#blogfırtınası
etkinliğinin 14.gün ödevini yapıyorum, yorgun
gündeme mükemmel oturan bir ödev bu!
Gün
14.“Fırtınalı ve karanlık bir geceydi…” Yazıya bununla
başlıyoruz, sonra neler oluyor bakıyoruz.
Fırtınalı
ve karanlık bir geceydi. Banana Republic (Muz Cumhuriyeti)'in Public
Bank General Manager'i Solomon Lion, her akşam yatmadan önce hiç
bıkmadan tekrarladığı ritüel için evinin salonuna doğru
adımlarını atarken arkasınden eşi seslendi:
—
Solomon, bu akşam da bırak şu kutuları, geç oldu, haydi artık
yatalım.
Solomon,
kütüphanedeki kırmızı ayakkabı kutularına bakmazsa, içindeki
paracıkları sevip okşamazsa rahat edemezdi ki! Karısına hafif
sitemle söylendi:
—Geçen
gün 'yeşiller geldi' diye bana telefon ederken mutluluktan
havalara uçmuyor muydun? Bırak da yerlerinde olup olmadıklarını
kontrol edeyim, yoksa uyku tutmaz gözümü!
Dile
kolay; tam 4,5 milyon dolar yatıyordu o üç tane kırmızı ayakkabı
kutusunun içinde! Tropik adalarda geçireceği emeklilik günlerinin
hayaliyle Solomon salona girdi, kutuları açtı, destelere göz
gezdirdi. Hepsi yerli yerinde duruyordu, artık rahatlıkla
uyuyabilirdi. Işıkları kapatıp yatak odasına doğru yönelirken
içinden “Çok akıllısın
Solomon, bu işi de tereyağından kıl çeker gibi güzelce
bitirdin, hem de şu ayakkabı kutularını iyi akıl ettin. Hangi
hırsızın aklına gelir bu kutularda bir servet yattığı senden
başka!” diye
düşünüp, zekasına ve becerikliliğine hayran olarak
gülümsüyordu. Hem ülkesine hizmet etmişti; yasaklı altın
transferi için o kadar kolaylık sağlayıp kendisini riske atmıştı,
alnının teriyle kelle koltukta kazanmıştı bu paraları!
Aynı
fırtınalı ve karanlık gecede Minister of Interior (İçişleri
Bakanı) 'nın oğlu Peace Laughs, evindeki 6 tane para kasasının
şifrelerini kontrol ediyordu yatmadan önce. O, Solomon gibi
paralarını ayakkabı kutusunda saklayacak kadar polisiye roman
senaryosu gibi risklere atmazdı kendisini, garantici adamdı. 6
kasa vardı evinde, eskaza hırsız girerse en kötü olasılıkla
kasaların birini alır gider, servetinin hepsini kaybetmemiş
olurdu. Onca parayı 6 kasaya bölmek de kolay iş değildi elbet!
Ama Peace, pratik zekalıydı. Para sayma makinesi almıştı evine.
Hem de paraların sahte mi gerçek mi olduğunu kontrol eden fonksiyonel bir makineydi o.
“Aklımı
seveyim!”
dedi kendi kendine..
Bu
günlere gelmek için az çalışmamıştı Peace. Ana dili gibi
bildiği Rusça'sıyla uluslararası iş bağlantılarında genç
yaşına rağmen uzmanlaşması tesadüf değildi ve bu çabalarının
elbette bir karşılığı olacaktı. İnsanlara bir çeşit yol
göstericilik(!) ve danışmanlık yapıyordu; bu zor işin
karşılığında aldığı paraları kilitli kasalarda saklamayıp
da ne yapsındı? Bankaya yatırıp bir de hesap mı verseydi...
O'nun
gibi yetenekli, Banana Republic'in üst düzey yönetici konumunda
babası olan birisi
9-6
mesaiyle memuriyet yapacak değildi ya.. Yatmadan önce kasalarını
son bir kez kontrol eden Peace Laughts, “bazı
insanlar doğuştan şanslıdır”
diye düşünürek ılık sütünü içip kuş tüyünden yatağına
doğru gitti o fırtınalı ve karanlık gecede. Sabahın neler
getireceğinden hiç mi hiç haberi olmadan renkli rüyalara daldı..
