Daha
önce buradaki yazımda bahsettiğim sevgili blog yazarı arkadaşım Şimdiduydum ile birlikte katıldığımız etkinlikte hem eğlendik hem de öğrendik. Sizlerle öğrendiklerimi paylaşacağım bu yazıda.
HiltonConvention
Center'a adım attığımızda Hürriyet Bumerang'ın bu işi ne
kadar çok önemsediği zaten belli oluyordu. Etkinliğe çok iyi
hazırlanmışlardı, blog yazarlarının kendilerini önemli
hissetmelerini sağlayacak ambiyansı hissetmemek mümkün değildi.
Hürriyet Gazetesi, blog yazarlarına böylesine özenle sahip
çıkarak, aslında bir çok yayın kuruluşunun şu an farkında
olmadığı bir mecrada öncülüğü de kimselere kaptırmayan, akıllıca bir strateji izliyor. Kendilerini takdir etmemek mümkün
değil.
Etkinlikte
bir çok sorunun cevabı da vardı, işte beni etkileyen başlıklar:
1-
Blog yazarları ne kadar kazanıyor?
Almanya'nın
ünlü Bild Gazetesi ve Hürriyet Bumads'ın ortak girişimi olan
-Almanya'nın Bumerang'ı diyebileceğimiz- Stylebook Blogstars'ın
Ürün Müdürü Juliane Grunwaldth'ın konuşmasından aldığım
notlara bakılırsa, Almanya'daki blog yazarlarının %63,5'u
bloglarından 0-300€, %13'ü de 1000 € üzerinde kazanç elde
ediyormuş. Aslında çoğu blog yazarının hayal ettiği bir durum
bu, demek ki blog yazarlığı başlıbaşına bir meslek haline
gelebilir. Ne diyelim, darısı bütün blog yazarlarının başına
olsun.
2-
Yeni medya düzeni nereye gidiyor?
Hürriyet
Web Koordinatörü Bülent Mumay, Tablet ve Mobil Koordinatörü Emre
İskeçeli, Hürriyet Yayın Koordinatörü Emre Oral'ın katıldığı
panelde bu konu enine boyuna tartışıldı.
Bence
etkinliğin en can alıcı panellerinden biri de buydu.
Bundan
15 sene kadar öncesinde gezetecilerin tek haber kaynağının
yabancı ajanslar olduğu, günümüzde ise sosyal medya sayesinde
her yerden haberler yağdığı üzerinde duruldu. Ama tahmin
edeceğiniz üzere bu gelişmeler yüzünden gazetecilerin işinin de çok
zorlaştığı vurgulandı. Çünkü sosyal medyada bir haber saniyeler içinde hızla
yayılırken, bu haberlerin bir çoğunun düzmece olması tehlikesi
de var. Bu durumda gazeteciler adeta dedektif gibi haberlerin
doğruluğunu araştırmak için gece geç saatlere kadar izlemede
kalmak zorundalar.
3-Geleneksel
gazetecilik nereye doğru evriliyor?
Günümüzde
akıllı telefonlar ve tabletler hızla yayılıyor. Hal böyle
olunca, akıllara da şu soru geliyor:
-Akıllı
telefonlar ve tabletler yayıncılığın 'fast food'u mu oluyor?
Çünkü
saatlerce uğraşılıp özenle hazırlanan bir içerik, akıllı
telefonlar ve tabletler sayesinde tweet muamelesi görüp saniyeler
içinde tüketilebiliyor. Dolayısıyla bu tür yayıncılığın her
yönünü iyi analiz etmek gerekiyor. Burada dünyada kabul görmüş
olan felsefe:
“Okuyucunun parmağını mutlu etmek!”
Yani okuyucu ne kadar çok parmak hareketi yapıp ne kadar uzun süre kalırsa, o mobil yayın başarılı addediliyor. Hal böyle olunca blog yazarlarının da tablete doğru evrilen mobil alanı ihmal etmemesi gerektiği sonucu ortaya çıkıyor. Çok ucuza uygulamalar yapan şirketler mevcutken, blog yazarları da kendi mobil uygulamalarını yaptırabilirler.
