Sevgili Günlük,
Bugün 26 Mayıs Gürcistan Bağımsızlık
Günü kutlanıyor. 1917 Rus Devriminin ardından 26 Mayıs 1918’de kurulan Gürcistan
Demokratik Cumhuriyeti anısına kutlanıyormuş bugün. Gerçi bu devletin ömrü kısa
olmuş, 4 yıl sonra Sovyetler Birliği’nin parçası olmuşlar. İkinci
cumhuriyetlerini ise bir parka da adı verilen 9 Nisan 1991’de kurmuşlar. Yine
de ilk bağımsızlık antlaşması adına 26 Mayıs’ı her sene coşku ile kutluyorlarmış.
Bize denk gelmesi de güzel oldu. Sabah erken saatlerde bayrak sarkıtan
helikopterler ve kırmızı beyaz dumanlar salan uçaklar geçti gökyüzünden, ben
evdeydim gördüm.
Saatlik hava durumuna bakıyorum,
yağmur yağmur, öğleden sonra ikiden beşe kadar bulutlu ve akşam ondan sonra
yine yağmur gösteriyor. Alıştım artık bu duruma…
Kahvaltıyı misler gibi evde yapar,
sonra da iki gündür hazırlık yapılan Rustavelli’ye bayram kutlamalarına gideriz
bugün de.
Bizim şansımıza bugünlerde her gün
“Rus Yasası” dedikleri bir yasanın reddi için Avrupa Birliği taraftarlarının hükümete
karşı düzenlediği protestolar yapılıyor. Erken saatlerde caddeye çıkan ara sokakların başında polisler konuşlanıyor,
genelde akşam beş gibi toplanıyorlar Rustavelli’deki hükümet binası önünde. Gerçi medyadan
takip ettiğim kadarıyla gösteriler olaysız geçiyor ama hiç belli olmaz bu
işler. Tanımadığımız bir ülkede kötü şeylerle karşılaşmamak için genel olarak
Rustavelli’den uzak durmayı tercih ettik. Hatta bu yüzden cadde üzerinde yer
alan tarih müzesine gidemedim. Oysa özellikle devrim sonrası döneme ve Stalin’e
ait izleri görmeyi isterdim. Bir opera ve bale gösterisi de izleyemedim
maalesef, hafta boyunca tatildi opera. Ne yapalım bu gezi de böyle oldu. Ne
demiş atalarımız;
Turist dediğin umduğunu değil, bulduğunu görürmüş.
Üçüncü Sabah ve Evde İlk Kahvaltı
İki gün dışarıda börek pide
kahvaltısından sonra bugün evde mis gibi menemen yaptık. Oh mis gibi… Biraz
yağı alınmış da olsa zeytin, Gürcistan’ın doğasının özü nefis bal ve bu şehrin
en beğendiğim yerel ürünü yoğurt ile yapılan kahvaltı şahaneydi…
Gudiashvili Meydanı
Evden çıkana kadar epey vakit geçiyor.
Bu sefer başka bir yoldan yürüyelim diyoruz. Trafiğe kapatılan
rüya gibi bir
bölgeye geliyoruz.
Buradaki iki katlı, tahta oymalı, ama
gerçekten nefis olan evlerin çoğunun restorasyonu yapılmış ve yapılmaya da
devam ediyor. Uçuk mavilere, sarılara, pembelere boyamışlar evleri. Adeta film
platosu gibi burası. Ortada ulu ağaçların gölgesinde küçük yuvarlak bir meydan,
geniş banklar. Bir fıskiye ve ortasında şemsiye altında sarılmış sevgililer heykeli.
Su aktıkça şemsiyenin üzerinden yağmur damlıyor sanki.
Bu meydana bayılıyorum. Açık ara Tiflis’te gördüğüm, “burada yaşamak isterdim” deyip hayal kurduğum bir yer. Maalesef fotoğrafları düzgün çekememişim, o yüzden internetten bulduğum bir fotoğrafı paylaşıyorum. Bu eski bir fotoğraf, şimdiki halinde ağaçlar daha büyük ve oturacak çok güzel banklar var...
