17 Aralık 2013 Salı

#blogfırtınası 12.gün / Kod Adı Mehmet Öğretmen

#blogfırtınası etkinliğinin 12.gün ödevi en zor konulardan biriydi sanırım.

Gün 12.Sevdiğiniz birini bir karaktere çevirin ve onun hakkında yazın.

Kod adı Mehmet olsun. Bir köyde doğar Mehmet, yemyeşil bir köyde. Cumhuriyet kurulalı daha 16 yıl olmuştur. Yoksulluğun yoğun hissedildiği zamanlardır. Küçük yaştayken annesini ve babasını kaybetmiştir Mehmet. Kalakalmıştır amcalarıyla, amcalar derseniz pek de hevesli değillerdir Mehmet'le ilgilenmeye. Zira kendi çocukları da vardır, bir boğaz daha olsun istemezler, zaten az olan ekmeği kaça böleceklerdir! Babasından kalan az biraz toprağa da el koyup öksüz ve yetim Mehmet'i hiçbir şeysiz bırakıverirler ortada bir başına.

Neyse ki iyi yürekli bir el uzanır kendisine. Evlatlık edinir bir dul kadın O'nu, kod adı Hatice. İstanbul'da padişahları görmüş, cumhuriyete kolayca uyum sağlayıp yeni harfleri öğrenmiş, görgülü bilgili bir kadındır Hatice. Yalnız yaşar kasabada. Alır Mehmet'i yanına, tek derdi ise O'nu okutmaktır. Kasabada ortaokul yoktur, en yakını gemiyle saatlerce uzaktaki bir şehirdedir. Tutar kolundan Mehmet'in, alır tahta bavulu ve düşer yollara Hatice. Mehmet'i okutmaktır tek dileği, belki de gencecikken kaybettiği oğlunun acısı ancak böyle sönecektir..

Mehmet o uzak şehirde okumaya başlar. Gençlik var tabii ki serde, arada kaytardığı da olur. Hatice ise cabbar kadın, arada tek başına düşüp yollara, baskınlar yapar oğlu Mehmet'in okuluna. Kontrol eder hep.. Hatice'nin bu disiplini olmasa, belki de Mehmet, unutulmuş bir Mehmet olarak yaşayıp gidecekti sokak köşelerinde..

Mehmet'in okulu bitince gönderir Eğitim Enstitüsü'ne Orta Anadolu'nun uzak bir kentine. Mehmet okuyacak, zaten az sayıda olan muallimler ordusuna katılacak, kendisi gibi vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirecektir, Hatice'nin tek derdi budur. Okul biter, sırada Yüksek Öğretmen Okulu vardır, onu da okursa zamanın üniversitelerine hoca olabilecektir. Ama Mehmet bu sefer dinlemez Hatice Ana'sını. Bir an önce çalışıp para kazanmayı, annesi bildiği Hatice'ye bakmayı arzulamaktadır.
60'lı yıllar ve idealist koy ogretmeni


Tayini çıkar doğduğu köye. O zamanlar yol yok, araba yok doğru dürüst. Karda kışta kimi zaman saatlerce yürüyerek, kimi zaman da at sırtında gider görevine canla başla.. Öğretmenlik mesleğini o kadar sever ki, başarısı ödüllendirilir bir süre sonra. Tayini kasabada açılan yeni ilkokula çıkar ve sonrasında tam 35 sene o okulda müdürlük yapar Mehmet Öğretmen.

Yetişmiş öğretmen o zamanlarda çok değerlidir, pek de fazla yoktur çünkü. Bazen müdürlük yaptığı okuldaki boş derslere girer, bazen de kasabada sonradan açılan ortaokulda Fransızca derslerine girer Mehmet. Efsane bir öğretmen olarak takdir toplar bütün meslek hayatı boyunca.

Kendi çocuklarının yazılı kağıtlarını başkalarına okutacak kadar adaletli bir öğretmendir.
Müdür odasına kendi çocuklarını asla sokmayacak, okuldan bir kalem, bir kağıt bile eve getirmeyecek kadar disiplinlidir.
Okulun bahçesini yazın karpuz satanlara kiralayıp okula müzik odası yaptırır, okula odun kömür alır, film gösterme makinesi bile alır! Kasaba okulu neredeyse bir özel okula dönüşür zaman içinde.

Öğretmen maaşı az o zamanlar, ama devlete hizmet aşkı o kadar yüksektir ki Mehmet'in, öğretmenlerin para karşılığında özel ders vermesine gönlü asla razı olmaz. Hafta sonları bedava kurslar açar okulda, çocuklar mezun olunca birer birer o zaman sınırlı sayıda olan kolejlere gidebilsinler diye.

