Bugün
#blogfırtınası etkinliğinin üçüncü günü ve ödevimiz şöyle:
Gün
3. Dünyada
istediğiniz bir yere gidebilecek olsanız nereyi seçerdiniz,
düşünün. Oradaki deneyiminizi yazın.
Ben
aslında çok yere gitmek istiyorum, nereden başlasam acaba? Hayal
kurmakta üstüme yok nasılsa. Madem hayalî
bir deneyim yazıyoruz, o halde masalsı şehir Prag'a gideyim ben.
Hatta mevsimlerden sonbahar, aylardan eylül olsun.
..........
Uçak
şehre yaklaştıkça içim daha bir coşuyor. Film sahnesinin
ortasındayım sanki. Bir diktatöre teşekkür etmek bana yakışmaz
ama, şehre adımımı atar atmaz bu güzelliklere dokunmadığı
için Hitler'e teşekkür edesim geliyor ne yalan söyleyim..
Hep
söylerlerdi “Yok böyle
bir şehir, bir masalın ortasında gibi adeta”
diye ya, yanılmamışlar. Gördüklerim karşısında adeta
büyüleniyorum. Sevinç içinde yine Orta Çağ'dan kalma
otelime yerleştikten sonra atıyorum kendimi sokaklara.. Otelim metro
durağına çok yakın, zaten yürüyerek gezeceğim ama sabaha kadar
olan metro sayesinde uzak köşelere de gidebilirim. Ah diyorum
içimden, ah keşke İstanbul'u da koruyabilseydik! Metromuz yüz yıl
öncesinde yapılmış olsaydı diye hayıflanırken sıyrılıyorum
bu düşüncelerden.. Bir masala acımasız gerçekler yakışmaz!
Şehrin
ortasından kıvrılarak otuz kilometre boyunca giden Vltava Nehri,
içindeki sekiz ada, üzerindeki on sekiz muhteşem köprüyü
göreceğim için çok heyecanlıyım.
Fotoğraf mı çeksem, yoksa
bu güzelliği içime mi çeksem bir türlü karar veremiyorum..
Ben
en iyisi gün batımında nehirde düzenlenen tekne turlarına
katılayım diyorum. Hem romantik müzik eşliğinde şarabımı
yudumlarım, hem de bir yağlı boya tablonun canlanmış hali gibi
görünen bu muhteşem şehri nehirden doya doya seyrederim..
Yaz
aylarında bile ortalama 19 derece civarında olan hava muhteşem. Ne
üşüyorum, ne de terliyorum. Başlıyorum öylesine bir sokaktan
gezmeye. Rönesans, Gotik ve Barok Mimarisi'nin nefes kesen örnekleri
beni bekliyor! UNESCO, Dünya Kültür Mirası listesine bu şehri de
almakla gerçekten de çok iyi yapmış. Olur da bir gün evrenden
başka ziyaretçiler gelirse, onlar da görmeli burayı!
Sokaklar
turist kaynıyor. Prag'da sonbahar romantizminin cazibesine kapılan
büyük bir güruh bu! Ama ben, biraz daha sakin halini görmek
isterdim bu büyülü şehrin.. Zaman dursun, insanlar dursun, ben
seyre dalayım isterdim..
Aldığım
rehber kitaba baktığımda, bu küçücük kente sığmış iki
binden fazla tarihi eser, yetmişe yakın saray, seksen tane kilise,
otuz beş tane manastırdan hangi birini göreceğime karar
veremiyorum bir türlü.. Zaten karar vermeme de gerek kalmıyor.
Zira her adımda bir tanesi ile karşılaşıyorum. Charles Köprüsü,
Prag Kalesi, Astronomik Saat, birbirinden heybetli katedraller,
Yahudi Mahallesi ve elbette ki Kafka Müzesi..
İnanılmaz bir tarihi
atmosferin içindeyim, başım dönüyor geçmiş yaşamların izini
sürdükçe..
Neredeyse
her köşe başında rastladığım mini konserler, bu masalsı
gezide ruhumu daha da okşuyor. Zamanlar ötesindeyim, saatler benim
için durmuş. Kaç saat gezdiğimin farkında bile değilim.. Galiba
bu şehre aşık oluyorum, zaten Prag'a giden herkes de bu şehre
aşık olmuyor mu?