Aynı
gece, evlenirken birbirlerine verdikleri “60
yılımızı beraber geçireceğiz”
sözünü görgüsüzce altın harflerle villalarının kapısına
“60 yıl” arması olarak kazıtan ve sırf bu konuyla bile
magazin gündemini işgal eden Rocky Zaruba ve magazin
gazetecilerinin ekmek kapısı olmayı hep başaran eşi Marbling
Daily, duvarlarına yeni astıkları tam 1 milyon 50 bin Banana
Republic Lirası (BRL) değerindeki “the
artist's house”
tablosuna boş boş bakıyorlardı. Anlamı değil ticari değeri
önemliydi tablonun..
Rocky
Zaruba, daha 29 yaşında olmasına rağmen servetinin sınırlarını
kendisi bile tam olarak bilmeyen bir iş adamıydı. Pek çok ticari
faaliyet yaptığı söyleniyordu ama başarısının sırrı altın
piyasasına olan ilgisiydi.
Para
Rocky için adeta bir oyuncaktı. Banana Republic magazin dünyasına
hızlı giriş yapmasını sağlayan, görkemli bir düğünle
evlendiği “popesk” müziği kraliçesi eşi Marbling Daily'ye 40
milyon Banana Lirası'na yalı da almıştı, 3 milyon küsüra ofis
de almıştı, 1 milyon Euro'ya yazlık da almıştı, 960 bin
Euro'ya kralların otomobili diye bilinen Rolls-Royce Phantom da
almıştı; yılbaşı hediyesi diye son aldığı tablonun lafı
bile olmazdı! Banana Republic'in 900 BRL (Banana Republic Lirası)
ile geçinen milyonlarca vatandaşı için ekmek almak neyse,
milyonluk hediye almak da öyle bir şeydi O'nun için. Güzel eşine
feda olsundu, hem de magazin gündeminde zenginliğiyle hava atıyordu
bu sayede, itibarını koruyordu; bir taşla iki kuş!
Para
kazanmak için kesenin ağzını cömertçe açmak gerektiğinin
farkındaydı Rocky! Büyük işler çeviriyordu çünkü. Babasının
İtalyan vizesi, bazı suç örgütlerine üye olan tanıdığı ve
kendisine yardımı dokunmuş kişilerin Banana Republic vatandaşı
olması, otel projeleri gibi ufak tefek sorunlarını halletmek için
bakana ayakkabı ve çikolata kutularında, takım elbisenin içinde
verdiği 1,5 milyon dolar hediye (!) paralarını hiç düşünmeden
gözden çıkarmıştı mesela. Film senaryosu gibi bir hayatı
vardı.. Ee bu kadar şaşaanın içinde heyecanlı ve riskli işler
de olacaktı elbet! Hele elbise fikri şahaneydi. Bakan Dominant
Donation, “Çok
zevklisin, kravata da bayıldım”
diye teşekkür telefonu açınca vize işini kafasından atmıştı
mesela.. Bu ufak tefek işler maalesef hediyesiz yapılamıyordu.
Hatta
bir keresinde Banana
yasalarının nedense kabul etmediği bu masum işleri yüzünden
kendisini incelemeye alan emniyet müdürünün tayini için sağolsun
Peace
Laughs kendisine yardımcı olmuştu da, boyundan büyük işlere
kalkışan işgüzar emniyet müdürünün tayini stressiz bir işe
çıkarılıvermişti. 400 bin BRL Peace'e feda olsundu..
O
fırtınalı ve kendisi için çok karanlık olacağını hiç
bilemediği gecede Rocky, eşinin en meşhur şarkısı “Sweet
Trouble”'ın sesini sonuna kadar açtı, bardağına içkisini
doldurdu ve villasının muhteşem manzarasını seyre daldı..
Bilseydi sabah olacakları, hiç durur muydu böyle sakin sakin!
Gece
bitmek üzereyken, şafak daha yeni doğmuşken, Solomon Lion,
kapının acı acı çalan ziliyle sıçrayarak uyandı.. Peace
Laughts, kapı zilini duyduğunda en güzel rüyasını yeni görmeye
başlamıştı. Rocky Zaruba, kapı zilini Marbling'in şarkısı
sanmıştı yarı uyanık halde..
Rüyaları
yarım kalan bu üç şahsiyet, toplam 49 kapının zilinin aynı
anda çalındığını, Banana Republic Kolluk Kuvvetleri'nin hepsini
yaka paça götürdüğünü, başlarına gelecekleri henüz o
saatlerde bilmiyorlardı..