“Okuyucunun parmağını mutlu etmek!”
Yani okuyucu ne kadar çok parmak hareketi yapıp ne kadar uzun süre kalırsa, o mobil yayın başarılı addediliyor. Hal böyle olunca blog yazarlarının da tablete doğru evrilen mobil alanı ihmal etmemesi gerektiği sonucu ortaya çıkıyor. Çok ucuza uygulamalar yapan şirketler mevcutken, blog yazarları da kendi mobil uygulamalarını yaptırabilirler.
4-
Blog yazarları yeni medya düzeninde nasıl konumlanıyor?
Çok
enteresan bir tanımlama yapıldı bu konuda. Blog yazarlarının
“muhbirler” ile “muhabirler” arasında bir yerde olduğundan
bahsedildi. Çok okunan, referans verilen kaliteli blog içeriklerini
sürekli takip ettiklerini söylediler. Özellikle Yazarkafe
içeriklerini sessizce izlemeye aldıklarını belirtirlerken, gelecekte
blog yazarlarından bir kısmının iş ortakları olabileceğini,
içlerinde bir çok gazetede yazanlardan çok daha kaliteli içerikler
üretenler olduğunu vurguladılar.
Türkiye'nin
gündem yorgunluğu yaşadığı son dönemlerde değişik konulara
el atan blog yazarlarının aslında puzzle'ın eksik parçalarını
tamamladığını dile getirdiler.
Bundan
yıllar öncesinde Unkapanı'nda nasıl ki yayıncılar iyi seslerin
peşine düşüp onları meşhur etmişse, demek ki önümüzdeki
yıllar içinde blog yazarları arasından da -keşfedilmiş- gazete
yazarları çıkabilecek diye düşündüm. Sevgili blog yazarı
arkadaşlarım, yazmaya devam edelim o halde!
Ayşe
Arman, gerçekten de pozitif enerjisi çok etkileyici, çok iyi
iletişim kurabilen bir kadın. Hasta olmasına rağmen önceden
notlarını almış ve dersini çok iyi çalışarak gelmiş panele.
Ben de kendine özgü tarzıyla dile getirdiklerinden etkileyici
notlar aldım sizler için. Bakın neler söyledi:
“Sosyal
medya sayesinde artık herkes bireysel olarak medyanın bir
parçasıdır. Örneğin Twitter'da 140 kelimeyle incir çekirdeğini
doldurmayan şeyler anlatılabildiği gibi çok önemli konulara da
değinilebiliyor. 59 kg verdiğini ve obezlikten kurtulduğunu söyleyen de var, bindiği otobüsü
şikayet eden de var, aşk mesajı yazan da var. Aslında ben bunun
müthiş bir insani dokunuş olduğunu düşünüyorum ve çok da
önemli buluyorum. Örneğin Twitter'da Gizem adında organ nakli
olması gereken biriyle tanışmıştım. Çok etkilenmiş,
kendisiyle röportaj da yapmıştım. Gerçekten de organ nakli oldu
ama maalesef kendisini kaybettik bir süre sonra. Cenaze törenine de
gittim, ailesiyle de tanıştım. Bu benim için çok özel bir
durumdu ve Twitter sayesinde tanımıştım O'nu..
Sosyal
medya benim için bir anlamda kamuoyu yoklaması
gibi. Yaptığım bir röportajın etkilerini sosyal medyadan
rahatlıkla öğrenebiliyorum.
Yeni
sevgilimse İnstagram. Yazılarla fotoğrafları harmanlayabileceğim
bir mecra orası. Vaktim olsa çok hoş İnstagram projeleri var
yapmak istediğim.
Sosyal
medyadaki takipçi sayım arttıkça kendimi başlıbaşına bir
yayın organıymışım gibi, bir borazan gibi hissediyorum. Belki de
bir gün başka bir yayın kuruluşuna gerek kalmadan kendi kendime
yazarım dediğim de oluyor.
