#blogfırtınası
etkinliğinin altıncı günü ödevimiz şöyle:
Gün
6.“Mutfakta
penceremin önünde duruyordum…” Başlangıç cümlesi bu, gerisi
serbest.
Mutfakta
penceremin önünde duruyordum yine. Boş boş bakınıyordum
sanırım etrafa. Adını bilmediğim karşı komşuyla göz göze
gelip gülümsemiş de olabiliriz birbirimize.. Camdan cama arada
sırada konuşuruz genel konularda; sırf nezaketen!
“Şu
sokağımızdan geçen dolmuşlar artık kendi güzergahlarına
dönseler de gürültüden kurtulsak” deriz mesela. Ya da “hava
ne kadar sıcak bu aralar” der, ben de onaylayan bir gülümseme
ile karşılık veririm. “O camdaki çiçeğin de güzelmiş”
der, ben de “evet çok seviyorum bu karanfili” diye
karşılık veririm. Budur iletişimimiz, ne yalan söyleyeyim pek
sevmem komşuluk ilişkilerini.
Neden
sevmem, çünkü ben arkadaşlık ilişkisine önem veririm. Nasıl
ki sırf aynı kandan gelindiği için insanlar akrabalarıyla
iletişim halinde olmak zorunda değilse, sırf aynı sokakta
oturduğu için de birbirleriyle diyalog halinde olmak zorunda
değillerdir diye düşünürüm. İnsanları evime, dolayısıyla
hayatıma sokmam için onlarla arkadaş olmam, ya da arkadaş olma
potansiyelini görmem gerekir. Yani ruhuma dokunmalılar, benzer
bakış açılarında, benzer zevklerde olmalıyız diye düşünürüm.
Belki de bu yaklaşımımı yabani, bencil, a-sosyal, seçkinci gibi
sıfatlarla onaylamayabilirsiniz. Ama ne yapayım, ben de böyleyim
işte. Yani sırf can sıkıntısından, sırf laf olsun diye
herkesle diyalog kuranlardan olmadım hiç bir zaman. Elbette var
sevdiğim komşular tek tük de olsa. Kah evlerinden gelen müzik
sesiyle, kah karşılaştığımızda kullandıkları sözcüklerle
arkadaş olma potansiyellerini anlarım, aslına bakarsanız pek de
yanılmam sezgilerimde..
Evet,
ben o gün yine mutfakta penceremin önünde duruyordum, acaba
bunları mı düşünüyordum yoksa kafamdan bin bir çeşit plan mı
geçiyordu? Pek de anımsamıyorum aslında. Çünkü ben ne zaman
mutfakta penceresinin önünde dursam, mutlaka bir şey düşünüyor
ya da bekliyor olurum. Ya yazdığım yazıda takılmışımdır, ya
biraz hava almak istemişimdir, ya da mutfakta yaptığım yemeğin
ara sürecini bekliyorumdur. Mesela soğanlar henüz kavrulmamıştır,
çayın suyu kaynamak üzeredir, marullar sirkeli suya yeni
girmiştir, ya da ne bileyim belki de bir hiçlik vardır.. Yani
insan bazen nedensiz yere de durabilir mutfak penceresinin önünde.
Ben
o gün mutfak penceresinin önünde durduğumda dışarıda hayat her
zamanki rutininde akıp gidiyordu muhtemelen. Eğer bir sıradışılık
olsaydı mutlaka anımsardım. Mesela bir kavga olsaydı, mesela bir
trafik kazası olsaydı, mesela sokakta bir eylemlilik hali olsaydı,
ya da ne bileyim akordion çalıp para toplayan Bulgar göçmeni
sokak çalgıcılarından biri geçseydi mutlaka hatırlardım..
Demek
ki ben o gün mutfak penceresinin önünde dururken bunların hiç
biri olmamıştı, dedim ya olsaydı mutlaka hatırlardım!
Madem
bir şey olmadıydı, niye bahsediyorum bu konudan o zaman? Bir
şeyden bahsetmek için ille de bir olgu mu gerekir peki? İnsan bir
durumla başladığı hikayeyi ilgisiz bir düşünceyle ya da
duyguyla bitirirse ne olur? “O gün mutfak penceresinin önünde
duruyordum” diye başladığım bu içsel konuşmalardan ille
de bir aksiyon, bir melodram, bir dram, bir romantik komedi mi
çıkmalıydı?
Yoo
işte ben tam da bu hallerimle, yani tam da kendim gibiyken, yani tam
da hiç zorlama olmadan, yani tam da içimden öyle geldiği için,
yani tam da nedensiz yere, öylece duruyordum o gün mutfak
penceresinin önünde..
Sahi
madem O bendim, peki şu anda mutfak penceresinin önünde durmayı
önemsemeyen bu karakter de kim böyle?
Neden
mi duruyordum orada, aslında bir cevabı var.
Cevabı:
ÇÜNKÜ...
----------
Sevgiyle
ve içinizdeki o kişiyle barışık kalın..
Çünkü: Mutfak pencerelerinin önü durmak içindir. Öylece her şeyden biraz uzak, biraz soğuk, biraz sıcak, biraz düşünceli, biraz gülümser halde, biraz mutlu, biraz bekler vaziyette, biraz amaçsız, biraz özensiz, biraz duygusal... Bazen görmeden bakmak, duymadan anlamak, çokça kahkaha atmak içindir... Yemek pişerken buharlanan camlara yazı yazmaktır; mesela adının baş harfini.
YanıtlaSilÇünkü: Mutfak Penceresinin Önü Böyledir...
Çünkü' den sonra böyle devam etmek geldi içimden. İçten yazı için teşekkürler.
Bu güzel yorum için asıl ben teşekkür ederim:)
Sil