Evet,
benzer fırtınalı ve karanlık gecelere artık bağışıklık
kazanan Banana Republic'in zavallı halkının merakla izleyeceği
bir gün başlamıştı. Televizyonlarda flaş flaş geçiyordu
haberler. Banana Republic tarihinin en büyük yolsuzluğu
deniliyordu, neredeyse ülkenin toplam bütçesi kadar yolsuzluk ve
rüşvetten bahsediliyordu. Rakamlar korkunçtu. Yoksulluktan,
işsizlikten ne yapacağını bilemeyen; kuş kadar maaşlarıyla,
ağır vergiler altında hakları gasp edilip milyon dolarlar halinde
sağa sola saçılan bu halkın büyük bir kısmı, bu şafak
operasyonuna yine de pek sevinemedi. Çünkü bu sabah, haklılık
mücadelesinin tarafsız sesi değil; kirli iktidar savaşının
çekilen kılıçlarının YANSITILAN sesleri çınlıyordu sadece..
“Temiz
eller operasyonu” göremedi bu halk hiç; çünkü bütün eller
kirliydi, su bile çürümüştü....
Harikasınız gerçekten.Yazı konusunun denk gelmesi çok iyi olmuş.Artık ses çıkarma zamanıdır diye düşünüyorum.Zaman çok değişti artık habere ve bilgiye bir tık ile ulaşıyoruz ve artık kimse kimseyi kandırmasın öyle şeyler fi tarihinde güvercinle dumanla haberleşirken oluyordu.Zaman teknoloji hız ve şeffaflık zamanı.Yanlışsan dışlanırsın zayıf halkaysan çıkarılırsın.Bu arada ben dikkat kesildim oy verdiğim partiyi daha bir inceliyorum hal tavır ve davranışları beni yönlendirecek her an oyum diğer x y z ye kayar.Bakıp göreceğiz.Gençlikten umutluyum pim ateşlendi Gezi Parkında artık çok şey değişecek öyle hissediyorum sular durulmuş değil.Bir ağaçla başlar her şey değil mi ama?
YanıtlaSil"Bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.." diyor ya Özdemir Asaf. Bu kokuşmuşluk, bu çürümüşlük, bu yozlaşmışlık içinde umarım güzel günler yakındır diyorum ben de, sevgiler..
SilOuvvv... Tam adrese teslim bir yazı olmuş tebrikler. Laf aramızda bizim evdeki ayakkabı kutularına söylendim... Şöyle bi içinizden milyonlarca, milyarlarca BRL çıkmıyor sizin diye. Onlar özel ayakkabı kutusu kendi içlerinde üretiyor sanırım bir tutam boya (yeşilinden olsun), biraz selüloz katın, üfleyin kutunun kapağını çalkalayın biraz sonra karşınızda yeşil yeşil BRL çıksın. Baksanıza kimse bana şu şurada şunu verdi demiyor ki...
YanıtlaSilOkumak zevkliydi.
O kutular özel, öyle sizinkinden benimkinden çıkmaz öyle BRL'ler, çıkmasın da zaten, sevgiler:)
Silharika yazmışsınız.. yüreğinize sağlık...
YanıtlaSilson cümle çok çarpıcı.üzüntü verici..
ulusal gazetelerde yayınlanması gereken çok zekice bir yazı...
pis laughs.. :)
umarız bir gün gezi ruhu bütün ülkeyi sarar ve bu ülkeyi banana republic olmaktan çıkarıp çağdaş evrensel bir hukuk sisteminin hakim olduğu bir republice dönüştürürler..
teşekkür ederim yorumunuz için, dileklerinize aynen katılıyorum, sevgiler..
SilOldukça anlamlı bir yazı olmuş, fazla yoruma gerek yok bence, elinize sağlık :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorumunuz için, sevgiler:)
SilBu kurgu değil.
YanıtlaSilBu gün de böyle yazmak istedim, yorumunuz için teşekkürler:)
SilUğruna öImekse seni yaşatmak, bin kere ölürüm de; adına Ieke sürdürmem,
YanıtlaSilGururdur; namustur bayrak ve sancak, aksa da kanım zaIimi güIdürmem! -Necip Fazıl
Sözde demokratik yorumları ekliyorsunuz.
YanıtlaSilBanana Republic'e benzetilen ülkenin ecdadının kemikleri sızlar. Allah yolsuzluk yapanın da, Şantaj yapanın da belasını versin. Bu ülkeye zarar verenin daha da belasını versin. Bunu diyebilecek Kemalist, Gülenist var mı acaba bu Banana Rebublic'de.. !
YanıtlaSilBeddua etmekten hiç hoşlanmam, ama bu ülkeye zarar verenlerden de, ülkeyi zarara uğratanların bilgilerini belgelerini bekletip bekletip şantaj malzemesi yapanlardan da çok sıkıldım. Artık adaletin yerini bulmasını, huzurlu günlerde yaşamayı istiyorum..
Sil