Mesela
yanlış tanıdığım insanların dünyasına sosyal medya sayesinde
giriyorum. Onların haklarında samimi şeyler öğreniyorum.
Eskiden
yazımın altına bir not, bir hamiş yazsana diyenler, şimdi “bir
tweet atsan olur” demeye başladılar. Nereden nereye geldik?
Son
olarak diyorum ki daha cesur, daha pervasız şeyler yapalım.
Sonsuza kadar özgür olalım!
Ayşe
Arman'ın bu son derece samimi konuşmalarından sizler ne anladınız
bilmiyorum ama benim anladığım, bir blog yazarı olarak bütün
samimiyetimizle sosyal medyada var olmak zorunda olduğumuz!
5-Sosyal
medyada nasıl var olmalı?
Sosyal
medyada “KediZihni” olarak fenomen olmuş, benim daha önce
ismini hiç duymadığım Arda Erdik'in söylediği çok doğru bir
şey vardı. Sosyal medyada tutarlı olmak gerektiği konusu. Yani
bütün sosyal medya platformlarında aynı resimle, aynı yazı tarzıyla, aynı isimle yer almanın farkındalık konusundaki
önemi..
6-Sosyal
medya sayesinde yeni fırsatlarla karşılaşılır mı?
Yine
sosyal medyada “ceriLevis” olarak ünlenmiş Ömür Özdemir,
eskiden ilaç mümessili olarak çalıştığını, en sıkıntılı
zamanlarında tanıştığı Twitter sayesinde başka işler yapmaya
başladığını, sosyal medyayı bu anlamda bir aracı olarak
kullandığını söyledi. Belki ilk fenomenlerden olduğu için
böyle bir pozisyonda şu an, belki de çok şanslı, bunu bilemeyiz
tabii ki. Ama sosyal medyanın gücü hakkında canlı örnek olduğu
bir gerçek.
7-
Dijital çağda kriz yönetimi nasıl yapılır?
Edelman
Almanya Yöneticisi Björn Slevers'in kriz yönetiminde sosyal
medyanın yeri hakkında verdiği örnekler gerçekten de çok
çarpıcıydı. Sosyal medyada bir şirket hakkında krizin küçük
bir fotoğraf ile başlayıp hızla yayılabileceğini ve ancak
akıllıca yönetildiğinde bu krizlerin aşılabileceğini
örnekledi.
Verdiği
örneklerden birinde Almanya'nın ünlü bir salam firması, reklam
filminde boyu 2 metrenin üzerinde olan bir basketçiyi oynatmış.
Fiziksel özellikleriyle yediği salamın bağlantısını ima etmişler filmde.
Bunun üzerine tahmin edeceğiniz üzere et yemeyenler büyük bir
tepki göstermiş. Firmanın çözümü ise şöyle olmuş: Facebook sayfalarında 15 gün boyunca hakaret edilmediği sürece her
iki tarafın tartışmasına izin vermişler. 15 gün boyunca binlerce
mesaj yağmış tahmin edeceğiniz üzere ve konu bu şekilde
kapanmış.
Diyor
ki Slevers, sosyal medya bir reklamdır. Bu mecrayı kullanırken
paylaşımların 6 boyutu vardır:
- Diyalogları paylaşmak yani iletişim kurmak, konuşmak.
- Birlikte yapmak
- Ortak hedefler belirlemek
- Aynı şeylere inanmak
- Birlikte yararlanmak
- Aynı hikayeyi bilmek
- Deneyimleri paylaşmak
Bütün
bu paylaşımları yaparken ürünler hakkında geri bildirim almak
ve müşterilerin kendi deneyimlerini ve hikayelerini paylaşmalarına
olanak tanımaksa işin püf noktaları..
...............
Olabildiğince
detaylı aktarmaya çalıştığım etkinlikten benim anladıklarım özetle
böyleydi.
Sonrasında malumunuz ödül töreni için Babylon'a gittik.
Çok kalabalıktı, renkli bir ortam vardı. İlk 3 açıklandıktan sonraki favorilerim olan www.oyascuisine.com ve www.yoldaolmak.com her ne kadar birinci olamasa da ben kazanan her bloğu ayrı ayrı tebrik ediyorum.