Binaların
çoğunda “satılık ya da kiralık” yazıyor. Bazıları da cafe ve bara dönüşmüş
şimdiden. Çok güzel, gerçekten de; tıpkı masal gibi… Umarım bu sessiz ve huzurlu
güzelliği hep böyle kalır.
26 Mayıs Kutlamaları
Yürüyerek kısa süre içinde Özgürlük
Meydanına iniyoruz. Biz gittiğimizde resmî törenler bitmiş. Etrafta yöresel
Kafkas giysileri içinde öğrenciler var, o kadar kalabalık ki… Kendimi Taksim’de
gibi hissediyorum. Askerler kocaman tüfekleri çocukların eline veriyor,
fotoğraf çektiriyorlar. Meydanda sergilenen tankların topların önünde herkes
fotoğraf çektiriyor. Bir çeşit askeri ekipman sergisi gibi bir şey aslında bu. Askerler
halka silahları ve tankları tanıtıyor. Halkla askerlerin kaynaşması gibi,
gerçekten değişik…
Nihayet trafiğe kapatılan ve iki
gündür hummalı şekilde kutlamaya hazırlanan Rustavelli’ye giriyoruz. Çok
kalabalık.
Yürüdükçe bira standları ile
karşılaşıyoruz. Tahtadan bar gibi platformlar kurulmuş, bazılarının oturma
yerleri de var. Geniş kaldırımın kenarında her yer bank zaten. Yöresel biralar
var. Patlamış mısır çokça var. Caddenin sonuna doğru bir iki tane sosisli yapan
yer gördük, ama duman olmamış etraf. Yürüdükçe elişi ürünler satan tezgâhlara
denk geldik, ardında çiçek tezgâhları…
Milli marşlar değil de kulağı
rahatsız etmeyen parti müzikleri çalınıyor genelde. Bazı gençler dans ediyor.
Herkes çocuğunu, köpeğini, sevgilisini almış yanına sokak partisinde eğleniyor.
Bayram gibi bayram yani.
Bu etkinliğe denk gelmek büyük şans oldu.
Bu arada söylemeliyim ki, bu
kutlamalarda şarap var, bira var, patlamış mısır var, sosisli var, ama bilin
bakalım ne yok? Evet, bildiniz; haçapuri ve hinkali yok… Yoksa Gürcüler de
turizm sektörünün abarttığı bu iki yiyecekten bıkmış olmasınlar…
Akşama kadar gezip biz de bayramın
tadını çıkarıyoruz. Bir iki sahnede konser olacak, ama biz kalmıyoruz. İyi ki
de kalmamışız konsere, çünkü medyadan öğreniyorum ki akşam bayram kutlamalarında
da protesto gösterileri olmuş. Uzak durmakta fayda var…
4. Gün Akşamı, Mideyi Bozuş
Bayram eğlencesi sonrasında saat
akşam 7’ye gelirken Carrefour’a gidip bir şeyler alalım diyoruz. Şöyle güzel
bir biftek ve yanında şarap mesela, güzel olmaz mı… Ama işte, hayat sen
hayaller kurarken kendi bildiğini okuyor bazen. Hatta kimi zaman karşına geçip azıcık
eğlenebiliyor da seninle.
Özgürlük Meydanı’nın karşısındaki Carrefour’a tam girmişken midem buruluyor gibi ve bağırsaklar “acil” sinyalini gönderiyor bünyeye. Meydanda kurulan seyyar tuvaletler aklıma geliyor, kan ter içinde seyyarlara yetişiyorum. İçerisi gerçekten çok temiz. Daracık kabinde sıvı el sabunu, küçük bir lavabo bile var. Tiflis belediyesine bu ince düşünceleri için teşekkür ediyorum. Sonra tekrar dönüyoruz meydandaki Carrefour’a. Ama aradığımız Carrefour bu değil aslında, burası küçük. Maps. me sayesinde büyük Carrefour’a doğru yürüyoruz. Meydan da trafiğe kapalı olduğu için bugün şehirde yürümek ayrı keyif veriyor.
