“Senin
Hikayen”
demiş yönetmen Tolga Örnek. Buradaki “sen” aslında “ben”
değil miyim biraz da, “biz” değil miyiz?
“Ama
ben daha babaanne olmadım ki!”
diye ölüme meydan okuyan Meral Teyze, bir kaşık torununa, bir
kaşık oğluna muhallebi yedirecek kadar ikisini aynı kefeye koyan
annelerimiz değil mi?
-Bu
filmi bir kez daha izler miyim?
-Meral
Teyze'yi yeniden görmek, hissetmek için izlerim...
-Bu
filmi bir kez daha izlesem yine ağlar mıyım?
-Meral Teyze kesin yine ağlatır beni...
-Meral Teyze kesin yine ağlatır beni...
Bana
göre ideal anne, ideal kayınvalide, ideal eş ve ideal babaanneydi
Meral Teyze. Hayran oldum, çok sevdim kendisini; boşluğunu
hissettim. Sanki hayatımda varmış da aniden yok olmuş gibi üzdü
beni, ağlattı.
Öyle
ya, kendisine “Meral Teyze” diyen gelini hakkında değil kötü
sözü, bir tek kötü bakışı bile yoktu. Evlilik yıldönümlerinde
gelinine pasta yapıp göndermekle kalmıyor, oğluna bu özel günü
telefonla hatırlatıyor; bununla da yetinmeyip gidip evlerini
süsleyip yemekler hazırlayarak onlara sürpriz yapmayı da ihmal
etmiyordu.
Hele
kocasına özenli davranışlarına ne demeli. Güya O'na serzenişte
bulunuyor “ömrümü
mahvettin”
diyerek ve devamında şunu söylüyor:
-Gazoz
içer misin?
Belki
de anne olmak tam da böyle bir şey, aslında anne olmak demeyelim
de anaç ruhlu olmak diyelim. Karşısındaki kişiye hem kızmak,
hem O'nu düşünmek; öfkelenmek ama öfkenin hemen geçivermesi,
insanın sevdiği insana kıyamama halleri... Hayatın içinde hep
olan, ama gözden kaçırdığımız anlar. İşte
Senin Hikaye’nde
bu hem komik hem de duygu dolu anlar öylesine güzel vurgulanmış
ki! Senaryodaki bir dolu esprinin içine çok güzel serpiştirilen
“Derin” içe dönüşleri yaşamak için gidilmeli bu filme
diyorum. Sıcacık sevgiyi hissetmek, hayatın içinden yansıyan
esprili anlara gülmek ve de düşünmek için.
Dedim
ya filmdeki Meral Teyze'ye âşık oldum ben. Hatta filmden çıkınca
yönetmen Tolga Örnek'e de “Ne
kadar şanslınız, harika bir anneniz var”
dedim sırf bu nedenle.
Aslında
herkesin annesinde Meral Teyze'nin bu çok güzel özelliklerinin
birçoğu var, ama sanırım bunu pek de fark edemiyoruz. Filmi
izlerken rahmetli annemi düşündüm ben de, ne kadar Meral
Teyze'ydi ne kadar değildi?
Hem
söylenip hem de incelikler yapmaktan geri kalmaması nasıl da Meral
Teyze'ydi! Uzak şehirde üniversite okurken sigara içtiğimi
bilirdi mesela, çok da kızardı. Ama tatil dönüşü yurda gidip
de bavulumu açtığımda Almanya'daki akrabaların getirdiği, o
zamanlar öğrenci bütçesiyle alamadığım en kaliteli sigaraları
valizin dibinde görüp gözlerimin dolduğuna çok şahit
olmuşumdur. İçiyorsa bari kalitelisini içsin hesabı; “Meral
Teyze Anne” olmak böyle bir şey sanırım. Tam da bu günlerde
sigarayı bırakmışken nasıl da sevinirdi yaşasaydı dedim, film
sırasında ağlarken kendi kendime.