...............
Sonrasında malumunuz ödül töreni için Babylon'a gittik.
Çok kalabalıktı, renkli bir ortam vardı. İlk 3 açıklandıktan sonraki favorilerim olan www.oyascuisine.com ve www.yoldaolmak.com her ne kadar birinci olamasa da ben kazanan her bloğu ayrı ayrı tebrik ediyorum.
İşte
2013 Bumerang Blog Oscarları'nın sahipleri:
En
Tarz Blog: kafkaokur.com
En Çalışkan Blog: Bencetatil.com
En Bilge Forum: Maxigame.org/forum
En
İyi Yerel Site: 29saat.com
En
Uzman Blog: Sirtcantalilar.com
En
Sosyal Blog: Aristolog.com
SON NOT:
Böyle güzel bir etkinlik düzenleyen, davetiye göndererek yararlanmamızı sağlayan Bumerang Ekibi'ne çok teşekkür ediyorum. Umarım bu yazdıklarımla sizlerde konu hakkında küçük de olsa bir farkındalık yaratabilmişimdir.
Sevgiyle ve bilinçli kalalım diyorum..
SON NOT:
Böyle güzel bir etkinlik düzenleyen, davetiye göndererek yararlanmamızı sağlayan Bumerang Ekibi'ne çok teşekkür ediyorum. Umarım bu yazdıklarımla sizlerde konu hakkında küçük de olsa bir farkındalık yaratabilmişimdir.
Sevgiyle ve bilinçli kalalım diyorum..
Güzel aktarmışsınız, teşekkürler. Ben katılmadım, çünkü;
YanıtlaSil1. Çalışanlar düşününlmemiş olacak ki atölye mesai saatine konulmuş.
2. Konuşmacıların çoğu sırf Hürriyet'in bünyesinde olduğu için oradaydı. İşin ehli kişler yoktu. Kimse darılmasın, kusıra baömasın ama kişisel marka yönetimini anlatacak kişi Ayşe Arman olamaz.
3. Bir soru: "İyi içerik" oluşturmakla ilgili ne öğrendiniz?
Evet haklısınız, etkinlik hafta sonu yapılsaydı katılım çok daha fazla olurdu. Ayşe Arman'a ben de başlangıçta ön yargı ile yaklaşmıştım. Konuşmasına da "Ben bu konuda en son konuşacak kişilerdenim" diyerek başladı zaten. Ama hakkını yememek lazım, gerçekten iyi hazırlanmış ve dersini çalışarak gelmiş. Sonuçta kendi markasını yaratmış, kendi kategorisinde başarılı bir kişilik.
SilSorunuza gelirsek. Evet bu konuda da haklısınız. Aslında etkinliğin ana başlığı " Sosyal medya ve dijital çağda sosyal medyanın pazarlamaya etkisi" olsaydı sanırım etkinliğin kapsamı daha iyi ifade edilmiş olurdu. Ben iyi içerik adına şunu öğrendim. İyi içerik üreten bir blog yazarı kendi markasını oluşturabilir ve iyi kazanımlar elde edebilir. Günümüzde blog yazarları, özellikle pazarlama faaliyetlerinde çok önemli bir boşluğu dolduruyor.
"İyi içerik nasıl üretilir?" sorusu ise tamamen kişisel yeteneğinizle alakalı bir şey. Yani bu sorunun karşılığı sanırım yok..
Etkinliği ve katılımınızı bizlerle en iyi şekilde paylaştığınız için teşekkür ederim. Sanırım her blog yazarının katılmak istediği bir etkinlik olmuş...
YanıtlaSilUmarım faydalı bir yazı yazabilmişimdir, sevgiler:)
SilSunumları Güzel aktarmışsın ben iyi içerik atölyesinde iyi içerikle ilgili bir şey bulmadığımı zaten belirtmiştim ama yazdığım gibi etkinlik genel olarak eğlenceliydi... Ama etkinlik hakkında yorumlarımızı yazarsak sorunlar ve önerilerimiz dikkate alınacaktır diye düşünüyorum ;) 2014 hepimize daha başarı getirsin....
