#blogfırtınası
etkinliğini zamanı geçse de bitirmeye kararlıyım..
Gün
15. İyi ya da kötü, herhangi bir çocukluk anınıza yeniden hayat
verin, bugünkü içgörülerinizle tekrar bakın.
Ben
öyle fazla çocukluk anısı hatırlamam, keşke çocukluğuma
dönsem gibi özlemlerim de yoktur. İçimdeki çocuk, geçmişin
küllenmiş çocuğundan daha canlıdır desem yeridir hatta.
Ama
bir anım var ki, hayat dersi olmuştur bana, hatta şimdi
anlattığımda bu anının ülke gündemine bile harika oturduğuna
tanık olacaksınız. Bu öyle bir anıdır ki, yeri geldiğinde sık
sık kullandığım bir cümle bırakmıştır hafızamda..
KUS
DOMATESLERİMİ!
Biz
çocukken bahçeli ve iki katlı bir evimiz vardı. (ne kadar
şanslıymışım) Komşuların da evleri bahçeli ve iki katlıydı.
Bahçeler arasında sınır duvarları yoktu. Büyük siyah dut ağacı
bahçenin en ucunun sınırı, ayva ağacının dibindeki kuyu da
bahçenin öbür sınırıydı. Çocukluğumuz da bu bahçelerde
komşu çocuklarıyla oynamakla geçerdi. Çamurdan heykelcikler
yapardık, ağaçların altına bilyeler saklayıp onların hazine
olduğunu hayal ederdik, ne bileyim işte çizgi, seksek, yakan top
gibi oyunlar vardı. Akşam hava kararana kadar da eve girmezdik.
Acıkınca komşunun bahçesindeki domateslerden, bizim bahçedeki
eriklerden falan yerdik. Fast food bilgimiz yağlı ekmekle sınırlıydı nitekim.
Komşunun
çocukları ile kimi zaman yaşlarımıza göre gruplara ayrılırdık,
kimi zaman da hep beraber oyunlar oynadığımız olurdu. Ben en
küçük olduğum için kim kabul ederse onunla oynardım, bazen de
tek başıma takılırdım.
Bu
kadar çok çocuğun olduğu yerde mızıkçılık olmaz mı, hem de
nasıl olur.. Bizim komşunun iki numaralı çocuğu, kod adı Selvi
diyelim, cazgır mı cazgır bir tipti, benden de en az altı yaş
falan büyüktü..
Bir
gün oyun sırasında yenilmiş, her zaman olduğu gibi yenilgiyi
kabul etmeyerek mızıkçılık çıkarmış ve kavga başlatmıştı
Selvi Abla.
İster
büyükler arasında olsun, isterse küçükler arasında olsun,
kavganın içeriği bellidir. Meclis Tv'yi açarsanız ne demek
istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Sen bana böyle yaptın, sen
de zaten şöyle yapmıştın, bir keresinde de böyle böyle
yapmıştın şeklinde uzayıp giden kötü bir süreçtir bu..
Selvi Abla'nın, o günkü kavga anında ellerini belinin iki
tarafına koyup, tam bir cazgır kadın modellemesi halindeyken
söylediği,
“Bahçemizden
yediğin domatesleri kus, çabuk kus domateslerimi!”
dediğini
hiç unutmuyorum nedense.. Ne yaptım, kustum mu yoksa ağladım mı
hiç hatırlamıyorum. Ama O'nun o kinci ve intikamcı, yaptığı
iyiliği en küçük çıkar çatışmasında başa kakan, suça
ortak olduğu halde direkt kendisini aklamaya yönelik iğrenç
halini yıllar boyunca hep hatırladım.
Hatta
yeri geldiğinde anlatıp gülümsedim. Ne harika bir replik bu diye
düşündüm hep, baksanıza devleti yönetenlerin birbirlerine
olan intikamcı, iğrenç hallerine ne de güzel yakışıyor bu
cümle.. Meclis kürsüsünden konuşan başbakan, “Ne
istedilerse vermedik mi?” derken aslında “kus
domateslerimi!” diye haykırmıyor mu? Selvi Abla'nın
annesinin kızacağı bir suçu birlikte işlemiştik zamanında,
domatesleri beraber yemiştik ama bana kızdığı bir anda kendi
yediklerini unutup direkt beni suçlamıştı.. Çocukken içimize
dış güçler mi kaçmıştı yoksa?
Bir
de dedim ya evlerimiz yakındı diye.. Biz ne zaman küssek evlerinin
ikinci katına çıkar camda bize gösteri yapardı hiç unutamıyorum
-Baak
benim Almanya'dan gelen sarı saçlı bebeğim vaar, senin var
mııı?
-Baak
bu elbiseyi de annem yeni aldııı, senin vaar mıı?
- Baak,
bu da benim çileklerim, sizde varrr mıı?
.....
Çok
kötüymüş yahu, şimdinin gözüyle bakıyorum da çok kötü bir çocukmuş
gerçekten de..
Selvi
Abla, çok hırslı ve kavgacı bir çocuktu, ara bozucuydu,
anlaşılması zor bir tipti. Tek iyi özelliği olan şakacılığı
bile bu kötülüklerini örtmeye yetmiyordu. O'nu çocukken hiç
sevmedim, büyüyünce de sevmedim ve hala da sevmiyorum. O'nun gibi
ağzından sanki
“kus domateslerimi” sözcükleri
çıkıverecekmiş gibi gelen hiç kimseyi sevmiyorum..