Mandolin kursları, gitar kursları, folklor kursları derken okul artık ünlenmeye başlar git gide. Ülke çapında folklor yarışmalarına katılıp dereceler alırlar, bilgi yarışmalarında boy gösterirler.
Mehmet Öğretmen mutludur, pazar günleri bile kravatını takıp okulu kolaçan etmeye gidecek kadar bağlıdır işine.. Kendisi gibi bir ekip vardır okulda da, öğretmenlerin hepsi idealisttir, o zamanlar adı konmamış olan “ekip ruhu” Mehmet Öğretmen'in müdür olduğu okulda son derece doğal yollardan oluşmuştur bile. Öğretmenler birbirine bağlıdır, birbirlerine yardımcıdır, arada sadece tatlı rekabetler olur. Kimin sınıfı en başarılı olacak konusudur o rekabet! Öyle kimin evi, kimin arabası, kimin pahalı elbisesi gibi iğrenç kavramlar yoktur ki zaten!

Derken aradan yıllar geçer, Mehmet Öğretmen emekli olur, Allahtan öğretmenlik mesleği bu kadar ayağa düşmemişken, zirvedeyken bırakır görevini. Emekli ikramiyesiyle alacağı Murat marka ilk arabası ve emekli olduktan sonra aldığı ehliyetidir onca yıllık emeğin karşılığı. Fazlasına zaten parası yetmez ki!

45 sene sonra bulusma


 45 yıl öncesinde mezun olan öğrencileri Facebook'ta örgütlenip bir yemek düzenlerler, onur konuğu da Mehmet Öğretmen'dir. İçlerinde ta Amerika'dan gelenler bile vardır. Kimi doktor olmuş, kimi milletvekili.. Mehmet Öğretmen çok duygulanır bu yemekten, dile kolay bir sınıf dolusu insan neredeyse yarım asır  sonra toplanıp öğretmenleriyle hasret gidermişler..

Şimdilerde kendisi gibi öğretmen olan torunlarının başarılarıyla övünmektedir Mehmet Öğretmen. Zamanında tahta bavulunda sakladığı kitaplarından hiç ayrı düşmediği gibi kendisine bir laptop almış, yetmiş yaşından sonra bilgisayar da öğrenmiştir.

Sakin bir hayat sürmektedir artık, ömrü uzun olsun.. Yetiştirdiği onca insanın başarılarını sosyal medyadan takip ettikçe keyiflenir, “bu da öğrencimdi, bu da öğrencimdi..” diye gurur duyar.

Neden mi anlattım Mehmet Öğretmen'in hikayesini, hem içimden geldi, hem de yeni öğretmenlerin hallerini düşünüyorum bu aralar. İçlerinde Mehmet Öğretmen gibiler vardır mutlaka ama idealizm kalmadı pek. Ekmek derdi öyle üst boyutlarda ki, özel ders vermek ayıp karşılanmıyor artık. Hatta tam tersine bir öğretmenin özel ders verdiği öğrenci sayısı ne kadar fazlaysa o kadar değeri artıyor!

Bilemiyorum, keşke diyorum bazen, keşke tüketecek bunca şey olmasaydı, keşke yine tahta bavullarla at sırtında yolculuk etseydik de insanlığımız yerinde kalsaydı!

Çok mu romantik bakıyorum acaba bu aralar hayata?




8 yorum :

  1. Duygu dolu bir yazı olmuş, gözlerim doldu okurken. Keşke dünyadaki bütün öğretmenler Mehmet Öğretmen gibi olsa. Ellerinize ve emeğinize sağlık. Mehmet Öğretmen'e de saygılarımı sunuyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim yorumunuz için, kendisi bu yazının yazıldığından habersiz elbet, bir gün göstereceğim yazıyı ama, o zaman selamınızı da iletirim emin olun, sevgilerimle..

      Sil
  2. Sevgili EVDE YAZAR;tüm yazılarınıza yorum yapmak geliyor içimden de haddim değil tabi ki.İyi ki varsınız iyi ki tesadüfen ben yeni yeni bir şeyler karalamaya başlamışken karşılaştım sizinle.Zevkle okuyorum tüm yazılarınızı.Elinize kaleminize sağlık.Bu yıl eskilerimi daha bir anar olmuştum tabii en başta İlkokul öğretmenlerimi.Bu yazı da daha değerli oldu benim için ben Mehmet öğretmeni tanımıştım hem de Almanya'da.Biri Alman ikisi Türk'tü...Onları unutmam mümkün değil.Keşke herkesin hayatında bir Mehmet Öğretmen olsa.Sevgiyle kalın :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, yazdığınız bu güzel yorumlar beni o kadar mutlu ediyor ki, lütfen hep yorum yazın:) Öğretmenlerimiz baş tacımızdır, hele ki Mehmet Öğretmen gibilerse, hepsine saygılarımı sunuyorum buradan tekrar, sevgiler..

      Sil
  3. Bir an için, babanızın olduğunu düşündüm. Bir tarafında yaşanmışlık var.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mehmet Öğretmen'in hikayesi kurgu değil, O gerçek bir insan; kim olduğu bende saklı...
      Sevgiler:)

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. Teşekkürler yorum için, muhteşem olan elbette ki konunun öznesi, yazılışı değil..

      Sil