Nevra
Serezli'nin sımsıcak bakışları o kadar sahiciydi ki, Meral Teyze
Nevra Serezli miydi, yoksa annem mi bakıyordu Meral Teyze'nin
gözlerinden şaşaladığım anlar oldu itiraf edeyim. Filmdeki
Hakan “sana
layık bir evlat olamadım”
deyip annesine sarılırken, ben de ağlıyordum; elbette içimden
geçen aynı sorunun miş'li geçmiş versiyonuydu:
O’na
layık bir evlat olmuş muydum?
Ne
zamandır gözyaşlarım bu denli uzun uzun akmamıştı...
Bir
de yaşamı düşündürdü film bana. Doğuyorsun, senin doğuşuna
birileri seviniyor,
senin
büyümen için türlü sıkıntılar yaşıyorlar. Sonra büyüyorsun,
belki sen de bir çocuk getiriyorsun dünyaya, benzer bir süreç
yaşanıyor ve sonra birileri ölüyor. Yaşam bu kadar basit
aslında. Mesele arada geçen süreçte mutlu bir hikaye
oluşturabilmekte belki de. “Senin
Hikayen”
demiş ya senarist Tolga Örnek, ne güzel de söylemiş; insan
düşünüyor kendi hikayesini.
Nedir
mutlu olunabilecek dönüm noktaları? Kimileri için babaanne olmak,
kimileri için eşinin hastalıktan kurtulması, kimileri için anne
baba olmak, kimileri için iş yerinde başarılı olmak... Uzar
gider böylece.
Mesele
öldükten sonra anlatılacak güzel bir hikaye bırakabilmek değil
de ne sanki! Hele de bu hikaye bir romanın sözcüklerinde, bir
şarkının notalarında, bir filmin senaryosunda, bir resmin fırça
darbelerinde, ne bileyim bir binanın özel detaylarında ya da el
örgüsü bir bebek hırkasının ilmeklerinde somutlaşmışsa ve
kalmışsa geriye anı olarak, bundan daha güzel bir yaşanmışlık
olabilir mi?
.........
Çocuk
yeni doğmuş, Esra yani gelin, Meral Teyze'yi yardıma çağırmış.
Akşam olunca Meral Teyze utangaç utangaç, ben burada kalsam mı
acaba bu akşam diyor, belli ki bunu çok istiyor. Ama Esra, kırıp
dökmeden, ne gerek var Meral Teyze, siz düzeninizi bozmayın, şimdi
gidin, yarın yine gelirsiniz diyor. Meral Teyze hiç bozulmuyor bu
duruma ve öyle masum masum soruyor ki:
-Yarın sabah kaçta geleyim o halde?
-Yarın sabah kaçta geleyim o halde?
İnsanın
yüreğinin yağları eriyor Meral Teyze'nin bu hallerine ama Esra o
kadar dengeli ki kızamıyorsunuz bu davranışına. O özgür,
şehirli bir kadın çünkü. Ben olsaydım Esra gibi davranabilir
miydim acaba diye düşünüyorum. Meral Teyze'nin her şeyi
halleden, sevgiyle sarmalayan gücü karşısında zarafetini,
nezaketini bozmadan dik duruşuna hayran oluyorum Esra'nın.
Filmin
çocuk beklenen, çocuktan sonra gelişen birçok sahnesinde ise
evlenen, çoluk çocuğa karışan arkadaşlarımı düşünüyorum.
O arkadaşlarımın çoğu ile mesafeler girmişti arama, hele ki
çocukları olduktan sonra makas daha da açılmıştı çoğuyla.
Senin
Hikayen
diyor ya senaristimiz, bizim hikayelerimiz de böyle; ne eksik ne de
fazla. Şehirli modern hayatlarda çocuk sahibi olmak, tam da Esra
ile Hakan'ın yaşadığı gibi belki de fazladan egzajere edilmiyor
mu? Bilmiyorum, belki de çocuk sahibi olmadığım içindir ama
filmde Hakan'ın babasının bir cümlesi tam da olaya bakış açımı
yansıtıyordu benim.
