11 Aralık 2013 Çarşamba

#Blogfırtınası / 6. gün ödevi /Mutfak Penceresinden Bakıyordum..

#blogfırtınası etkinliğinin altıncı günü ödevimiz şöyle:

Gün 6.Mutfakta penceremin önünde duruyordum…” Başlangıç cümlesi bu, gerisi serbest.


Mutfakta penceremin önünde duruyordum yine. Boş boş bakınıyordum sanırım etrafa. Adını bilmediğim karşı komşuyla göz göze gelip gülümsemiş de olabiliriz birbirimize.. Camdan cama arada sırada konuşuruz genel konularda; sırf nezaketen!
Şu sokağımızdan geçen dolmuşlar artık kendi güzergahlarına dönseler de gürültüden kurtulsak” deriz mesela. Ya da “hava ne kadar sıcak bu aralar” der, ben de onaylayan bir gülümseme ile karşılık veririm. “O camdaki çiçeğin de güzelmiş” der, ben de “evet çok seviyorum bu karanfili” diye karşılık veririm. Budur iletişimimiz, ne yalan söyleyeyim pek sevmem komşuluk ilişkilerini.
Neden sevmem, çünkü ben arkadaşlık ilişkisine önem veririm. Nasıl ki sırf aynı kandan gelindiği için insanlar akrabalarıyla iletişim halinde olmak zorunda değilse, sırf aynı sokakta oturduğu için de birbirleriyle diyalog halinde olmak zorunda değillerdir diye düşünürüm. İnsanları evime, dolayısıyla hayatıma sokmam için onlarla arkadaş olmam, ya da arkadaş olma potansiyelini görmem gerekir. Yani ruhuma dokunmalılar, benzer bakış açılarında, benzer zevklerde olmalıyız diye düşünürüm. Belki de bu yaklaşımımı yabani, bencil, a-sosyal, seçkinci gibi sıfatlarla onaylamayabilirsiniz. Ama ne yapayım, ben de böyleyim işte. Yani sırf can sıkıntısından, sırf laf olsun diye herkesle diyalog kuranlardan olmadım hiç bir zaman. Elbette var sevdiğim komşular tek tük de olsa. Kah evlerinden gelen müzik sesiyle, kah karşılaştığımızda kullandıkları sözcüklerle arkadaş olma potansiyellerini anlarım, aslına bakarsanız pek de yanılmam sezgilerimde..

oylece bakmak
Evet, ben o gün yine mutfakta penceremin önünde duruyordum, acaba bunları mı düşünüyordum yoksa kafamdan bin bir çeşit plan mı geçiyordu? Pek de anımsamıyorum aslında. Çünkü ben ne zaman mutfakta penceresinin önünde dursam, mutlaka bir şey düşünüyor ya da bekliyor olurum. Ya yazdığım yazıda takılmışımdır, ya biraz hava almak istemişimdir, ya da mutfakta yaptığım yemeğin ara sürecini bekliyorumdur. Mesela soğanlar henüz kavrulmamıştır, çayın suyu kaynamak üzeredir, marullar sirkeli suya yeni girmiştir, ya da ne bileyim belki de bir hiçlik vardır.. Yani insan bazen nedensiz yere de durabilir mutfak penceresinin önünde.
Ben o gün mutfak penceresinin önünde durduğumda dışarıda hayat her zamanki rutininde akıp gidiyordu muhtemelen. Eğer bir sıradışılık olsaydı mutlaka anımsardım. Mesela bir kavga olsaydı, mesela bir trafik kazası olsaydı, mesela sokakta bir eylemlilik hali olsaydı, ya da ne bileyim akordion çalıp para toplayan Bulgar göçmeni sokak çalgıcılarından biri geçseydi mutlaka hatırlardım..
Demek ki ben o gün mutfak penceresinin önünde dururken bunların hiç biri olmamıştı, dedim ya olsaydı mutlaka hatırlardım!
Madem bir şey olmadıydı, niye bahsediyorum bu konudan o zaman? Bir şeyden bahsetmek için ille de bir olgu mu gerekir peki? İnsan bir durumla başladığı hikayeyi ilgisiz bir düşünceyle ya da duyguyla bitirirse ne olur? “O gün mutfak penceresinin önünde duruyordum” diye başladığım bu içsel konuşmalardan ille de bir aksiyon, bir melodram, bir dram, bir romantik komedi mi çıkmalıydı?
Yoo işte ben tam da bu hallerimle, yani tam da kendim gibiyken, yani tam da hiç zorlama olmadan, yani tam da içimden öyle geldiği için, yani tam da nedensiz yere, öylece duruyordum o gün mutfak penceresinin önünde..

Sahi madem O bendim, peki şu anda mutfak penceresinin önünde durmayı önemsemeyen bu karakter de kim böyle?

Neden mi duruyordum orada, aslında bir cevabı var.

Cevabı: ÇÜNKÜ...

----------

Sevgiyle ve içinizdeki o kişiyle barışık kalın..


2 yorum :

  1. Çünkü: Mutfak pencerelerinin önü durmak içindir. Öylece her şeyden biraz uzak, biraz soğuk, biraz sıcak, biraz düşünceli, biraz gülümser halde, biraz mutlu, biraz bekler vaziyette, biraz amaçsız, biraz özensiz, biraz duygusal... Bazen görmeden bakmak, duymadan anlamak, çokça kahkaha atmak içindir... Yemek pişerken buharlanan camlara yazı yazmaktır; mesela adının baş harfini.
    Çünkü: Mutfak Penceresinin Önü Böyledir...
    Çünkü' den sonra böyle devam etmek geldi içimden. İçten yazı için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorum için asıl ben teşekkür ederim:)

      Sil