Sonradan seveceğimiz dondurmacıya ve çiçek pazarına çok yakın olan büyük Carrefour’a giriyoruz. Tam sepete bir iki şey atmışken benim bağırsaklar tekrar “acil” sinyali veriyor. Görevliye tuvaleti soruyoruz, üst kattaymış. Elimdeki her şeyi yere bırakıp can havliyle üst kattaki tuvalete zor atıyorum kendimi. Midede hafif bulantı da var. Hayır bir şey de yemedim, içtiğim bir bardak şarap ve biraz biradan olabilir mi? Kendime iyi hissedene kadar orada oyalanıyoruz. İkinci kat yemek alanı, fakat kalabalık değil. Ortada oturulacak masalar var, kendi yiyeceklerini de yesen kimse sana karışmıyor. Aşağıdan aldığımız ayranı içiyorum.
Carrefour’un internet ağı
sayesinde çağırdığımız Bolt taksiyle kendimizi eve atmak zorunda kalıyoruz. Bugünün
efendisi de mide bey ve bağırsak hanımlar oluyor. Canımız sağ olsun, turist olmak
anı biriktirmek demek, bu da güzel bir anı oluyor.
Bolt uygulaması gezginlerin tüyolarından aldığım en işe yarayan
bilgi oluyor. İki kere kullandık ve ikisinde de çok işe yaradı. Ne
ödeyeceğini önceden bildiğin, İngilizce anlaşabildiğin şoförleri olan,
kazıklanmadığın bir taksi uygulaması bu ve benden 10 tam puan alıyor. Bayram yüzünden
iyice karmaşıklaşan trafiğe rağmen güler yüzlü şoförümüz bizi kestirmeden eve
getiriyor. İstanbul’a Avrupa şehri diyen ve Galatasaray fanı olan adını
bilmediğim şoföre bizi o zor durumdan kurtardığı için bunları yazarken tekrar
teşekkür etmek geçiyor içimden…
Evde kendimi daha iyi hissediyorum, zaten iç organlarda ne varsa dışarıya da çıktı… Menüde tadı nefis olan istiridye mantarı var.
Günü
13.425 adımla kapatıyorum ve çok geç olmadan uykuya dalıyorum.
DEVAM EDECEK….
Tiflis yazılarının tamamı burada
Hem olumlu hem olumsuzları yazman çok hoşuma gitti :) Geçmiş olsun aeyahatte mide sorunları can sıkıcı…
YanıtlaSilTeşekkür ederim 🥰🙏Evet bu aslında gezi yazısı gibi değil de günlük gibi oldu. Gezilerde genelde pembe gözlükler takıp keyif almaya bakarım ama, bu sefer bazı olumsuzluklar da gözümden kaçamadı. O an için çok sorun etmedim ama yazmadan da geçemedim :)
SilEvet mide sorunu birden oldu ve neden olduğunu anlamadım, Allahtan bir günde geçti. 🥰🌺
Paylaşımınızı gördüm ama okumuyorum şimdilik. Öncelikle 7. ve 8. bölümleri okuyayım sonra bu bölüme geleceğim. Sakin bir zamanda bölümleri ziyaret edeceğim. Görüşmek üzere...:)
YanıtlaSilBölüm yorumlarınızı heyecanla bekliyorum, sevgiler 🥰🥰🌺
Silha haaaa bak işte sen yemekler konusunda hassas :)))) olduğun için başına geliyor böyle mide şeysileri ha ha haaa :)
YanıtlaSilYaasorma :)) Bir şey yesem neyse diyeceğim, sokaktan içtiğim iki yudum şarap ile ne hale geldim :))) Haçapurinin gazabı oldu :)))
Silçok güzelmiş Tiflis. Geçmiş olsun. ve iyi eğlenceler. Batum, Tiflis gezip görmek istediğim şehirler.. serinin önceki yazılarını da okurum en kısa zamanda.. Selamlar..
YanıtlaSilÇok uzun zaman sonra sizden yorum almak şahane 🥰 Umarım hayat ve her şey yolundadır.