YanıtlaSilBen daha bir yılını doldurmamış bir blog yazarı olduğum için etkinlik bana faydalı geldi açıkçası, dediğim gibi sosyal medyanın önemini daha iyi kavradım. Önerileri, sizin sayfanızda yorum olarak yazarım. 2014'de umarım tanıdığımız blog yazarlarının hepsi ödül alır:)
SilYazı gerçekten bilgilendirici olmuş.Sevdim, teşekkür ederim. Neden ikinci ve üçüncü kazananlar ilan edilmemiş? Anlamadım. Teşekkürler.:)
YanıtlaSilBen de zaten etkinliğe katılamayanlara faydalı olmayı amaçlamıştım, bunu bir nebze başarabildimse ne mutlu bana:) İkinci ve üçüncüleri direkt finalist olarak değerlendirdiler sanırım.
SilSevgiler:)
Merhaba,
YanıtlaSilKatılmayı çok istemiştim, olmadı malesef. Ama yazın sayesinde ben de gitmiş kadar oldum. Yalnız okurken benim beklentim de biraz daha içerik kalitesi ve içerik oluşturmaya yönelik bilgi ve tüyoların paylaşılmasıydı. Anladığım kadarıyla pek değinilmemiş. Okuduklarım oldukça umut verici. Paylaşımın için teşekkürler. Sevgiler...
İçerik kalitesiyle ilgili ipuçları yerine iyi içerik oluşturan blog yazarlarını neler beklediği üzerinde yoğunlaşıldı. Bence blog yazarlarını motive etmeye yönelik bir etkinlikti.
SilYorumunuz için teşekkür ederim, sevgiler:)
Bende 5. Maddeyi sevdim.. "Yani bütün sosyal medya platformlarında aynı resimle, aynı yazı tarzıyla, aynı isimle yer almanın farkındalık konusundaki önemi.." bunun önemini hala bir çok blog anlayamıyor. Blog ismi farklı link ismi farklı, orada farklı burada farklı. Markalaşmadan uzak takılıyorlar. :)
YanıtlaSilGüzel bir gece olmuş belli ki belki seneye bende iştirak ederim:)
Evet kişisel marka oluşturmak önemli. Bu durumda benim son derece beceriksizce oluşturduğum logomsu resmimi değiştirme şansım artık yok:)
SilSeneye belki de ödül almaya gidersiniz belli mi olur:)
Ne güzel bir yazı olmuş , bu arada yazı aralarında adsense reklamı yayınladığınız mı diye görmek için geldim, yazınıda okudum yorumumu da yapmış oldum :) adesense reklamlarını yazı içine koymalımı dendiniz mi nasıl sonuçlar aldınız ? yada olmadı mı da kaldırdınız merak ettim ya ben farklı algıladım, yada kaldırdınız :) bu konuda yardımcı olursanız sevinirim , sevgiler.
YanıtlaSilBiraz uğraştım, olmadı. Zaman bulunca yazı içine adsense reklamları koymayı yine deneyeceğim, olursa elbette yardımcı olurum:)
SilFaydalı bir yazi daha teşekkur ederim:)
YanıtlaSilYorumunuz için ben teşekkür ederim:)
SilYazarlık ibareniz var ya.. Neydi adı.. sağda bilmem ne yazarı yazıyordu.. Onu AdBlock engelliyor bilginize...
YanıtlaSilYazarkafe'den bahsediyorsunuz sanırım, peki ne yapmam lazım?
SilOnu HTML/JS kodu ekle kısmından mı eklediniz?
YanıtlaSilEvet javascript olarak ekledim
SilYapmaya çalıştım olmadı. Blogunuzun kodları ile ilgili bir husus herhalde. Blogu yapan kişiye başvurun bence..
YanıtlaSilTam olarak bilemem de, JS kodlarında İngilizce Reklam kelimesinin kısaltılmışı var belki ondandır.. (Advert-ad)
YanıtlaSil