Bugün
#blogfırtınası etkinliğinin ikinci günü ve ödevimiz şöyle:
Gün
2. Herhangi
bir kitabın, herhangi bir sayfasını açın ve bir satır seçin. O
satırla yazıya başlayın, gerisi sizden…
“..Bu
sırada Timur'un telefonu, “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldim
Kalamış'tan” şarkısıyla çaldı.”
Uyumsuz
Defne Kaman'ın Maceraları sf: 315
Buket
Uzuner
Tam
da zamanı diye düşündü Timur. Ne bahtsız adamdı, karısıyla
etmekte olduğu kavganın en heyecanlı yerinde telefondan
gelen huzur nağmeleri de neydi böyle.. Sahi kim değiştirmişti
telefonunun zil sesini? Yoksa dün gece? Olabilir miydi?
Birden
aklı karıştı. Dün gece, evet dün gece olanlar olmuştu, bir kez
daha gözünün önüne geldi yaşadıkları. İyi de ne yapsındı
yani, dünyanın bütün yükünü sırtında mı taşısındı! O da
bir insandı nihayetinde, azıcık mutluluğa ihtiyacı vardı.
Tamam
zenginlikse zenginlik, itibarsa itibar. Ama ya beklentileri?
Her
akşam kendisiyle kavga etmekten bıkmayan karısı Çiğdem'den
artık gerçekten de nefret ediyordu. Dün gecenin ilerleyen saatlerinde de avukatıyla
görüşmüş, gerekeni yapması talimatını vermişti. Şimdi bu
kararını Çiğdem'e açıklamak gibi küçük bir pürüzü de
hallederse her şey tamam olacaktı.
Kendini
topladı, kimin aradığına bakmadan telefonu hışımla kapattıktan sonra Çiğdem'e döndü
ve o vurucu cümle döküldü dudaklarından:
-Çiğdem,
yeter artık ben avukatımla konuştum, bitti bu iş!
“Oh
be!” dedi içinden, sanki üzerine yıllar öncesinde devrilen
tanımsız kütleyi, görünmeyen bir el bir çırpıda üzerinden
çekip almıştı.. Niye beklemişti ki bunca sene?
Çiğdem
giderken ne isterse vermeye razıydı, yeter ki gitsindi, çıksındı
hayatından.
Çiğdem'in tepkisi ise hiç de beklediği gibi olmamıştı. Ne ayılıp
bayılmış, ne de ağlama krizlerine girmişti. Oturduğu koltukta
kahvesinden bir yudum almış, sanki dost meclisinde keyifli bir
söyleşideymiş gibi bir ifade belirmişti yüzünde. Daha bir
dakika öncesinde kendisiyle kavga eden kadından eser kalmamıştı.
İyi de konuşmuyordu; bir şey söyleseydi ya, bağırsaydı
Timur'a, hatta bir şeyler fırlatsaydı!
Yok, yok, yok!
Timur
daha fazla dayanamayacaktı, ceketini bile almadan kapıya doğru
yöneldi ve tam da kapıyı açmak üzereyken Çiğdem'in sesini
duydu:
-Telefonunun
zil sesi!
Timur
afalladı, istemsizce geriye döndü ve şaşkınlıkla baktı
Çiğdem'in yüzüne.. Çiğdem yutkunarak devam etti:
-Telefonunun
zil sesini ben değiştirmiştim!
Kafam karıştı, karı-koca arasına girilmez diye boşuna dememişler - nedir bu telefon sesi mevzusu? :)
YanıtlaSilBu benim ilk kurgu denemem, aslında ben bu sorunuzun cevabını biliyorum. İstedim ki sizler de hayal gücünüzle hikayenin sonunu kendiniz belirleyin.. Bir anlamda hikayede sizlere de söz hakkı tanıdım. Bu nedenle üzgünüm, cevap veremeyeceğim bu sorunuza. Siz nasıl istiyorsanız öyle bitsin:)
SilÇok güzel ve çok anlamlı bir yazı olmuş. Ellerinize ve emeğinize sağlık!!
YanıtlaSilBeğenmenize çok sevindim.
Silİlk kez hikayemsi bir şey yazdığım için çok da heyecanlıyım aslında:)
Bir tatlı huzur almaya kararlı olan Çiğdem miş meğer.. tebrikler çok beğendim. .:)
YanıtlaSilBilemiyorum belki öyledir, belki de değildir. Yorum sizin:)
SilTeşekkür ederim yorumunuz için, sevgiler..
Cok guzel bir yazi olmus ellerinize saglik :)
YanıtlaSilHayal gucum hikayenin sonunu direk belirledi bile ;))
Çok teşekkür ederim yorumunuz için, beğenmenize beni mutlu etti:)
Sil