SilÇok teşekkürler, sevgiler 🌺🥰
İyiyim teşekkürler.. severek düzenli takip ettiğim bloglardan hala yazmaya devam eden 3-4 tane blog kalmış uğramayalı. bir tanesi sizin blog. benden de sevgiler...
YanıtlaSilBunu duymak şahane, teşekkür ederim. Sizin blogunuzu da ziyaret ettim, tekrar yazmaya başlamanız çok güzel.
SilBayağı da dinozor olmuşuz blog dünyasında, kaç sene öncesinden bahsedebiliyoruz, bu ne harika bir şey, sanki eski okul arkadaşları gibiyiz :)
Google'a da ayrıca teşekkür etmek lazım, bizim gibilere bu imkânı tanıdığı için 🌺🥰
Viyana'da tam bu duruma düşmüştüm, zor belâ kendimi eve attım, ilk gittiğimiz gündü, kalacağımız yer de dördüncü katta değil miymiş, oyyy, zor yetiştim tuvalete.
YanıtlaSilDördüncü kata çıkarken karın kasları da çalışmıştır eyvah eyvah...
SilÇok zor bir durum gerçekten de, Lviv'de de tren istasyonunda alnımdan ter damlayarak tuvalet aramıştım. Ruhumuz kadar bağırsaklarımız da hassas mirim 😃😎
Haçapuri ve hinkali, kutlamalara gidemeyecek kadar özel yapım olduğu içindir sanırım. Bizim gözlemeciler gibi yerde oturup hamuru açacak, peyniri koyacak, kapatacak hamuru sonra da haçapuriyi odun ateşinde pişirecek. Yok, kurulumu çok zor olmayaydı kesin kutlamalara iştirak ederdi. :) Tabii Tiflis haçapurisi bol yağlı ve yumurtalıydı, bunu unutmamam gerekir. :)
YanıtlaSilMidenizi bozmuş olmanıza üzüldüm. Neyse ki uzun sürmemiş. Hatırlar gibiyim, önceki yazılarınızdan birinde yağmura yakalanmıştınız. Mideyi üşütmüş de olabilirsiniz. Bir de uzun süre aç da kalmıştınız, üst üste gelince beden bir yerde isyan edecek duruma gelmiş olabilir.
Bizim ülkede umumi tuvalet olacak da temiz kalacak, pehh pehh nerdee...:)
Olması gereken, sizin orada gördüğünüzdür, normali odur. Bizimkiler ise anormaldir. :)
Çok harika yazıya eşlik eden fotoğraflar nefis görünüyor. Kaleminize, ayaklarınıza, ellerinize sağlık olsun. Görüşmek üzere...:)
SilBence onlar da bıkmış haçapuri ve hinkel yemekten 😊 Yapılmış hinkel ve haçapuriyi orada ısıtıp servis edebilirlerdi 😊 Ben sevmedim ya, görüyorsunuz rahatlıkla çamur atabiliyorum 😊 Şaka şaka, muhtemelen dediğiniz gibi parti konseptine uymadığı içindir. Çünkü sundukları atıştırmalıklar gerçekten de ayak üstü parti için şahane seçimlerdi 😊 Haçapurinin sizin dediğini gibi yumurtasız ve yağsız olanları da var bu arada, yanlış yönlendirme yapmış olmayayım.
Mideyi bozmak kötü oldu, neyse ki uzun sürmedi. Bünye çok gezmeye alışkın olmadığı için evden çıkınca afallamış da olabilir 😊
Yani evet o bayram günü akşamüzeri saatlerinde o tuvaletlerin o kadar temiz olması, çöp kutusunun taşmamış olması falan gerçekten de takdire şayandı. Zaten yerlerinde çöp de yok. Artık şu gerçeği kabul edelim, bizim toplum pis, iki kere iki dört elde var Ayten 😊
Bu harika yorumunuz için asıl ben teşekkür ederim, yine günümü güzel kıldınız.
Çok sevgiler, görüşmek üzere 😊
Not: Normalde bu kadar sık yazmıyordum bloga, ama bu yazı dizisi sayesinde bu şekilde şahane yorumlar almak beni fazlasıyla mutlu etti. Yazı dizisi bitince gerçekten özleyeceğim 🌺🥰