç istemiyor.

Yapacak bir şey yok; mahalleye doğru yol alıyoruz, makarna falan atıştırırız bir şeyler ne yapalım...

“Şöyle sadece pizza yapan bir yer olsaydı mesela…” diye geçirirken içimden ve tam da eve çok yaklaşmışken başımı sola çeviriyorum ve küçük tabelada “Pizzeria Paradiso” yazısını görüyorum… Pizzacı Cenneti yani… İnanamayacaksınız ve "abartıyorsun yine" diyeceksiniz ama, olay aynen böyle gelişiyor. 

Ben alışkınım böyle gün içerisinde küçük mucizeler yaşamaya…  Çok daha keyif alırım bu anlardan, kıymetini de bilirim...

Demek ki görmemişiz bu küçük tabelayı daha önce. İçerisi çok şirin döşenmiş, tam benim sevdiğim gibi… Köşede bir piyano, tahta sandalyeler, hemen karşıda küçük kubbe şeklinde odun ateşi ile yanan taş fırın. Sarışın ve genç bir usta, şirin mi şirin güler yüzlü bir garson genç kız… İşte budur, teşekkürler hayat...

Bu arada Tiflis’te piyanonun çok yaygın bir enstrüman olduğunu, hemen hemen her restoranda piyano çalındığını da dip not olarak eklemeliyim.


Vejetaryen pizza söylüyoruz, içecek sorduğumuzda “lemonade” dedikleri o bütün gezginlerin “armutlusunu için” diye tavsiye ettikleri içeceğin olduğunu söylüyor tatlı garson. Ben armutlu değil de üzümlü istiyorum.  Hafif gazlı ve  siyah üzüm aromasının hissedildiği gazozun gerçekten de harika bir tadı var.

Çok fazla beklemeden pizza geliyor, iki kişiye yetecek kadar büyük. İnce hamurlu, kenarları hafif yanmış, çıtırlığı yerinde. Malzemeleri taze ve lezzetli.

Hayatın tam da ihtiyacım olduğunda önüme çıkardığı bu pizzacı, tam da adı gibi cennet mutluluğu yaşatıyor bana. Merak edenler için Instagram adresini ekliyorum buraya

Eve geldiğimde resmen ayak tabanlarımın sızlamasının fiziksel bir acıya dönüştüğünü hissediyorum. Hem dışarıya çıkmak istiyorum hem de dinlenmeye gerçekten ihtiyacım var. Saat gece ikiye kadar uzanıp dinlenmeye çalışıyorum.

Son geceyi taçlandırmak için gece saat ikiye doğru, geçen yazılardan birinde bahsettiğim ve çok sevdiğim Gudiashvili Meydanı’na gidiyoruz, eve çok yakın. Pek çok kızlı erkekli arkadaş grupları ve turistler meydanın çevresindeki banklarda oturuyor. Gürültü yapmadan sohbet edip biralarını içiyorlar. Hayran olduğum bu meydan, gece ışıklarıyla gözüme daha da büyülü görünüyor. Aşıklar çeşmesinden akan suyun sesi, kuş sesleri, ışıklardan yansıyan ağaç gölgeleri…

Aslında gündüzleri biraz daha az gezip geceleri bu güzel meydanlarda ağaçların altında vakit geçirebilirmişiz. Tiflis’e bir daha gelirsem zaten parklar ve parka benzeyen meydanlardan başka bir yere gitmem. 

Yarın 11’de çıkış var evden. Uçak ise akşam beşte. Geç çıkışı kabul etmedi ev sahibi, çünkü yeni sakinleri geliyormuş evin…

Gezinin Sonu

Sabah kahvaltı hazırlayıp valizi topluyoruz.  11’i 5 geçe geliyor ev sahibi, dakik… Mutlulukla ayrılıyoruz evden, dışarısı gerçekten de çok sıcak. Bu sıcakta gezilmezmiş diye düşünüyorum. Yürüyerek Rustavelli’deki Galeria’ya gidiyoruz. 337 No’lu otobüs Galeria’nın önündeki duraklardan kalkıyor.

Tam da durağa gelmek üzereyken magnet almadığım aklıma geliyor. Belkş Galeria’da bulurum diyorum, ama yok.

Üzülmüşken tam, hoop bir sokak satıcısı çıkmıyor mu karşıma! İşte yine hayatın küçük mucizelerinden biri… İki tane magnet seçiyorum, sonra otobüs geliyor, erkenden havaalanına gidiyoruz. Çünkü bugün protestolar erken başlayabilir diye okumuştum sosyal medyadan. Yollar kapatılabilir, her şey olabilir. İstanbul’dan şerbetli olmak, temkinli olmayı otomatik hale getirmiş bünyede.

Güzeldi her şey; ne çok kısa, ne çok uzun ve ne çok bıktırıcı! Sindire sindire gezecek kadar vakitli güzel bir gezi oldu Tiflis. Ruhuma reset çekmiş oldum.