Okul
hayatı boyunca hırsına yenik düştü, arkadaşlarını hep
kıskandı. Okulda kendisinden yüksek not olan başkaları olunca
ağladı, öğretmenlere resmen yalakalık yaptı ve iyi bir
dereceyle liseyi bitirdi. Çok çalışkan olarak bilindiği için
üniversite sınavında kendisinden iyi bir sonuç bekleniyordu ama,
O kof, ezberci bir çalışkandı. İki yıllık sigortacılık gibi
bir okulu zar zor kazandı, okudu.
Hırs
gözünü bürümüş bi kere. Başarıya odaklı yaşaması,
kendini gösterme, övme huyları iş hayatında da peşini
bırakmadı. Nasıl yaptı, nasıl başardı bilmiyorum, bir kaç yıl
içinde kendi sigorta acentasını kurduğu söylentisi yayıldı.
Aslında söylentiye de gerek yoktu ki, Ankara'dan hafta sonları
eve özel şoförüyle gelip ne kadar zengin olduğunu ballandıra
ballandıra anlatırdı. İki tane evi, yazlığı, yaptığı
tatiller, görüştüğü hatırlı(!) kişilerin isimlerini falan
öyle bir anlatırdı ki ben o zamanlar lisedeydim sanırım; ne
zaman denk gelsem kaçardım kendisinden. Hoş kasabaya yolum düştüğünde hala da kaçıyorum,
laf aramızda..
Neyse
efendim siz deyin 10 sene, ben diyeyim 15 sene sonra bir duydum ki
Selvi Abla iş hayatında batmış. Nesi var, nesi yoksa hepsi hacze
gitmiş, sonrasında intikam almaya uğraşmış bir süre dediğine göre iyi niyetini(!) suistimal edenlerden, ruh
sağlığı da bozulmuş mu.. Şimdilerde kasabada bir mobilyacı
dükkanında tezgahtarlık yapıyormuş duyduğum kadarıyla, sinir
ilaçlarıyla yaşıyormuş..
Bugünkü
içgörüme geldi sıra.
Kıssadan hisse-1:
Çocuğunuzu
hırslı yetiştirirseniz, aman çocuğum sen çok zekisin, her şeyde
en bi öz bi birinci sen olacaksın, okulda en yüksek notu sen
alacaksın falan derseniz, muhtemel başarısızlıklarda böyle
çırılçıplak kalakalır ileride, ruh sağlığı falan.. Aman
diyeyim. Tabi bu dersin politik bakış açıları da var isterseniz.
Eğer topluma mal olmuş ünlü bir popstar ya da politikacıysanız,
sizi öven danışmanlarınıza fazla güvenmeyiniz, maazalah Selvi
abla gibi yalnız kalan çok politikacı örneği var..
Kıssadan hisse-2:
Çocuğunuzu
madde bağımlısı olarak yetiştirmeyiniz! Yani oyuncaklarına,
markalı elbiselerine, gezdiği gördüğü şeylere bağımlılık
yaşamasınlar, paylaşmayı bilsinler. Birisine “kus
benim
domateslerimi”
tarzında yaklaşımlarını görürseniz hemen anında götürünüz
en yakın pedagoga.. Çünkü bağımlı oldukları madde neyse onu
yitirince intikam peşinde koşanlar, gerçek hayatta dizi filmlerdeki
gibi villalarda yaşayıp Rus Mafyası'ndan ders alan Yağmur Özden
gibi olmuyorlar, genelde onların yansıması Selvi Abla'ya
benziyor.. Eh koltuğa bağımlı politikacılar da bu konuyu gözden
geçirse elbette faydalı olur kendileri için.
Kıssadan hisse-3:
Bir
zamanlar bahçenizde var olan domatesleri yedirip sonra da kusturmak
istediğiniz tiplerin hepsi benim gibi “aman boşver, ne hali varsa
görsün!” demeyebilir, hatta bir gün gelip sizden intikam
almak isteyebilirler.. Öfke anlarınızda ağzınızdan çıkacak
sözcükleri siz yine de ölçüp biçin derim ben..
Benim
aklıma gelen dersler bunlar. Peki siz bu anıdan nasıl bir
“kıssadan hisse” çıkardınız, yorumlarınızı merak ediyorum
doğrusu..
Sevgiyle,
hırslara yenik düşmeden, domatesleri kusturmadan kalalım diyorum.
valla harika döktürmüşsünüz yine :) hırs ve kıskançlık insanın en büyük düşmanı kısaca. bende kalan günleri yazacağım inş. :)) sevgiler
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumunuz için, siz de harika yorumlar bırakıyorsunuz, ben de çok mutlu oluyorum, sevgiler:)
SilAslında hırs güzeldir dozunda olursa başarıyı tetikler derler. Ama dozunu kaçırırsanız sonunuz Selvi Abla gibi olur orası kesin. Yine düşündürücü güzel bir yazı yazmışsınız elinize sağlık...
YanıtlaSilYüzümde iyice yayılmış bir gülümseme ile okudum yazdıklarınızı."Kus domateslerimi" deyimler sözlüğüne girmeye hak kazanacak şekilde hakkını vererek yazmışsınız. Bundan sonra dilimizde yeni bir deyim var desenize. Her tür çatışmada, kavgada, intikamda, hırsla söylenebilecek bir cümle. KUS DOMATESLERİMİ :)))) zevk alarak okudum. sevgiler...
YanıtlaSilAyy. Uzun zamandır okuyamamıştım ne güzel olmuş bu yazı. (Gerçi diğerleri de çok güzeldi unutmadan yazayım.) Küçük politik dokundurmalarla, ders veren haliyle... Çok çok hırslı birinin açtığı sıkıntılar kadar kötü bir şey olamaz. Önce kendine, sonra yakınlarına ve sevenlerine... Okurken düşündüren, duygulandıran bir yazı için teşekkürler.
YanıtlaSil