Baba
diyor Hakan, bir arkadaşım karar veremiyor çocuk sahibi olup
olmamaya, sen ne dersin. Babası yanıtlıyor:
-Bizim zamanımızda böyle sorunlar yoktu ki, insanlar evlenirdi, sonra çocukları olurdu ve hayat devam ederdi.
-Bizim zamanımızda böyle sorunlar yoktu ki, insanlar evlenirdi, sonra çocukları olurdu ve hayat devam ederdi.
Evet,
doğum öncesi kurslara gitmek, konu hakkında kitaplar okumak, özel
oda hazırlamak harika elbette. Ama bir çocuğun dünyanın merkezi
haline gelmesi ne derece doğru? Belki de çocuk sahibi olan
arkadaşlarımla eskisi kadar sık, hatta bazılarıyla hiç
görüşmeyişimin nedeni budur diye düşündüm filmin çocuklu ve
komik sahnelerinde. Ne yalan söyleyeyim, zor yahu dedim kendi
kendime, çocuk zor iş bu devirde. İş yerinde çay molalarında
çocukları ile övünen kadınların sıkıcı sohbetleri geldi
aklıma, yüzlerce bebek fotoğrafını kendileriyle aynı heyecanı
yaşayarak izlememi bekleyerek göstermeleri geldi. Çocuğun uykusu,
mama saati, vesairesi yüzünden rezil olan ve gittikçe azalan
buluşma zamanlarımız geçti gözümün önünden. Senin
Hikayen
demiş ya Tolga Örnek, ne güzel söylemiş. Şehirli, orta sınıf,
bizim gibi insanlardı Esra ve Hakan. Aslında varsa aranızda çocuk
yapma-yapmama gel-gitleri yaşayanlar, bu filmi kaçırmasınlar
derim ben.
Filme
dair çok daha fazla şey anlatabilirim ama bence gidin, kendiniz
hissedin gerisini. Çok pozitif duygularla ve gözümde yaşla çıktım
filmden, kulağımda filmdeki nefis şarkının tınısı, aklımda
“hayat
her şeye rağmen çok güzel”
cümlesi vardı. Bumerang sağ olsun, özel bir gösterim
hazırlamıştı bize. Çıkışta yönetmen Tolga Örnek'le epeyce
uzun söyleştik. Egodan arınmış, eleştirilere bile ışıldayan
gözlerle ve yumuşak ses tonuyla cevap verişi, biz blog yazarlarını
ciddiye alan yaklaşımı çok çok güzeldi. Filmin dörtte üçünün
kendi hayatından yansımalar olduğunu söyleyince “Meral
Teyze'nin yetiştirdiği çocuk da böyle olur zaten!”
dedim kendi kendime.
Teşekkürler
Bumerang, sevgili Hilal ve Ahmet bize böyle bir deneyim yaşattığınız
için.
Teşekkürler
Meral Teyze, bu kadar sevgi dolu duyguları tam da ihtiyacım varken
bana hissettirdiğin için.
Teşekkürler
Tolga Örnek, sıcacık duyguları perdeden yüreğimize tüm
doğallığıyla yansıttığın için.
Film hakkında biraz detaylı bilgi almak isterseniz:
Film hakkında biraz detaylı bilgi almak isterseniz:
Facebook
:www.facebook.com/seninhikayenfilm
Twitter :www.twitter.com/senin_hikayen
Instagram :www.instagram.com/seninhikayenfilm
Twitter :www.twitter.com/senin_hikayen
Instagram :www.instagram.com/seninhikayenfilm
güzel yazmışsınız herzamanki gibi...
YanıtlaSil;)
Teşekkür ederim efenim, ne mutlu ne mutlu bana:)
Sil