Teşekkürler hayat, bana bu fırsatı sunduğun için. 

Ve 11 bölümdür bıkmadan usanmadan okuyan, yorumlarıyla içimi ısıtan bütün blog dostlarıma da teşekkürü bir borç biliyorum.

 Umarım böyle keyifli anılarla dolar bu blogda yıllarca…

NOT: Dönüşte Sabiha Gökçen’de gümrük kontrol sırasında bir kadın, diğer bir kadının üzerine resmen atladı; evet atladı… Filmlerdeki gibi kadın kadına dövüş sahnesini de ilk kez görmüş oldum. Polis ayırdı ikisini. Çok acayiptiler, sanırım biri Almancıydı. Ben tabii ki geziden gelmiş, ruhu doymuş biri olarak bu olan biteni hiç önemsemedim… Çünkü gezmek böyle bir şey… 

Hayat, lütfen hep iyilerle karşılaştır beni...

Sevgiyle, güzellikle,huzurla efenim, sürç-i lisan ettiysek affola... 

Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden, akranların yanakların....

Tamam tamam çok fazla "bis" yaptım, perde kapansın artık... 🌺

Tiflis yazılarının tamamı burada


12 yorum :

  1. Gürcistan sence anaerkil bir toplum mu? Kadınların durumu nasıl orada? Yani tamam gece dışardalar güvenli vs demişsin ama toplumsal anlamda yani.. Benim bildiğim gürcü kadınları erkek gibi tipler, baya dominant ve kendilerine güvenliler ama bilemiyorum o toplumda nasıllar... Tabii farklı bir güxellik anlayışı da var sanırım orada :)) Daha böyle etli butlu kuvvetli kadınlar sanki.. ama bilemiyorum benim gördüklerim hep gürcistan dışındakiler tabii..
    Çok teşekkürler ilgiyle okudum yaxıların tamamını :)
    Dönüşteki kavga da olmaxsa olmax, türkiyeye geldik diyor insan :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Açıkçası bu çok zor bir soru, orada bir süre yaşamadan yorum yapamam. Şehirde o kadar çok turist vardı ki, yerli çok görmedim desem yeridir 😊Fakat şu var. Ukrayna’ya gittiğimde pek çok işin kadınlar tarafından yapılması özellikle ilgimi çekmişti. Temizlik görevlileri, tramvay sürücüleri, müze görevlileri… Hatta çok yaşlı kadın garson bile görmüştüm. Ama Gürcistan’da böyle bir şey dikkatimi çekmedi. Genellikle küçük büfelerde haçapuri yapanlar, çiçek satanlar kadındı.
      Otobüste gördüğüm kadınlar ise bize çok benziyordu; evet fazla bakımlı değil, sıradan normal Türk kadınları gibi diyebilirim 😊
      Gece hayatında nasıllardır, göme şansım olmadı. Aslında milli bayram hariç hiç yerli görmedim. Ve gördüklerimin tipik bir özellikleri hiç dikkatimi çekmedi 😊
      Şimdi bu soruyla karşılaşınca fark ediyorum bunu da, iyi ki sormuşsunuz 😊
      Dönüşteki kavga, gerilim, telaş, koşturmaca evet “Hoş geldin Türkiye’ye” mesajıydı resmen. Ama ben hayatımda hiç öyle bir kadın kavgasına tanık olmamıştım 😊)
      Yazıları sabırla okuyup yorum yaptığınız için asıl ben çok teşekkür ederim, bir süreliğine de olsa olağandan uzaklaştırabildiysem ne mutlu bana, çok sevgiler… Keyifli yazılarda tekrar görüşmek üzere diyelim 🌺🥰

      Sil
  2. Evde Yazar Gürcistan'da hem gezgin hem yazar olunca okumak tadından yenmedi. Elbette alameti farikası ona özgü ince mizahın lezzeti yazılarının tamamında muhteşemdi. Yemekler konusunda birazcık ayrı düşsek de ne gam. Ama sanırım bir şeyi kaçırdı ya da ben yazıda atladım. Gürcistan'ın tek vitray camlı evini... Bulması biraz zor kabul, ve muhtemelen o sokağın gittikçe yükselen ve enfes bir manzaraya erişilen devamını da, bu da olsun nazar boncuğu. Belki de yazıları okurken ben atladım:)