Geze
geze akşamı etmişim, hiç farkında bile değilim. Şehrin bir çok
noktasında gördüğüm cep dergilerinde akşam etkinlikleri ile
ilgili kapsamlı bilgiler buluyorum. Galeriler, klasik caz, alternatif rock
müzik, barlar.. Hangisine gideyim derken kendimi 1499 yılında
kurulan ve dünyanın en eski pub'ı ünvanını taşıyan Pivovar U
Fleko'da buluyorum. Tam 514 yıl önce yapılan bu yerde Becherovka
dedikleri ulusal içkiyi içmeme bile gerek yok aslında, Prag beni
öyle sarhoş etmiş ki zaten! Meşhur dana biftek ve patatesle
karnımı doyururken keyfim doruklarda dolaşıyor..
Hayal
bu ya, param da çok, zamanım da! Ertesi gün Wenceslas Meydanı'nın
çevresindeki ara sokaklarda dolaşırken bütün sevdiklerime
hediyeler alabileceğim sevimli dükkanlarla karşılaşıyorum.
Tahta kuklalar, Bohemya Kristali cam hediyelikler, el yapımı
orijinal oyuncaklarla doluyor elim kolum. Bu masal şehrin
resimlerinden almak içinse Charles Köprüsü'ne yöneliyorum.
Prag'da kaç
gün kaldım farkında bile değilim. Şehrin büyüsünü anlatan bir hikaye yazmaya yetecek kadar uzun
kaldığım ise, zaten apaçık ortada değil mi?
Ellerinize sağlık, hayalinizdeki Prag'da keyifli bir gezinti yaptım. Teşekkürler :)
YanıtlaSilUmarım bir gün gerçek Prag anılarımı da paylaşırım sizlerle, sevgiler:)
SilÇok güzel canım. En çok görmek istediğim şehri yazman ne güzel! Öyle güzel anlatmışsın ki görme isteğimi katladın. Çok keyifli bir gezi oldu, sevgiler...
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorum için, hazır istek katlanmışken gitmek lazım bir an önce:)
Silgitmiş kadar detayıyla gezi yazmanız, muazzam :) hayal değil sanki gerçekti... İnşallah hepimize gitmek istediğimiz yerler nasip olur :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim umarım bir gün gidip sahici duygularımı da yazarım, sevgiler:)
SilGitmediğinizden emin misiniz? Somut olarak orada bulunmuşsunuz gibi geldi bana :))) tebrik ederim sizi gerçekten yazınızı okurken ben de (de ayrı) sokakları gezdim havasını soludum.Tamamen duyguyu geçirmişsiniz okuyuca ve bence siz adınız gibi YAZAR mışsınız.Daha ne diyeyim devamını bekliyorum yazılarınızın.
YanıtlaSilÇok çok teşekkür ederim, beni inanılmaz mutlu ettiniz. Evet gitmedim gerçekten de:)
YanıtlaSilGüzellikleri görmek bazen gönülle oluyor. Bu da öyle olmuş.
YanıtlaSilGüzel bakış, güzel yerlere, güzel gönülden fırlatılıp masala dönüşmüş.
Sanki gidilmiş, gezilmiş, gelinmiş gibi. Yazılarda bu hissi alabilmek çok güzel....
(Bu kadar profesyonelini okurken biz de yazı yazdık üç beş satır diye sevinelim.:))) Çok çalışmam gerek çook. :)...)
Çok teşekkür ederim yorumunuz için, sevgiler:)
SilEvdeyazar bu, kıvrım kıvrım yazar ya;
YanıtlaSilBir yandan okuyan benim, diğer yanda Sakarya.
Ben şimdi anlayamadım tam, iyi bir şey mi söylediniz:)
SilCevap: :)
YanıtlaSilkıvrım kıvrım yazmayı hala anlayamadım ben:)
SilYav aklıma geldi o şiir bende yazıyım dedim. Tabi Latin alfabesinde olmuyor.. Arapça, Farsça, Osmanlıca gibi dillerde kıvrım kıvrım yazılır.
YanıtlaSilMadem istediniz bende anlam yüklücem. Kıvrım kıvrımdan kastım, her konuya değinen kalem olsun o zaman.. :)
:))
Silben gittin sandım ya. öyle bir anlatmışın ki .:D
YanıtlaSilÇok okudum, gitmeyi de çok istiyorum, e biraz da hayalperest yanım var:)
Sil