    Sevgili Evde Yazar, çoookk teşekkürler sana, çok sevdiğim bir şehri sayende, altını bir kez daha çizeceğim üslubunla gezmek muhteşemdi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Efendim zarafetinizle yine yüzümde sıcak bir gülümseme, içimde mutluluk oluşturdunuz, çok teşekkür ederim, sağ olun, siz hep buralarda olun.
      Ne gezginim ne de yazar; kırk yılda bir evden çıkıp bir yere gidince, giderken de yanında ciltli bir defter götürünce, her sabah da evden çıkmadan kahve eşliğinde sayfaları doldurunca bu yazılar çıktı ortaya 😊 Ama sizin beğenmeniz beni çok mutlu etti. Keşke blog dünyasındaki arkadaşlarımızın olduğu ütopik bir kasabada yaşasaymışız, herkes nezih, herkes karşısındakine saygılı, ziyaretler ve sohbetler böyle lezzetli, ne hoş olurmuş. İyi ki bloglarımız var diye tekrar tekrar teşekkür etmek geliyor içimden Sevgili tatlı biricik Google dostumuza 😊
      Evet yemekler konusunda azıcık ayrı düştük ama o da benim nane mollalığım olsun, aramızda mizah konusu olsun.
      2023’e ait bloglarda Kaleydoskop dedikleri o vitray camlı evde yer alan galerinin renovasyon nedeniyle başka yere taşındığı yazıyordu, bu nedenle giderseniz eve giremeyebilirsiniz deniyordu. Açıkçası ben de gezerken denk gelmedim 😊
      Sevgili Buraneros, asıl ben size teşekkür ederim, her zaman olduğu gibi bu yazı dizisinde şahane yorumlara yaparak beni motive ettiniz ve yüzümü gülümsettiniz.
      Elbette şunu da yapsaydım, bunu da yapsaydım dediğim şeyler oldu sonrasında. Ama genel olarak baktığımda huzur veren, keyifli, biraz yorucu ama son derece bu yorgunluğa değen bir geziydi. Umarım çok güzel yerlere gidip yazma şansını yakalarım bir daha…
      Sevgilerimle 🥰🌺

      Sil
  3. Görmeyi istediğim Tiflis'i anlatımlarınızla hayalimde canlandırarak adım adım ben de sizinle gezdim sevgili Evde Yazar. Her bir cümlenin zekice yazılmış olduğunu da belirtmek istiyorum. :)
    Bu yazıda en çok dikkatimi çeken, son gece meydana gitmiş olmanız. Şehir gözümde bir kat daha değerlendi galiba. :)
    Demek ki Tiflis'in gündüzü kadar gecesi de güzel olabiliyormuş.
    Geziden memnun ayrılmanıza sizin adınıza çok sevindim. Yanlış hatırlamıyorsam ne diyordunuz, turist umduğunu değil bulduğunu görürmüş. İşte budur! Siz de gördüklerinizi muazzam bir yazı ile aktardınız. Ben de okuduğum ve okurken kâh güldüğüm için size teşekkür ediyorum. Ayaklarınıza, günlüğü yazarkenki kaleminize, beyninize sağlık olsun. :)
    Hayat, hep iyilerle karşılaştırsın sizi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim bu yazıların tamamında bana eşlik ettiğiniz için ve elbette ki güzel yorumlarınız için 🙏
      Evet o meydan, adını bile unutmuyorum, Gudiashvili Meydanı şahaneydi, hızla restorasyonlara devam ediyorlar o bölgede, umarım bu hali gibi huzurlu ve güzel kalır ileride de…
      Bir dahaki gezide gündüzleri kendimi daha az yorup gecelere de enerji bırakacağım 😊 Tiflis, söylendiği kadar güvenli bir şehir bence de. Hiçbir şekilde tedirginlik hissetmedim, sadece birkaç kurt köpeği hariç… 😊Barlar sokağı gece nasıldır bilmiyorum ama ara sokakları son derece güvenliydi.
      Dikkatli okuyucu ödülünü hak ettiniz, evet öyle bir şey demiştim 😊 Umduğumdan da güzel şeyler gördüm. Çok teşekkür ederim tekrar, evet hayat bizleri hep iyilerle karşılaştırsın.
      Güncel yazılarımı da umarım beğenirsiniz, sevgilerimle… 🥰🌺

      Sil
  4. bir dahaki gezide lahmacun ayran yemek üzere şimdilik gezi bitiyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son akşam bulduğum pizzacıyı önceden keşfetseydim bu hikaye baştan yazılırdı 😎
      Bir dahaki gezide güzel bir lahmacuncu bulursam elbette değerlendirmeye alırım, ohh mis mis 🥰🌺

      Sil
  5. Ah hayatın bize sunduğu harika mucizeler ...

    Harika bir gezi oldu, tatlı tatlı anlattığın için teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mucizeleri görebilmek ve küçük de olsalar onların değerini bilmek şahane bir şey bence de :) Geziye sonuna kadar eşlik edip okuduğun için ve yorumların için ben teşekkür ederim 🌺🥰

      Sil
  6. Ne güzel anlattınız bize Tiflis i. Teşekkürler.. Ülkeye döner dönmez memlekete hoş geldin merasimi sunmuşlar size.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim :) Ben teşekkür ederim, okudunuz, yorum yazdınız 🙏🥰Sormayın ne acayip bir sahneydi, kadının adeta uçan yumrukla diğer kadının üzerine atlaması film sahnesi gibiydi :)

      Sil